Etiket arşivi: RUHSATI

Danıştay İdare ve Vergi Daireleri Kararları • İSKAN RUHSATI VERİLMESİNİN İPTALİ DAVASI, FENNİ MESULUN DAVA AÇMA YETKİSİ

DANIŞTAY 6. Daire
ESAS: 2010/1235
KARAR: 2014/418

İstemin Özeti : …2. İdare Mahkemesince verilen 18/11/2009 tarihli, E:2009/1401, K:2009/1567 sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …

Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, …İli, Dere Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen "…İş Merkezi" için verilen iskan ruhsatının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, dava konusu edilen işlem ile davacı arasında güncel, kişisel ve meşru bir menfaat ilişkisi bulunmadığı gibi, "…İş Merkezi’ne verilen iskan ruhsatının davacının menfaatini ne şekilde ihlal ettiği hususunda bir açıklamaya da yer verilmediği gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan biri olan "dava açma ehliyeti", her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare işlemlerinde istikrarsızlığa neden olunmaması ve idarenin işleyişinin buna bağlı olarak olumsuz etkilenmemesi amacıyla dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir.

İdari dava türlerinden iptal davalarının tanımı kapsamındaki sübjektif ehliyet koşulu konusunda mevzuatta açık bir belirleme olmamakla birlikte, iptal davalarının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki niteliği göz önüne alındığında; idare hukuku alanında kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak meşru, kişisel ve güncel menfaatlerinin varlığından söz edilmesi durumunda kişi yada kuruluşlarca yargı denetimine tabi tutulmasının istenebilmesi yeteneği olarak kabul edilmektedir. Bu anlamda, yargı mercilerince önlerine gelen davalarda objektif dava açma ehliyetinin varlığının tespiti yanında davaya konu idari işlem ile davayı açan arasında iptale konu işlem yönünden kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisinin varlığının da tespiti gerekmektedir.

Yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır. İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir.

Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan "dava açma ehliyeti" iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; …İli, Dere Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen "…İş Merkezi" inşaatı ile ilgili olarak davacının teknik uygulama sorumlusu olarak atandığı, inşaatı yapan firma ile davacı arasında 21.08.2007 tarihinde sözleşme imzalandığı, gerekli denetimleri yapabilmek adına çelik imalata yönelik gerekli proje ve eklerinin kendisine teslimini istemişse de, bu talebinin yerine getirilmemesi üzerine gerekli denetim görevini yapamadığından durumu davalı idareye bildirerek inşaatın durdurulmasını isteyen davacının inşaatı yapan firma tarafından teknik uygulama sorumluluğundan azledilmesi yönünde girişimlerde bulunulmuşsa da; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Elektrik Mühendisleri Odası Teknik Uygulama Sorumluluğu Uygulama Esasları Yönetmeliği uyarınca teknik uygulama sorumluları kamu adına görev yaptığından tek taraflı olarak sözleşmelerinin feshedilemediği ve yerine başka bir teknik uygulama sorumlusunun atanmadığı, inşaatın bitimine kadar da davacının teknik uygulama sorumlusu olduğu, inşaatın bitirilip taşınmaza iskan ruhsatı verilmesi üzerine, inşaatın denetimsiz olarak tamamlandığı iddiasıyla bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; teknik uygulama sorumlusu olarak atanmakla birlikte, denetim görevini yerine getirmesi engellenerek ve bu haliyle denetimsiz olarak tamamlanan taşınmaza iskan ruhsatı verilmesi aşamasına kadar yapının teknik uyulama sorumlusu sıfatı devam ettiği anlaşılan davacının, inşaatın iskan ruhsatının kişisel menfaatini ihlal ettiği, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunduğu açık olup, hem teknik uygulama sorumlusu sıfatıyla inşaatın denetimi sonucu müeyyidelere maruz kalabilecek olması, hem de kentin bütününe hitap eden bir yapının, denetimsiz olarak tamamlanarak kullanıma açılması nedeniyle, bu bütünlük içinde yaşayan herkesin hemşeri sıfatıyla gerek büyükşehir belediyesi gerekse ilçe belediyelerinin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetimini sağlamak bakımından dava açmak hak ve yetkisi olduğunu kabul etmenin gerekli olması nedeniyle, davacının bu davayı açmakta menfaati bulunduğundan davanın ehliyet yönünden reddine dair mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, …2. İdare Mahkemesince verilen 18/11/2009 tarihli, E:2009/1401, K:2009/1567 sayılı kararın bozulmasına, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 28/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Mar 11, 2015 12:00 pm


Danıştay İdare ve Vergi Daireleri Kararları • AVUKATLARA SİLAH RUHSATI VERİLMESİ,SERBEST,KURUM AVUKATI

T.C.
D A N I Ş T A Y
Onuncu Daire
Esas No : 2003/2919
Karar No : 2006/6899
Karar Tarihi. 28.11.2006

Özeti : Baroya kayıtlı serbest avukatlar hariç, kamu kurum ve kuruluşlarında hukuk müşaviri veya avukat olarak çalışan kamu görevlilerine silah ruhsatı verilemeyeceği hakkında.

