Etiket arşivi: KİRA

Beş Yıl Süreli Kira Sözleşmesi ve On Yıl Uzama Koşulu

Özet: Tahliye için 11 yılın dolması yeterli değildir. Kira sözleşmesinin bitiş tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi gerekmektedir.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E: 2015/5447 K: 2015/6383 T: 24.06.2015
Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 347. maddesi hükmüne göre kiralayanın on yıllık uzama süresi sonunda bildirimde bulunmak koşuluyla tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile tahliyeye karar verilmiş, hüküm dahili davalı Ö. U.tarafından temyiz edilmiştir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347/1. maddesi hükmüne göre konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminde en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçici 2. Maddesi uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce TBK’nın 347. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden 10 yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl sonra uygulanacağı öngörülmüştür.

Olayımıza gelince; taraflar arasında 01.10.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesi hakkında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin ilk sayfasında her ne kadar kira süresi 1 yıl olarak belirtilmişse de, hususi şartlar 7. maddesinde kontrat süresinin 5 yıl olduğu görülmekte olup özel şartlarda düzenlenen bu hükme göre sözleşme süresinin 5 yıl olduğunun kabulü gerekmektedir. 5 yıllık kira sözleşmesine göre 10 yıl uzama süresinin tamanlanmamış olduğu bu nedenle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 347 maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı görülmekle tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile tahliyeye karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BEŞ YIL SÜRELİ KİRA SÖZLEŞMESİ ON YIL UZAMA KOŞULU

Özet: Tahliye için 11 yılın dolması yeterli değildir. Kira sözleşmesinin bitiş tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi gerekmektedir.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E: 2015/5447 K: 2015/6383 T: 24.06.2015
Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 347. maddesi hükmüne göre kiralayanın on yıllık uzama süresi sonunda bildirimde bulunmak koşuluyla tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile tahliyeye karar verilmiş, hüküm dahili davalı Ö. U.tarafından temyiz edilmiştir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347/1. maddesi hükmüne göre konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminde en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçici 2. Maddesi uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce TBK’nın 347. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden 10 yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl sonra uygulanacağı öngörülmüştür.

Olayımıza gelince; taraflar arasında 01.10.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesi hakkında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin ilk sayfasında her ne kadar kira süresi 1 yıl olarak belirtilmişse de, hususi şartlar 7. maddesinde kontrat süresinin 5 yıl olduğu görülmekte olup özel şartlarda düzenlenen bu hükme göre sözleşme süresinin 5 yıl olduğunun kabulü gerekmektedir. 5 yıllık kira sözleşmesine göre 10 yıl uzama süresinin tamanlanmamış olduğu bu nedenle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 347 maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı görülmekle tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile tahliyeye karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KİRA GELİRİ ÜZERİNDEN ECRİMİSİL BELİRLENMESİ, OTOPARK OLARAK KULLANILAN YER

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/16267
KARAR: 2014/4059

Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 10216 parsel sayılı taşınmaz ile 16897 parsel sayılı taşınmazın davacı şirket mülkiyetinde olduğu, davalı şirketin kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davalının aynı yerdeki 20348 parsel sayılı taşınmazdaki binada 01.08.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile, 2 parsel sayılı taşınmazda ise 01.06.2005 başlangıç tarihli sözleşme ile kiracı olduğu, ecrimisil istemine konu taşınmazlar başında yapılan uygulama sonucunda taşınmazların boş ve terk edilmiş olduğu, ancak parsellerin kenarlarındaki tel çit ve tabanları ile otopark çizgilerinin mevcut olduğu ve sonradan kaldırıldığının saptandığı, ayrıca 453 m² olan 16897 parsel sayılı taşınmaz ile 230 m² olan 10216 parsel sayılı taşınmazların tamamının 10.02.2007 tarihi ile 10.02.2012 tarihi arasında toplam 145.901,48 TL haksız işgal tazminatı getirebileceğinin hesaplandığı, mahkemece de taleple bağlı kalınarak 136.600,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacı, kayden maliki olduğu taşınmazların beş yıldan uzun süredir davalı işgalinde bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, yargılama aşamasında taşınmazların davalı tarafından müşteri otoparkı olarak kullanıldığını açıklamıştır. Davalı ise, işgalinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Bilindiği üzere; öğretide ve yargısal uygulamalarda ifade edildiği gibi ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)

Ayrıca, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK’nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.

Özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.

İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.

Öte yandan, TMK’nin 6. maddesi uyarıca iddia sahibi iddiasını ispat ile yükümlü olup, ecrimisil isteğine ilişkin davalarda da, öncelikle davacının işgalin varlığını, süresini ve işgalli alanın miktarını kanıtlaması gerekmektedir.

Somut olayda ise, işgalin hangi tarihler arasında devam ettiği ve taşınmazların tamamının işgal edilip edilmediği hususu saptanmadan, hava fotoğrafları esas alınmak suretiyle taşınmazların tamamı üzerinden ecrimisile karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda taşınmazların keşiften önce kullanıldığına dair bir kısım izlerin bulunduğu belirtilmesine karşın, bu izlerin taşınmazların tamamında bulunup bulunmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmamıştır. Ancak davalı taraf, yargılama aşamasında işgalin varlığını kabul etmemiş ise de, 20.02.2014 tarihinde sunduğu ek temyiz dilekçesinde kiracı olduğu taşınmazları 2005 yılından beri teslim edilen sınırlara göre kullandığını, ancak davadan önce mal sahiplerine tebliğ edilen ihtarname üzerine sınırın işgalli alanın dışına çekildiğini, taşınmazların bir bölümünün de yeşil alan olduğunu belirterek, yaptırdığı ölçümlere ilişkin krokileri dosyaya sunduğu ve varsa bile taşkın olarak kullanılan kısımların 10216 parselde 128,04 m2, 16897 parselde ise 265,40 m2 olduğunu açıkladığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, mahkemenin davalının kiracı olduğu taşınmazlar dışında kayden davacıya ait 10216 ve 16897 parsel sayılı taşınmazları da kullandığı yönündeki kabulü doğru ise de, bu kullanımın kapsamı ve davalının taşınmazdan el çektiği tarih saptanmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesap yöntemi de yukarıda açıklanan ilke ve esaslara uygun değildir. Şöyle ki; emsal araştırması yapılmamış, taşınmazların değerinin % 5 inin yıllık kira bedeli olacağı gerekçeleri ile ecrimisil miktarı belirlenmiştir.

O halde, mahkemece öncelikle davalının kullandığı kısım nedeniyle ecrimisilden sorumlu olacağı gözetilerek, taşınmazların tamamının davalı şirket tarafından kullanılıp kullanılmadığının, bazı bölümlerinin yeşil alan olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, böyle bir saptamanın yapılamaması halinde ise davalının 20.02.2014 tarihli dilekçesinde taşkın olarak kullandığını açıkladığı miktarların esas alınarak, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda emsal araştırması da yapılarak, taşınmazların boş arsa olarak dava konusu edilen ilk dönemde getirebileceği kira parasının rayice göre belirlenmesi, sonraki dönemler için de ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktarın (temyiz edenin sıfatı da gözetilerek) hüküm altına alınması gerekirken, noksan soruşturma ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Pzt Mar 09, 2015 10:51 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KİRA SÜRESİNİN 1 YIL SÜREYLE UZADIĞININ TESPİTİ DAVASI

