Etiket arşivi: İŞTİRAK

Davacının iştirak nafakası talep etmediği beyanı, iştirak nafakasına sonradan talebe engel teşkil etmez

  1. Hukuk Dairesi 2014/75758 E., 2014/11529 K., 16.06.2014 T.

Taraflar arasında görülen davada İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkeme

15 YARGITAY: Davacının boşanma davası sırasında iştirak nafakası talep etmeyeceğine ilişkin beyanı, çocuğun ihtiyaçlarının artması halinde iştirak nafakası talebine engel teşkil etmez.since verilen 03/02/2014 tarih ve 03/02/2014 sayılı kararın yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşüldü düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı banka nezdinde yapmış olduğu bankacılık işlemlerinden operasyon masrafı, tahsis masrafı, teslim masrafı, mesaj gönderme komisyonu, komisyon, ücreti, devre sonu operasyon ve bankacılık hizmet masrafı, operasyon komisyon masrafı gibi isimler altında haksız ödemeler tahsil edildiğini belirterek şimdilik 10.000 TL’nin ticari temerrüt faizle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, alınan masraflar ve yapılan kesintilerin davacı şirketçe imzalanan bankacılık hizmet sözleşmesi kapsamında uygun olduğunu, davacının bilgilendirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre, bilirkişi raporunda gösterildiği şekilde davalı bankaca yapılan bir kısım tahsilatların hukuki dayanağının bulunmadığı, bankanın kredi verirken gerekli değerlendirmeleri yapması gerektiği ve bunun için alacağı masrafların mevzuata uygun olduğu, bunun dışında raporda belirtilen değişik isimler altındaki masraf tahsilatlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, aşağıda yazılı bakiye 512,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 16/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/37 E., 2014/42 K., 03/02/2014 Tarihli Mahkeme Kararı 

DAVA: Davacı vekili mahkememize verdiği 30/01/2013 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalı banka nezdinde yapmış olduğu banka muamelelerine haksız bir şekilde ödemeler tahsil edildiğini, ödemelerin niteliğinin operasyon masrafı, tahsis masrafı, teslim masrafı, mesaj gönderme komisyonu, komisyon, ücret, devresonu operasyon ve bankacılık hizmet masrafı, operasyon komisyon masrafı ve bu gibi isimler altında ücretler talep edilip tahsil edildiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketten şimdilik 10.000-TL ticari temerrüt faizle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 01/04/2013 tarihli replik dilekçesinde özetle; müvekkilinin hem ücret komisyon adı altında hem de masraf adı altında haksız ve nisapsız oranda paralar ödemek mecburiyetinde bırakıldığını, sözleşmede ne kadar alınacağının öngörülmemiş ücretlerin müvekkilden tahsilinin haksız, ayrıca yapılmayan masrafların müvekkilden tahsilatınım da hakuka aykırı olduğu kadar hakkaniyete ve ticari etiğe de aykırı fiiller olduğunu beyan etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili mahkememize verdiği 05/03/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde davacı şirketle müvekkili banka nezdinde bankacılık hizmet sözleşmesi imzalandığını, kredi sözleşmesi yapıldığını, kredi kullandırıldığını, masraf ve ücrete ilişkin kesintilerin, hesap hareketlerinin, anılan faizin, komisyonun, tahsilatların sözleşmeye uygun olduğunu, kesintilerin sebepleriyle birlikte gösterildiğini, sözleşme serbesti uyarınca bankanın masraf kalemlerini serbestçe belirlendiğini beyanla davanın hukuki dayanağının olmadığından bahisle davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLER;

Davacı vekili dava dilekçesinde Ş…. Şirinyer Şubesi nezdindeki hesap dökümleri, müvekkili şirket hesap ve ticari kayıtları, davalı şirket hesap ve ticari kayıtları ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; kurumsal bankacılık hizmetleri sözleşmesi, genel kredi sözleşmesi, hesap ekstresi, dekontlar, kredi belgeleri, müvekkili bankanın defter ve kayıtları, keşif ve bilirkişi incelemesi, bankanlar kurulunun 16/10/2006 tarih ve 2006-11188 sayılı kararı, TC Merkez Bankasının “Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranlarıyla Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler” hakkındaki 2006-1 sayılı tebliği ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE ;

Delillerin toplanmasından sonra mahkememizin 17/04/2013 tarihli oturumunda dosya bankacı bilirkişiye tevdi edilerek dosya kapsamına göre ara kararda öngörüldüğü şekilde rapor düzenlemesi istenmiş, bilirkişi ibraz ettiği 21/11/2013 tarihli raporunda dosya kapsamı hakkında beyanda bulunduktan sonra sonuç olarak davalı banka tarafından davacıya ait mevduat hesaplarından (borç yazılmak suretiyle) 25/03/2011-15/03/2012 tarihleri arasında yukarıda açıklanan 10.676-TL tutarında yapılan tahsilatın hukuki dayanağının bulunmadığını, bu nedenle davacıya iade edilmesi gerektiğini, ancak taleple bağlı kalınarak 10.000-TL’nin yasal ticari faiziyle birlikte davalı banka tarafından davacıya ödenmesi gerektiğini, davacının hesaplarından masraf, ücret, komisyon olarak tahsil edilen 7.467,54-TL’nin ise sözleşme ve bankacılık teamülüne uygun olduğundan iadesinin gerekmediğini bildirmiştir.

