Etiket arşivi: İŞLEMLERİ

Damga Vergisi Tamamlanmadan Takip İşlemleri Durdurulamaz

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/5216
Karar: 2008/7809
Karar Tarihi: 15.04.2008

ŞİKAYET DAVASI – YARGI İŞLEMLERİNDEN ALINACAK HARÇLAR ÖDENMEDİKÇE MÜTEAKİP İŞLEMLERİN YAPILAMAYACAĞI HÜKMÜNÜN DAMGA VERGİSİ HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI – DAMGA VERGİSİ TAMAMLANINCAYA KADAR TAKİP İŞLEMLERİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLEMEYECEĞİ

ÖZET: İcra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, durumu bir tutanakla tespit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

(488 S. K. m. 26) (492 S. K. m. 32)

Dava: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca, <Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tesbit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.>

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde öngörülen yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağına ilişkin düzenleme bu kanundan kaynaklanan harçlarla ilgili olup, anılan hükmün damga vergisi hakkında da uygulanacağına dair 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda icra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca durumu bir tutanakla tesbit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

O halde Mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 15.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Ceza Hukuku • AÇIK CEZA EVLERİ ARASINDA NAKİL İŞLEMLERİ

Açık Cezaevleri Arasında Nakil İşlemleri

Yönetmeliğin “Açık Kurumlar Arası Nakil Kararı” başlıklı 11.maddesinde bu durum açıklanmıştır. Buna göre; hükümlü açık cezaevinden başka bir açık cezaevine nakledilmeyi talep ederse nakil giderlerini peşin ödemek zorundadır. Nakil giderlerini ödeyeceğine dair vereceği taahhüt ile birlikte gitmek istediği en fazla beş farklı cezaevini dilekçesinde bildirir. Bu dilekçe ile birlikte hükümlü bilgi cetveli Adalet Bakanlığına gönderilir. Bakanlık gerekli incelemeleri yaptıktan sonra nakil hakkında kararını verir. Bakanlık incelemesini yaparken hükümlünün gitmek istediği cezaevlerinin kapasitesine bakacak ve hükümlünün kaldığı cezaevindeki durumunu da inceleyecektir. Eğer kişinin şartlı tahliyesine beş aydan az bir süre varsa nakil talepleri Cumhuriyet savcılığınca otomatik olarak reddedilecektir. Nakil işlemi sonrasında bazı istisnalar haricinde hükümlü nakil olduğu açık cezaevinde en az 1 yıl kalmak zorundadır. Hükümlünün eğitim, güvenlik veya hastalık gibi sorunları olması durumunda bu süreye bakılmadan hükümlü başka bir cezaevine nakledilebilir. Çocuk cezaevlerinde ise bu süre 6 ay olarak uygulanır. Hükümlünün gitmek istediği cezaevi aynı ağır ceza yargı çevresinde ise bu hususta Cumhuriyet savcılığı karar verecektir.
Hükümlünün talebi olmasa bile bakanlık bazı durumlarda kendiliğinden de nakil işlemi yapma hakkına sahiptir.

>İlgili Yönetmelik Maddeleri
>Açık kurumlar arası nakil kararı

MADDE 11 –
(1) Hükümlülerin, bulundukları açık kurumlardan başka açık kurumlara nakil olmayı talep etmeleri halinde, nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri koşuluyla, gitmek istedikleri en fazla beş kurumu belirtir dilekçeleri ve hükümlü bilgi cetveli Bakanlığa gönderilir.
(2) Bakanlıkça, hükümlünün talepte bulunduğu kurumların kapasitesi ile daha önce aldığı disiplin cezası nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığı kurumlardan olup olmadığı hususları birlikte değerlendirilerek talep hakkında bir karar verilir.
(3) Koşullu salıverilme tarihine beş aydan az süre kalan hükümlünün başka açık kurumlara nakil talepleri, Cumhuriyet başsavcılığınca reddedilerek durum ilgiliye tebliğ edilir.
(4) Açık kurumlardan başka açık kurumlara nakledilen hükümlüler; eğitim-öğretim, güvenlik veya hastalık gibi zorunlu nedenler hariç, nakledildikleri kurumlarda en az bir yıl kalmak zorundadır. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır.
(5) Kapalı kurumlardan açık kurumlara ayrılan hükümlüler bakımından dördüncü fıkradaki süre şartı aranmaz.
(6) Aynı ağır ceza merkezi yargı çevresinde bulunan açık kurumlar arasındaki nakillere ağır ceza merkezi Cumhuriyet başsavcılığınca karar verilir.
(7) Bakanlık; kurum kapasitesinin aşılması, ihtiyaç, güvenlik, yangın, doğal afet veya hastalık gibi zorunlu hâllerde açık kurumlar arasında resen nakil yapabilir.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Cum Şub 27, 2015 9:30 pm


AVUKATLAR HAKKINDA YAPILAN İNCELEME VE SORUŞTURMA İŞLEMLERİ HAKKINDA GENELGE ( CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ)

     T.C.

