Etiket arşivi: KARŞILIĞI

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT, TAPU KAYDININ İPTALİ VE TESCİL

YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/1087
KARAR: 2014/3356

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar vekili Av… ile davacı vekili Av… ‘in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, davalı arsa sahipleri ile yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkili yüklenicinin tüm edimlerini yerine getirdiğini ancak yükleniciye verilmesi gereken 2 no’lu bağımsız bölümün davalı arsa sahiplerince tapusunun devredilmediğini ileri sürerek, 2 no’lu bağımsız bölümün davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, inşatta eksik ve kusurlu işler bulunduğunu, süresinde teslim yapılmadığını, yapı kullanım izin belgesinin alınmamış olduğunu, projeye aykırılık bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen ek bilirkişi heyet raporu ve dosya kapsamına göre; sözleşmeye konu yapının belediyece onaylı proje ve ruhsat ekleriyle sözleşmeye uygun olarak müteahhit tarafından tamamlandığı ve mal sahiplerine teslim edildiği, davalılar tarafından yapıda kusur ve noksanlar olduğu belirtilerek, iki numaralı bağımsız bölümün ferağının verilmesinden kaçınılmış ise de, Y… Denetim Firması oluru ve A… Belediye Başkanlığı’nın onayı ile yapının yapı kullanım belgesi alındığı, bu çerçevede yapının kullanılmaya mani halinin bulunmadığı ve yapı kullanım belgesi alınması ile inşaatın tamamlandığının varsayılacağı, yönetim planı ile birlikte apartman sakinlerinin kat mülkiyetine geçebileceği, davacının üzerine düşen edimi yerine getirmesine rağmen davalı tarafın sözleşmeye aykırı davrandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

1-Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yüklenici sıfatıyla davacı M… ve dava dışı İ… tarafından imzalanmış olup, sözleşmede yükleniciler ile ilgili ayrı ayrı yükümlülükler düzenlenmediğine göre, adi ortaklık niteliğiyle sözleşmenin imzalandığının kabulü gerekir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan BK’nın 520. vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamakta olup, adi ortaklığın davacı olduğu hallerde adi ortaklığı oluşturan ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, davanın ortaklar tarafından birlikte açılması, sadece biri tarafından açılan davanın hemen reddedilmemesi, diğer ortağın HMK’nın 59. ve 60. madde hükümleri gözetilerek, davaya dahil edilmesi için davacı yana önel verilerek taraf teşkili sağlanması gerekirken, taraf teşkiline ilişkin bu yön üzerinde durulmadan esasa girilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.

2-Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 18 Ara 2014, 01:10


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT, TAPULARIN DEVREDİLMEMESİ…

YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/7725
KARAR: 2014/2376

Taraflar arasındaki tapu iptali, tescil, tazminat ve alacak davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı yüklenici vekili, taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davacının edimlerini yerine getirdiğini, ancak, davacıya isabet eden bağımsız bölümlerin tapularının devredilmediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, zamanında devir yapılmaması nedeniyle sözleşmede belirlenen cezai şart, kira tazminatı ve ilk yükleniciye ödenmesi için davalı arsa sahiplerine verilen ancak ilk yükleniciye ödenmeyen miktarın tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar arsa sahipleri vekilleri, davacının edimlerini tam olarak yerine getirmediklerini savunarak, davanın reddini istemişler; birleşen davalarda, eksik ve kusurlu işbedeli ile bağımsız bölümlerin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmede belirlenen cezai şartın tahsilini talep ve dava etmişlerdir.

Mahkemece, bilirkişi raporu da dikkate alınarak, davacı yüklenicinin asıl davasında, davacı temerrüde düştüğünden cezai şart ve kira talebinin reddine, bir kısım bağımsız bölümler dava sırasında devredildiğinden konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, kalan dairelerin birlikte ifa kuralı gereğince tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, ilk yükleniciye ödenmeyen ve davacıya iade edildiği kanıtlanamayan miktarın davalılardan tahsiline; arsa sahiplerinin birleşen davalarında, hesaplanan eksik, kusurlu işbedeli ve gecikme cezası taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.

Karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2)Arsa sahibi D…’in açtığı birleşen 2009/373 esas sayılı davada, hüküm altına alınan gecikme cezası yönünden, gecikme süresinin hesaplanmasında işin teslimi gereken tarih, 17.07.2008 olarak kabul edilmiştir. Oysa, adı geçen arsa sahibi, imzaladığı tarihsiz belgede, işin süresinin 2 ay daha uzatılarak 17.09.2008 tarihinde teslim edileceğini kendi adına kabul etmiştir. Yargılama sırasında da diğer arsa sahibi N…’ı temsil ettiğini kanıtlayamamıştır. Bu durumda, arsa sahibi D… lehine yapılan hesaplar yönünden işin teslimi gereken tarihin 17.09.2008 olarak kabul edilip, buna göre sonuca varılması gerekmektedir.

