Etiket arşivi: Kredi

YARGITAY 13. H.D 2011/5605 E.N , 2011/14474 K.N.- KREDİ KARTI AİDATININ ÖDENMESİ, SONRADA BU BEDELİ ÖDEYECEĞİ ANLAMINA GELMEZ

YARGITAY 13. H.D

2011/5605 E.N ,

2011/14474 K.N.

 

 

 

 

Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. 

 

KARAR 

 

Davacı T….. Birliği Derneği, davalı ve dilekçesinde belirtildiği bankaların onyedi milyon tüketiciye verdiği kredi kartı ile hizmet sunduğunu, verilen kredi kartı nedeniyle kredi kartı ücreti, kredi kartı aidatı ve benzeri isimler altında yılda 30.00-120,00 TL arasında değişen rakamlarda paranın tüketicilerden talep edildiğini, talep edilen bu ücretlerle ilgili binlerce tüketici tarafından Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru yapıldığını, kredi kartı aidatı, kredi kartı ücreti adı altında alınan paraların tüketiciye iadesine karar verildiğini, verilen kararların Yargıtay'ca onandığını ancak verilen kararların başvuruda bulunmayan tüketiciler bakımından sonuç doğurmadığını, hatta uyuşmazlık konusu edilen yılın kart ücretini iade eden bankanın bir sonraki yıl aynı şekilde talepte bulunduğunu, banka tarafından talep ve tahsil edilen bedellerin 4822 sayılı yasa ile değişik 4077.sayılı yasanın 6.maddesine, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa aykırı olduğunu belirterek; banka tarafından kredi kart ücreti, kredi kart aidatı, kredi kart bedeli ve benzeri isimler altında tüketicilerden talep ve tahsil olunan miktarların alınmaması gerektiğinin tesbitine ve bankaların buna ilişkin uygulamasının iptaline karar verilmesini istemiştir. 

 

Davalı, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, kart ücretinin verilen hizmet karşılığı olup, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununu 13/2 maddesi gereği alındığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 

 

Mahkemece, 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda kredi kartı ücreti alınmasını engelleyici bir hüküm olmadığı gibi aynı yasanın 13.maddesinde ücret alınmasını mümkün kılan düzenleme olduğunu, tarafların serbest iradeleri ile karşılıklı müzakere ederek imzalanan ve bir nushasının tüketiciye teslim edildiği sözleşme içeriğine uygun olarak kart çıkaran kuruluşlarca yıllık kart ücreti talep edebileceği, buna karşılık kart çıkaran kuruluşca önceden matbu olarak hazırlanmış ve tüketici ile müzakere edilmeden, tüm sayfaları tüketici tarafından imzalanmamış, bir örneği tüketiciye verilmemiş olan sözleşmeye dayanarak tüketiciden kart ücreti istenmesinin hukukça korunmayacağı, ancak yasalarımızın öngördüğü şartları taşımayan tüketici aleyhine şartlar taşıyan, kart çıkaran kuruluşca geçmiş yıllarda talep edilen kart ücretini herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan, itiraz ve dava hakkını kullanmaksızın ödeyegelen tüketicinin zimnen bu uygulamaya onay verdiğini, sonraki yıllarda bu tür ücretlere itirazda bulunmasının TMK 2 maddesindeki iyiniyet kuralı ile bağdaşmayacağını, tüm bu nedenlerle bankalar ile tüketiciler arasında yapılan sözleşmelerin ve içeriklerinin münferiden değerlendirilmesi gerektiğinden bu sözleşmelerin genel olarak değerlendirilmesinin ve karar oluşturmasının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine müdahale olacağından davacı talebinin bu nedenle reddine ilişkin verdiği karar, davacı ve davalı tarafça temyiz edilmiştir. 

 

1-Davalı temyizi yönünden yapılan incelemede; 21.10.2010 günlü ilam temyiz eden davalı tarafa 31.12.2010 tarihinde tebliğ edilmiş ve temyiz dilekçesi 24.1.2011 tarihinde verilmiştir. 

 

3156 sayılı yasanın 20.madesiyle değiştirilen HUMK.nun 432/1 maddesi uyarınca yasanın yürürlüğe girdiği 6.4.1985 tarihinden itibaren verilen kararlarda temyiz süresi 15.gündür. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.6.1990 gün ve esas 1989/3. karar 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz süresi geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 

 

2-Davacı temyizi yönünden yapılan incelemede; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 

 

3-Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, kredi kartı sözleşmelerine kredi kartı çıkaran kuruluşun tüketici ile müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. 

 

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6/2.maddesi gereğince, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir. Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7.maddesindeki düzenlemeye göre: Satıcı; sağlayıcı ve kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır. 

 

Görüldüğü gibi mevzuatımızda, sözleşmede bulunan haksız şartlarla ilgili olarak, tüketiciyi bağlamayacağı ve batıl olma gibi hukuki mueyyide getirilmiştir. Tüketicinin bu hakkını kullanması ile ilgili herhangi bir zaman sınırlaması bulunmamaktadır. Tüketici bu hakkını her zaman kullanabilir. Borçlar Kanunundaki düzenlemeler, tüketici hakkını korumaya yeterli olmadığı için Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Yasanın amacı, sağlayıcı ve satıcıya karşı daha zayıf durumda olan tüketiciyi korumaktır. Bu amaçla çıkan yasada yorumun tüketici lehine olması esas olmalıdır. 