    ADALET BAKANLIĞI

 

    Ceza İşleri Genel Müdürlüğü

    Sayı: B.03.0.CİG.0.00.00.05/010.06.02/ 12   01/01/2006

    Konu : Avukatlar hakkında yapılan inceleme

    ve soruşturma işlemleri

     GENELGE

    No : 13

    Avukatların görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları ile kişisel suçları nedeniyle haklarında yapılan inceleme ve soruşturmalarda; hatalar yapıldığı, yakınmalara sebebiyet verildiği ve evrakın usulüne uygun olarak düzenlenmediği Bakanlığımıza intikal eden bilgilerden anlaşılmakla bazı hususların teşkilâta duyurulmasında yarar görülmüştür.

    Bilindiği üzere; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda avukatlar hakkında özel soruşturma şekli benimsenmiş ve yapılacak olan soruşturma usulleri düzenlenmiştir.

    Anılan Kanun'un;

    1'inci maddesinde; "Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.

    Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder."

    58'inci maddesinde; "Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında avukatın üzeri aranamaz.

    Hukuk Usulü Muhakemeleri ile Ceza Muhakemesi Kanununun duruşmanın inzibatına ilişkin hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, bu hükümlere göre avukatlar tutuklanamayacağı gibi, haklarında hafif hapis veya hafif para cezası da verilemez."

 

    59'uncu maddesinde; "58'inci maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılığına gönderilir.

    Cumhuriyet savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.

    İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemesi hükümleri uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan avukata tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine avukat, kanunda yazılı süre içinde bazı delillerin toplanmasını ister veya kabule değer bir istemde bulunursa nazara alınır, gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.

    Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır. Durum avukatın kayıtlı olduğu baroya bildirilir."

    Öte yandan; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, "Avukat bürolarında arama, elkoyma ve postada elkoyma" kenar başlıklı 130'uncu maddesinde; "(1) Avukat büroları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilir. Baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur.

    (2) Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhâl avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır. Bu fıkrada öngörülen kararlar, yirmidört saat içinde verilir.

    (3) Postada elkoyma durumunda bürosunda arama yapılan avukat veya baro başkanı veya onu temsil eden avukatın karşı koyması üzerine ikinci fıkrada belirtilen usuller uygulanır."

    Hükümlerine yer verilmiştir.

    Bu itibarla;

    I– Avukatların; avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlarından dolayı yapılacak olan inceleme ve soruşturmaların kolluk makam ve memurlarına bırakılmayarak bizzat Cumhuriyet başsavcısı ya da bu konuda görevlendireceği bir Cumhuriyet savcısı tarafından yapılması,

    II- Avukat büroları (yazıhaneleri) ve konutlarında mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak yapılabilen aramaların, Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro başkanı veya vekili sıfatıyla görevlendireceği bir avukatın katılımının sağlanması suretiyle gerçekleştirilmesi,

    III- İhzarî nitelikteki incelemelerde;

    1)Hakkında ihzarî inceleme yapılan avukatın adı, soyadı, kullanılıyorsa kızlık soyadı, kayıtlı bulunduğu baro ve sicil numarası, tebligata yarar açık adresi ile müştekilerin açık adreslerinin fezlekede belirtilmesi,

    2)Avukatın şikâyet konusu olayla ilgili vekâletnamesinin onaylı örneğinin soruşturma evrakına eklenmesi,

    3)Hakkında inceleme yapılanın; avukat, stajyer, dava takipçisi veya dava vekili olup olmadığının ilgili barodan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması ile ilgili avukatın isnat edilen eylemin yapıldığı tarihte hangi baroya kayıtlı olduğu ve sicil numarasının tespit edilmesi,

    4)Kamu kurumlarında görev yapan avukatların 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haklarında yapılmış herhangi bir kanunî işlem bulunup bulunmadığı ile ilgili kurumdan alınacak cevabın inceleme evrakına eklenmesi,