Birleşen 2010/373 esas sayılı birleşen davada, davacı arsa sahibi, D…, eksik ve kusurlu işler bedeli ile gecikme cezası bedeli olarak toplam 7.500,00 TL talep etmiş ise de bilahare açtığı 2011/106 esas sayılı davada, 2009/373 esas sayılı dosyada, gecikme cezası olarak 3.750,00 TL talep ettiğini açıklamıştır. Bu durumda, 2009/373 esas sayılı dosyada, ıslah işlemi de yapılmadığı halde, 3.750,00 TL’yi aşar şekilde 4.702,50 TL’nin tahsiline karar verilmesi HMK’nın 26. maddesine aykırı olmuştur.

Bununla birlikte, asıl davada, yüklenici tarafça, arsa sahiplerine ilk yükleniciye ödenmek üzere 325.000,00 TL verildiği, ancak, ilk yükleniciye 200.000,00 TL ödendiği ileri sürülerek, aradaki fark olan 125.000,00 TL’nin istirdadı istenmiştir. Yargılama sırasında, 200.000,00 TL miktarın ilk yüklenici yetkililerine ödendiği kanıtlanmakla beraber, davalılar tarafından ödendiği belirtilen 100.000,00 TL tutarındaki çekin banka kayıtlarına göre G… isimli kişiye ödendiği saptanmıştır. Ancak, bu kişinin ilk yüklenici ile ilişkisi ve ona yapılan ödemenin ne suretle ve sebeple ilk yükleniciye yapılmış sayıldığı hususu incelenmediği gibi, karar yerinde açıklanmamıştır.

Bunun yanında, arsa sahibi D…, açtığı 2011/106 esas sayılı birleşen davada, yüklenicinin sorumluluğunda olan saçak ve kamelya imalatını kendisinin yaptığını beyanla bedelinin tahsilini istemiş, yüklenici ise, savunmasında, bu imalatın, sözleşme dışı A blokla ilgili olduğunu ve kendisinden talep edilemeyeceğini bildirmiştir. Mahkemece, anılan bu savunma üzerinde durulmamış, bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda, çekişme konusu bu imalatın hangi blokta yapıldığı açıklanmamış, sözleşme kapsamında bulunup bulunmadığı değerlendirilmemiştir.

Son olarak, asıl davada, arsa sahipleri dava tarihi itibariyle, dava açılmasına neden olmadıkları, yüklenicinin edimlerini o tarih itibariyle henüz ifa etmediği ve arsa sahiplerine borçlarının bulunduğu anlaşıldığından, tapu iptal ve tescil talebi yönünden harçtan sorumlu tutulmamaları gerekirken, aksine hüküm tesisi ve kabul edilen 12.500,00 TL için davalı arsa sahiplerinin pay durumu tespit edilmeden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, eksik incelemeye dayalı mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 14 Ara 2014, 14:55