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/5475
KARAR: 2014/1028

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tespit davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak, davanın niteliği itibari ile duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, kira süresinin 6570 sayılı Yasanın 11.maddesi uyarınca bir yıl süre ile uzadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili; davalıya ait sergi salonlarını yıllın belli dönemlerinde yapılacak fuar organizasyonlarında kullanmak üzere 10.06.2007 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli sözleşme ile kiraladıklarını, sözleşme süresinin dolduğunu 6570 sayılı yasanın 11.maddesi uyarınca kiracı tarafından feshi ihbar edilmedikçe sözleşmenin bir yıl süre ile uzamış sayılacağını, 2011 yılının aynı döneminde yapılacak fuar organizasyonu için davalıdan salonların tahsisini talep ettiğini ancak davalının sözleşmeyi yenilemeyeceğini bildirdiğini, davalının bu tutumunun 6570 sayılı yasanın 11.maddesine aykırı olduğunu belirterek, sözleşmenin 10.06.2010 tarihinden itibaren bir yıl süre ile uzadığının tespiti ve çekişmenin önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı ise uyuşmazlığa 6570 sayılı yasanın uygulanamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin kira ilişkisi olup sözleşmeye konu salonların musakkaf yapı niteliğinde olduğu, 6570 sayılı yasa uyarınca kiracı tarafından feshi ihbar edilmedikçe sözleşmenin bir yıl uzayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davada dayanılan ve hükme esas alınan 10.06.2007 başlangıç tarihli fuar salonlarının tahsisine ilişkin sözleşme konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile, … Kültür Park Fuar alanında bulunan 1/A-1/B-2-3 ve 4 Nolu salonlar 29 Mayıs-1 Haziran 2008, 28-31 Mayıs 2009 ve 27-30 Mayıs 2010 tarihleri arasında düzenlenecek fuarın sonuna kadar davacı Y… Limited Şirketine tahsis edilmiştir. Sözleşmenin süre başlıklı 5/a maddesinde; "tahsis edilecek alanların kullanımı ile ilgili olarak sadece aşağıda bildirilmiş teslim tarihleri arasında (5-c) geçerli olup yukarıda tarihi yazılı son fuar ile birlikte tahsise ilişkin hükümleri açısından ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın kendiliğinden hükümsüz kalacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Fuar alanı olarak belirli süreler için tahsis edilen taşınmazlar hakkında, sözleşmenin amacı ve Yurt İçinde Fuar Düzenlenmesine Dair Yönetmelik Hükümleri de dikkate alındığında 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Yasa (şimdi TBK.nun çatılı işyeri kiralarına ilişkin) hükümleri uygulanmaz. Tahsisin niteliğine göre sözleşmede belirtilen süreler sonunda sözleşmeye konu fuar alanlarının boşaltılıp teslim edilmesi gerekir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 15 Şub 2015, 00:00


Kira Hukuku • AİDAT BORCU İCRA TAKİBİ,İTİRAZIN İPTALİ MAHKEME KARAR ÖRNEĞİ

T.C.
BAKIRKÖY
4. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO: 2013/589 Esas
KARAR NO: 2014/924
HAKİM: İ. K 39960
KATİP: A. Ö 127225

DAVACI : ATAKÖY 7-8 KISIM ……….
VEKİLLERİ: Av. ONUR ÖMEROĞLU – Ahmet Kutsi Tecer Cad. No: 16 D.13 Merter Güngören/ İSTANBUL

Av. ZÜBEYİR ÖMEROĞLU – Şair Ahmet Kutsi Tecer Cad.No:16 Atay Apt. K:3 D:13 MerterGüngören/ İSTANBUL

DAVALI :
VEKİLİ:
Üsküdar/ İSTANBUL

DAVA: İtirazın İptali (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/07/2013
KARAR TARİHİ: 13/11/2014
K. YAZIM TARİHİ: 21/11/2014

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı alacaklı vekili 16.7.2013 tarihli dilekçesinde; davalının yetkiye itirazının yerinde olmadığını, KMK’nın 33.maddesine göre taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu, yönetim planının da kat maliklerini bağlayan sözleşme olup HMK’nın 10.maddesine göre sözleşmenin ifa yerinin de yetkili olduğunu, para borcu olup ifa yerinin de yetkili olduğunu, borca itirazının da haksız olduğu, KMK’nın 20/c maddesine göre katmaliklerinin ortak yerlere ilişkin gider avansını ve gider payını ödemek zorunda olduğunun belirtildiğini, kat maliklerinin pay ölçer sistemine geçilmesine yönelik bir karar alması gerektiğini, alacağın likit olduğunu belirterek itirazın iptalini ve inkar tazminatı talep etmiştir.

