Etiket arşivi: PRİMİ

REESKONT FAİZİ / SİGORTA PRİMİ

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1036
K: 2006/4617
T: 25.4.2006
REESKONT FAİZİ
SİGORTA PRİMİ
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 1279]
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 1295]
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 10. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.05.2004 tarih ve 2001/191-2004/513 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.04.2006 günde davacı avukatı N….. ile davalı avukatı G….. gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olduğunu, Kadir’in sevk ve idaresindeki sigortalı aracın 02.06.2001 günü meydana gelen kazada hasarlandığını, davalı şirketin hasar dosyası açmadığı gibi ekspertiz incelemesi de yaptırmadığını ileri sürerek, 61.010.000.000 TL.nın olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kaza tarihine kadar hiçbir sigorta primini ödemediğini, TTK.nun 1295. maddesi gereğince prim peşinatının kaza tarihine kadar ödenmemesi nedeniyle, müvekkili şirketin sorumluluğunun başlamadığını, prim karşılığı olarak kazadan 2 gün sonra davacı tarafın verdiği çeklerin müvekkilince kabul edilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, sigorta poliçesi genel şartlarının C-1 maddesinde “sigorta primi taksitlere bağlanmış olduğu takdirde herhangi bir taksidin vadesinde ödenmemesi halinde sigortacı sigorta ettirenin kendisine bildirmiş olduğu son ikametgah adresine söz konusu taksidin 1 ay içerisinde ödenmesini, aksi takdirde sözleşmenin feshedilmiş olacağını bildirir. Bu sürenin sonucunda borç ödenmemiş olur ise sözleşme feshedilmiş olur ve feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar geçen sürenin primi gün esası üzerinden hesap edilen ve fazlası sigorta ettirene geri verilir.” hükmünün yer aldığı, bu hükme rağmen davalının, ilk taksitten sayılan peşinatın da ödenmediği halde kendisine düşen edimini yerine getirip sigorta ettireni haberdar etmediği, sigorta ettirenin kazadan sonra 6 taksit bedelini T.İ…
… Bankası Kınık Şubesi’ne çek olarak ödediği, davacı tarafından 5 günlük süre içinde hasarı sigorta şirketine bildirdiği halde, sigortaca ekspertiz gönderilmediği ve hasar tespiti yapılmadığı, sigortalı aracın tamir ettirilerek çalışır hale getirildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 61.010.000.000 TL.nın kaza tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili, sigorta primlerinin rizikodan önce ödenmediğinden, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun başlamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
TTK.nun 1295/2.maddesi hükmüne göre, sigortacının sorumluluğu, primin veya ilk taksidin ödendiği tarihte başlar. Aynı Yasa’nın 1279.maddesi hükmüne göre ise, sigorta sözleşmesinin yapıldığı sırada sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu yahut sigortacının rizikonun gerçekleşmesi imkanı kalmadığını bilmesi halinde, sigorta sözleşmesi hükümsüzdür.
Dava konusu olayda da, davacıya ait aracın sigorta poliçesinin 19.04.2001-19.04.2002 dönemini kapsadığı, riziko tarihinin ise 02.06.2001 tarihinde meydana geldiği taraflar arasında tartışmasızdır. Davalı sigorta şirketinin acentesi olan T.İ…
… Bankası Kınık şubesi müdürü, 11.06.2002 tarihinde, davacı tarafından prim karşılığı teslim edilen 11.06.2001, 31.07.2001, 24.08.2001, 31.08.2001, 20.06.2001, 29.06.2001 ve 09.07.2001 keşide tarihli çeklerin davacıya iadesi için Kınık Noterliği’ne tevdi ettiği 1738 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki emanet tutanağından anlaşılmaktadır. Bahsi geçen çeklerin davacı tarafından davalı sigorta şirketine yada acentesine ne zaman verildiği ise dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra ve davalının rizikodan haberdar olarak, bilinçli bir şekilde dava konusu çeklerin davalı tarafından prim karşılığı alınması halinde, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağının kabulü gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece, dava konusu çeklerin davacı tarafından davalıya ne zaman teslim edildiği, rizikonun gerçekleşmesinden sonra bilinçli bir biçimde çeklerin davalı tarafından teslim alınması halinde sigorta şirketinin hasar bedelinden sorumlu olacağı, aksi takdirde, TTK.nun 1295/2 ve 1279.maddeleri gereğince sigorta şirketinin sorumlu olmayacağı gözetilerek, buna göre delillerin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davalı yararına (BOZULMASINA), takdir edilen 450.00 YTL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİ / YAŞLILIK AYLIĞI