Davacı vekili mahkememize verdiği 03/12/2013 tarihli rapora beyan dilekçesinde açıklamada bulunarak itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili mahkememize verdiği 21/11/2013 tarihli rapora beyan dilekçesinde açıklamalarda bulunarak sonuç itibariyle ek rapor alınmasını talep etmiş, mahkememizin toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu yeterli görüldüğünden davalının yeni bilirkişiden rapor alınması istemi yerinde görülmemiştir.

Taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda ek rapor alınmak üzere dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 28/01/2013 havale tarihli raporunda açıklamalarda bulunduktan sonra sonuç olarak davalı banka tarafından davacıdan mevduat hesaplarına borç yazılmak sureti ile 25/03/2011-15/03/2012 tarihleri arasında tahsil edilen ve 14/10/2013 tarihli raporda ayrı ayrı açıklanan toplam 10.676-TL’nin hukuki dayanağının bulunmadığını, bu nedenle davacıya iade edilmesi gerektiğini, ancak taleple bağlı kalınarak 10.000-TL’nin yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektlinl, davacıdan masraf, ücret, komisyon olarak tahsil edilen toplam 7.467,54-TL’nin ise sözleşme ve bankacılık teamülüne uygun olduğundan iadesinin gerekmediğini bildirmiştir.

Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişinin asıl raporun 5. Sayfası 1. Paragrafında ve aynı şekilde ek raporun 2. Sayfası , 2. Paragrafında gösterilen tahsilatların hukuki dayanağı bulunmadığı, bankanın kredi verirken gerekli değerlendirmeleri yapması gerektiği bunun için alacağı masrafları mevzuata uygun olduğu , bunun dışındaki raporda belirtilen değişik altındaki masraf tahsilatlarının yerinde olmadığı mahkememizce de benimsendiğinden ve taraflar tacir olduğundan davacı alacağına ticari faiz uygulanması gerektiğinden taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarda açıklanan gerekçeye göre;

davanın kabulü ile, 10.000-TL davacı alacağının dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Alınması lazım gelen 683,10-TL harçtan peşin alınan 170,80-TL harcın mahsubuyla bakiye 512,30-TL harcın davalıdan tahsiliyle hâzineye gelir kaydına,

Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 1.500-TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Davacı tarafından yapılan ilk masraf 198,85-TL, 8 davetiye gideri 67-TL, Bilirkişi ücreti 350- TL olmak üzere toplam 615,85-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair davacı vekiliyle davalı vekilinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/02/2014

Yargıtay Ceza Daireleri Kararları • SİGARA KAÇAKÇILIĞI, YOLCU OTOBÜSÜNDE YAKALANAN 13 KARTON KAÇAK SİGARA, İŞTİRAK

YARGITAY 7. Ceza Dairesi
Esas: 2013/15109
Karar: 2014/13537

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Olay tarihinde yolcu otobüsünde kolluk görevlilerince yapılan aramada, iki kişi olan sanıkların, farklı koltuk ve bagajlarında bulunan sigaraların toplu kaçakçılık eylemine konu olmadığı halde, iştirak iradesi belirtilmeden, toplu kaçakçılık suçunun ne şekilde oluştuğuna ilişkin gerekçe karar yerinde gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi,

1-Sanık A…’ın mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde,

a) Sanığa ait bagajda 13 karton kaçak ve bandrolsüz sigara ele geçirildiği ve sanığın aşamalardaki savunmasında sigaraları kişisel ihtiyacı için bulundurduğunu savunması karşısında, yakalanan sigara miktarına nazaran sanığın savunmasının aksine somut bir kanıtta bulunmaması nedeniyle dava konusu eşyanın ticari miktar ve mahiyette olmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

2-Sanık S…’in mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;

a)Suç tarihi ve suça konu eşyanın niteliğine göre, sanığın 5752 sayılı yasa ile değişik 4733 sayılı yasanın 8/4.fıkrası uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi,

b)Suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve katılma hakkı bulunmayan Gümrük İdaresinin davaya katılan olarak kabul edilip lehine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi,

Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddeci uyarınca BOZULMASINA, aynı Yasanın 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 19/06/2014 günü oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Cmt Mar 07, 2015 11:17 pm


İŞTİRAK HALİNDE MEMURUN RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİĞİ SUÇU

