Etiket arşivi: KARAR

DAMGA VERGİSİ TAMAMLANINCAYA KADAR TAKİP İŞLEMLERİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLEMEYECEĞİ

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/5216
Karar: 2008/7809
Karar Tarihi: 15.04.2008

ŞİKAYET DAVASI – YARGI İŞLEMLERİNDEN ALINACAK HARÇLAR ÖDENMEDİKÇE MÜTEAKİP İŞLEMLERİN YAPILAMAYACAĞI HÜKMÜNÜN DAMGA VERGİSİ HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI – DAMGA VERGİSİ TAMAMLANINCAYA KADAR TAKİP İŞLEMLERİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLEMEYECEĞİ

ÖZET: İcra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, durumu bir tutanakla tespit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

(488 S. K. m. 26) (492 S. K. m. 32)

Dava: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca, <Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tesbit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.>

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde öngörülen yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağına ilişkin düzenleme bu kanundan kaynaklanan harçlarla ilgili olup, anılan hükmün damga vergisi hakkında da uygulanacağına dair 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda icra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca durumu bir tutanakla tesbit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

O halde Mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 15.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Anayasa Mahkemesi, Tutukluluğun devamına kısa gerekçelerle karar verilemez

Anayasa Mahkemesi (AYM), tutukluluk halinin devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmamasını hak ihlali saydı. AYM, başvuruculara manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

S.D. ile A. G. 5 Ocak 2010 silahlı terör örgütüne üye olmaktan gözaltına alındı ve 8 Ocak 2010’da tutuklandı. Başvurucuların tutukluluk durumu 19 Ekim 2010, 27 Aralık 2010, 26 Ocak 2011, 11 Temmuz 2012 ve 13 Eylül 2013’te incelendi ve atılı suçun vasfı ve mahiyeti, dosya kapsamındaki deliller, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, tutuklu kalınan sürenin verilmesi muhtemel ceza ile orantılı olması gerekçeleri ile tutukluluklarının devamına karar verildi. Hapis ceza alan başvurucuların daha sonra tutukluluk halinin devamına karar verildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulan karar sonrası başvurucular 21 Mart 2014’te tahliye edildi.

S.D. ile A. G.’nin AYM’ye başvurusunu inceleyen Mahkeme, bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğun uzatılmasının kabul edilemez olduğunu bildirdi. AYM gerekçeli kararında şu ifadelere yer verdi: “Tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfi olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı derecede kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir. Ayrıca itiraz veya temyiz merciinin, itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararma ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda, buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak, gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez.”

Tutukluluğa itiraz ve itirazın reddine ilişkin kararların gerekçelerinin incelendiğinde, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu, tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olmadığı ve aynı hususların tekrarı niteliğinde olduğu bilgisi verilen Mahkeme kararında, tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğunun söylenemez olduğuna vurgu yapıldı. AYM, ilgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucuların özgürlüğünden mahrum bırakıldığı dikkate alındığından söz konusu tutukluluk süresinin kabul olmadığını kaydetti.

‘Tutukluluğun makul süreyi aştığı ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmadığı’ yönündeki iddialara ilişkin Anayasa’nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine karar veren AYM, başvuruculara ayrı ayrı 3 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Basından Hukuk Haberleri • ‘UCUBE HEYKEL’DAVASINDA KARAR AÇIKLANDI!

‘Ucube Heykel’ davasında karar açıklandı!

Mahkeme "Ucube Heykel" davasında skandal bir karara imza atarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın heykeltıraş Mehmet Aksoy’a 10 bin TL manevi tazminat ödemesini kararlaştırdı.

Kars’ta yıktırılan ve “Ucube Heykel” olarak bilinen İnsanlık Anıtı’na ‘ucube’ dediği için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, heykelin yapılışı sırasında milyarlarca lira kazanan helkeltıraş Mehmet Aksoy’a hakaret ettiği gerekçesiyle 10 bin TL tazminata mahkum edildi.