    5)1136 sayılı Kanun'un 58'inci maddesi uyarınca, Bakanlık tarafından soruşturma izni verilmeden önce avukatın savunmasının alınmaması, ancak kendi isteğiyle açıklama yapmak veya dosyaya yazılı belge sunmak istediği takdirde, ihzâri mahiyetteki incelemeye esas olmak üzere "beyanda bulunan" sıfatıyla açıklamalarının tutanağa kaydedilmesi ve ibraz ettiği belgelerin alınması,

    6)İhbar veya şikâyetin Cumhuriyet başsavcılığına yapılması durumunda doğrudan inceleme yapılması, bu konuda Bakanlıktan izin talep edilmemesi,  inceleme sonunda düzenlenecek fezlekeli evrakın Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilmesi,

<p>    7)Ağır Ceza Cumhuriyet başsavcılarınca, merkez ve mülhakat Cumhuriyet savcıları tarafından hazırlanan fezlekelerin usul ve kanuna uygun bir şekilde hazırlanıp hazırlanmadığının kontrol edilmesinden sonra, bir üst yazı ile Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne aynı konuda yeniden fezleke düzenlemeden intikal ettirilmesi,</p><p>    8)Şikâyet konusu işlemlere ilişkin evrakın, iddialar açıklığa kavuşturulacak şekilde incelenip gerekli görülen belgelerin onaylı bir suretinin evrakına eklenmesi,</p><p>    9)Avukatla birlikte şikâyet olunan kişiler hakkındaki evrakın ayrılarak, tâbi olduğu usule göre soruşturmanın yürütülmesi,</p><p>    10)Yapılan inceleme sonunda düzenlenen fezlekenin sonuç kısmında, Cumhuriyet savcısının soruşturma izni verilip verilmeme konusundaki düşüncesini açıkça belirtmesi,</p><p>    11)Şikâyet dilekçesinde gösterilen ya da müştekinin ifadesinde belirtmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, delil olarak ibraz edilen belgelerin Suç Eşyası Yönetmeliği hükümlerine göre emanete alınması, bu belgelerin postada kaybolmasının önlenebilmesi için onaylı bir suretinin inceleme evrakına eklenmesi,</p><p>    12)İnceleme evrakının dizi pusulası düzenlenip, fezlekeye bağlı olarak Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p>    IV- Bakanlık tarafından verilen izin üzerine yapılan soruşturma sırasında;</p><p>    1) Soruşturma izni hangi Cumhuriyet başsavcılığına verilmişse, soruşturmanın o yer Cumhuriyet başsavcılığınca yürütülmesi,</p><p>    2) Soruşturma iznini havi düşünce örneğinin, hakkında soruşturma yapılan avukatla ilgili bölümünün 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca, "yasal süre içinde gelmediği ya da savunma yapmadığı takdirde bu hakkından vazgeçmiş sayılacağı" meşruhatını içeren davetiye ile ilgili avukata tebliğ edilmesi, başvurduğu takdirde savunmasının, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 147 ve devamı maddelerine uygun olarak alınması,</p><p>    Usulüne uygun tebligata rağmen yasal süre içinde savunma yapılmaması veya delillerin sunulmaması hâlinde evrakının bekletilmeyerek Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p>    3) Soruşturmanın tamamlanmasından sonra fezlekeli evrakın dizi pusulasıyla birlikte ağır ceza Cumhuriyet başsavcılığı aracı kılınarak Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p>    4) Yapılan soruşturma sonunda düzenlenen fezlekenin sonuç kısmında, Cumhuriyet savcısının kovuşturma izni verilip verilmeme konusundaki düşüncesini açıkça belirtmesi,</p><p>    5) Bakanlıkça ilgili avukat hakkında genel hükümler uyarınca işlem yapılması gerektiği yönünde düşünce bildirilerek soruşturma dosyasının gönderilmiş olması hâlinde, sadece evrakın teslim alındığının bildirilmesi, buna ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın aşama sonuçları hakkında ayrıca bilgi verilmesi yoluna gidilmemesi,</p><p>    6) Kovuşturma izni üzerine, suçun işlendiği yere en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı tarafından beş gün içinde düzenlenen iddianame üzerine, ilgili mahkeme tarafından verilecek olan son soruşturmanın açılmasına ya da açılmamasına ilişkin kararın bir suretinin Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p>    V- Avukatların, Avukatlık Kanunu'nun 58'inci maddesinin birinci fıkrası dışında kalan eylemleri hakkındaki soruşturmalarının, isnat edilen suçun tâbi olduğu soruşturma usulüne göre yapılması, bu kapsamda avukatların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250'inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen eylemleri sebebiyle aynı Kanun'un 251'inci maddesinin birinci fıkrası hükmü gereğince Bakanlıktan izin talep edilmeksizin Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından doğrudan soruşturma yapılması,</p><p>    Konularında gereken dikkat ve özenin gösterilmesini rica ederim.</p><p>    Cemil ÇİÇEK</p><p>                                Bakan</p><p>   </p>

