Etiket arşivi: nafaka

NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILMASI BELLİ BİR ZAMAN GEÇMESİNE BAĞLI DEĞİLDİR

“T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/4481
KARAR NO. 2016/8685
KARAR TARİHİ. 1.6.2016>NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILMASI BELLİ BİR ZAMAN GEÇMESİNE BAĞLI DEĞİLDİR.4721/m. 182, 331

ÖZET : Dava, iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir.

Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 1,5 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.

Müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun bir artış miktarına hükmedilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR :

Davacı dilekçesinde; müşterek çocuğun 11.sınıf öğrencisi olduğunu, masraflarının arttığını, mevcut nafaka miktarının ihtiyaçları için yeterli olmadığını belirterek; Aile Mahkemesi’nin 2014/58 esas 2014/227 karar sayılı ilamıyla her yıl Üfe oranında artış yapılarak hükmedilen 275,00 TL iştirak nafakasının 400,00 TL’ye artırılmasına ve yıllık … oranında artış uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı cevap dilekçesinde; davacının dava açma hakkının bulunmadığını, önceki artırım ilamında nafakanın her yıl 12 aylık ÜFE artış oranında artırılmasına karar verildiğini savunarak; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; önceki nafaka ilamında enflasyon oranında artışa karar verildiği ve tarafların sosyal ekonomik durumlarında olağanüstü değişikliğin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; iştirak nafakasının artırımı istemine ilişkindir.

Türk Medeni Kanunu’nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür.

İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir.

Dosya içeriğinden; velayet hakkı annede olan müşterek çocuk 1998 doğumlu ve beyana göre 11. sınıf öğrencisi olduğu; davalının ise, emekli olup, 1.050,00 TL gelirinin ve 1998 model otomobilinin bulunduğu, yeni eşine ait evde yaşadığı anlaşılmıştır.

Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 1,5 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.

Tarafların gerçekleşen sosyo-ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu ve ihtiyaçları gözetildiğinde; iştirak nafakasında artış yapılması gerekirken, davanın reddine karar verilmesi uygun bulunmamıştır.

O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun bir artış miktarına hükmetmek olmalıdır. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

(ictihatlar.net, 19.01.2017)

Paylaş

Aile ve Boşanma Hukuku • MAHKEMEDE NAFAKA ÖDEMEDİ DİYE YALAN BEYANDA BULUNMA,

iyi çalışmalar

Eşim bir buçuk sene önce anlaşmalı olarak 3100 TL afaka ile boşandı , ancak sözlü anlaşmaları 2000 tl idi benim yanımda telefonda konuştular şahidim ben de . geçen bu aralığa kadar her ay geçiktirerekte olsa hiç atlamadan her ay kendisine 1000TL sini çoğunlukla elden kızı aracılığıyla nadirende ptt’den ödedik, ayrıca okul dönemlerinde anlaşmalarında olmayan servis ücretini de , okul taksitlerini ise yazdan beri işlerimiz yüzünde ödeyemedik, ödediklerimizi de bazen kendimiz gidip ödeyip dekontu ona yolladık bazen de kızı aracılığıyla kendisine para olarak yolladık iki ay önce nafaka düşürümü davası açtık 450 TL’lik tabi küplere bindi çünkü istiyor ki yaşasın kirası ödensin çocuğu özel okula gitsin ama kendi hiç bir çaba harcamasın ancak bizde ki kirası da gündeme gelmişti en son onuda ödeyin dedi ancak tabi bizim böyle bi gücümüz yok o yüzden de dava açtık o da tamamen para için ve bize duyduğu nefretle bu zamana kadar hiç para almamış gibi faizleriyle 3100 TL üzerinden 60.000 TL’lik dava açtı. haciz çıkardı hakkımızda , biz bunu ancak Telefon mesaj dökümlerinden ispatlayabiliriz çünkü her ay geç yatırdığımızda attığı hakaret mejları var nerde param taş mı yiyceğiz vs diye , biz bir buçuk senedir bu kişinin küfürlü, hakaretli ,tehditli mesajlarıyla zaten boğulduk bir de şimdi hem mahkemeye yalan beyanda bulunuyor hem eşimi hapisle tehdit ediyor bunların cezası nedir ?