ERDOĞAN ‘UCUBE’ DEMİŞTİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan olduğu 8 Ocak 2011’de Kars’ta düzenlediği mitingde, ”İnsanlık Anıtı”na “Ucube” demiş ve ardından da anıt yıktırılmıştı. Heykeltıraş Mehmet Aksoy da avukatı Turgut Kazan aracılığıyla tazminat davası açmıştı.

Erdoğan adına Avukat Ahmet Özel’in kaleme aldığı savunmada, “Müvekkilimin gerek belediye başkanlığı öncesi gerek şimdiki konumu itibariyle iç ve dış gezilerde yapılan temaslarda heykel tarzı figürler başta olmak üzere çeşitli yapıt ve mimari eserleri yakından gördüğü ve bunların kendisinde hayranlık uyandırmış olacağı muhakkaktır. Heykelle ilgili ifadesinin özü tamamen bulunuş yeri ve konumun abesliğinden kaynaklanmıştır. Politikacı ve sanatçıların eleştirilere açık olması gerekir” demişti

Resim
Resim

http://www.yeniakit.com.tr/haber/ucube- … 54735.html

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Pzr Mar 08, 2015 10:48 pm


Ceza Hukuku • KAÇAK KIYILMIŞ İÇİME HAZIR TÜTÜN YAKALATMA,YEREL MAHKEME KARAR ÖRNEĞİ

T.C.
CEYHAN
1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
DOSYA NO : 2012/
KARAR NO : 2012/
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2012/
GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

DAVACI : K.H.
MÜŞTEKİ : ADANA GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ, Seyhan/ ADANA.
MÜŞTEKİ : TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU, Söğütözü Mahallesi Söğütözü Caddesi No:31 Çankaya/ ANKARA.
SANIK : İ. D, H. Ö
SUÇ TARİHİ : 04/01/2012
SUÇ YERİ : Ceyhan/ADANA
KARAR TARİHİ : 05/04/2012
Yukarıda açık kimliği ve atılı suçu yazılı sanıklar hakkında mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia:
Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09/01/2012 tarih ve 2012/.. Soruşturma, 2012/.. Esas ve 2012/..İddia nolu iddianamesi ile; suç Tarihinde kolluk kuvvetlerinin yapmış olduğu olağan önleme araması kapsamında, ….. plaka sayılı Adıyaman Bursa seferini yapan Adıyaman …….Turizm firmasına ait araç durdurularak araçta yapılan aramada, aracın bagaj kısmında 6 adet çuval içerisinde yaklaşık 200-250 kg ağırlığında tütün maddesi ele geçirildiği, bahse konu tütünlerin Adıyaman Ünal Turizm yazıhanesine kimliği tespit edilemeyen bir şahıs tarafından bırakıldığı, otobüs yetkililerinin de bahse konu tütün çuvallarını alıcılara götürmek üzere …. plakalı Adıyaman …… Turizme ait otobüsün bagajına koydukları, tütün çuvallarının üzerinde alıcı olarak İ. D, M. K, H. Ö. isimlerinin yazdığı, sanıklar tarafından tütünlere ilişkin faturaların dosyaya ibraz edildiği, bahse konu tütünlerin Adana Gümrük Müdürlüğüne teslim edildiği, sonucunun henüz ulaşmadığı, sanıkların gümrük işlemlerine tabi tutulmaksızın ülkeye sokulan kaçak eşyayı satmak amacıyla otobüsle taşıyarak üzerlerine atılı suçu işledikleri tüm soruşturma evrak içeriğinden anlaşılmakla;

Sanıkların müsnet suçtan yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan sevk maddeleri uyarınca hapis cezası ile cezalandırılmalarına, kaçak eşyaların TCK.54 maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi istemi ile mahkememize kamu davası açılmıştır.

