Etiket arşivi: KAVRAMI

Yargıtay Ceza Daireleri Kararları • MARKA HAKKINA TECAVÜZ,HAGB, ZARAR KAVRAMI

T.C.
YARGITAY
7.CEZA DAİRESİ
ESAS NO:2013/13488
KARAR NO:2014/17869
KARAR TARİHİ: 28.10.2014

Marka Hakkına Tecavüz,Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması,Zarar Kavramı,Zincirleme Suç
(5237 s. TCK m. 43/1-2, 50/6)-(5271 s. CMK m. 231/6-c)-(556 s. KHK m. 61/A-l)-(5275 s. CGİK m. 106/4-9
)

Özet: Marka hakkının ihlali suretiyle meydana gelen zararın basit bir araştırma ile tespit edilebilecek zarar niteliğinde olmaması nedeniyle, dosyaya yansıyan tespit edilmiş bir zararın bulunmaması ve diğer koşulların varlığı halinde hükmün açıklanması geri bırakılmalıdır.
Aynı gün sanığın işyerinde yapılan aramada farklı firmalar adına tescilli markaların taklidi olan ürünlerin bulunması karşısında, bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi sebebiyle eylemin, zincirleme suç kapsamında kaldığı gözetilmelidir.

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adilin gereği görüşülüp düşünüldü;

1- Aynı gün sanığın işyerinde yapılan aramada farklı firmalar adına tescilli markaların taklidi olan ürünlerin bulunması karşısında, sanığın eyleminin 523/ sayılı TCK’nın 43. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları gereğince bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi sebebiyle zincirleme suç kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre;
2- Sanığın işyerinde yapılan aramada C… D… markalı ürünler bulunmadığı halde kararda katılan olarak gösterilmesi,
3-Suçun işleniş şekli, suç yeri ve konusunun önem ve değeri itibariyle ali sınırdan uzaklaşılmasına gerek görülmediği belirtilmesine rağmen gün adli para cezasının teşdiden tayini,
4-5271 sayılı CMK.nın 231. maddesinde düzenlenen "suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi" ve diğer objektif ve sübjektif koşulların varlığı halinde, CMK.nın 231/5. madde ve fıkrası gereğince, sanık hakkında aynı yasanın 231/6-c maddesi de değerlendirilerek tespit edilen söz konusu zararın giderilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı kararında; "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından biri olan zarardan kast edilen maddi zarar olup, bu zararın belirlenmesinde teknik bilgiye ihtiyaç duyulmayan hallerde hakim, kanaat verici basit bir araştırma yaparak zararı belirlemelidir." denilmektedir.

Bu ilkeler çerçevesinde her olaya özgü ayrı değerlendirme yapılarak, maddi zararın kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilmesi gerekir. Dosya kapsamından katılanın marka hakkının ihlali suretiyle meydana gelen zararın basit bir araştırma ile tespit edilebilecek zarar niteliğinde olmadığı ve dosyaya yansıyan katılanın tespit edilmiş bir zararı bulunmadığı gözetilmeden ve TCK’nın 62. maddesi gereğince "sanığın yargılama sırasındaki olumlu davranışları lehe takdiri indirim sebebi kabul edildiği" ve "sanığın geçmişteki halı ve mahkemedeki tutumuna göre cezasının ertelenmesi halinde tekrar suç işle inekten kaçınacağına dair kanaat oluştuğundan sanığa verilen hapis cezasının TCK’nın 51. maddesince ertelenmesine" karar verilmesiyle de çelişen şekilde sabıkasız olan sanığın dosyaya yansıyan olumsuz davranışlarının neler olduğu da gösterilmeden "sanığın müdahil tarafın zararını karşılamadığı, HAGB’nln caydırıcı olmaktan uzak sonuçları dikkate alındığında yargılama sırasında bir pişmanlık belirtisi göstermeyen sanığın tekrar suç işlemekten çekineceğine dalı kanaate varılamadığı" gerekçesiyle hükmün açıklanması,
5- Gün adli para cezasının miktarının belirlenmesi ve taksitlendirilmesinde uygulanan yasa maddesinin fıkralarının gösterilmemesi,
6- 30.06.2010 olan suç tarihinin karar başlığında yanlış yazılması.
7- Hükümden önce 01.03.2008 gün ve 26803 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle, 5237 sayılı TCK.nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilip, 5275 sayılı Yasanın 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevirme yapılacağına karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarım .i isteme uygun olarak cezada kazanılmış hakkı saklı kalmak üzere (BOZULMASINA), 28.10.2014 gününde oybirliğiyle karar