Bilgiler: Tarih-Gönderici: yesimozden — Cum Mar 27, 2015 11:55 am


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • BOŞANMA, NAFAKA, ASGARİ ÜCRETLE İŞ BULAN KADININ NAFAKASI KALDIRILAMAZ

YARGITAY 3. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/17968
KARAR: 2014/191
8

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı dava dilekçesinde; boşanma ilamı ile davalıya yoksulluk nafakası bağlandıktan sonra davalının işe başladığını belirterek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı cevabında; asgari ücretle geçici bir işe başlandığını, babasının yardım ettiğini, hayat standardının yükselmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile davalı kadına boşanma ilamı ile verilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

Taraflar arasında görülen boşanma davasının 16.12.2010 tarihinde karara çıktığı, boşanma ilamı ile 150 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, kararın 2.Hukuk Dairesinin onama ilamı ile 05.04.2012 tarihinde kesinleştiği, bu davanın ise 07.09.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

SGK’nun yazısına göre davalı Fatma, Mayıs 2012 tarihinde, başka bir deyişle boşanma ilamından sonra K…. Ltd. Şti’nde işe başlamış ve aylık 777 TL maaş alıp, kira ödemektedir. Davacı ise ….Otosanda çalışmakta olup, net 1.327,43 TL maaş almaktadır.

TMK’nun 176/3.maddesinde; irat şeklinde hükmolunan nafakanın yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılacağı düzenlenmiştir. Davacı yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2-656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları).

Davalı (kadın) boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Boşanmadan sonra asgari ücret düzeyinde (aylık 777 TL maaşla) işe girmiştir. Aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görülmediğine göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. Aldığı nafaka miktarı ile, çalışarak elde ettiği asgari ücret miktarı toplamı ise, onu, yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Zira yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Davacının aylık asgari ücret düzeyinde (777 TL) gelir durumuna göre değerlendirme yapıldığında; davalının (kadının) çalışarak elde ettiği gelir ile aldığı nafaka miktarı toplamının, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmadığının kabulü gerekir.

Bu durumda, davalı kadının yoksulluk durumunun ortadan kalkmadığı ve sürekli olduğu anlaşıldığına göre, mahkemece; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Mar 18, 2015 11:08 pm


Basından Hukuk Haberleri • YARGITAY:"ÇİFTLERE NAFAKA VE TAZMİNAT KONUSUNDA ADİL OLUNMALI"

Yargıtay: “Çiftlere Nafaka Ve Tazminat Konusunda Adil Olunmalı”

Yargıtay: “Çiftlere Nafaka Ve Tazminat Konusunda Adil Olunmalı”Yargıtay, boşanılan eşin gelirini dikkate alarak, çiftlere nafaka ve tazminat konusunda adil olunması çağrısında bulundu ve mahalli mahkemenin kararını bozdu.

Yargıtay 2. Hu­kuk Da­ire­si, Tür­ki­ye­’de ar­tan bo­şan­ma da­va­la­rın­da bü­yük so­run olan, mad­di taz­mi­nat ve yok­sul­luk na­fa­ka­sı tar­tış­ma­la­rı­na nihai nok­ta­yı koy­du. Yük­sek Mah­ke­me, yok­sul­luk na­fa­ka­sın­da, “Da­va­lı, ma­li gü­cü ora­nın­da yok­sul­luk na­fa­ka­sı ile so­rum­lu tu­tu­la­bi­li­r” der­ken, mad­di taz­mi­nat ko­nu­sun­da ise “Mad­di taz­mi­nat ola­rak is­te­ni­len mik­tar aşı­la­rak, da­va­cı ya­ra­rı­na ta­lep edi­len da­ha faz­la mik­tar­da mad­di taz­mi­na­ta hük­me­dil­me­si ya­sa­ya ay­kı­rı­dı­r” ka­ra­rı ver­di.

İS­TE­NEN MİK­TAR­DAN FAZ­LA

İs­tan­bul Ana­do­lu 17. Ai­le Mah­ke­me­si­’n­de gö­rü­len bir bo­şan­ma da­va­sın­da, yok­sul­luk na­fa­ka­sı ve mad­di taz­mi­nat ko­nu­su so­run ol­du. Ye­rel mah­ke­me da­va­cı­yı hak­lı bu­la­rak, da­va­lı­nın yük­sek mik­tar­da mad­di taz­mi­nat ve yok­sul­luk na­fa­ka­sı­na öde­me­si­ne ka­rar ver­di. Da­va­lı, ye­rel mah­ke­me­nin yer­siz ka­ra­rı­nı Yük­sek Mah­ke­me’ye ta­şı­dı. Dos­ya­yı in­ce­le­yen Yar­gı­tay 2. Hu­kuk Da­ire­si, da­va­cı ta­ra­fın­dan is­te­nen 5 bin TL’­lik taz­mi­nat ta­le­bi­ni, 6 bin TL ola­rak be­lir­le­me­si­nin ya­sa­ya ay­kı­rı ol­du­ğu­nu kay­det­ti.