 

Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi haksız şart niteliğinde olduğu kabul edilen ve tüketiciden kredi kartı ücreti, kredi kartı aidatı vb. isimler altında alınan bedelleri tüketicinin bir süre ödemesi, sözleşmedeki haksız şarta icazet verdiği ve bundan sonra da ödemeye devam edeceği anlamına gelmez. Kredi kartı hamili belli bir süre ödeme yaptıktan sonra, haksız şart niteliğinde olan sözleşme hükmüne uygulanması gereken "haksız şartın bağlayıcı olmayacağına" ilişkin müeyyide gereği talepte bulunabilir. Hal böyle olunca tüketici haksız şart niteliğinde olan kredi kartı aidatını bir süre ödedikten sonra gelecek dönemler için sözleşmedeki hükmün haksız şart olması nedeniyle ileriye yönelik olarak talepte bulunabileceği gözetilmeksızın aksine düşüncelerle bu talebin iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil edeceğine dair mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 

 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1.bent gereğince davalının temyiz dilekçesinin reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 3. Bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı lehine BOZULMASINA, 13.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

kredi kartıyla gün içerisinde yapılan komisyon karşılığı nakit para ticareti tefecilik suçudur

 

Kredi kartı üzerinden para satanlar, artık tefeci muamelesi görecek. Yargıtay, kredi kartıyla aynı gün içerisinde yapılan komisyon karşılığı nakit para ticaretinin tefecilik suçu olduğuna karar verdi.

Kredi kartı ile alışveriş yapılmış gibi göstererek vatandaşa nakit verip karşılığında komisyon alan kuyumcu ve beyaz eşya satıcıları artık tefeci muamelesi görecek. Yargıtay, aynı gün hiçbir satış yapmamasına rağmen POS cihazı üzerinden satış gerçekleştirilmiş gibi yapılan işlemde alınan komisyonla kredi kartının ait olduğu bankanın aldığı komisyonun karşılaştırılması gerektiğini, eğer fark varsa burada tefecilik suçunun oluştuğunu belirtti.

Olay, Bolu’da bir vatandaşın kuyumcu hakkında dava açmasıyla başladı. Kuyumculuk yapan sanığın POS cihazı tefeciliği yaptığı iddiasıyla yargılaması Bolu 2.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapıldı. Mahkeme, sanığın beraatine karar verdi. Karara yapılan itirazı görüşen Yargıtay 5.Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını oybirliğiyle bozdu. Dairenin bozma gerekçesinde kuyumcu olan sanığın işyerinde herhangi bir alışveriş yapılmadığı halde, yapılmış gibi gösterildiğini belirtti. Kararda, ‘Alışveriş yapılmış gibi kendilerine para ihtiyacı nedeniyle başvuran kişilere ait kredi kartlarıyla POS cihazı aracılığıyla işlem yapıp, gerçek olmayan bu alışveriş tutarından belli bir komisyon kesintisi yapıldığı’na dikkat çekti.

Kazanç maksadı var

Yargıtay “Bu nedenle bankaya komisyon ödememeleri veya kredi kartı sahiplerinden aldıkları komisyon miktarından az ödemeleri halinde, eylemlerin kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para verme niteliğinde olduğu kabul edilmelidir” dedi. Yargıtay, yerel mahkemeden sanıklara ait pos cihazlarının ait oldukları bankalara veya Bankalararası Kart Merkezi’ne başvurularak suç tarihinde yapılan işlemlerin talep edilmesini istedi. Yargıtay, “Pos cihazlarından yapılan alışverişler karşılığında komisyon ödeyip ödemedikleri ve ödemişlerse miktarları sorulup gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulsun” dedi.

 

YARGITAY 13. Hukuk Dairesi E: 2012/7979 K: 2012/9930 BANKANIN KREDİ KARTI AİDAT ÜCRETİ İSTEYEBİLECEĞİ HAKKINDA

YARGITAY 13. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2012/7979
KARAR NO : 2012/9930

Taraflar arasındaki tüketicinin hakem kurulu kararına itirazı davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı davalı kredi kartı hamilinin kartı kullanmak üzere bankadan talepte bulunması üzerine bankanın kart hamilini kendi kart sistemi üyeliğine kabul etmesiyle uzun süreli devam eden bir kredi ilişkisinin başladığını, kredi kartı üyelik aidatının kartın talebi ile başlayıp kullanım süresi boyunca devam eden banka tarafından karşılanan operasyonel faaliyetler ve çeşitli hizmetlerin bedeli olarak kart hamiline yansıtılan üyelik bedeli olduğunu, bankanın tüm kart hamili müşterilerine uyguladığı gibi davalı kart hamiline de bu üyelik bedelini uygulaması üzerine davalının Diyarbakır Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurarak bu bedelin haksızlığının tespitini istemediğini, söz konusu Heyetin de talebi haklı bularak bankanın bu bedeli talep edemeyeceğine dair bağlayıcı ve icrai nitelikte bir karar verdiğini belirterek bu kararın yerinde olmadığına ve iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.

Mahkemece, davalı tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi kar kullanım ücreti adı altında bir külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir. Böylece sözleşmede ki kredi kartı üyelik ücreti alınacağına dair hükmün haksız şart olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Kural olarak herkes dilediği sözleşmeye yapmakta serbest olduğu gibi istemediği bir sözleşmeyi sürdürmek zorunda da değildir. Bunun istisnası iltihaki Sözleşmeler” olarak adlandırılan kamu hizmeti görmekte olan (Elektrik, Su işletmeleri gibi) kamu idare ve müesseseleri ile bunlardan hizmet alan şahıslar arasında kurulan sözleşmelerdir. Bu tür sözleşmelerde kamu idare ve müesseseleri kar amacından ziyade kamu hizmeti görmekle yükümlü olduklarından talep eden her şahısla sözleşme yapma zorunlulukları vardır.

