Etiket arşivi: kesinleşmeden

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • MAL REJİMİ DAVASI, BOŞANMA KESİNLEŞMEDEN BEKLETİCİ MESELE YAPILIR

T.C
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2013/23669
KARAR: 2014/3820
KARAR TARİHİ:10.03.2014

Mustafa… ile Tülin… aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair …11. Aile Mahkemesi’nden verilen 26.01.2012 gün ve 1045/79 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR
Davacı vekili, evlilik birliği içinde 2002 yılından önce edinilen taşınmazların bedelinin vekil edeni tarafından verildiğini ve davalı adına tescil edildiğini, davalının evlilik süresince gelir getiren herhangi bir işte çalışmasının bulunmadığını, ancak, davalının haber vermeksizin taşınmazları satmak suretiyle elinden çıkardığını, bedellerini de vekil edene vermediğini açıklayarak fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak 30.000.TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davalı adına kayıtlı taşınmazlardan iki tanesinin davacının ikna ve zoru ile satılıp parasının da kendisi tarafından alındığını, …Yapı Kooperatifindeki hisse bedelleri ile …bulunan yazlığın bedellerinin vekil edeni tarafından 2002’den önce kendi parası ile satın alındığını, davacının katkısının bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların davalıya bağışlandığı, bağıştan dönüldüğüne ilişkin bir vakanın da ileri sürülmediğinden, katkı payı dışında değer artış payına ilişkin bir talebin bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; taraflar 05.02.1972 tarihinde evlenmiştir. Yanlar arasındaki boşanmaya ilişkin dava dosyası derdesttir. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin iş bu davaya konu taşınmaza ait tapu kaydına göre; …sayılı parseldeki 2 nolu yazlık 04.07.1994 tarihinde,…’daki …ada 24 parselde kayıtlı 16 nolu bağımsız bölüm ise 08.12.2000 tarihinde dava dışı 3. Kişilerden bedeli ödenmek suretiyle satın alınmış ve davalı adına tescil edilmiştir. Bunlardan …ada 24 parseldeki 16 nolu bağımsız bölüm 23.09.2004 tarihindeki resmi satışla ½’er paylı olarak dava dışı 3. Kişilere temlik edilmiştir.

Bilindiği üzere ve kural olarak, yanlar arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğar. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi zorunludur. Somut olayda, taraflar arasındaki …4. Aile Mahkemesi’nin 2013/1427 Esasında (bozmadan önce 2010/1019 Esas) kayıtlı boşanma davası karara bağlanmamıştır. Öte yandan,[b] HGK’nun 27.06.2012 tarih, 2012/8-268 Esas ve 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; boşanma davası mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davası için bekletici mesele yapılması ve boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde, iş bu davada toplanacak tüm delillere göre bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken; belirtilen temel koşul gerçekleşmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.[/b]

Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 388/4. (HMK. m. 297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11076
KARAR NO : 2013/4558
KARAR TARİHİ,:28.03.2013

DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı ve değer artış payı

ÖZET:Taraflar arasında devam eden boşanma boşanma davasının açılmasıyla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur.

Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının sonucunun beklenmesi ,boşanma davasının olumlu sonuçlanması ve kesinleşmesi halinde toplanacak delillere göre bir karar vermek gerekir.

K A R A R

Mahkemece, taraflar arasındaki boşanma davası halen derdest olup dava şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/ 2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğar.Ancak bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerekir.

Somut olayda taraflar arasında devam eden boşanma davası bulunduğu saptandığından bu boşanma davasının açılmasıyla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur.

Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının sonucunun beklenmesi ve HGK’nun 27.06.2012 tarih 2012/8-268 Esas, 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere boşanma davasının bekletici mesele yapılarak, boşanma davasının olumlu sonuçlanması ve kesinleşmesi halinde toplanacak delillere göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüne, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA , taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO. 2012/8-268
KARAR NO. 2012/420
KARAR T. 27.6.2012

>ALACAK DAVASI– MAL REJİMİ– KATKI PAYI ALACAĞI —GÖRÜLEBİLİRLİK KOŞULU— BEKLETİCİ MESELE

ÖZET : Dava, mal rejiminden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Katkı payı alacağının istenebilmesi için eşler arasında geçerli bulunan edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi gerekmektedir. Tarafların evliliği hukuken devam ettiğine göre, mal rejimi sona ermemiş ve davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmemiştir. Ancak, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir. Bu bakımdan mahkemece yapılacak iş; taraflar arasındaki derdest boşanma davasına ilişkin dava sonucunun beklenmesi, boşanma davasının olumsuz sonuçlanması durumunda davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmediğinden şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi, boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde ise, hükmün kesinleşmesinin beklenilmesi ve tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.

Taraflar arasındaki “Katkı Payı Alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 1.Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 4.12.2009 gün ve 2009/645 E., 2009/823 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 6.12.2010 gün ve 2010/3289 E., 2010/5847 sayılı ilamı ile,

( … Davacı vekili, dava dilekçesinde tarafların 1988 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde edinilen 808 ada 562 parselde kayıtlı 32 nolu daire, 34 BM … ve 34 DR … plakalı araçlar, adresi açıklanan taraflara ait işyerlerinde bulunan tüm menkul mallar ile müşterek hesaplarında bulunan paralara katkısı sebebiyle fazla hakları saklı kalmak üzere 140.000,00 TL.nin faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, henüz boşanmanın gerçekleşmediğinden tasfiyenin sözkonusu olamayacağını, dava şartının bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, TMK.nun 225 maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinin istenebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesinin gerektiği, bu şartın gerçekleşmediğinden talep hakkının doğmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, mal rejiminden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Eldeki dava, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra 10.9.2009 tarihinde açılmıştır. Taraflar arasındaki boşanmaya ilişkin dava dosyası Bakırköy 1. Aile Mahkemesinin 2009/429 Esasında derdest bulunmaktadır. Katkı payı alacağının istenebilmesi için eşler arasında geçerli bulunan edinilmiş mallara katılma rejiminin ( TMK. 218-241.md ) sona ermesi gerekmektedir. ( TMK.nun 225.maddesi ). Tarafların evliliği hukuken devam ettiğine göre, mal rejimi sona ermemiş ve davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmemiştir. Ancak, TC Anayasasının 141. maddesinin son fıkrası ve HUMK.nun 77.maddesi hükümlerine göre; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir. Bu bakımdan mahkemece yapılacak iş; taraflar arasındaki derdest boşanma davasına ilişkin dava sonucunun beklenmesi, dava dosyasının bekletici mesele yapılması, boşanma davasının olumsuz sonuçlanması durumunda davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmediğinden şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi, boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde ise, hükmün kesinleşmesinin beklenilmesi ve tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar nazara alınmadan yazılı nedenlerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, hükmün tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Çrş Mar 04, 2015 7:04 am


Boşanma kararı kesinleşmeden sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan eş kusurludur

Yargıtay 2.Hukuk Hukuk Dairesi

2012-18738 esas ve 2013-4757 karar sayılı 25.02.2013 tarihli kararı

-Boşanma Davası

-Sadakat Yüümlülüğü

Özet: Evlilik birliğinde eşlerin sadakat yükümlülüğü,  birlik devam ettiği sürece aranır. Boşanma yönünde oluşan karar kesin hüküm halini almadan, eşlerden birinin bu yükümlülüğe aykırı davranış  gerçekleştiği takdirde, davacının açılmasından sonra da olsa, o taraf bakımından kusur oluşturur ve boşanmanın fer-i sonuçlarına etkili olur.

(4721. S.Y. M.K. 18573 maddesi ) ( 6100 S.Y. HMK 172 ve 174 maddeleri)

Boşanma yönünde oluşan karar henüz kesinleşmeden, davacı ( kadın )’ın bir başka erkekle düğün yaptığına ilişkin fotoğraflar temyiz aşamasında dosyaya sunulmuştur. Evlilik birliğinde eşlerin sadakat yükümlülüğü ( MK. md. 185/3 ) birlik devam ettiği sürece aranır. Boşanma yönünden oluşan karar kesin hüküm halini almadan, eşlerden birinin bu yükümlülüğe  aykırı davranışı gerçekleştiği takdirde, davanın açılmasından sonra da olsa, o taraf bakımından kusur oluşturur  ve boşanma fer’i sonuçlarına etkili olur. ….

