Etiket arşivi: MESAİ

Fazla Mesai Ücreti

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
2017/7087 E. 2017/4713 K.
Mahkeme : İş Mahkemesi
Konu : Fazla Mesai Ücreti Alacağı

ÖZET: Davacı, fazla mesai ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacı vekili, davacının davalı şirkette 2000 yılında işe başladığını, askere gittiğini, 2006 yılında işe başladığını, 19/08/2011 tarihinde iş akdine son verildiğini, davacının güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, işten çıkarılırken davacının kıdem hakkının ödendiğini, diğer haklarının ödenmediğini, davacının genelde otel lojmanında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, davalının yan yana iki adet oteli olduğunu ve davacının her iki otelde çalıştığını, günlük çalışma süresinin 12 saat olduğunu, davacı ücretinin bir bölümünün bankaya yatırıldığını bir bölümünün elden ödendiğini, davacının son ücretinin asgari geçim indirimi dahil 970,00 TL. civarında olduğunu, fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, fazla mesai ücreti alacağını talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının askerden sonra 17/03/2007 tarihinde lojman görevlisi olarak çalışmaya başladığını, 01/03/2008 tarihinden itibaren güvenlik görevlisi olarak çalışmaya devam ettiğini, 19/08/2011 tarihinde davacının iş akdinin fesih edildiğini, son net ücretinin 665,00 TL. olduğunu, davacının kıdem, ihbar tazminatları, son çalışma ücreti ile fazla mesai ücretinin 19/08/2011 tarihli ibraname gereği ödendiğini, davacının 14/11/2008 tarihinden önceki dava konusu alacağının zaman aşımına uğradığını, davacının güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başladığı 01/08/2008 tarihinden itibaren genellikle 24:00-08:00 arası çalıştığını imzalı maaş bodroları- ücret belgeleri-haftalık çalışma çizelgelerinde davacının imzasının bulunduğu, bodroların bir kısmında ek kazanç tahakkuku bulunduğunu, davacının hiçbir şekilde fazla mesai alacağı bulunmadığını, davacı tanıklarının davalı aleyhinde davaları bulunduğunu, kural olarak tanık beyanlarına tek başına itibar edilmemesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.

KARAR: İşyerinde üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamaz. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir başka yönetici ya da şirket ortağı bulunması halinde, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden, yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.

Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Satış temsilcileri genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışmaktadırlar. Prim, çalışanı özendirici ve ödüllendirici bir ücret ödemesi olup işverence işçiye garanti edilmiş bir temel ücretin üzerine belirli bir usule bağlı olarak ödenen ek bir ücrettir. İşverenin istek ve değerlendirmesine bağlı olabileceği gibi, sözleşme gereği olarak da verilebilir. Fazla mesai ise kural olarak 4857 sayılı İş Kanunu’na göre, kanunda yazılı şartlar çerçevesinde, haftalık 45 saati aşan çalışmalardır. İşçi fazla mesai yapsın yapmasın prim ödemesi var ise bu ek ücrete hak kazanır. Ancak ister gezerek, isterse işyerinde çalışsın satış temsilcisi mesaisi artıkça prim alacağı artacağından, bir anlamda yüzde usulü ile çalışması söz konusu olduğundan fazla çalışma ücretinin yüzde usulünde olduğu gibi sadece zamlı kısmının (% 50) hesaplanması gerekir.

İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.

Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.

Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedi buçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararları da bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün 2007/40862 E, 2009/17766 K).

Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmeliğin 4üncü maddesine göre, günde yedibuçuk saat çalışılması gereken işlerde çalışan işçinin, yedibuçuk saati aşan çalışma süreleri ile yedibuçuk saatten az çalışılması gereken işler bakımından Yönetmeliğin 5inci maddesinde sözü edilen günlük çalışma sürelerini aşan çalışmalar, doğrudan fazla çalışma niteliğindedir. Sözü edilen çalışmalarda haftalık kırkbeş saat olan yasal sürenin aşılmamış olmasının önemi yoktur.

Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.)

Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K.). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir(Yargıtay 9.HD. 21.03.2012 gün, 2009/48913 E, 2012/9400 K .)

Somut uyuşmazlıkta, davacı güvenlik görevlisi olarak haftanın 6 günü, günde 12 saat çalıştığını iddia etmiş, Mahkemece davacının haftalık 18 saat fazla mesai yaptığı ve buna göre 14/11/2008-19/08/2011 arasındaki çalışma dönemi için yapılan hesaplama kabul edilerek karar verilmiştir.

Bu dosya ile aynı gün Dairemiz incelemesinden geçen, aynı işeyerinde güvenlik görevlisi olarak çalışan işçiler tarafından açılan dava dosyalarında tanık olarak dinlenen ve kendisinin de açtığı dava bulunan …, davalı işyerinde 01/05/2011 tarihinden sonra 8 saatlik çalışma sistemine geçildiğini beyan ettiğinden o dosyalarda hesaplama 01/05/2011 tarihine kadar yapılmış ve Dairemizce de uygun görülmüştür. Bu nedenle davacının fazla mesai ücreti hesabının 01/05/2011 tarihine kadar yapılması gerekirken, 19/08/2011 tarihine kadar yapılaması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23/03/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İŞÇİNİN FAZLA MESAİ / YILLIK İZİN ÜCRETİNİN HESAPLANMA USULÜ

YARGITAY 22. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/3375
KARAR: 2014/2203

Davacı, kıdem tazminatı, izin ücreti, fazla çalışma ücreti ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 01.09.2003-23.11.2009 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, ekonomik nedenlerle iş sözleşmesinin feshedildiği ileri sürerek ödenmediğini belirttiği bir kısım alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının 01.10.2003-28.11.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, davalının ekonomik krizden etkilenmesi nedeniyle iş sözleşmelerinin bildirim sürelerine uyularak feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin süresinin hesabı noktasında toplanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesinde, işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süreside içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verileceği hükme bağlanmıştır.

Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hak ettiği toplam izin süresinden 2008 ve 2009 yıllarında kullanılan izin süreleri mahsup edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak davalı tarafın kök bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin ekinde 2005 ve 2006 yıllarında kullandırıldığı iddia edilen izin sürelerini gösteren ve davacınında imzasını taşıyan izin formları ibraz edildiği halde mahkemece alınan ek raporda bu husus değerlendirilmediği gibi, dava dilekçesindeki son çalıştığı yılın iznini kullanmadığına ilişkin beyanda nazara alınmayarak hatalı hesaplama yapılmıştır. Mahkemece, davacının imzasını taşıyan tüm izin formları ve taleple bağlılık ilkesi nazara alınarak yapılacak hesaplamaya göre talep hususunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.

3-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, fazla mesai ücretinin hesabı noktasında toplanmaktadır.

Hükme esas alınan bilirkişi raporunda her ne kadar işçinin yıllık izinde olduğu süreler hesaplamaya dahil edilmediği belirtilmiş ise de fazla mesai hesap tablosu incelendiğinde anılan sürelerin dışlanmadığı ve hesaplamaya hatalı olarak dahil edildiği görülmektedir. Fazla mesai hesabında işçinin yıllık izinde olduğu sürelerin dışlanması gerekir.

4- Taraflar arasında uyuşmazlık, dava konusu işçilik alacakları hakkında hükmün brüt üzerinden mi yoksa net üzerinden mi kurulması hususunda toplanmaktadır.
İşçilik alacaklarına ilişkin hükmün brüt üzerinden kurulması gerekir. Bunun temel mantığı devletin vergi ve prim alacaklarının ortada kalmamasıdır. Mahkemece açıkça netten talep edilmediği müddetçe hesaplamanın brüt üzerinden yapılması ve hükmün brüt üzerinden kurulması gerekir. Brütten hüküm kurulduğunda bunun kanuni kesintileri infaz sırasında yapılacak ve ilgili mercilere yatırılarak infaz sağlanacaktır.

Somut olayda, davacı dava konusu alacaklarını açıkça netten talep etmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise dava konusu alacaklar brüt olarak hesaplanmış, devamında netleştirme yapılmıştır. Ancak fazla mesai ve yıllık izin ücretinin netleştirilmesinde 5510 sayılı Kanun’un 80. maddesi uyarınca %1 işsizlik sigortası, %14 de sosyal güvenlik primi olmak üzere toplam %15 oranındaki primin düşülmesi gereğinin dikkate alınmaması yerinde olmamıştır. Ayrıca mahkemece bilirkişi raporunda net olarak belirtilen miktarlar üzerinden talepler değerlendirilerek karar verilmiş ancak hükmedilen tüm alacakların net mi brüt mü olduğunun hüküm fıkrasında belirtilmemesi infazda tereddüt oluşturacağından hatalı olmuştur.

Mahkemece yapılması gereken şey, yukarıda belirtilen noktalar dikkate alınarak yeniden uzman bir bilirkişiden rapor alınmalı ve hâsıl olacak neticeye göre karar verilmelidir. Yazılı şekilde hatalı bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 13.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 26 Ara 2014, 11:25


YARGITAY BOZMASINDAN ÖNCEKİ RAPOR / FAZLA MESAİ ALACAĞI

T.C.
YARGITAY
Dokuzuncu Hukuk Dairesi
E: 2006/10030
K: 2006/14954
T: 22.5.2006
YARGITAY BOZMASINDAN ÖNCEKİ RAPOR
FAZLA MESAİ ALACAĞI

1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 578]
4857 s. İŞ KANUNU [Madde 32]

Davacı, kıdem tazminatı, ikramiye ile fazla çalışma parasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Dairemizin 21.3.2005 tarihli bozma ilamından önce hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1.1.1993-31.3.2003 tarihleri arası için 6. 154.012.901.-TL fazla mesai ücreti hesaplanmış mahkemece takdiren %50 indirim yapılarak 3.077.006.450.-TL olarak hüküm altına alınmıştır. Bozma ilamı üzere alınan bilirkişi raporunda ise zamanaşımı süresi dikkate alınarak 31.3.1998-31.3.2003 tarihleri arası için hesaplama yapıldığı halde yanlış hesaplama yöntemi ile 17.200.575.813.-TL fazla mesai ücreti hesaplanmış, mahkemece yine % 50 hakkaniyet indirimi yapılarak 8.600.29.-YTL fazla mesai ücretine hükmedilmiştir. Öncelikle mahkemece bozmadan önce verilen karar sadece davalı tarafından temyiz edilmekle ve davacı tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle artık davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuş olup fazla mesai ücretinin bozma kararından önceki 3.077.006.450.-TL’nin üzerindeki bir miktara hükmedilmesi hatalıdır. Ayrıca dava tarihi 14.5.2003 olup bu tarihten geriye doğru beş yıllık süre içindeki alacakların hesaplanması gerekirken zamanaşımının fesih tarihinden geriye doğru beş yıllık süre için uygulanmış olması da ayrıca bozma nedenidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine. 22.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.