T.C.
YARGITAY
Onuncu Hukuk Dairesi
E: 2006/1311
K: 2006/9047
T: 15.6.2006
SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİ
YAŞLILIK AYLIĞI

1479 s. ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR … [Ek Madde 20]

Davacı, 01.01.2001-11.03.2004 tarihleri arasında emekli aylıklarından kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primi kesinti tutarının tarafına iade edilmesine ve gecikme zammı bedeli olan 982.000.000 lira borcun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Tolga Özmen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
01.07.1997 tarihinden itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlanan, Vergi Dairesindeki kaydı 31.12.2000, Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Odasındaki kaydı ile Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Memurluğu’ndaki kaydı 11.03.2004 tarihinde sona eren davacının aylıklarından davalı Kurumca 01.10.1999 -11.03.2004 dönemi yönünden sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapıldığı, anlaşılmakta olup, uyuşmazlık, anılan kesinti işleminin yerinde olup olmadığının tespiti ile, kesinti tutarlarının istirdadı istemine ilişkindir.
Bu yönde davanın yasal dayanağı olan ve 1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunun 38. maddesiyle eklenen ek 20. maddenin birinci fıkrası. “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, 24. maddenin ( 1 ) numaralı bendinde belirtilen çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya başlayanların, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından aylığın bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden ay başından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil %10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir.” hükmünü içermekte olup, bu düzenleme 08.09.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan fıkra daha sonra, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 44, maddesiyle değiştirilerek “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefiyeti devam edenlerden, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından aylığın bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden ay başından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil %10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir.” Hükmü getirilmiştir. Anlaşılacağı gibi ilk düzenlemede prim kesintisi 24. maddede sigortalı olarak sayılanların tümü için söz konusu iken, yapılan değişiklik ile bu uygulama, anılanlardan yalnızca ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlülüğü devam edenler yönünden kabul edilmiştir. Söz konusu hüküm son olarak, 28.01.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5073 sayılı Kanunun 15. maddesiyle bir kez daha değiştirilmiş ve 4447 sayılı Kanunla getirilen düzenleme yeniden benimsenmiştir.
Öte taraftan 1479 sayılı Kanunun 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunun 6. maddesiyle değişik 24. maddenin ( 1 ) numaralı bendinin ( a ) fıkrasında; diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; esnaf ve sanatkarlar, tüccar, sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, mimar ve mühendisler, sigorta prodüktörleri ve eksperleri, eczacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyoncuları gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar sigortalı olarak sayılmış, anılan fıkra, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilerek 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkan 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilerek esnaf ve sanatkarlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ite, gelir vergisinden muaf olanlardan esnaf ve sanatkar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanların sigortalı kabul edilecekleri hükme bağlanmış, daha sonra bu hüküm de 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 Sayılı Kanunun 14, maddesiyle bir kez daha değiştirilerek esnaf ve sanatkarlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan esnaf ve sanatkar sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar kapsam altına alınmıştır.
Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, kendi adına ve hesabına bağımslZ çalışma olgusu 01.10.1999 – 02.08.2003 ve 28.01.2004 11.03.2004 dönemleri yönünden 4447 ve 5073. 02.08.2003 -28.01.2004 dönemi yönünden ise 4956 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırılmalı, davacının kayıtlı olduğu meslek kuruluşuna aidat ödeyip ödemediği ve toplantılarına katılıp katılmadığı belirlenmeli, maddi olgunun saptanması için Cumhuriyet Savcılığı araştırması yapılarak tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulü yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.