……

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ) bozma sebebine göre davalı ( koca )’nın  davacı kadının kabul edilen boşanma davası ile fer’ilerine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik  incelenmesine yer olmadığına….

yargıçlar aleyhine değil devlet aleyhine tazminat davası açılabilir ve hüküm kesinleşmeden tazminat istenemez

yargitay
Yargıtay, hakimler hakkında açılan tazminat davalarına emsal teşkil edecek önemli bir karara imza attı. Sanıkların, hakimleri davadan çekilmeye zorlamak için kullandığı tazminat talepli şikayetlerin önüne geçen karar, yerel mahkemedeki bir sahtecilik dosyası için verildi.

Sanıklar, haklarındaki mahkumiyet kararının temyizde bozulması üzerine yurt dışına çıkış yasağının da kaldırılmasını isterken, mahkeme yargı sürecinin bitmediğini belirterek bu talebi reddetti. Bunun üzerine sanıklar, ilgili hakimler için tazminat talebinde bulundu. Ancak asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmediğine dikkat çeken Yargıtay, hakim aleyhine tazminat davası açılamayacağını kararlaştırdı. İlgili kanuna atıf yapılan karar için Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan düzeltme talep edildi. Ancak buradan da ret cevabı geldi: Karar Anayasa’ya uygundur.

Söz konusu karara kaynak teşkil eden dava Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Hakim, ilaç şirketi Atabay’ın sahibi Zeki Bülent Atabay’ı 17 ayrı sahtecilik suçundan 29 yıl 4 ay, 10 ayrı dolandırıcılık suçundan da 13 yıl 3 ay olmak üzere toplam 42 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırdı. Ayrıca 20 bin lira adli para cezasına hükmetti. Şirket müdürü Hasan Yavuz’a da benzer ceza verildi. Mahkeme, Atabay’ın da aralarında bulunduğu sanıklar için ‘adli kontrol’ istedi ve yurtdışına çıkış yasağı koydu. Sanıkların davayı temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesi, eksik kovuşturma gerekçesiyle kararı bozdu. Bunun üzerine sanıklar bir ilaç fuarına katılmak istediklerini belirterek, yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebinde bulundu. Ancak bu ihtiyacı yurtdışına çıkmayı zorunlu kılacak nitelikte bulmayan yerel mahkeme yasağı kaldırmadı. Sanık Atabay, bu kez seyahat hürriyetinin kısıtlandığı, ret gerekçelerinde bütünsellik ve tutarlılık olmadığı iddiasıyla kararı veren hakimler Mahkeme Başkan Nihat Köseoğlu ile Berrin Çelen aleyhine 10’ar bin TL’lik tazminat davası açtı. İki hakim, yasal takdir haklarını kullandıklarını, davacı Atabay’ın asıl amacının, husumet oluşturmak suretiyle ceza davasından çekilmelerini sağlamak olduğunu belirterek başvurunun reddini istedi.

Konuya bakan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, tazminat davasını kabul etmedi. Daire, yargılama safhasında hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak verdikleri kararlar için ancak devlet aleyhine tazminat davası açılabileceğini düzenleyen 6110 sayılı kanuna atıf yaptı. Hakimler aleyhine ancak hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde dava açılabileceğini vurgulayan Daire, sanık Atabay hakkındaki asıl ceza davasının bitmediğine, hüküm kesinleşmeden tazminat istenemeyeceğine işaret etti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, temyiz üzerine önüne gelen dosyada daire kararını onadı. Karar düzeltme talebinde bulunan davacı, 6110 sayılı kanunun Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtti ve Anayasa Mahkemesi’ne itiraz davası açılmasını istedi. Talebi reddeden Hukuk Genel Kurulu, düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığının altını çizdi.