Davalı borçlu vekili cevabında; 5627 sayılı yasanın geçici 6.maddesine göre 5 yıllık süre tanındığı, davacı tarafın bu yasayı görmezlikten geldiğini, bu yasaya göre genel kurul kararının olmadığını ileri sürmenin beyhude bir çaba olduğu, davacı tarafın Enerji Verimliliği Kanunu’nu uygulamama konusunda ısrarcı olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olup reddini talep etmiştir.

Bakırköy 16.İcra Müdürlüğü’nün 2013/3721 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 8.3.2013 tarihinde davalı hakkında 2012 yılı ekim, kasım, aralık ve 2013 yılı ocak, şubat aylarına ilişkin aidat borcundan dolayı 1.915,00 TL asıl, 164,00 TL işlemiş faiz toplamı 2.079,00 TL alacağın aylık %5 faiziyle tahsilini talep etmiştir. Ödeme emri 14.3.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu süresinde verdiği itiraz dilekçesinde, yetkiye itiraz ederek yetkili yerin Beykoz olduğu, konutun yaklaşık 2 yıldır boş olup[u] konutun merkezi sistemle ısıtıldığını, site yönetiminin 5627 sayılı yasaya göre ısı ölçerlere ilişkin işlem yapmadığını, buna ilişkin işlemleri yapması için site yönetiminin ihtar edildiğini ileri sürerek takibe itiraz etmiştir.[/u]

Celp edilen taşınmazın tapu kaydının incelenmesinde; Bakırköy ilçesi Kartaltepe mah.1197 ada 1 parselde bulunan L-10 blok 68 nolu bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı
olduğu anlaşılmıştır. 11.11.1992 tarihli yönetim planının da geldiği, 12.maddesinde genel giderlere katılma konusu düzenlenmiş, kapıcı, kaloriferci, bahçıvan giderlerine eşit, anataşınmazın bakım, onarım giderlerine ise arsa payı oranında katılmakla yükümlü olduğu hususu düzenlenmiştir.

Kat maliklerinin 2012 ve 2013 yılı genel kurul toplantı tutanakları, işletmeprojeleri, hazirun cetvelleri celp edilmiş, bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişinin raporunda,
2012 yılı olağan genel kurulunun 22.1.2012 tarihinde yapıldığı, normal katlar için 298,02 TL aidat alınmasına karar verildiği, 2013 yılı içinde 20.1.2013 tarihinde genel kurulun yapıldığı,aylık 340,45 TL alınmasına karar verildiğini, işletme projelerinin maliklere gönderildiği, katmaliklerinin hem sayı hem de arsa payı bakımından yarıdan fazla ile toplandığını, 5 ay için toplam 1915,42 TL borcunun olduğunu, KMK’nun 20/c göre aylık %5 gecikme zammı ile hesaplandığında işlemiş faizin 185,18 TL olduğunu yazmıştır.

Yapılan yargılama sonunda taraflar arasındaki uyuşmazlığını kat maliki olan davalı borçlunun 2012 yılı Ekim, Kasım, Aralık ile 2013 yılı Ocak, Şubat aylarına ilişkin aidat
bedellerinin ödenmemesi üzerine yaptığı takibe itirazın iptaline ilişkin olduğu anlaşılmıştır.İİK’nun 67.maddesine göre itirazın tebliğinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Aynı yasaya göre de alacağın varlığı halinde davacı lehine inkar tazminatına da hükmedileceği hususu düzenlenmiştir. Öte yandan 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20.maddesinde kat maliklerinin ana taşınmazın genel giderlerine katılma borcunu düzenlemiştir. Anılan maddeye göre bağımsız bölüm sahipleri, bekçi, kapıcı vs.giderlerine eşit, ana taşınmazın bakım, onarım, işletme giderleri vb.arsa payına göre katılmakla yükümlü oldukları hususu düzenlenmiştir. Aynı yönde taraflar arasında sözleşme niteliğinde olan yönetim planında da hüküm bulunmaktadır.

