Etiket arşivi: OLMALIDIR.

Kamu görevlisi, göreviyle ilgili ağır eleştirilere açık olmalıdır

Yargıtay’dan yolsuzluk haberciliği için örnek karar

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 2012-17427 esas sayılı ve 2013-16725 karar sayılı 31.10.2013 tarihli kararı

Yargıtay, tayin olduktan sonra Karlıova Kaymakamını köylere yardım götürme ihalelerini yeğenine vermekle eleştiren gazeteciler Nevzat Bingöl ve Nazlı Bingöl’e verilen tazminat cezasını örnek bir kararla bozdu.

Bianet’in haberine göre, Yargıtay, Karlıova gazetesinde üç yıl önce yayımlanan “Kaymakamdan Kaymakama fark var” ve “Eşref Yonsuz: çürümüş patatesleri fakirlere dağıttık” başlıklı haberler nedeniyle gazeteciler Nevzat Bingöl ve Nazlı Bingöl’e verilen tazminat cezasını kaldırdı.

Yonsuz, 13 Aralık 2010 ve 20 Aralık 2010 tarihlerinde yayımlanan haberler yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia ederek Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Mahkeme, 11 Temmuz 2012’de aldığı bir kararla, 13 Aralık 2010 tarihli haberde geçen “artık devir değişti, Karlıova’nın yüzü ak şerefi ve onuruyla ihale satmayan ve ihalelere fesat karıştırmayan bir kaymakamı var” ifadeleriyle Karlıova’da görevliyken Tomarza Kaymakamlığı’na atanan Yonsuz’a hakaret edildiğine kanaat getirmişti.

Ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu kanaati paylaşmadı. Yüksek mahkeme, 31 Ekim’de aldığı, gazeteci Bingöl’ünse bugün mahkemeden temin ettiği karar, Anayasal bir hak olarak basının özgürce yayın yapmasının önemine işaret ediyor.

Yüksek mahkeme, Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tazminata ilişkin mahkumiyet kararının bozulmasına oybirliğiyle hükmetti.

Bakanlık neden soruşturma izni vermedi?

Kararda, yolsuzluk ve şüpheli ihale işlemleriyle ilgili habercilik yapanları rahatlatacak nitelikte ifadeler geçiyor:

“Dosya kapsamında, davacının Karlıova Kaymakamı olarak görev yaptığı dönemde doğal olarak başkanı olduğu köylere hizmet götürme birliğince yapılan ihalelerin birlik encümeninin öz yeğenine verildiği, kamu ihale kanununa aykırılık teşkil eden bu durum nedeniyle davacı hakkında soruşturma açıldığı, yapılan inceleme soruşturma izni verilmesi önerildiği, İçişleri Bakanlığı’nın ise davacının ihaleyi alanın birlik encümeninin yeğeni olduğunu bilemediği gerekçesiyle soruşturma izni vermediği anlaşılmaktadır.

“Kamu görevlisi eleştiriye karşı daha esnek olmalı”

“Dava konusu haber-yazı esasen Karlıova İlçesine yeni kaymakam tayin edilmesiyle ilgili olup güncel bir konu hakkında yazılmıştır. Yere düzeyde çıkartılan gazetede ilçe halkının ilgisini dile getirmişlerdir. Bir yayında eleştiri sınırlarının aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesi için yazının bütünü ele alınıp incelenmelidir.

“Davacının Karlıova Kaymakamlığı yapmış bulunmasından dolayı kendisine görevleriyle ilgili eleştirilerde bulunulmuştur. Kamu görevlilerinin görevlerinden dolayı yapılan eleştirilere karşı daha esnek davranmaları, ağır eleştirilere açık olmaları gerekir.

Yazı, sivil denetim içeriyor

“Şu durumda, dava konusu yazı bir bütün olarak ele alındığında demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte olduğu ve sivil denetim içerdiği, bu durumda ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ve müdahale gerekmediği halde davacının kişilik hakkına saldırının varlığının kabulü doğru olmamıştır. İşlemin tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.”

Yerel mahkeme, Yargıtay kararı ışığında mahkumiyete dair kendi kararını gözden geçirmek durumunda kalacak.

KARAR ASLI-1.SAYFA

KARAR ASLI-2.SAYFA

TBB DİSİPLİN KURULU KARARI E. 2010/584 K. 2011/96 – AVUKATIN MÜVEKKİLİ OLAN HER İLİŞKİSİ YAZILI OLMALIDIR.

TBB DİSİPLİN KURULU KARARI

 

ESAS NO. 2010/584KARAR NO. 2011/96 KARAR TARİHİ. 18.02.2011

 

 

 

Şikayetçi, şikâyetli avukata eşi tarafından açılmış olan boşanma davasında kendisini temsil etmesi için vekâlet vermesine rağmen davasını gerektiği şekilde takip etmediğini, boşanma davasında en önemli delil olan tanık delilinden kaçındığını, kendisine 4 tanık ismi vermesine ve mahkemece delil ve tanık sunmak için kesin mehil verilmiş olmasına karşılık bu hakkını kullanmadığını, düğünde çekilmiş fotoğraflarda takılan ziynet eşyalarının bulunmasına rağmen bu delilide kullanmayarak hakkı olan ziynet eşyalarını da almasına mani olduğunu, cep telefon kayıtlarının celbini talep etmeyerek kusursuz olduğu davada kusurlu duruma düştüğünü ve davanın aleyhine sonuçlanması üzerine kararı kendisinin temyiz etmek zorunda kaldığını iddia etmesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylemin disiplin suçunu oluşturduğu kabul edilerek şikâyetli avukatın disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 