Bankalar bunun aksine kar amacıyla kurulan müesseselerdir. Bu yüzden gördükleri hizmetin karşılığını da isteyebilirler. Ayrıca çok sayıda banka bulunduğuna göre de davalı kendi yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla dilediği bankadan kredi kartı kullanma imkanına da sahiptir. Bu durumda davalı ile davacı banka arasındaki sözleşmenin iltihaki bir sözleşme olmadığının kabulü gerekir. Bankalar gördükleri hizmetin uygun bir karşılığını istemek hakkına sahiptir. Kredi Kartı hizmetinin banka için riski bulunduğu gibi bir maliyeti de bulunmaktadır. Bankanın bu maliyeti kredi kartı kullanıcılarına yansıtması doğaldır. Mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 11.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

MENFİ TESPİT VE İSTİRDAT DAVASI / TEMYİZ ETMEYEN LEHİNE BOZMA / KREDİ KARTI BORCUNUN TAKSİTLENDİRİLMESİ

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/13-56
K:2006/82
T:22.3.2006
MENFİ TESPİT VE İSTİRDAT DAVASI
TEMYİZ ETMEYEN LEHİNE BOZMA
KREDİ KARTI BORCUNUN TAKSİTLENDİRİLMESİ
4822 s. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK … [Geçici Madde 1]
5464 s. BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNU [Geçici Madde 4]
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.01.2004 gün ve 2003/396-2004/6 sayılı kararın incelenmesi davalı banka vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 29.09.2004 gün ve 2004/6029-13092 sayılı ilamı ile; ( …Davacı, kredi kartı borcu nedeniyle icra takibine maruz kaldığını ve ödemeler yaptığını 4822 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden yararlanmak için başvuruda bulunduğunu, ödemelerinin fazla olduğunu ileri sürerek hesaplama ile ortaya çıkacak fazla ödemelerinin reeskont faizi ile iadesini istemiştir.
Davalı banka kredi kartı borcunu ödemeyen davacı hakkında icra takibine girişildiğini, 4822 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden istifade etmek için başvurusu üzerine 4822 sayılı yasa ve bu yasaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının tebliğ ve genelgesi doğrultusunda hazırlanan ödeme planının davacı tarafından da imzalandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının davalı bankaya 14.03.2003 tarihi itibariyle 1.856.583.000.-TL borçlu olmasına karşın 14.03.2003 tarihi öncesi 1.053.744.000.-TL 24.03.2003 tarihinde de 91.600.000.-TL olmak üzere toplam fazla ödediği 1.145.344.000. TL’nin dava tarihinden reeskont faiziyle birlikte davacıya iadesine, borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında olan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle aleyhine girişilen icra takibi üzerine yaptığı ödemelerin 4822 sayılı, Yasanın geçici 1. maddesine göre yapılacak hesaplama ile ortaya çıkacak miktardan fazlasının iadesi isteminden ibarettir.
4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi “Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitte ödenir. Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar. Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır.” Hükmünü içerir. Bu geçici maddeden faydalanabilmek için herşeyden önce borcun, kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi, bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması ve nakit para çekmesinden kaynaklanması gerekir. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayımlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya icra takibi yapılması ve yasanın yayımlanarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa başvurusunun bulunması gerekir.
4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi, kredi kartı borçlarını yüksek faizler nedeniyle ödeyemeyen kredi kartı borçlularını bu zor durumlarından kurtarmak için borçların tasfiyesi ve ödenmesi amacı ile çıkarılmıştır. Çıkarılış amacına göre bir atıfet yasasıdır. Yasanın asıl amaç ve gayesi, kredi kartı borçlusu olan tüketicinin ödeyemediği borçlarının tasfiyesidir. Yasanın çıktığı tarihten önce borç ödenmiş ise veya yapılan ödemeler, bu yasanın öngördüğü şekilde hesaplandığında kredi kartı borçlusunun borcundan fazla ise, bu fazlalığın kredi veren bankadan tahsil edilmesi gayesi yasanın çıkarılış amacında olmadığı gibi, yasa metninde de fazla ödemelerin tahsili sonucunu doğuran bir ifade bulunmamaktadır. Öyle olunca yasa çıkmadan önce borç ödenmiş veya kredi borçlusunun yaptığı ödemeler yasaya göre hesaplanan borcundan fazla ise, kredi borçlusunun borçlu olmadığının tespitiyle yetinilip, fazla ödenen kısmın tahsil talebinin de reddine karar verilmelidir.
Mahkemenin benimseyip hükmüne esas aldığı bilirkişi, temerrüt tarihini, banka tarafından tüketiciye gönderilen son hesap özetinde belirtilen tarihi esas alarak ana parayı belirlemiştir. Oysa kredi kartı sözleşmelerinde dairemizin sapma göstermeyen uygulamasına göre borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip, hesap kat edildikten sonra borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise bu sürenin bitim tarihindeki tarihtir. Bu tarihteki ana paranın, asıl alacağı temerrüt tarihine kadar akdi faiz uygulanmak suretiyle belirlenmesi gerekir.