Davalı borçlu, takip dosyasındaki itirazın önce yetkiye itiraz etmiştir. Davalının dosyada bulunan adresinin Beykoz olduğu açıktır. Ancak KMK’nun 33.maddesinde yetkili
yerin taşınmazın olduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu, ayrıca söz konusu borç para borcu olup alacaklının ödemezamanındaki yerleşim yerinde ödeneceği (6098 sayılı BK’nun 89/1 maddesi) açıktır. Bu nedenlerle yetkiye itirazın yerinde olmadığından buna ilişkin itirazın iptaline karar vermek gerekmiştir.

Yetkiye itirazı yerinde olmadığından borçlunun esasa ilişkin itirazlarını incelenmesine geçilmiştir.

Borçlu itirazında 5627 sayılı yasa uyarınca apartmanda ısı ölçer sistemine geçilmediğini belirtmiştir. Bu hususu hem icra dosyasındaki itirazında hem de davaya cevabında belirtmiştir. Apartman yönetimince anılan kanun hükümlerine aykırı hareket edilerek ısı ölçer sistemini faaliyete geçirmemiş olması kat maliklerinin apartmanın genel giderlerine katılma yükümlülüğünü kaldırmaz. Kat malikleri, buna ilişkin itiraz ve taleplerini gerek kat malikleri kurulunda gerekse Sulh Hukuk Mahkemesi hakimliğinden talepte bulunması gerekir. Bu nedenlerle buna yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.

Davalı taraf ödeme iddiasında da bulunmamıştır. Öte yandan işletme projesi ve kat malikleri genel kurulu davalıya usule uygun olarak iadeli taahhütlü şekilde tebliğ
edilmiştir. Taşınmazın iki yıldan fazla süre boş olması da malikin aidat ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Kat Mülkiyeti Kanunu 20/c maddesi uyarınca malik böyle bir husus ileri sürerek ödemekten kaçınamaz. Bu nedenlerle 2012 ve 2013 yılında belirlenen aidat toplamı olan 1.915,00 TL’y ödemekten kaçınamaz. Buna yönelik itirazının da iptaline karar vermek gerekmiştir.

Davalı tarafa söz konusu kararlar tebliğ edilmiştir. Bu nedenle KMK’nun 20.maddesi uyarınca süresinde ödememesi üzerine temerrüde düşmüştür. Alacaklının talep ettiği aylık %5 gecikme zammını talep hakkı bulunmaktadır. Bu nedenlerle işlemiş faize itirazının da iptaline karar vermek gerekmiştir. İşleyecek faizde yukarıda açıklandığı üzere KMK uyarınca aylık %5 olarak belirlenmiş olup alacaklının bunu talep etmeye hakkı bulunmaktadır. Davalının itirazının kötüniyetli olduğu, alacak miktarının da likit olduğu gözönünde bulundurulduğunda asıl alacak üzerinden %20 oranında inkar tazminatına da karar vermek gerekmiştir. Davacı taraf İİK.’nun 264/3 maddesi uyarınca ihtiyati haciz talebini karar verilen duruşmada talepte bulunduğundan hükümlü birlikte davalının taşınmazına ihtiyati haciz konulmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:
1- Davanın Kabulüne,

a) Yetki itirazının iptaline,

b) Alacak yönünden yapılan yargılama sonunda 1915,00 TL asıl, 164,00 TL gecikme zammı toplamı 2079,00 TL üzerinden takibin devamına, takip tarihinden itibaren asıl
alacak olan 1915,00 TL üzerinden aylık %5 faiz alınmasına,Asıl alacak üzerinden %20 inkar tazminatı olarak 385,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

2- Alacak miktarı üzerinden %15 teminat karşılığında davalıya ait bağımsız bölüm üzerine ihtiyati haciz konulmasına,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 142,02 TL’den peşin alınan 35,55 TL’nin mahsubu ile kalan 106,47 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,