SAVUNMA:
Sanık H. Ö. savunmasında: "Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Bu tütünlerden sadece 50 kilosu benimdir. Bu tütünleri benim Adana ilinde yaşayan babam otobüse vererek bana gönderdi. Benim babamın tarlası olduğu için ve bu tütünleri tarladan toplayıp satamadığından bana arkadaşlarıma vermem için gönderdi. Diğer bagajda bulunan 200 kilo tütün başkasına aittir. Bu tütün çuvallarının üstünde benim ismim yazmıyordu. Ben bu tütünleri ticari amaçlı olarak kesinlikle getirtmedim ben özel güvenlik şirketinde çalışıyorum kendime kaçakçılıkdan damga yedittirmek istemem suçsuzum beraatimi isterim Adıyaman Ziraat odası Başkanlığı tarafından almış olduğum Çiftçi belgesini dosyaya sunuyorum" şeklinde savunmada bulunmuştur.

Sanık İ. D. savunmasında: "Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, ancak iddianamede belirtilen 6 çuvalın üzerinde isimlerimizin bulunduğu doğru değildir, çuvallardan sadece biri bana aitti ve sadece bir çuvalın üzerinde beni adım vardı, ticari amaçla gönderilmedi, hediye olarak arkadaşlara dağıtacaktım, diğer çuvalların hiç biri bana aittir değildir, diğer çuvallar iddianamede adı geçen H. Ö. ve M. K.’e aittir, öncelikle beraatime aksi takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istiyorum, suçlamayı kabul etmediğimden, kurumunda zararı olmadığından, zararı giderme durumum yoktur" şeklinde savunmada bulunmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, sanık savunmaları, 04/01/2012 tarihli arama ve el koyma tutanağı, keşif ve bilirkişi raporu, kaçak eşyaya mahsus tespit varakası, çiftçi belgeleri ve faturalar, sanıklara ait nüfus ve sabıka kayıtları, dosyada bulunan diğer tutanaklar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;

Suç tarihinde kolluk kuvvetlerinin yapmış olduğu olağan önleme araması kapsamında, ….. plaka sayılı Adıyaman Bursa seferini yapan Adıyaman …… Turizm firmasına ait araç durdurularak araçta yapılan aramada, aracın bagaj kısmında 6 adet çuval içerisinde yaklaşık 200-250 kg ağırlığında tütün maddesi ele geçirildiği, sanıkların talimat yoluyla alınan savunmalarında ayrı ayrı özetle; ele geçirilen tütünlerin bir kısmının kendilerine ait olduğunu, ticari bir amaçlarının olmadığını ve üzerlerine atılı suçlamayı kabul etmediklerini beyan etmiştir.

Her ne kadar sanıkların müsnet eylemleri nedeniyle 4733 sayılı kanunun 8/4 maddesi gereğince cezalandırılmaları talep edilmiş ise de; 4733 sayılı kanunun 8. maddesi 25/02/2011 tarihinde "o" bendi eklenerek

"o) (Ek: 13/2/2011-6111/175 md.) Ticari amaçla sarmalık kıyılmış tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere ürettikleri, sattıkları veya satışa arz ettikleri tütünün;
50 kilograma kadar (50 kilogram dâhil) olması halinde 250 TL.
50 kilogramdan 100 kilograma kadar (100 kilogram dâhil) olması halinde 500 TL.
100 kilogramdan 250 kilograma kadar (250 kilogram dâhil) olması halinde 1.500 TL.
250 kilogramdan 500 kilograma kadar (500 kilogram dâhil) olması halinde 3.000 TL.
500 kilogramdan fazla olması halinde 5.000 TL.
İdari para cezası verilir." hükmü getirilmiştir.