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ, AKİTTEN DÖNME

YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/8287
KARAR: 2014/1900

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkili ile davalı L…’nün ortağı ve yetkili temsilcisi olduğu dava dışı G… Tic.A.Ş. arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, aradan geçen 5 yıllık sürede inşaata başlanılmadığını, G… San. ve Tic. A.Ş.’nin iflasına karar verildiğini, davalı L…’nün dava konusu taşınmazın tapu kaydını adına tescil ettirdiğini, daha sonrada takiplerden kurtulmak amacıyla taşınmazı davalı A…’e tapuda devrettiğini, müvekkilinin iflas kararını davalı L… vekilinin göndermiş olduğu cevabi ihtarname ile öğrendiğini, bu şekilde davalı L…’nün müvekkilini aldattığını ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı L… vekili, husumet itirazında bulunmuş, sözleşmeye göre inşaat süresinin inşaat ruhsatının alındığı tarihten itibaren başlamak kaydıyla 24 ay olduğunun belirtildiğini, diğer parsellerin durumu çözülmediğinden ruhsat alınması şartlarının gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı A… vekili, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; uyuşmazlığın davalı L…’nün davacı asili aldatıp aldatmadığı, hile yapılıp yapılmadığı noktasında toplandığı, davacı ile davalı L… arasındaki devir-temlik işleminin 05.03.2007 tarihinde yapıldığı, tapuda yapılan resmi satış işleminde tarafların işlemin muvazaalı olduğu iddiasında bulunmasının olanaklı olmadığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 28. ve 31. maddesi gereğince, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasının hilenin anlaşıldığı tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği, davanın yasal 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 22.02.2012 tarihinde açıldığı, ayrıca davacının sözleşmenin feshi isteminde de bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davada arsa sahibince 31.10.2006 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davalılardan yüklenici ortağı ve temsilcisi olan L…’ye devredilen tapunun, akit ifa edilmediği halde diğer davalı üçüncü kişiye aktarıldığı ileri sürülerek, tapu kaydının iptal ve tescili istenilmiştir. Mahkemece, her ne kadar dava hile nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmiş ise de dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davacının amacının akdi ilişkiden dönmek ve verdiği arsa tapusunun kendisine iadesini sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. Bir davada vakıaları ileri sürmek ve ispat etmek taraflara, hukuki tavsifi yapmak ise hakime aittir. (HMK m. 33). İzah edilen duruma göre, davadaki tapu iptali ve tescil talebinin içerisinde tabii olarak dönme isteği de bulunmaktadır. Bu durumda, davacının akidi olan müflis G… Tic. A. Ş.’nin bu davada taraf olarak yer alması zorunludur.

Şu halde, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan G… Tic. A.Ş. aleyhine dönme davası açılması için mehil verilerek, mevcut dava ile birleştirilip, dönme ve tapu iptal ve tescil isteminin koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılarak, toplanacak deliller çerçevesinde bir hükme varılması gerekirken, davaya yanlış anlam verilerek uyuşmazlığın irade fesadına dayalı tapu iptali ve tescil istemi ile ilgili olduğu kabul edilerek, hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 14 Ara 2014, 00:13


Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2007/4893, K. 2007/13796 *SÜT İZNİ KARŞILIĞI ÜCRETÖDENEMEYECEĞİ HAKKINDA

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2007/4893, K. 2007/13796, T. 01.05.2007  

 

Karar Özeti:

Kadın işçiye verilmesi gereken süt izni süresinin fazla çalışma süresi olarak değerlendirilmesi olanaksızdır.  İlgili

 

Mevzuat: 1475 Sayılı İş Kanunu m.62; 4857 Sayılı İş K. M.74,104,105; Borçlar K. 41, 96

 

  Yargıtay Kararı 

 

 Dava:

 

Taraflar arasındaki, kıdem, izin, fazla çalışma ücreti, süt izni, bayram ve genel tatil ücreti, alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01.05.2007 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat A. ile karşı taraf adına Avukat İ. geldiler.

 

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 

 Karar 

 

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

 

 2. Davacı bayan işçi 2001 yılında doğum yaptığı halde işverence süt izninin kullandırılmadığını ileri sürerek, karşılığı olan ücretlerin ödetilmesi isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, verilmeyen süt izin sürelerin fazla çalışma ücreti gibi   zamlı ücret üzerinden hesaplanarak karşılığının davacı işçiye ödenmesi gerektiği belirtilerek isteğin kabulüne karar verilmiştir. 

 

Davacı bayan işçinin doğum yaptığı tarihte yürürlükte olan 1475 sayılı Yasa’nın 70. maddesinde süt izni verileceğine dair bir kurala yer verilmemiştir.

 

Aynı yasanın 62. maddesinin (d) bendinde süt izninde geçen sürenin iş süresinden sayılacağı hükme bağlanmış ise de, süt izni verilmesi yönünde bir zorunluluk anılan yasada yer almadığı gibi, verilmeyen süt izinleri için ücret ödenmesi gerektiği hususu da öngörülmemiştir.

 

Kadın işçiye doğumdan sonra bir yıla kadar günde 1.5 saat süt izni verilmesi gerektiğine dair düzenleme, 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesiyle getirilmiştir. İşverence süt izni verilmemesinin yaptırımı da, anılan yasanın 104. maddesinde öngörülmüştür. Bununla birlikte süt izni verilmemesi durumunda işçiye ilave bir ücret ödeneceğine dair bir kurala yer verilmiş değildir. Böyle olunca süt izni süresinin fazla çalışma süresi olarak değerlendirilerek sonuca gidilmesi doğru olmaz. Zira davacı işçinin haftalık 45 saati aşan fazla çalışmaları hesaplanmış ve hüküm altına alınmıştır. Süt izni ücreti isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde talebin kabulü hatalı olmuştur.