4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinen AAÜT göre 750,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5- Davacı tarafından yapılan toplam 428,40 TL mahkeme masrafından davanın kabul ve ret oranına göre hesap edilen 394,61 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,33,79 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,

6- 6100 sayılı HMK’nun 333.maddesine göre yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra yatırana iadesine,Dair Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı( HUMK 437 md göre karara karşı temyiz süresi 8 gün olup bu süre ilamın taraflardan her birine tebliğinden itibaren başlar

13/11/2014
Katip 127225
e imzalıdır.
Hakim 39960
e imzalıdır

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 31 Oca 2015, 07:47


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KİRA SÖZLEŞMESİNE AYKIRILIK NEDENİYLE AKDİN FESHİ…

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/5852
KARAR: 2014/127

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, akde aykırılık nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının A… Parkı’nın kafeteryasında 30.1.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olup, sözleşme gereklerini yerine getirip getirmediğinin kontrolü için 26.6.2009 tarihinde yapılan denetimlerde davalının kiralanan işletmeyi sözleşmeye aykırı olarak kullandığının tespit edilerek, söz konusu aykırılıkları gidermesi için kendisine 29.6.2009 tarihli süreli ihtar gönderildiğini, 19.10.2009 tarihinde yapılan denetimlerde ise, davalının işletme içine kaçak yapı inşa ettiğinin belirlenerek inşaatın mühürlendiğini, ne var ki davalının daha sonra mühürü sökerek faaliyetine devam ettiğini, bu nedenle müvekkilinin 2.12.2009 tarihli yazısı ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederek kiralananın tahliyesini istediğini belirterek, sözleşmenin feshini ve davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin kira sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra parkın işletilmesi konusunda azami özeni gösterdiğini, davacı idarenin başkan ve başkan yardımcılarından izin alarak park içinde inşaata başladığını, ruhsat istediğinde ise davacının durumdan bilgilerinin olduğunu, ruhsat gerekmediğini beyan ettiklerini, daha sonra davalıya sorun çıkarılması ve yapının yıkılmasının istenmesi üzerine de, davalının anılan yapıyı yıktığını, iddia edildiği gibi yapının mühürlenmesinin, davalının mühürü sökmesinin sözkonusu olmadığını, yine bu hususlarda davalıya yapılan bir bildirimin bulunmadığını, müvekkili hakkında mühür fekki suçundan açılan kamu davasında da dinlenen tutanak mümzisi tanıkların mühürlemeden ve mühür fekkinden haberdar olmadıklarını söylediklerini, aksinin kabul edilmesi halinde de, davacının sözleşmenin feshi için akdin 7. maddesinde öngörülen usule uymadığını, sözleşmenin feshi için gerekli şartların oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Türk Borçlar Kanununun 316.maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranması durumunda sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliyesine karar verilebilmesi için kiraya verenin konut ve çatılı işyeri kirasında kiracıya en az otuz gün süre vererek aykırılığın giderilmesini, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceğini yazılı olarak bildirmesi ve tanınan bu süre içerisinde de akde aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.