AY­KI­RI BU­LUP KA­RA­RI BOZ­DU

Da­va­lı­nın, po­lis ta­ra­fın­dan ya­pı­lan mad­di araş­tır­ma tu­ta­na­ğı­na gö­re 870 TL ge­li­ri bu­lun­du­ğu, baş­ka bir ilave ge­li­ri ol­ma­dı­ğı­nın mah­ke­me­ce araş­tı­rıl­dı­ğı­nı be­lir­ten Yük­sek Mah­ke­me, 400 TL yok­sul­luk na­fa­ka­sı bağ­lan­ma­sı­nın da ya­sa­la­ra ay­kı­rı ol­du­ğu­na ka­rar ve­re­rek, ye­rel mah­ke­me­nin ka­ra­rı­nı boz­du.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Pzt Mar 02, 2015 9:55 pm


Aile ve Boşanma Hukuku • Huzurevinde kalan kişinin kardeşlerinden nafaka talebi

Merhaba Arkadaşlar,
Kamuya ait bir huzurevi bünyesinde kalmakta olan sakininin bakım, sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla yansoylara Yardım Nafakası konulu dava açmış. Bu davada davalılardan biri %76 engelli ve kendi geliri ancak kendine yetmektedir. Fakat diğer davalılar ağız birliği yaparak nafaka yardımından feragat etmek için babamız kardeşimizi bakması karşılığında mal varlığından bir kısmını engelli olan kardeşimize vermiştir diyerek itiraz etmişlerdir.
SORUM ŞU?
Engelli olan kişi mazereti nedeniyle duruşmalara katılamıyor. Avukat tutacak parasıda yok.Mazereti mahkeme tarafından kabul edildi.
Şimdi dosya üzerinden savunma yapabilir mi?
Nafaka yardımı konusunda örnek karar varmı?
Bana yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkürler

Bilgiler: Tarih-Gönderici: temel kılınçlı — Çrş Şub 18, 2015 8:49 am


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları – ANLAŞMALI BOŞANMADA NAFAKA İNDİRİMİ, OLAĞANÜSTÜ DEĞİŞİM

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
ESAS no: 2014/6278
KARAR no: 2014/14190

Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması, iştirak nafakasının kaldırılması veya indirilmesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki boşanma davası sonrası davalı lehine en geç 3 ay içinde bir defada ödenmek üzere 120.000,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk G… için yine hükmün kesinleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yıllık %20 oranında artışla her ay 2.500,00 TL nafakaya hükmedildiğini; müvekkilinin boşanma davasının hemen akabinde gelişen olaylar nedeniyle ekonomik durumunun ciddi oranda bozulduğunu ve sıkıntı içine girdiğini, nafaka borçları yüzünden cezaevine girdiğini ve bu nedenle fiili olarak çalışamadığını, iş çevresinin tamamen dağıldığını, geliri ve mal varlığının olmadığını, müşterek çocuk G…’in TED …Kolejinde okumakta iken davanın neticelenmesinden hemen sonra davalının evlenerek müşterek çocuğu da yanına alarak …iline taşındığını, müşterek çocuğun şuan devlet okuluna gittiğini belirterek, yoksulluk nafakasının tamamının kaldırılmasını ayrıca yıllık %20 artışla aylık 2.500,00 TL olarak belirlenen iştirak nafakasının da kaldırılmasını veya 300,00 TL’ye indirilmek suretiyle azaltılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş,

Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların özgür iradeleriyle düzenledikleri boşanma protokolü doğrultusunda boşandıkları ve hükmedilen yoksulluk nafakası ile iştirak nafakasının 13/11/2009 tarihinde kesinleştiğini ve kesin hüküm niteliğini arz ettiğini, söz konusu protokolün tanzimi esnasında davalı müvekkilinin yasal şartlarının varlığına rağmen maddi ve manevi tazminat taleplerini öne sürmediğini ve bu haklarını gündeme taşımadığını, tarafların boşanmalarından sonra davacının belirlenen nafakaları ödenmesinin beklendiğini ancak bu ödemelerin gerçekleşmediğini ve icra takibine başvurulmak zorunda kalındığını davacının nafaka hükmüne uymamaktan dolayı 3’er ay disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, davacının nafaka yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle müşterek çocuğu devlet okuluna yazdırmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere …Aile Mahkemesinin 27/10/2009 tarihli 2009/1281-1204 E-K. sayılı boşanma kararı ile velayeti davalı annesine verilen tarafların müşterek çocuğu G…için gelecek yıllarda dava tarihi esas alınmak suretiyle her yıl %20 oranında arttırılmasına karar verilmesi suretiyle hükmedilen aylık 2.500,00 TL iştirak nafakasının ayda 1.500,00 TL azaltılarak aylık 1.000,00 TL’ye indirilmesine ve davacıdan alınarak velayeten çocuğa harcanmak üzere davalıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.