 

 Sonuç Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 500 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 01.05.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. 

kredi kartıyla gün içerisinde yapılan komisyon karşılığı nakit para ticareti tefecilik suçudur

 

Kredi kartı üzerinden para satanlar, artık tefeci muamelesi görecek. Yargıtay, kredi kartıyla aynı gün içerisinde yapılan komisyon karşılığı nakit para ticaretinin tefecilik suçu olduğuna karar verdi.

Kredi kartı ile alışveriş yapılmış gibi göstererek vatandaşa nakit verip karşılığında komisyon alan kuyumcu ve beyaz eşya satıcıları artık tefeci muamelesi görecek. Yargıtay, aynı gün hiçbir satış yapmamasına rağmen POS cihazı üzerinden satış gerçekleştirilmiş gibi yapılan işlemde alınan komisyonla kredi kartının ait olduğu bankanın aldığı komisyonun karşılaştırılması gerektiğini, eğer fark varsa burada tefecilik suçunun oluştuğunu belirtti.

Olay, Bolu’da bir vatandaşın kuyumcu hakkında dava açmasıyla başladı. Kuyumculuk yapan sanığın POS cihazı tefeciliği yaptığı iddiasıyla yargılaması Bolu 2.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapıldı. Mahkeme, sanığın beraatine karar verdi. Karara yapılan itirazı görüşen Yargıtay 5.Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını oybirliğiyle bozdu. Dairenin bozma gerekçesinde kuyumcu olan sanığın işyerinde herhangi bir alışveriş yapılmadığı halde, yapılmış gibi gösterildiğini belirtti. Kararda, ‘Alışveriş yapılmış gibi kendilerine para ihtiyacı nedeniyle başvuran kişilere ait kredi kartlarıyla POS cihazı aracılığıyla işlem yapıp, gerçek olmayan bu alışveriş tutarından belli bir komisyon kesintisi yapıldığı’na dikkat çekti.

Kazanç maksadı var

Yargıtay “Bu nedenle bankaya komisyon ödememeleri veya kredi kartı sahiplerinden aldıkları komisyon miktarından az ödemeleri halinde, eylemlerin kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para verme niteliğinde olduğu kabul edilmelidir” dedi. Yargıtay, yerel mahkemeden sanıklara ait pos cihazlarının ait oldukları bankalara veya Bankalararası Kart Merkezi’ne başvurularak suç tarihinde yapılan işlemlerin talep edilmesini istedi. Yargıtay, “Pos cihazlarından yapılan alışverişler karşılığında komisyon ödeyip ödemedikleri ve ödemişlerse miktarları sorulup gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulsun” dedi.

 

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNİN FESHİ

T.C.

YARGITAY
Onbeşinci Hukuk Dairesi
E: 2005/1712
K: 2006/1639
T: 21.03.2006
KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNİN FESHİ
ÖZET: Eser sözleşmelerinde, akdin feshi iradesinin karsı tarafa ulaşmasıyla fesih olanaklı ise de, kat karşılığı inşa­at sözleşmelerinde diğer tarafın karşı çıkması veya üçüncü şahıslara pay devri olasılığı gibi nedenlerle sözleşmenin feshi yargılamayı gerektirir.
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 355]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 356]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 367]
Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili ta­rafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ol­makla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı arsa sahibi davalı yüklenici şirket ile akdedilen 31.08.2000 tarihli Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin yüklenici temerrüdü nedeniyle feshine karar verilmesini istemiş, mahkemece arsa sahibinin da­vadan önce keşide ettiği 12.06.2002 tarihli ihtarla sözleşmeyi feshettiği, fe­sih için ayrıca dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile da­va reddedilmiş, karar gerekçe yönünden davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki 31.08.2000 tarihli sözleşme kat karşılığı inşaat yapı­mına ilişkin olup, noterde düzenleme şeklinde yapılmıştır. Eser (istisna) söz­leşmelerinde akdin feshi iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla fesih olanaklı ise de, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde diğer tarafın karşı çıkması veya üçüncü şahıslara pay devri olasılığı gibi nedenlerle sözleşmenin feshi yargı­lamayı gerektirmektedir. Sözleşmenin feshedilebilmesi için yargı kararına ih­tiyaç bulunduğu Dairemizin yerleşmiş içtihatları gereğidir. Bu nedenle mah­kemenin davadan önce keşide edilen ihtarla sözleşme tek taraflı olarak fes­hedildiğinden davacının bu davayı açmakla hukuki yararının bulunmadığına dair görüşünde isabet bulunmamaktadır.
Davalı yüklenicinin temerrüdü nedeniyle feshi dava edilen 31.08.2000 ta­rihli sözleşmede arsa sahibi sıfatıyla davacı Tursun dışında Zeliha, Güldes­te, Hüsne, Suzan Mutlu, Zöhre, Sırma, Songül ve İsmail adlı arsa sahipleri­nin de yer aldığı anlaşılmaktadır. Arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmele­rinde birden fazla arsa sahibi varsa feshin birlikte istenmesi zorunludur. (TMK. Md. 692)
O halde mahkemece yapılması gereken iş; davacının bu davayı açmakta hukuki yararının varlığı kabul edilerek, sözleşmede arsa sahibi olarak yer alan davacı dışındaki arsa sahiplerinin de davaya muvafakatlarının sağlan­ması ve bilahare işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Tüm bu yönler gözetilmeden sözleşmenin tek taraflı fesihle sona erdiğinin kabulü suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, ka­rarın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı ya­rarına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 21.03.2006 gününde oybirliğiyle karar veril­di.