Bu bağlamda sanıklar hakkında 4733 sayılı kanunun 8/4 maddesi gereğince cezalandırılmaları talep edilmiş ise de; anlaşılacağı üzere yargılama aşamasında sanıkların müsnet eyleminin ayrıca kabahat olarak düzenlendiği ve yapılan değişikliğin sanıklar için daha lehe olduğu anlaşılmıştır.
Yapılan son değişiklik üzerine kabahatlilerin 4733 sayılı kanunun 8/o maddesi gereğince yakalanan kıyılmış tütün miktarı ve yeniden değerleme oranları nazara alınarak her bir kabahatlinin ayrı ayrı 1.650,00’şer TL idari para cezası ile cezalandırılmalarına, yakalanan kıyılmış tütünün 5326 sayılı kanunun 18. maddesi gereğince mülkiyetinin kamuya geçirilmesine dair karar vermek gerekmiş ve buna ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Gerekçe ve Nedenlerle;
1-Kabahatliler İ. D. ve H. Ö.’in 4733 sayılı kanuna muhalefet kabahati nedeniyle 4733 Sayılı Kanunun 8/o maddesi uyarınca ele geçirilen tütün miktarı nazara alınarak ayrı ayrı 1.650,00’ŞER TL İDARİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,
2-İdari yaptırım kararının tebliğinden itibaren ibraz süresi içerisinde merciine itiraz edileceği ve 5326 sayılı kanunun 17/6 maddesi uyarınca kanun yoluna başvurmalarında rızai ödemeleri halinde cezalarının yalnızca 3/4 ünün tahsil edileceği, ancak bu halin kanun yoluna başvurma hakkını etkilemeyeceğinin kabahatlilerine ihtarına, (ihtarat yapılamadı)
3-Kararın kesinleşmesi halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü hakkındaki kanun hükümlerine göre tahsili için vergi dairesine gönderilmesine, para cezasının tamamının tahsil edildiği tarihten itibaren en geç 1 ay içerisinde mahkemesine bilgi verilmesinin istenmesine,
4-İddianameye konu toplam 250 kg. Tütünün 5326 sayılı Kabahatler kanunun 18 maddesi gereğince MÜLKİYETİNİN KAMUYA GEÇİRİLMESİNE,
5-Bu dava nedeniyle yapılan 2 adet davetiye gideri 14,00 TL, posta gideri olan 1,45 TL ve 111,37 TL keşif ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 126,82 TL yargılama masrafının kabahatlilerden eşit şekilde alınarak hazineye irat kaydına,
Dair verilen karar kabahatliler İ. D. ve H. Ö.’in yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine bulunulacak sözlü beyanın tutanağa geçirilmesi sureti ile Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere verilen karar açık yargılamada açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/04/2012

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Pzr Mar 08, 2015 8:29 am


İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku • İşyeri hekimliği hizmet sözleşmesi konusunda emsal karar

İşyeri Hekimliği hizmet sözleşmesinin ilk bir yıl belirli hizmet süresi yapıldığı halde dava konusu olunca Yargıtay 22 Hukuk Dairesi İş kanuna göre belirsiz süreli olması gerekir kararı verdi. Halbuki Yargıtay 9 Hukuk Dairesinin geçmiş kararlarında belirli sürelidir diye kararı var onu yada emsal karar bulmak istiyorum. Google da araştırdığımda Yargıtay 9.Huk. Dairesi 22.04.2004 tarih 2003/20073 E. 1993 /10080 K. sayılı kararı geçiyor ama metin yok. Konu hakkında emsal karar arıyorum teşekkürler.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: komodordoktor — Cmt Şub 28, 2015 7:35 pm


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • TAZMİNAT DAVALARINDA TEMYİZ BAŞVURU VE TEMYİZ KARAR HARÇ MİKTARLARI

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/629
KARAR: 2014/18

Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17/06/2010 gün ve 2008/117 E., 2010/148 K. sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08/02/2012 gün ve 2010/12959 E., 2012/1677 K. Sayılı ilamı bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tazminat istemine ilişkindir. İstemin kabulüne dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine yukarıda başlık kısmında işaret edilen özel daire kararı ile mahkeme hükmü bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Mahkemece istemin kabulüne dair kararı temyiz eden bir kısım davalılar vekilinin süresi içerisinde temyiz dilekçesini ibraz ettiği ve aynı tarih içerisinde hakim tarafından havalesi yapılarak temyiz defterine kayıt edildiği ve 24,30 TL maktu harç ile 119,00 TL temyiz başvuru harcı yatırıldığı anlaşılmaktadır.

