Etiket arşivi: MURİSİN

MURİSİN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜMÜ / MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT / TAZMİNAT İLE HAK SAHİPLERİNE ÖDENEN MİKTAR ARASINDA ORANSIZLIK

T.C.
YARGITAY
Yirmibirinci Hukuk Dairesi
E:2006/6336
K:2006/6989
T:26.6.2006
MURİSİN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜMÜ
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
HAK SAHİPLERİNE YAPILAN ÖDEME
TAZMİNAT İLE HAK SAHİPLERİNE ÖDENEN MİKTAR ARASINDA ORANSIZLIK
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 41]
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere, temyizin kapsamına ve nedenlerine göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu 18.11.2000 tarihinde öldüğü anlaşılan İ.’nın kanuni mirasçılarına davacı tarafça da itiraz olunmayan 01.07.2001tarihli tediye fişi ile 1.302.250.000.TL. ödendiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.. Uyuşmazlık kazadan sonra mirasçılara yapılan ödemenin en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Kural olarak hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak davacının gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
3-0layın oluş şekline, kusur oranlarına, davacıların duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Karanının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğu açıkça belli olmaktadır.
Yapılacak iş; ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak hak sahiplerinin gerçek zararım saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri “kısmi ifayı içeren makbuz”niteliğinde kabul etmek ve önceki hesaba göre belirlenen ödeme oranında tespit edilecek miktarı son verilere göre belirlenen tazminattan indirmek makul miktarda manevi tazminat takdir etmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, temyiz edenlerin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 26.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

MURİSİN YAPTIĞI BAĞIŞLAR – MİRASTA İADE- TENKİS

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

E: 2004/5449 K: 2004/8642 T: 29.06.2004

MURİSİN YAPTIĞI BAĞIŞLAR – MİRASTA İADE- TENKİS

Özet : Türk Medeni Kanununun 603. Maddesi hükmüne göre müteveffanın hayatta iken füru lehine yapmış olduğu ölüme bağlı olmayan bütün teberrular, miras payına mahsuben yapılmış sayılır ve iadeye tabi ise de; tanık beyanlarından  (murisin bu taşınmazını kendisine hastalığında bakmış olmaları ve ameliyatı ile ilgilenmeleri nedeniyle minnet duygusu altında hibe ettiği) anlaşıldığından iadeye tabi tutulması doğru görülmemiştir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Türkan Küçükşenel ve Yaşar Gonca ile vekili Av.Metin Ece geldiler. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 4722 Sayılı Kanunun 17. Maddesi gereğince mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.

Türk Kanunu Medenisinin 603, maddesinde yer alan hükme göre; müteveffanın hayatta iken füru lehine yapmış olduğu ölüme bağlı olmayan bütün teberruları, miras payına mahsuben yapılmış sayılır ve kural olarak füru arasında iadeye tabidir. (TKM. Md. 603/ 1) Füruun, müteveffanın sağlığında almış olduğu teburrularla ilgili iki halde iade yükümlüğü yoktur. Birincisi; verilmesi mutad olan hediyelerin iadeye tabi olmamasıdır. İkincisi, murisin açık irade beyanı ile lehine teberruda bulunduğu mirasçısını mirasta iade mükellefiyeti dışında tutmasıdır. (TKM. Md. 603/2 Füruu lehine yapılmış olan ölüme bağlı olmayan bütün teberrular kural olarak furuu arasında iadeye tabi olduğuna göre, bunun aksini kanıtlama yükümlülüğü teberruyu almış olan davalılara düşer.

Toplanan delillerden; murisin; dava konusu 704 parsel sayılı taşınmazını 30,10,1996 tarihinde davalılara yarı yarıya olmak üzere kayıtsız koşulsuz hibe ettiği anlaşılmaktadır.Tanık beyanlarından özellikle tanık koşulsuz hibe ettiği anlaşılmaktadır. Tanık beyanlarından özellikle tanıklar MC, ve ME nin ifadelerinden murisin bu taşınmazını kendisinden hastalığında bakmış olmaları ve ameliyatı ile yakından ilgilenmiş olmaları nedeniyle minnet duyusu ile davalılara hibe ettiği anlaşılmaktadır. Tanıkların bu sizlerinden davalılara  yapılan teberrunun miras paylarına mahsuben yapılmadığını ve iadeye tabi olmadığını göstermektedir. Kaldı ki; hibenin hiçbir kayıt ve koşula bağlı tutulmamış olması da murisin iradesinin iade yönünde olmadığına delalet etmektedir. O halde, davalılara sağlar arası tasarrufla hibe edilen dava konusu taşınmazın iadeye tabi tutulması doğru görülmemiştir.  Ne var ki, davacılar tenkis de talep ettiklerine göre delillerin tenkis hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine, yerinde olmadığına, duruşma için takdir olunan 375,000,000 lira vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29,06,2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.