Davacının hamili bulunduğu kredi kartı borcunun hesap kat tarihinde 1.161.904.204. TL olduğu hesap kat ihtarının davacıya 29.03.2001 tarihinde tebliğ edilip 24 saat süre verildiğine göre borçlunun 31.03.2001 tarihinde temerrüde düştüğü dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Mahkemece kart borcunun 31.03.2001 temerrüt tarihinden davacının başvurusu 21.03.2003 tarihine kadar geçecek süreye 4822 sayılı Kanununun geçici 1. maddesi gereğince % 50 faiz uygulanması ve başvuru tarihindeki ödenmesi gereken miktarın belirlenmesi, bu dönem içerisindeki ödemelerde BK’nın 84. maddesinin de hesaplamada değerlendirmeye alınması gerekir. İşte bundan sonra davalı tarafından yapılan icra takip, harç ve giderleriyle buna ilişkin vekalet ücreti Bank Sigorta Muamele Vergisi ilave edildikten sonra bulunacak borç miktarı varsa, bu miktarın 12’ye bölünerek aylık ödeme tutarlarının belirlenmesi yoluna gidilmesi, şayet yasa çıkmadan önce yukarıdaki açıklamalara göre belirlenen borç ödenmiş veya kredi borçlarının yaptığı ödemeler yasaya göre hesaplanan borcundan fazla ise kredi kartı borçlusunun borçlu olmadığının tespitiyle yetinilip, fazla ödenen kısmın tahsil talebenin de reddine karar verilmesi gerekirken Dairemizin uygulamalarına uygun olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar oluşturması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi çerçevesinde yapılan başvuru sonucunda, davalı Banka tarafından hesaplanan borç miktarının fahiş ve Kanuna aykırı olduğu, icra yoluyla fazla para tahsil edildiği iddiasına dayalı, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen kredi kartı üyelik sözleşmesi gereğince davacıya verilen 4793 2303 3535 4011 nolu kredi kartı harcamasından kaynaklanan borcun ödenememesi sebebiyle davalı banka tarafından Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2001/13500 sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi gereğince bankaya 21.03.2003 tarihinde başvuruda bulunduğunu, banka avukatının bu başvuruyu ancak bankaya taahhütname imzaladığı takdirde kabul edeceğini bildirmesi üzerine bu taahhütnameyi imzaladığını ve avukatın 94.000.000 TL borç çıkarttığını, bankanın hakkında 12.10.2001 tarihinde 1.859.695.901 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıp, 24.12.2002 tarihinde borcunu 2.974.590.000 TL’ye çıkardığını, sonradan eklenen meblağ ile birlikte 3.001.809.914 TL’yi yaklaşık 13 taksitte maaşından kesilerek ödediğini, icra müdürlüğü belgelerinde toplama hataları olduğunu, 13.12.2002 tarihinde borç bitti derken banka avukatının 16.12.2002 tarihinde aynı borçla ilgili hesap yaparak yeni bir talimat açtırdığını, bu hesaplama ile bankanın kendisini 3.309.374.086 TL daha borçlu çıkartmış, maaşından icra kesintilerinin devamını istediğini, başka bankanın haczi sıradayken alacaklı bankanın 17.02.2003 tarihinde yeniden talepte bulunduğunu, kendisinin 21.03.2003 tarihinde yasadan yararlanma başvurusunda bulunmasına rağmen, kendisini protokol yapmaya zorlayan banka avukatının borcunu 20.04.2003 tarihinde ödemesi kaydıyla 94.000.000 TL olarak belirlerken bunu yasa gereği 12 takside bölmeyip tümünü kendisinden istemekte iken başvurusundan 4 gün sonra 25.03.2003 tarihinde Ankara 27. İcra Müdürlüğünden 91.600.000 TL’yi icra yoluyla alarak, maaş ve alacaklarından haczin fekki için Kırıkkale 2. İcra Müdürlüğüne talimat yazılmasını istediğini, bu kadar borcu olmadığını, bankaya başvurmasına rağmen kendisinden kanuna aykırı ve fazla para alındığını, ifadeyle, icra dosyasının celp edilerek incelenmesini ve ödemelerinin fazla çıkması halinde borçlu olmadığının tespit ile reeskont faizi ile tarafına iade edilmesini, istemiştir.
Davalı T.G. Bankası A.Ş. vekili, davacıya kredi kartı kullandırıldığını, borcunu ödememesi üzerine Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2001/13500 sayılı dosyasında yasal takip yaptıklarını, 4822 sayılı yasa ile 4077 sayılı yasaya eklenen geçici 1. maddesi gereğince davacının yaptığı 21.03.2003 tarihli başvuru üzerine aynı tarihli ödeme planının çıkarılarak borçlu tarafından da bu ödeme planının imzalandığını, ödeme planında yasaya ve genelgelere uygun olarak alacağın tespit edildiği ve 12 eşit takside bölünerek davacıya bildirildiğini, ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece verilen; “Borçlar Kanunu’nun 101. maddesi ile 4822 S.K.’nın Geçici 1. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan 2003/2 ve 2003/3 nolu Genelgelerdeki açık hükümler ve ayrıca, davalı Banka tarafından tüketiciye her ay gönderilen hesap ekstresinde bir sonraki ayın hesap kesim tarihinin bildirilmiş olması karşısında, davacı tüketicinin ayrıca ihtara gerek olmaksızın, ekstredeki son ödeme tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü gerekeceği; somut olayda, davacının davalı bankaya ait bir adet kredi kartı aldığı ve kullandığı; aylık bildirim cetveline göre davacının temerrüt tarihinin 19.12.2000 olarak tespit edildiği; süresi içinde 21.3.2003 tarihli ihtarnamesi ile hakkında geçici 1. maddenin uygulanmasını talep ettiği, banka tarafından davacıya 24.4.2003-20.3.2004 tarihleri arasında aylık 94.000.000 TL ödeme yapması konusunda ödeme planı gönderildiği, bakanlık genelgesine göre yapılan hesaplama neticesinde 14.03.2003 tarihinden önceki ödemeleri de düşülmek suretiyle davacının 1.856.583.000 TL borçlu olduğu ve aylık 154.715.250 TL ödemesi gerektiğinin tespit edildiği ve yine davacının 19.2.2002-22.11.2002 tarihleri arasında toplam maaşlarından haciz yapılmak suretiyle 2.910.326.914 TL ödeme yaptığı bu itibarla 1.053.744.000 TL fazla ödemesinin olduğu 24.03.2003 tarihinde yine davacının maaşından 91.600.000 TL kesildiğinin tespit edildiği; Genel toplam olarak davacının 1.145.344.000 TL alacaklı duruma geçtiği ancak bilirkişi raporunda 14.03.2003 tarihinden sonra 24.03.2003 tarihinde maaşından kesilen 91.600.000 TL’nin alacağa dahil edilmediğinin belirtildiği; davacının ödemelerin fazla çıkması halinde tarafına iadesini ve reeskont faiz uygulanmasını talep ettiği “gerekçesine dayalı;”davanın kabulüne, Davacının davalı bankaya 14.03.2003 tarihi itibariyle 1.856.583.000 TL borçlu olduğunun tespitine ancak bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere rapor tanzim tarihine kadar 14.03.2003 tarihinden önce 1.053.744.000 TL fazla ödemesi olduğu ve 24.03.2003 tarihinde de 91.600.000 TL haciz yapılmak suretiyle ödemesinin mevcut olduğu bu itibarla toplam 1.145.344.000 TL fazla ödediği anlaşıldığından bu miktarın dava tarihinden itibaren reeskont ( avans ) faiziyle birlikte davacıya iadesine ve davacının borçlu olmadığının tespitine”” dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme önceki gerekçesini genişleterek direnme kararı vermiş; direnme kararını davalı banka vekili temyiz etmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, temerrüt tarihinin ve borç miktarının ne şekilde belirlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın üzerinde toplandığı bu yön itibariyle, öncelikle şu hususun belirtilmesinde yarar görülmüştür:
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’ a 4822 Sayılı Kanun ile eklenen ve 14.03.2003 günü yürürlüğe giren Geçici 1. Madde çerçevesinde, kredi kartı sahiplerince yapılan başvurular sonucunda Bankalarca düzenlenen ödeme planlarındaki hesaplamanın yanlış ve dolayısıyla çıkarılan toplam borcun fahiş olduğu iddiasıyla ve borç miktarının mahkemece belirlenmesi istemiyle kredi kartı sahiplerince açılan davalarda; eğer Bankaca daha önce hesap kat edilip, kredi kartı sahibine kat ihtarı ve hesap özeti gönderilmek suretiyle borcun ödenmesi istenilmiş ise, temerrüt tarihinin, gönderilen hesap kat ihtarında verilen ödeme süresi gözetilmek suretiyle belirlenmesi gerektiği, 13. Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla kabul edilmiş; bu uygulamanın hukuka uygun bulunduğu, çok sayıdaki direnme kararının temyiz incelemesi sonucunda Hukuk Genel Kurulunca da kabul edilmiştir.
Ne var ki, gerek Yerel Mahkemenin direnme kararından ve gerekse Özel Daire’ nin bozma ilamından sonra, 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun geçici 4. maddesinde, aynen,
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları, altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de belirtmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde, düzenlenecek ödeme planını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla kendisine bildirilen son dönem borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık % 18 faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; icra takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçları, vekalet ücreti ile birlikte onsekiz eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.
Temerrüt tarihindeki ana para borcu kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline o tarihte gönderilen son dönem borcunda belirtilen toplam borç tutarıdır.
Kredi kartı borçlusunun bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme planı doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla, halihazırda yapılmış işlemler baki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.
Kredi kartı borçlusu bu ödeme planına karşı ancak, plan doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.
İşbu geçici madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme planı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.
Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu Kanunun 26. maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.
İşbu geçici madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez.”
Şeklinde hüküm getirilmiştir.
Bu düzenlemenin, aynı konuda daha önce yürürlüğe konulmuş olan 4822 S.K. hükümlerine oranla, tüketici açısından daha da lehe olan bir nitelik taşıdığı açıktır.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, bu hükmün eldeki davada da uygulanıp, uygulanamayacağı değerlendirilmiş ve şu sonuca varılmıştır:
5464 S.K.’nın metni yukarıya aynen alınmış olan Geçici 4. Maddesinde, “…Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları…”ibaresine yer verilmesiyle yetinilmiş, daha önce 4822 S.K. çerçevesinde bankalara başvuran kredi kartı sahiplerinin bu kapsam dışında bulunduklarına ilişkin herhangi bir ifade kullanılmamıştır.
Öte yandan, adından ve içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, 4077 S.K.’nın öncelikli amacı, tüketicinin korunmasıdır. Dolayısıyla, tersini öngören açık bir hüküm bulunmadığı sürece, anılan Kanunun tüm hükümlerinin tüketici lehine yorumlanması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Hukuk Genel Kurulu’nda bu yön üzerinde yapılan görüşme sonucunda; 5464 S.K.’nın Geçici 4. maddesindeki düzenlemenin, maddenin birinci fıkrasında belirtilen durumdaki tüm kredi kartı sahiplerini kapsayan bir içerik taşıdığı, eldeki davanın davacısı durumundaki kredi kartı sahibinin de, birinci fıkra kapsamında bulunduğu, dolayısıyla, maddede öngörülen haklardan yararlanmak üzere başvuru yapmasına hukuken herhangi bir engelin bulunmadığı, oybirliğiyle benimsenmiştir.
Bu benimsemeye bağlı olarak; davaya konu uyuşmazlığın, gerek Özel Dairenin bozma kararından ve gerekse Yerel Mahkemenin direnme hükmünden daha sonra yürürlüğe girmiş olan 5464 S.K.’nın Geçici 4. maddesindeki düzenleme çerçevesinde Yerel Mahkemece yeniden ve ayrıca değerlendirilmesi; bu meyanda, davacının 5464 S.K.’nın Geçici 4. maddesi uyarınca, borcunun yeniden yapılandırılması istemiyle yasal 60 günlük süre içerisinde davalı Bankaya veya avukatına bir başvuruda bulunmuş olup olmadığının araştırılması; bu araştırma sonucunda davacının yasal süre içerisinde başvuruda bulunmadığının saptanması durumunda, uyuşmazlığın şimdiki gibi 4822 S.K. çerçevesinde ve ancak Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamında açıklanan esaslara uygun şekilde çözülmesi; başvurunun varlığı saptandığı takdirde ise, durumun 5464 S.K.’nın Geçici 4. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
Direnme kararı, açıklanan bu nedenle bozulmalıdır.
Son olarak, belirtilmelidir ki; somut olayın açıklanan bu özelliği karşısında, direnme kararının davalı Banka tarafından temyiz edilmiş ve davacı kredi kartı sahibinin temyiz yoluna başvurmamış olması, Hukuk Genel Kurulu’nun, sonradan yürürlüğe giren 5464 S.K. kapsamda bir değerlendirme yapmasına usulen engel değildir. Başka bir ifadeyle, temyiz edenin sıfatı, böylesi bir bozma kararının verilebilmesine usulen engel oluşturmamaktadır.
Bozmanın içerik ve kapsamı itibariyle, davalı Banka vekilinin temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’ nın 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