Şikayetli avukat savunmasında, üstlendiği boşanma davasında delil ve tanık bildirmesi için kesin süre verilmesi üzerine durumu müvekkiline açıkladığını, somut olay ve olguları bilen tanık dinletmenin yararlı olacağını, bunun dışında müvekkilini övücü sözler söyleyecek tanık dinletmenin anlamının olmadığını açıklaması üzerine bu türden tanık olmaması üzerine tanık dinletmeyeceklerini açıkladığını, telefon kayıtlarının celbi halinde kayıtların aleyhlerine delil olma ihtimalinin yüksek olduğunu izah ettiğini, bu nedenle celp edilmemesine birlikte karar verdiklerini, karşı davada davacıda olan ziynet eşyalarının talep edilmiş olması sebebiyle düğün fotoğraflarının mahkemeye sunulmasının da bir anlam ifade etmeyeceği için sunulmadığını, aksine başka da bir delilleri olmadığını, yargılama sırasında davayı özen yükümlülüğüne uygun olarak eksiksiz takip ettiğini bildirmiştir.

 

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikayetli avukatın boşanma davası gibi genellikle tanık delili ile iddianın ispat edildiği bir davada tanık dinletmekten vazgeçmiş olduğu, konu hakkında yeterli bilgi verdiğini ileri sürmesine karşılık müvekkilinden bu konuda yazılı talimat almadığı, müvekkili tarafından delil olarak sunulmasını talep ettiği diğer bilgi ve belgeleri sunmanın anlamsız ve aleyhe olma ihtimalinden bahsettiğini beyan etmesine rağmen bu konuda da şikâyetçi müvekkilinden yazılı talimat almadığı anlaşılmıştır.

 

Şikâyetli avukatın, davanın esasını ilgilendiren hususlarda müvekkilinden yazılı talimat almadan dava ile ilgili şahsi bir takım yorumlarla hareket etmesi, müvekkilinin bir takım haklarından vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Müvekkili adına bir takım haklardan vazgeçme anlamındaki işlemlerden dolayı müvekkilin yazılı muvafakatinin alınması zorunludur. Herhangi bir vazgeçme eyleminde müvekkilin zararı olamayacağı düşünülse dahi, bu hususun vekil edene bildirilmesi ve yazılı olurunun sağlanması, avukatlık mesleğinin ciddiyeti ve görevin özenle yerine getirilmesi ilkesinin gereğidir.

 

Avukatlık Yasasının 53.maddesine göre “Avukat, iş için yaptığı görüşmelerden gerekli saydıklarını bir tutanakla tespit eder. Tutanağın altı, görüşmede hazır bulunanlar tarafından imzalanır.” Şikayetli avukat delil ve tanık bildirmesi için kesin süre verilmesi üzerine durumu müvekkiline açıkladığını, somut olay ve olguları bilen tanık dinletmenin yararlı olacağını, bunun dışında müvekkilini övücü sözler söyleyecek tanık dinletmenin anlamının olmadığını açıklaması üzerine bu türden tanık olmaması üzerine tanık dinletmeyeceklerini açıkladığını, telefon kayıtlarının celbi halinde kayıtların aleyhlerine delil olma ihtimalinin yüksek olduğunu izah ettiğini, bu nedenle celp edilmemesine birlikte karar verdiklerini, karşı davada davacıda olan ziynet eşyalarının talep edilmiş olması sebebiyle düğün fotoğraflarının mahkemeye sunulmasının da bir anlam ifade etmeyeceği için sunulmadığını, savunmuş ise de bütün bu hususları görüşme tutanağına bağlama ve bu konuda şikâyetçi müvekkilinin yazılı muvafakatini almak zorundadır. Şikâyetli avukat tarafından dosyaya sunulmuş bu konulara ilişkin yazılı bir belge bulunmamaktadır.

 

Avukatlık Yasasının 34.maddesine göre “Avukatlar yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”.

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3.maddesine göre “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.” 4.maddesine göre de “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”.

 

Şikâyetli avukatın eylemi Avukatlık Yasasının 34.maddesi ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3 ve 4.maddelerine aykırı olmakla eylem disiplin suçunu oluşturmaktadır.

 

Avukatlar üzerlerine aldıkları görevi en iyi şekilde ve en kısa zamanda yerine getirmek zorundadırlar. Avukatlık Yasasının 34.maddesi ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3 ve 4.maddeleri bu görevi en açık şekilde düzenlemiş, avukatların görevlerini mesleğin kutsallığına yakışır şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek zorunda olduklarını vurgulayarak görevin tanımını yapmıştır.

 

Şikâyetli avukatın eylemi mesleğin özen ve doğruluk içinde yerine getirmesi ilkelerini içeren Avukatlık Yasasının 34 ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3 ve 4.maddelerine açıkça aykırı olduğundan eylem disiplin suçunu oluşturmaktadır.

 

Avukatlık Yasasının 136/1. maddesi “Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymayanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ….. uygulanır.” hükmünü içermektedir.

 

Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulunun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin kararında hukuki isabetsizlik görülmemiş ve kararın onanması gerekmiştir.

 

Sonuç olarak, şikâyetli avukatın itirazlarının reddi ile Baro Disiplin Kurulunun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin kararının ONANMASINA oybirliği ile karar verildi.