Maktu harca tabi davaların reddine ve kabulüne dair kararlar ile nispi harca tabi davaların reddine dair kararların temyiz edilmesi halinde temyiz tarihindeki 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca kararı temyiz eden taraftan maktu temyiz karar harcı ve temyiz başvuru harcı alınması gereklidir.

Nispi harca tabi davaların kabulüne ilişkin kararların temyizi halinde ise, mahkemece hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının dörtte biri temyiz karar harcı ve temyiz başvuru harcı alınması gereklidir.

Temyiz isteyen davalı tarafın kendisinin ya da işleminin harçtan istisna ve muafiyetinin bulunmadığı belirgin olduğuna göre; temyiz isteminin incelenmesi için direnme kararında hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcının ¼ oranında nispi temyiz karar harcının tahsili gerekir.

25.01.1985 günlü 1984/5 Esas ve 1985/1 sayılı Y.İ.B. Kararı uyarınca temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği belgelendirilmemiş olduğundan harca tabi olmasına rağmen harç alınmadan temyiz defterine kayıt edilen temyiz dilekçesi hakkında 1086 sayılı HUMK.nun 434. maddesi uyarınca işlem yapılmak dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir.

S O N U Ç : Yukarıda yazılı noksanlıkların tamamlanması için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 15/01/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Şub 25, 2015 11:29 am


Mesleki Konular ve Haberler • YSK, SEÇİM NEDENİYLE MEMUR İSTİFALARI İLE İLGİLİ KARAR

6 Ocak 2015 SALI

Resmi Gazete

Sayı : 29228

YÜKSEK SEÇİM KURULU KARARI

Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığından:

Karar No: 6

– K A R A R –

Başkanlık Makamınca Kurulumuza sunulan 05/01/2015 tarihli yazıda aynen; "2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun "Adaylık için görevden çekilmesi gerekenler" başlıklı 18. maddesinde; "Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, aday olmak isteyen belediye başkanları ve subaylar ile astsubaylar, aday olmak isteyen siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar genel ve ara seçimlerin başlangıcından bir ay önce seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde yenileme kararının ilanından başlayarak yedi gün içinde görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmadıkça adaylıklarını koyamazlar ve aday gösterilemezler." hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle; 25. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde milletvekili adayı olabilmek için kanun gereği çekilmesi veya görevlerinden ayrılması gerekenlerin çekilme veya görevlerinden ayrılma isteğinde bulunma tarihlerinin belirlenmesi amacıyla gerekli Kurul kararının alınması hususu takdirlerinize arz olunur." denilmiş olmakla konu incelenerek;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 77. maddesinin birinci fıkrasında ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 6. maddesinin birinci fıkrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin dört yılda bir yapılacağı öngörülmüş; aynı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasında ise; "Bir önceki seçimin yapıldığı tarihten itibaren dört yılın dolmasından önceki son Pazar günü oy verilir. Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak doksan günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir." hükmüne yer verilmiştir.

Bir önceki 24. Dönem Milletvekili Genel Seçimi 12 Haziran 2011 Pazar günü yapıldığından, 25. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin 2839 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 7 Haziran 2015 Pazar günü yapılması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 76. maddesinin son fıkrasında; hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensuplarının görevlerinden çekilmedikçe aday olamayacakları ve milletvekili seçilemeyecekleri belirtilmiştir.

2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun "Adaylık için görevden çekilmesi gerekenler" başlıklı 18. maddesinde; "Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, aday olmak isteyen belediye başkanları ve subaylar ile astsubaylar, aday olmak isteyen siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar genel ve ara seçimlerin başlangıcından bir ay önce seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde yenileme kararının ilanından başlayarak yedi gün içinde görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmadıkça adaylıklarını koyamazlar ve aday gösterilemezler." hükmüne yer verilmiş olup, bu hüküm uyarınca 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak milletvekili genel seçiminde;

Aday olmak isteyen;

. Hakimler ve savcılar,

. Yüksek yargı organları mensupları,

. Yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları,

. Yükseköğretim Kurulu üyeleri,

. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri,

. Kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri,

. Belediye başkanları,

. Subaylar ile astsubaylar,

. Siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri,

. Belediye meclisi üyeleri,

. İl genel meclisi üyeleri,

. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanların

seçimin başlangıç tarihinden bir ay önce görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmaları gerektiği sonucuna varılmıştır.