İNFAZ İŞLEMLERİ / PARA CEZASININ HAPSE ÇEVRİLMESİ

T.C.
YARGITAY
İkinci Ceza Dairesi
E: 2006/2735
K: 2006/11448
T: 6.6.2006
İNFAZ İŞLEMLERİ
PARA CEZASININ HAPSE ÇEVRİLMESİ

5252 s. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HA… [Madde 5]
5275 s. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KAN… [Geçici Madde 1]
5275 s. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KAN… [Geçici Madde 106]
Etkili Eylem suçundan sanık H. Y. nın 5237 sayılı TCK’nın 86/2-3a, 52/2 maddeleri gereğince 300 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.09.2005 tarihli ve 2004/864 esas, 2005/1342 karar sayılı kararının kesinleşmesini müteakip ödenmemesi sebebiyle bir gün karşılığı 20 YTL den hesaplanarak hükümlünün cezasının C. Başsavcılığınca 15 gün hapis cezasına çevrilmesini müteakip, 12.12.2005 tarihinden itibaren şartla salıverilmesi talebi üzerine 5252 sayılı TCK’nun yürürlük ve uygulama şekli hakkında kanun’un 5. maddesinin 3. ek fıkrası ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında Kanun’un 106. maddesi hükümleri gereğince adli para cezasının 100 YTL bir gün olmak üzere 3 gün hapis cezasına çevrilmesi gerektiğinden bahisle, 05.12.2005 tarihinde cezaevine alınan hükümlünün tahliyesine ilişkin aynı mahkemenin 09.12.2005 tarihli ve 2005/1135 müteferrik sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.12.2005 tarihli 2005/7 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 26.01.2006 gün ve 2073 sayılı yazılı emre müsteniden dava dosyası C. Başsavcılığının 13.03.2006 gün ve 2006/18770 sayılı ihbarnamesiyle daireye gönderilmekle okundu;
Mezkür İhbarnamede;
Dosya kapsamına göre, 5252 sayılı TCK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesinin, 5349 sayılı Kanun’la eklenen 3. fıkrasında, ağır para cezasından dönüştürülen adli para cezasının ödenmemesi halinde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesi hükümlerine göre hapis süresinin belirlenmesinde bir gün karşılığı olarak yüz milyon Türk Lirasının esas alınacağının belirtildiği, yine 5275 sayılı Kanun’u geçici 1. maddesinde “26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı TCK’nu dışındaki diğer kanunlarda yer alan adli para cezasının ödenmemesi halinde, hükümlüler bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile hapsedilirler”hükmünün yer aldığı, sanık hakkındaki cezanın ise 5237 sayılı Kanun’un 52/2 maddesi uyarınca 1 gün karşılığı 20 YTL’sı olarak kabulü ile 15 gün karşılığı olarak doğrudan verilen adli para cezası olduğu, bu sebeple anılan maddelerde belirtilen hükümlerin sanık hakkında uygulananamayacağı, cezanın infazının 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesi gereğince yapılması gerektiği ve söz konusu maddenin 2. fıkrasındaki “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, C. Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir” hükmü uyarınca, 300 YTL adli para cezasının ödenmemesi sebebiyle günlüğü 20 Yeni Türk Lirasından hapse çevrilmek suretiyle infazı gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde verilen karara yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur.
SONUÇ : Sanığa atılı suçun işlendiği tarihin 09.06.2004 olması ve infaz işlemlerinin, suç tarihinde yürürlükte olan veya daha sonra yürürlüğe giren infaz kanunlarından sanık lehine olana göre yapılmasının gerekmesi nazara alındığında Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 09.12.2005 gün ve 2005/1135 müt. ve Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.12.2005 gün ve 2005/7 D. İş kararında bir isabetsizlik görülmediğinden yerinden bulunmayan kanun yararına bozma isteminin reddine 06.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.