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ

T.C.

YARGITAY

Birinci Hukuk Dairesi

E: 2006/756

K: 2006/2546

T: 1.5.2006

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ

4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 2]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 355]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 360]

Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edildikten sonra gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı arsa sahipleri 04.02.2000 tarihinde davalı yüklenici aleyhine açmış oldukları davada, yüklenici ile akdedilen ve kat karşılığı inşaat yapımına ilişkin olan düzenleme şeklindeki 21.07.1994 tarihli sözleşmenin feshine, sözleşmeden doğan sair dava ve talep haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı yüklenici, usulen tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davalı yüklenicinin sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediği, inşaat süresinde bitmediği gibi, imara aykırı olması nedeniyle ilgili Belediyesince yıkımına karar verildiği, davacıların fesih talebinde haklı olduğu kabul edilerek sözleşmenin ileriye dönük olarak feshine, davalıdan bağımsız bölüm satın alan ve dahili dava edilen şahıslar hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki sözleşme 21.07.1994 tarihli olup davacılara ait 5 ve 7 nolu parseller üzerine kat karşılığı inşaat yapılacak, 7 parseldeki bina tümüyle arsa sahiplerine, 5 parseldeki bina ise tümüyle davalı yükleniciye ait olacaktır. Sözleşmeye göre 3 ay içinde inşaat ruhsatı alınarak inşaata başlanacak ve ruhsat tarihinden itibaren inşaat 30 ay içinde bitirilip teslim edilecektir. Buna göre inşaatın 21.04.1997 tarihinde bitirilerek teslim edilmesi gerekirken arsa sahiplerine ait 7 nolu parsel üzerindeki inşaat % 60 seviyesinde, yüklenici şirkete ait olacak 5 nolu parsel üzerindeki inşaat ise % 38 seviyesinde iken inşaat terkedilmiş, binaların İmar Kanunu’na aykırı yapılması nedeniyle Belediyece yıkımına karar verildiği saptanmıştır.

İnşaatların getirilmiş olduğu seviye ve imara aykırı olarak yapılması nedeniyle sözleşmenin arsa sahipleri tarafından feshinin talep edilmesi haklı nedenlere dayalı ise de, feshin ileriye veya geriye etkili sonuç doğuracağının tespiti somut olayda önem taşımaktadır.

Davalı yüklenici, dava tarihinden önce arsa sahipleri tarafından kendisine devredilen 5 nolu parselden tapuda kat irtifakının kurulmasından sonra 3. kişilere pay devrinde bulunmuş, arsa sahipleri bu durumu bildikleri halde 3. kişileri davalı olarak göstermedikleri gibi, davalı şirket temsilcisi adına olan tapunun iptalini de istemeden sözleşmenin feshini talep ederek sair dava ve talep haklarını da saklı tutmuşlardır.

Mahkemece 11.06.2002 tarihli celsede davacılara mehil verilmesi nedeniyle yükleniciye düşen parselden pay iktisap eden 3. kişiler davaya dahil edilmiş iseler de, davacıların fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutmuş olmaları inşaatın getirilmiş olduğu seviye ve imara aykırı olarak yapılmış olması karşısında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 25.01.1984 gün 3/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca arsa sahipleri vekilinin 02.03.2004 tarihli celsede zapta geçen beyanları da nazara alınarak sözleşmenin geriye dönük olarak feshi yerine, dahili davalılar hakkında hüküm kurulamayacağı da gözetilmeyerek ve MK’nın 2. maddesinden söz edilerek sözleşmenin ileriye dönük olarak feshine karar verilmesi dahili davalılar hakkında da hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına ( BOZULMASINA ), ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 01.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.