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Ceza Dairesi
E. 2006/3067
K. 2006/5885
T. 26.6.2006
İŞTİRAK HALİNDE MEMURUN RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİĞİ SUÇU
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 204]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 342]
İştirak Halinde Memurun Resmi Evrakta Sahteciliği suçundan sanıklar Yüksel Bulut, Sadettin Çetin, Emine Belma Diren ve Vedat Kahraman’ın yapılan yargılanmaları sonunda:
Suç vasfındaki vaki değişiklik nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçundan 765 sayılı TCK.nun 102/4. maddesi gereğince kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına dair ÇANAKKALE Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 09.11.2004 gün ve 2003/177 Esas, 2004/332 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi katılan tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onama isteyen 14.04.2006 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, katılanın yetkisi bulunmadığından duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlüğü devam eden 1412 sayılı CMUK.nun 318. maddesi uyarınca reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra incelenerek gereği görüşüldü:
Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin, suça konu ilam ile tapuya tescil işleminin yapıldığı 26.12.1994 tarihi olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, olay tarihinde Bozcaada Kadastro Mahkemesi’nde hakim olarak görev yapan sanık Yüksel Bulut’un, diğer sanıklarla işbirliği içinde hareket ederek, aynı mahkemede görülen ve davacısı sanık Emine Belma Diren, davacı vekili sanık Vedat Kahraman olan 1991/50 Esas sayılı kadastro tespitine itiraz konulu dava dosyasında, davalıların bir kısmının ölmüş olduğunu bilerek, taraf teşkili sağlamadan davanın kabulüne karar verdiği, zabıt katibi sanık Sadettin Çetin’in de gerekçeli kararı kalemde davalılara tebliğ etmiş gibi işlem yaptığı ve bu suretle sanıkların temyiz edilmeksizin kesinleştirilen ilam ile sanık Emine Belma Diren adına tapuya tescil işlemini yaptırdıklarının anlaşılması karşısında, eylemlerinin iştirak halinde ve teselsül eden memurun resmi evrakta sahteciliği suçunu oluşturduğu ve bu suça göre de dava zamanaşımının dolmadığı gözetilmeden, suç vasfının görevi kötüye kullanmak suçuna dönüştüğünün kabulü ile yazılı şekilde asli dava zamanaşımının suç tarihinden son soruşturmanın açılmasına dair verilen karar tarihine kadar dolduğundan bahisle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlüğü devam eden 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET / TARAF TEŞKİLİ

T.C.
YARGITAY
Onaltıncı Hukuk Dairesi
E:2006/2753
K: 2006/3999
T: 26.05.2006
İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET
TARAF TEŞKİLİ
Özet: Müşterek mülkiyette paydaşlardan her biri kendi hissesi üzerinde tasarruf hakkına haizdir. İştirak halinde mülkiyetli taşınmazlarda da hissedarın hissedar aleyhine açtığı davalarda Medeni Kanun’ un 640. (581.) maddesi gereğince iştirakin sağlanmasına gerek yoktur.
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 640]
Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca ince­lenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 2811 ilâ 2821 parsel sayılı taşınmazlar tapu kaydı, harici taksim ve hibe nedeniyle ayrı ayrı davalılar adına tespit edilmişlerdir. Davacılar, taşınmazlarda tapu kaydı ile hissedar oldukları halde davalılar adına tespit edilmesinin hatalı olduğundan tapu kayıtlarının iptali ile hisseleri ora­nında adlarına tapuya tescili gerektiğine dayanarak dava açmışlardır. Mah­kemece yapılan yargılama sonunda davacılar Ömer ile Halil’in davalarının reddine, diğer davacıların davasının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacılar Ömer ile Halil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacıların dayanılan tapu kaydına göre taşınmazda 58/240 hisseye sahip olup, taşınmazın iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunduğu, iştirak halinde mülkiyette paydaşların tek başına dava açma imkânlarının bulunmadığı, davaya devam edilebilmesi için Medeni Kanun’ un 640. (581.) maddesi gereğince tüm paydaşların davaya muvafakatlerinin alınması veya katılmalarının sağlanması, yahut da terekeye mümessil tayin edilerek, mümessil huzuru ile davaya devam edilmesi gerekirken bu gereğin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Dosyada bulunan ve davacıların dayanağını oluşturan 26.12.1957 tarih 105 nolu tapu kaydı ve tedavülleri ile, Burdur Birinci Asliye Hukuk Mah­kemesinin 09.03.1981 tarih 1980/208 esas, 1981/79 sayılı ilâmı ve bu ilâma göre oluşan kayıtlar incelendiğinde görüleceği üzere taşınmaz iştirak halinde değil müşterek mülkiyet hükümlerine tabidir. Müşterek mülkiyette paydaş­lardan her biri kendi hissesi üzerinde tasarruf hakkına haizdir.
Bir an için taşınmazın iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu düşünülse bile davacılarla davalılar tapuya göre hissedar durumundadırlar. Bir başka ifade ile davalılar üçüncü şahıs durumunda olmayıp taşınmazın orta­ğıdırlar. İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda da hissedarın hissedar aleyhine açtığı davalarda Medeni Kanun’ un 640. (581.) maddesi gereğince iştirakin sağlanmasına gerek yoktur. Mahkemece yargılamaya devam edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca; Mahkemece mahallinde icra edilecek keşifte tarafların dayandığı kayıtların kapsamları belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 26.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.