2839 sayılı Kanun’un 18. maddesinde; aday adayı olabilmek için belirli bir tarihte "görevden ayrılma isteğinde bulunma" koşulu getirilmiş, bu koşulun istifa şeklinde ayrılma ile sınırlı olduğu, emeklilik suretiyle daha sonra vaki olacak ayrılmalarda bu tarihin aranamayacağı yolunda bir hükme yer verilmemiştir. Başka bir anlatımla, istifa veya emeklilik suretiyle ayrılma arasında fark aranmadan, "görevden ayrılma" biçiminde kapsayıcı bir ifade kullanılmıştır.

Bu nedenle; 2839 sayılı Kanun’un 18. maddesi kapsamına giren kamu görevlileri, siyasi parti il ve ilçe teşkilatı yöneticileri, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları (subay ve astsubaylar) ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanların 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak olan Milletvekili Genel Seçiminde aday olabilmeleri için, istifa veya emeklilik yoluyla ayrılanlar arasında ayrım yapılmaksızın istifa veya emeklilik dilekçelerini yukarıda öngörülen sürede vermiş olmaları gerekir. Aksi halde, öngörülen tarihten sonra emeklilik veya istifa isteminde bulunanların 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak seçimde aday olmalarına kanunen imkan bulunmamaktadır.

S O N U Ç:

Açıklanan nedenlerle;

1- Aday olmak isteyen;

a) Hakimler ve savcılar,

b) Yüksek yargı organları mensupları,

c) Yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları,

d) Yükseköğretim Kurulu üyeleri,

e) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri,

f) Kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri,

g) Belediye başkanları,

h) Subaylar ile astsubaylar,

i) Siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri,

j) Belediye meclisi üyeleri,

k) İl genel meclisi üyeleri,

l) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanların

en geç 10 Şubat 2015 Salı günü saat 17.00’ye kadar 2839 sayılı Kanun’un 18. maddesi uyarınca görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmaları gerektiğine ve ayrıca bunlar için aynı Kanun’un 19. maddesinde yer alan görevden ayrılmaya ilişkin hükümlerin uygulanmasına,

2- Kamu görevlilerinden emeklilik dilekçesi verip aday olacakların en geç 10 Şubat 2015 Salı gününden geçerli olmak üzere emeklilik isteğini belirten dilekçelerini en geç 10 Şubat 2015 Salı günü saat 17.00’ye kadar vermeleri gerektiğine,

3- Karar örneğinin;

a) Resmi Gazete’de yayımlanmasına,

b) Siyasi parti genel başkanlıklarına gönderilmesine,

c) Karar özetinin duyuru halinde Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nda ilanına,

d) Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğünce, Kurulumuzun http://www.ysk.gov.tr internet adresinde yayınlanmasına,

05/01/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Çrş Şub 18, 2015 10:20 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KISA KARAR TEFHİMİ,GEREKÇELİ KARARIN TEBLİĞİ,TEMYİZ BAŞLAN..

H. M. K- MADDE 321 :
(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.

T.C
YARGITAY
9.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2014/8860
KARAR NO.2014/13817
KARAR TARİHİ: 31.10.2013

Yerel mahkemece duruşmada tefhim edilen hüküm gerekçe taşımayıp sadece hüküm sonucunu (kısa kararı) içeriyorsa gerekçeli kararın her halükarda davanın taraflarına (taraflar kendilerini vekille temsil ettiriyorlar ise vekillerine) tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla, sadece hüküm sonucunun (kısa kararın) tefhim edildiği durumlarda, taraflar (ya da vekilleri) duruşmada hazır olsalar dahi gerekçeli kararın taraflara veya vekillerine tebliğ edilmesi gerekir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8 inci maddesine göre iş mahkemesinden verilen kararlar tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde temyiz olunabilir. 6100 Sayılı HMK nun geçici 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında; "Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." 2 nci fıkrasında ise; "Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, Kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." denmiştir.