Olayımıza gelince; davada dayanılan ve hükme esas alınan 30.1.2009 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile …Belediyesi A…Parkı’nda bulunan kafeterya işletmesi davalıya kiralanmıştır. Sözleşmenin özel şartlar bölümü 7. maddesinde hizmet ile ilgili herhangi bir kusur veya şartname maddelerinden herhangi birine riayetsizlik halinde konunun yükleniciye yazılı ihtarla bildirileceği, görülen eksikliklerin ve hataların düzeltilmesinin isteneceği, eksikliklerin verilen süre içinde giderilmemesi halinde birinci sefer için 500 TL ceza uygulanacağı, üç ay içinde benzeri eksikliklerin veya hataların üç defa ve üzeri yapılması durumunda idarenin sözleşmeyi feshetmeye yetkili olduğu kararlaştırılmıştır. Yine sözleşme teknik şartnamesinin 2. maddesinde, davalı kiracının kiralananın bakımı konusunda yapması gereken işler gösterilmiş, teknik şartnamenin 23. maddesinde de, denetim biriminin üç ayda bir işletme ile ilgili teknik şartnameye uyulup uyulmadığı konusunda rapor hazırlayıp idareye sunacağı düzenlenmiştir. Kiracılık süreci içinde davacı kiraya veren belediyenin elemanları tarafından 26.6.2009 tarihinde yapılan denetimlerde kiralananda mevcut eksiklikler ve aksaklıklar tespit edilerek bu hususun on gün içinde giderilmesi için davalıya 29.6.2009 keşide ve 3.7.2009 tebliğ tarihli ihtarname gönderilmiştir. 19.10.2009 tarihli denetimlerde ise, sözleşme ile işletmeye verilen Ayşe Şan Parkı içinde izinsiz ve ruhsatsız inşaat yapıldığı tespit edilmiş, inşaat mühürlenerek kaçak yapıyı gidermesi için davalıya beş günlük süre verilmiştir. Sonuçta da kira sözleşmesi davacı tarafından 2.12.2009 tarihli yazı ile tek yanlı olarak feshedilmiştir. Davacı açmış olduğu işbu davada, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle sözleşmenin feshi ile kiralananın tahliyesini istemektedir.

Her ne kadar mahkemece, davacının sözleşmenin feshi için akdin 7. maddesinde düzenlenen prosedürün izlenmemesi, fesih şartlarının oluşmaması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı kiralananda akde aykırı olduğunu iddia ettiği hususlar konusunda denetim raporu düzenleyerek davalıya sözleşmeye aykırılığı gidermesi için süreli ihtar tebliğ ettirmiş, sonrasında da işbu davayı açarak kiralananın tahliyesini talep etmiştir. Böylelikle, davacı akde aykırılık hukuki sebebine dayanarak kiralananın tahliyesini istemek için yasal gereklilikleri yerine getirmiştir. Bu durumda mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 24 Ara 2014, 01:44


YARGITAY 6.H.D. E: 2013/679 K: 2013/12298 *KİRA SÖZLEŞMESİ *CEZAİ ŞART *CEZAİ ŞARTIN TENKİSİ *HAKİMİN CEZAİ ŞARTTA İNDİRİMİ

T.C. YARGITAY

Altıncı Hukuk Dairesi

E: 2013/679

K: 2013/12298

T: 12.09.2013

 

 

                Tarafların; kiralananın belli bir süre satılmamasına ilişkin cezai şartı sözleşme ile belirlemelerinden sonra, davalı kiralananı sözleşmeye aykırı olarak 3. Kişiye satmıştır. Mahkemece, kira sözleşmesine aykırı davranıldığından cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesi isabetli olsa da, cezanın ekonomik yönden davalının mahvına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceği gözetilmelidir. Cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumları, özel oalrak borçlunun ödeme gücü, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun kusur derecesi gibi durumlar dikkate alınarak, gerekirse bu konuda özel bilgisi olan birlirkişiden de yararlanılmalı, sonuçta hak adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai art miktarına hükmedilmelidir.

(6098 s.TBK m.182)

 

                Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan alacak davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

 

                Dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-      Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller, mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

 

2-      Davalı vekilinin cezai şartın tenkisine ilişkin temyiz itirazlarına gelince:

 

Cezai şart, geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde, belli bir zamanda  yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Cezai şartın ceza ve tazminat fonksiyonu olup, Borçlar Kanununda bu iki fonksiyon kaynaştırılarak bileşik sistem kabul edilmiştir. Bu sistemin sonucu olarak aşırı görülen cezai şartın indirilmesinde tazmin ve ceza dengeli olarak korunmalıdır.