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 31 Ara 2014, 18:02


TEŞEKKÜL HALİNDE UYUŞTURUCU MADDE İHRACI / ÖRGÜT KAVRAMI / SUÇ İŞLEME İRADELERİ / ÖRGÜTÜN FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE SUÇ İŞLEME

T.C.

YARGITAY
Onuncu Ceza Dairesi
E:2006/1054
K: 2006/4780
T: 30.3.2006
TEŞEKKÜL HALİNDE UYUŞTURUCU MADDE İHRACI
ÖRGÜT KAVRAMI
SUÇ İŞLEME İRADELERİ
ÖRGÜTÜN FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE SUÇ İŞLEME
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 118]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 220]
Teşekkül halinde uyuşturucu madde ihraç etmek suçundan sanık Osman Akgün hakkında İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 29.09.2005 tarih ve 2002/247 esas 2005/335 karar sayı ile 765 sayılı TCK uygulanarak mahkumiyet kararı verildiği; re’sen de temyize tabi olan hükmün Cumhuriyet Savcısı ile sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının talep edildiği; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca hüküm bozulması isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 07.02.2006 tarihinde dairemize gönderildiği anlaşıldığı. Dosya duruşmalı olarak incelendi, gereği düşünüldü:
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre Cumhuriyet Savcısı ile sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının ve sanık müdafiinin duruşmadaki sözlü savunmalarının reddine, ancak;
1-Mahkemece lehe yasanın saptanması sırasında sanığını eylemine 765 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunlarının ilgili maddeleri arasında kıyaslama yapılarak, sanığın eylemline 5237 sayılı kanunun uygulanması halinde 5237 sayılı kanunun 188/1, 4,5 ve 220. maddeleri ile ayrı ayrı uygulama sonucu daha fazla cezaya ulaşılacağı gerekçe yapılarak, 5237 sayılı kanunun uygulanmasının aleyhe olduğu sonucunda varılmışsa da 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun yürürlük ve uygulama şekli hakkında kanunun 93/3. maddesinin “lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak; ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” hükmüne aykırı olarak, kararın gerekçesinde 765 sayılı TCK’nın 5237 sayılı TCK’nın ilgili maddelerine göre yapılan uygulama sonuçları karşılaştırılıp cezaları somutlaştırılmadan yazıl şekilde hüküm kurulması,
2-5237 sayılı TCK’nın 220.maddesinde düzenlenen “suç işlemek için örgüt kurmak” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmalıdır. Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir.
Soyut olarak sanık sayısının üç kişi veya daha fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebilir.
Örgütün üyesi olmakla birlikte örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işleyen kişi, hem işlediği suçtan hen de örgüte üye olmak suçundan ayrı ayrı cezalandırılır.
Somut olaya bakıldığında; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlilikte olduğu anlaşılmakta ise de, suç işleme iradelerinde devamlılık saptanmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan durum karşısında olayda 5237 sayılı TCK’nın 118/5. ve 220. maddelerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı gözetilerek hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları ve duruşmadaki sözlü savunmaları bu nedenle yerinde görüldüğünden re’sen de temyize tabi olan hüküm istem gibi BOZULMASINA, 30.03.2006 tarihinde oybirliği iler karar verildi