ZARARDAN SORUMLULUK / KREDİ KARTI / GÖREVLİ MAHKEME

T.C.

YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi
E:2006/3248
K:2006/4462
T:03.04.2006
ZARARDAN SORUMLULUK
KREDİ KARTI
GÖREVLİ MAHKEME
ÖZET:Yasal olmayan yollarla kartın 3. kişi tarafından kullanılması durumunda, üye işyerlerinin de kart kullanımı sırasında oluşan riski paylaşması gerektiğine, gerekli dik­kat ve özeni göstermediğinin iddia edilmesine göre, 5464 sayılı Yasa hükümleri de gözetildiğinde uyuşmazlığın tüke­tici mahkemesinde çözülmesi gerekir.
5464 s. BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNU [Madde 17]
5464 s. BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNU [Madde 2]
Taraflar arasındaki alacak hukukuna ilişkin davada (İstanbul İkinci Tü­ketici ile Üçüncü Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik ka­rarı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya için­deki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
Dava, çalınan kredi kartı nedeniyle yapılan alış verişten kaynaklanan ala­cağa ilişkindir.
Dosya kapsamından davanın, davacı kişiye ait kredi kartının çalınması sonucu üçüncü kişiler tarafından kullanılması nedeniyle doğan zararın dava­lı üye işyerlerinden ödetilmesi isteğiyle açıldığına, kredi kartının ilgilisine tes­liminden sonra özen ile saklanması ve kullanılması kart sahibine ait ise de, yasal olmayan yollarla (somut olayda olduğu gibi çalınması) kartın 3. kişi ta­rafından kullanılması durumunda, üye işyerlerinin de kart kullanımı sırasında oluşan riski paylaşması gerektiğine, davada davalı işyerlerinin gerekli dikkat ve özeni göstermediğinin iddia edildiğine, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kre­di Kartları Yasası’nın 2. maddesinde; kartlı sistem kuran, kart çıkaran, üye işyeri anlaşması yapan kuruluş ile üye işyerleri ve kart hamillerinin bu yasa hükümlerine tabi olduğuna, yine aynı yasanın 17. maddesinde; mal ve hiz­met karşılığının kredi kartı ile ödenmek istenmesi halinde, üye işyerinin görev ve sorumlulukları düzenlendiğine ve görülmekte olan davada, ödemeyi kredi kartı ile kabul eden davalı işyerlerinin sorumluluğuna dayanıldığına gö­re, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekir.
O halde; davaya bakmakla görevli mahkeme İstanbul İkinci Tüketici Mahkemesidir.
Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlerle; HYUY.nın 25. ve 26. maddeleri gereğince İstanbul İkinci Tüketici Mahkemesinin (YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE), 03.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi

BANKA KREDİ KARTI SORUMLULUĞU / GÖREV

T.C.
YARGITAY
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E: 2006/2035
K: 2006/7603
T: 12.05.2006