6100 sayılı HMK’nun hükmü düzenleyen 294 üncü maddesinde aynen;

(1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama
sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.

(2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.

(3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.

(4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.

(5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler.

(6)Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar hakkında da uygulanır." denmiştir.

Aynı kanunun 321 inci maddesinde de; "(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri
için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir." şeklinde düzenleme yer almıştır.

Yukarıda yazılı kanun hükümleri kapsamında, yerel mahkemece duruşmada tefhim edilen hüküm gerekçe taşımayıp sadece hüküm sonucunu (kısa kararı) içeriyorsa gerekçeli kararın her halükarda davanın taraflarına (taraflar kendilerini vekille temsil ettiriyorlar ise vekillerine) tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla, sadece hüküm sonucunun (kısa kararın) tefhim edildiği durumlarda, taraflar (ya da vekilleri) duruşmada hazır olsalar dahi gerekçeli kararın taraflara veya vekillerine tebliğ edilmesi gerekir.

Bu durumda yani yerel mahkemece duruşmada tefhim edilen hüküm gerekçe taşımayıp sadece hüküm sonucunu (kısa kararı) içeriyorsa,taraflar için temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Somut olay açısından yapılan tespit ve değerlendirmede; Gerekçe içermeyen mahkeme kararının hüküm sonucu kısmının(yani kısa kararın), 31/10/2013 tarihli duruşmada, taraf vekillerinin yüzüne karşı tefhim edildiği görülmüştür.
Davacı vekili 14/12/2013 havale tarihli dilekçe ile mahkeme kararını temyiz etmiştir.

Bu temyize dair temyiz harç ve giderlerinin yatırılma tarihinin 14/12/2013 olduğu, dosyada mevcut "sayman mutemedi alındısı" ve "tahsilat makbuzu" başlıklı belgelerden anlaşılmıştır.

Davacı vekilinin temyiz talebi, 10/01/2014 tarih ve 2013/682 E – 2013/487 K.sayılı ek karar ile mahkemece süreden reddedilmiştir. Bu ek kararda, gerekçeli kararın davacı vekiline 25/11/2013 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir.

İş bu ek karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Temyiz dilekçesinde, mahkemece gerekçeli kararın kendilerine tebliğ edilmediği, gerekçeli kararın
yazıldığının UYAP sistemi aracılığıyla 13/12/2013 tarihinde öğrenildiği belirtilmiştir.

Her ne kadar, davacı vekilinin temyiz talebinin süreden reddine mahkemece verilen10/01/2014 tarih ve 2013/682 E – 2013/487 K sayılı ek kararda, gerekçeli kararın
davacı vekiline 25/11/2013 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiş ise de dosyanın incelenmesinde, gerekçeli kararın anılan tarihte davacı vekiline tebliğ edildiğine dair bir belgeye dosyada rastlanmamış olup davacı vekilinin temyiz talebinin süresinde olup olmadığı denetlenememiştir.

Bu nedenlerle;
1- Davacı vekiline gerekçeli karar (31/10/2013 tarih ve 2013/682 E – 2013/487 K. sayılı mahkeme kararı) tebliğ edilmişse tebliğe ilişkin belgelerin dosyaya eklenmesi,

2- Tebliğ edilmemişse gerekçeli kararın davacı vekiline tebliği ile buna ilişkin belgelerin dosya içine alınması ve temyiz süresinin beklenmesi,

3- Davacı vekilinin hükmü temyiz etmesi halinde, temyiz dilekçesinin hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından karşı tarafa tebliğ edilmesi ve bu şekilde temyiz ve tebliğe ilişkin usuli işlemler tamamlanarak gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 29/04/2014 günü oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 14 Şub 2015, 11:18