 

                               TBK. 182. Maddesinin ilk fıkrasında “taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler” son fıkrasında ise “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir” hükmü bulunmaktadır. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını kendiliğinden saptamalıdır. Ne var ki, akdin bir şartını değiştirme yetkisini veren bu hak, istisnai olarak tanınmış bir hak olduğu için  Hakim, bu hakkını  ölçülü olarak kullanmalı, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme yeterliliği ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması dolayısıyla sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi, borca aykırı davranışın ağırlığı, sözleşmeden beklenen yararın elde edilememesi ve akde aykırı davranılması yüzünden doğan zarar, cezai şartın tazmin ve ceza fonksiyonlarının dengeli olarak korunması gereği prensiplerini gözönünde bulundurmalı ve Hakim kullandığı takdir hakkını Yargıtay’ın denetimine olanak vermeye elverişli objektif esaslara dayandırmalıdır.

                               Davada hükme esas alınan 01.12.2011 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu sözleşmenin 15. Maddesinde “kiraya verenin, kira sözleşmesi şerh edilene kadar iş bu sözleşmenin varlığından söz etmeden, bu sözleşmeyi imzalamasını sağlamadan, mecuru üçüncü kişilere satıp devretmeyeceği, yer tesliminden önce kiraya vermekten vazgeçmeyecekleri, aksi halde kiracının uğrayacağı her türlü zararı, kiracının masraflarını, kar mahrumiyeti dahil karşılamak zorunda olduğu ve kracıya 500.000 TL cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği” kararlaştırılmıştır. Taraflar kiralananın belirli bir süre satılmamasına ilişkin cezai şart öngörüp önceden sözleşme ile cezai şart kararlaştırabilirler. Bu yoldaki anlaşma geçerli olup tarafları bağlar. Davalı kiralayan kira sözleşmesinin 15. Maddesine aykırı olarak kiralananı 29.12.2011 tarihinde 3. Kişiye satmıştır. Mahkemece, kira sözleşmesinin 15.maddesi gereğince cezai  şartın davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak mahkemece TBK 182/son (BK. 161/son maddesine) göre cezai şartta indirim yapılıp yapılamayacağı tartışılmamış, cezai şartta bir indirim yapılmamıştır.

 

                               Oysa, cezanın ekonomik yönden davalının mahvına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceği uygulamada kabul edilmektedir. Bir olayda, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının, asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği  yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar,  borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı, ölçüt alınarak gerekirse bu konuda özel bilgisi olan bilirkişiden de yararlanılarak ve sonuçta hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai şart miktarına hükmedilmelidir. Hakimin bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Mahkemenin cezai şart miktarının fahiş olması karşısında yukarıda açıklandığı şekilde incele yapılarak cezai şartta tenkis yapılması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile cezai şart bedelinin tümünün tahsiline karar verilmesi doğru değildir.

 

                               Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

 

                S O N U Ç : Yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. Maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

Paydaşlardan birinin keşide ettiği ihtarnamenin kira sözleşmesini fesih edici niteliği olmaz

 

Yargıtay 6.Hukuk Dairesi

2013-5815 esas sayılı ve 2013-8887 karar sayılı 20.05.2013 tarihli kararı

– Yeniden İmar ve İhya Nedeniyle Tahliye

– Dava Açma Süresi

– İhtarnamenin Paydaşlar tarafından Birlikte Keşide Edilmemesi

Özet:

Kiralanan yerin inşa ve imar amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi için açılacak davaların belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde Türk Borçlar Kanununun fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Kiraya veren daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimim takip eden  uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulmalıdır.

Kira sözleşmesi üç yıl süreli yapılmış, taşınmaz daha sonra üzerinde 1/2 hisse sahibi davacıların mülkiyetine geçmiştir. Esaslı tamir, tadil nedenine dayalı davada paydaşlardan birinini keşide ettiği ihtarnamenin kira sözleşmesini fesih edici niteliği bulunmamaktadır.

İhtarname, bir bildirimden ibaret olup, süre koruyucu özelliktedir. davacı tarafından sözleşme sona ermeden önce sözleşmenin yenilenmeyeceğine ilişkin tahliye iradesi kiracıya bildirildiğinden, bu bildirimi takip eden dönem sonuna kadar dava açılabilir.

( 6908 sayılı TBK 350/2, 353. maddeler)