BANKA KREDİ KARTI SORUMLULUĞU
GÖREV
ÖZET: Banka tarafından çıkarılan kredi kartının, sözleş­meye uygun olarak ilgilisine tesliminden sonra kartın özenle kullanılması ve saklanması görevi, kart sahibine aittir. Zira satın alınan mal ve hizmet bedellerinin kredi kartı ile ödenmesi, kart sahibinin menfaatine olduğu kadar kolayı­na da gelmektedir. Bu hizmeti sunan banka veya kart çıka­ran kuruluşlar yönünden ise, bu işin ticari gaye ile yapıldı­ğı dikkate alınarak ortaya çıkabilecek risklerin paylaşımın­da, bankanın özen sorumluluğunun olduğu göz ardı edil­memelidir.

Somut uyuşmazlık, ödemeyi kredi kartı ile kabul eden davalı işyerlerinin sorumluluklarına dayandığına gö­re, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesi zorun­ludur.

5464 s. BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNU [Madde 1]
5464 s. BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNU [Madde 17]

Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın husumetten reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartı ile ilgili son ödeme tarihi 17.12.2004 olan hesap ekstresinin gönderildiğini, ancak diğer davalılara ait işyerlerinde yapıldığı belirtilen mal ve hizmet alımlarının kendisi tarafından yapılmadığını, kredi kartını çaldırması veya kaybetmesi gibi bir durum olma­dığını, kart bilgilerinin kopyalanarak elde edilen sahte kart ile alış veriş yapıl­dığını, haciz tehdidi ile bankaya ödeme yapıldığını, olayda davalıların kusur­lu ve sorumlu olduğunu belirterek, haksız tahsil edilen 1.057 YTL’ nin faizi ile tahsiline istemiştir.

Davalı banka cevabında, kartın kayıp veya çalıntı bildirimine kadar yapı­lan harcamalar nedeniyle bir sorumluluklarının bulunmadığını, kusurun özen ve dikkati göstermeyen davacı ve diğer davalılarda olduğunu savunarak da­vanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacıya ait kart bilgilerinin kopyalanarak elde edilen sah­te kart ile alış veriş yapılmasında davalı bankanın kusurlu ve sorumlu olma­dığı, kartın saklanması ve kullanımında gerekli özeni göstermedikleri için da­vacı ve üye işyerleri olan diğer davalıların kusurlu oldukları, kartın kullanıldığı üye işyerleri ile davacı arasında Tüketici Kanunu kapsamında bir hukuki ilişki bulunmadığı, gerekçesi ile, davanın davalı banka yönünden husumet nedeniyle reddine, diğer işyeri sahiplerinin haksız fiil esaslarına dayalı so­rumluluğu söz konusu olup uyuşmazlığın genel mahkemelerde çözümlen­mesi gerektiği sonucuna varılarak diğer davalılar yönünden görev nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava kredi kartının kopyalanarak kullanımı nedeniyle doğan zararın kredi kartını çıkaran bankadan ve üye işyerlerinden tazminine ilişkindir. Ön­celikle belirtmek gerekir ki, banka tarafından çıkarılan kredi kartının sözleş­meye uygun olarak ilgilisine tesliminden sonra kartın özenle kullanılması ve saklanması görevinin kart sahibine ait olduğu kabul edilmelidir. Buna rağ­men kredi kartının üçüncü kişilerce hukuka aykırı olarak elde edilmesi ve kul­lanılması durumunda tarafların kusur ve sorumluluklarının belirlenmesi üze­rinde durulması gerekir. Somut olayda kredi kartının kopyalanarak kullanıl­dığı kabul edilmiş, ancak olayda bankanın kusur ve sorumluluğunun bulun­madığı sonucuna varılmış ise de, bu konudaki araştırmanın yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bilindiği gibi, satın alınan mal ve hizmet bedel­lerinin kredi kartı ile ödenmesi kart sahibi yönünden menfaatine ve kolaylık olduğu kadar, bu hizmeti sunan banka veya kart çıkaran kuruluşlar yönün­den ise, bu işin ticari gaye ile yapıldığı dikkate alınarak ortaya çıkabilecek risklerin paylaşımında bankanın sorumluluğunun özen sorumluluğu olduğu gözardı edilmemelidir. Bir mal veya hizmet tüketicinin kullanımına sunulur­ken olası riskler yönünden tüketici uyarılmalı gerektiğinde aydınlatılmalı, gü­ven müessesesi olan bankalar da sundukları hizmet yönünden güvenliği ön planda tutup, teknolojik gelişmelere uygun hizmet vermelidirler. Bu durum­da mahkemece, banka kredi kartlarının üretim teknolojisi ve güvenliği konu­sunda ve bankacılık konusunda uzman kişilerinde bulunacağı bilirkişi kuru­lundan, kredi kartının kopyalanmasında kredi kartını çıkaran bankanın bir kusurunun bulunup bulunmadığının, teknolojik yönden alınabilecek bir ön­lem bulunup bulunmadığını açıklığa kavuşturan rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hü­küm tesisi usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