İştirak nafakası; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana-babanın mali durumuna göre takdir edilir. Ayrıca nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocuğun alıştığı yaşama şekli ve gelirleri de dikkate alınır.

Hakim, nafaka takdirinde; tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasında bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir.

TMK. mad. 176/4 hükmüne göre ”Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” Aynı şekilde 331. madde uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.

Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır.

Somut olayda; taraflar arasında 27/10/2009 yılında gerçekleşen boşanma davasında, anlaşma protokolüne göre müşterek çocuk için aylık 2.500 TL nafakaya hükmedildiği anlaşılmaktadır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasanın 2.maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler.

Dosyada mevcut bilgi ve belgelerden ve tanık beyanlarından davacının boşanmadan sonra işyerini kapattığı hakkında muhtelif miktarda ve sayıda icra takibinin olduğu anlaşılmakta; davalı hakkında yapılan araştırmada öğretmen olan davalının ek ders ücretleri ile birlikte toplam aylık 2.231,58 TL maaş aldığı, tekrar evlendiği, evi ve arabasının olduğu müşterek çocuğun daha önce okuduğu TED Kolejinden alınarak devlet okuluna devam ettirildiği anlaşılmaktadır.

Bu durum karşısında, tarafların gelir durumları, müşterek çocuğun yaşı ve eğitim durumu ihtiyaçları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alındığında mahkemece yapılan indirim fazla olup, TMK’nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 


Gelir olağanüstü artmazsa Nafaka TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında arttırılmalı

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, i 2012/17688 esas sayılı ve  2012/22498 karar sayılı  01.11.2012 tarihli kararı

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Karar: Davacı vekili dilekçesinde; boşanma davasında hüküm altına alınan aylık 200 TL yoksulluk nafakasının yetersiz kaldığını ileri sürerek 400 TL ye artırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. TMK’nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Yukarıdasözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmemiştir.

O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir. Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • NAFAKA TAKİP TARİHİNDE GERİYE DÖNÜK 10 YILIK İSTENE BİLECEĞİ

T.C
YARGITAY
8.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2014 / 14259
KARAR NO: 2014 / 14518
KARAR TARİHİ: 08.07.2014

TAKİP TARİHİNDEN GERİYE DOĞRU ON YILLIK NAFAKANIN İSTENEBİLECEĞİ— BORÇLUNUN ZAMANAŞIMI DIŞINDAKİ DİĞER İTİRAZ VE ŞİKAYET NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMEK SURETİYLE İNCELEME YAPILMASI GEREKTİĞİ.

ÖZET: Mahkemece, takip tarihinden geriye doğru on yıllık nafakanın istenebileceği gözetilerek, icra emri arkasındaki hesap tablosunda nafakanın talep edildiği döneme ait tarihler dikkate alınarak ve borçlunun zamanaşımı dışındaki diğer itiraz ve şikayet nedenleri de değerlendirilmek suretiyle inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetsizdir. Hüküm bozulmuştur.(818 S. K. m. 135) (6098 S. K. m. 156)

DAVA: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Alacaklı tarafından nafaka alacağına dayalı olarak başlatılan ilamlı takibe karşı borçlunun, diğer şikayet ve itirazlarının yanında devam eden aylar nafaka bedelleri talep edilmemiş olup, geçmiş dönem için istenen nafaka ala-cağının da on yıllık zamanaşımına uğradığını belirterek icranın geri bırakılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, takip konusu nafaka alacaklarının dayanak ilam tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

BKnun 135/2. maddesi hükmüne göre, alacak, bir hüküm ile sabit olmuşsa zamanaşımı süresi on yıldır. Nafakaya ilişkin ilamlar, bir borcun veya bir hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip gününden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir.

Buna göre mahkemece, takip tarihinden geriye doğru on yıllık nafakanın istenebileceği gözetilerek, icra emri arkasındaki hesap tablosunda nafakanın talep edildiği döneme ait tarihler dikkate alınarak ve borçlunun zamanaşımı dışındaki diğer itiraz ve şikayet nedenleri de değerlendirilmek suretiyle inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİKnun 366 ve HUMKnun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMKnun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİKnun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 08.07.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 08 Oca 2015, 11:25