2- Üye işyeri olan diğer davalılara yönelik temyiz itirazlarına gelince; Da­vacı, üye işyeri sahibi olan bu davalıların gerekli dikkat ve özeni gösterme­yerek kopyalanmış kredi kartı ile harcama yapılmasında kusurlu ve sorumlu olduklarını ileri sürmüştür. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun amaç başlıklı 1. maddesinde “Bu kanunun amacı, banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına, kullanımına, takas ve mahsup işlemlerine iliş­kin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin ça­lışmasını sağlamaktır” denilmiş olup, 2. maddesinde de; “Kartlı sistem ku­ran, kart çıkaran, üye işyeri anlaşması yapan kuruluş ile üye işyerleri ve kart hamilleri bu kanun hükümlerine tabidir” hükmü getirilmiştir. Yine anılan Ya­sanın 17. maddesinde, mal ve hizmet karşılığını kredi kartı ile ödemek isten­mesi halinde, üye işyerinin görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta da, ödemeyi kredi kartı ile kabul eden davalı işyerlerinin so­rumluluklarına dayanıldığına göre, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde gö­rülmesi zorunludur. Böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm te­sisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olu­nan kararın davacı yararına (BOZULMASINA), 12.05.2006 gününde oybir­liğiyle karar verildi.

Bankaların Kredi Kartı kullanım ücreti alamayacağına dair Yargıtay içtihatı

T.C. YARGITAY 13.Hukuk Dairesi

Esas: 2008/4345
Karar: 2008/6088
Karar Tarihi: 02.05.2008

Yargıtay kararı konusu : Bankalar kredi kartı ücreti alabilir mi?

ÖZET: Sözleşmenin davacı banka tarafından matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan kısımların rakam, isim ve adresler yazılarak doldurulduğu, sözleşmenin on iki punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği görülmektedir. Davacı, tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi kart kullanımı ücreti adı altında bir külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir. Sözleşmedeki kredi kartı üyelik ücreti alınacağına dair hükmün haksız şart olduğu kabul edilmelidir. Davacı bankanın sözleşme hükmüne dayalı olarak kredi kartı kullanıcısı davalıdan ücret istemesi olanaklı değildir. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptali istemi ile açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.

(5464 S. K. m. 24) (4077 S. K. m. 6, 31) (Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik m. 7)

Dava: Taraflar arasındaki satıcının hakem kurulu kararına itirazı davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Kanun yararına bozulması istenilmekle dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı banka, kredi kartı kullanıcısı olan davalının Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurusu üzerine, bankaca kredi kartı sözleşmesine göre hesabından kesilen yıllık 30 YTL üyelik ücretinin iadesine karar verildiğini, halbu ki, bu ücretin alınacağının sözleşme ile kararlaştırıldığı gibi, ücretin verilen ticari hizmetin karşılığı olup, yasaya aykırı olmadığını ileri sürerek, Zonguldak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’nın 14.5.2007 tarih ve 2007/158 sayılı kararının iptalini istemiştir.

Davalı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen kredi kartı üyelik sözleşmesine göre, <kart üyelik ücretinin> hizmet karşılığı olduğu, tahsil edilen üyelik ücretinin yasal olduğu, gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; miktar itibarı ile kesin olan hüküm Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.

Dava, davacı banka tarafından kredi kartı kullanıcısı olan davalıdan tahsil edilen kredi kartı üyelik ücretinin, davalı başvurusu üzerine davacı bankadan alınmasına dair Zonguldak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık yasal düzenlemelere ve aralarındaki sözleşme hükümlerine göre bankanın kredi kartı kullanıcısından kullanım karşılığı yıllık ücret isteyip, isteyemeyeceği hususunda toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için bu konudaki yasal düzenlemeler ile tarafların arasındaki sözleşme hükümlerinin incelenmesi gerekir.

5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun sözleşme şekli genel işlem şartları başlıklı 6. bölümdeki 24. maddesinin 1. fıkrası <Kart çıkaran kuruluşlar ile kart hamilleri arasındaki ilişkiler, bu kanun ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde en az oniki punto ve koyu siyah harflerle hazırlanacak yazılı sözleşme ile düzenlenir. Sözleşmenin bir örneği kart hamiline ve varsa kefile verilir. Sözleşme hükümleri ve kartın kullanımı hakkında kart hamiline ayrıntılı bilgi verilmesi zorunludur.> hükmünü, aynı maddenin 4. fırkasının son cümlesi <Sözleşmede kart hamilinin haklarını zedeleyici ve kart çıkaran kuruluş lehine tek taraflı haksız şartlar sağlayan hükümlere yer verilemez.> hükmünü getirmiştir.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve <Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/ A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/ A, 10, 10 / A ve 11/ A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir …> hükmü, yine 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde <satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır> hükmü getirilmiştir.

Taraflar arasındaki 22.12.1995 tarihli sözleşmenin 9. maddesinde kart kullanıcısından kart kullanım ücretinin alınacağı belirtilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 22.12.1995 tarihli sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin davacı banka tarafından matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan kısımların rakam, isim ve adresler yazılarak doldurulduğu, sözleşmenin on iki punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği görülmektedir. Davacı, tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi kart kullanımı ücreti adı altında bir külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir. Böyle olunca sözleşmedeki kredi kartı üyelik ücreti alınacağına dair hükmün açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla davacı bankanın bu sözleşme hükmüne dayalı olarak kredi kartı kullanıcısı davalıdan ücret istemesi olanaklı değildir.

Bu durumda yasaya uygun olan, Zonguldak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptali istemi ile açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yukarda açıklanan hususlar gözetilmeden davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığının HUMK’nun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonucuna etkili olmamak üzere BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 02.05.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.