Temyiz Eden (Davalı ) : Kırıkkale Valiliği
Karşı Taraf ( Davacı ) : …
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : Orman Genel Müdürlüğünde, 657 sayılı Yasaya tabi, avukatlık sıfatını haiz hukuk müşaviri olan davacının, silah taşıma ruhsatının iptali ve silahın başka bir şahsa devri yapılıncaya kadar emanete alınması yolundaki işleme karşı açtığı dava sonucunda, Kırıkkale İdare Mahkemesince, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararın, davalı idarece temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

D.Tetkik Hakimi : Erkan Yılmaz

Düşüncesi : 6136 sayılı Yasanın 6. maddesi ve adıgeçen Yönetmeliğin 16/i maddesinde, ruhsatların veriliş nedenleri ortadan kalktığı halde durumu ruhsat veren makama altı ay içinde bildirmeyen ilgililerin ruhsatlarının iptal edileceği ve bir daha kendilerine silah ruhsatı verilmeyeceği kurala bağlanmıştır.
Kırıkkale Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak çalışmakta iken silah taşıma ruhsatı alan, ancak Orman Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğinde 657 sayılı Yasaya tabi kadrolu avukat olarak çalışmaya başlayan ve baro levhasından kaydını sildiren davacının hukuki statüsünde meydana gelen bu değişiklik sonucunda kamu görevlisi olduğu hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Bu itibarla kamu görevlisi olan davacıya silah taşıma ruhsatı verilmesini gerektiren neden (baroya kayıtlı serbest avukat) ortadan kalkmıştır. Bu hususu altı ay içinde ruhsatı veren makama bildirmeyen davacının silah taşıma ruhsatının iptali ve silahın başka bir şahsa devri yapılıncaya kadar emanete alınması yolundaki işlemde, 6136 sayılı Yasanın 6’ıncı ve adıgeçen Yönetmeliğin 16/i maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin, silah taşımalarına izin verilen kamu görevlilerini belirleyen 8. maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarında hukuk müşaviri veya avukat olarak çalışan kamu görevlilerine yer verilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idare temyiz isteminin kabulüne, hukuka uygun bulunan dava konusu işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararının bozulması düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Zümrüt Öden

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar ,söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasınınuygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, silah taşıma ruhsatının iptali ve silahın başka bir şahsa devri yapılıncaya kadar emanete alınması yolundaki işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Kırıkkale İdare Mahkemesince; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun EK 1. maddesinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli olarak avukatlık görevinde çalışanların baro levhasına yazılmalarının isteğe bağlı olduğu kuralına yer verildiği, Kırıkkale Barosuna kayıtlı olarak serbest avukatlık yapan davacıya 6136 sayılı Yasaya dayanılarak çıkarılan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 9/ş maddesi uyarınca 22.9.1998 tarihinde silah taşıma ruhsatı verildiği, 21.8.1998 tarihinde Orman Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğinde 657 sayılı Yasaya tabi kadrolu avukat olarak çalışmaya başlayan davacının 12.5.1999 tarihinde isteği ile barodan kaydını sildirdiği, davacının hukuk müşaviri olması nedeniyle bahsi geçen Kanunun EK 1. maddesi uyarınca baro kayıtlı olma zorunluluğunun bulunmadığı ve baroya kayıtlı avukatların hak ve yükümlülüklerine sahip olduğu, baro kaydını sildiren davacının bildirim yükümlülüğünden söz edilemeyeceği, kurum avukatı olarak çalışan davacının silah taşıma ruhsatının iptaline ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.
Davalı idarece, anılan idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istenilmektedir.
6136 sayılı Yasanın 7.maddesinde, ateşli silahları kimlerin taşıyacakları beş bent halinde belirlenmiş, 5. bendinde "Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikte belirlenecek esaslara göre valiler tarafından verilecek izin vesikası alanların" da ateşli silahları taşıyabilecekleri veya mesken ya da işyerinde bulundurabilecekleri kuralına yer verilmiştir.

Söz konusu Yasaya dayanılarak çıkarılan ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin taşıma ruhsatı verilebilecek diğer meslek mensupları başlıklı 9. maddesinde, silah taşıma ruhsatı verilebilecek meslek mensupları tek tek sayılmak suretiyle belirlenmiş, aynı maddenin (ş) bendi ile barolara kayıtlı bulunan avukatlar da madde kapsamına alınmıştır. Bu madde uyarınca, Kırıkkale Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak mesleğini yaptığı dönemde davacıya 22.9.1998 tarihinde dava konusu işlem ile iptal edilen silah taşıma ruhsatı verilmiştir.
Davacının; 5.5.1998 tarihi başvurusu üzerine silah taşıma ruhsatı verilmesi yönündeki işlemler devam etmekte iken, serbest avukatlık mesleğini bıraktığı, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere, Orman Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğinde, 657 sayılı Yasaya tabi, kadrolu avukat olarak 21.8.1998 tarihinden itibaren çalışmaya başladığı ve

12.5.1999 tarihinde de Kırıkkale Barosu levhasından kaydını sildirdiği anlaşılmaktadır.

6136 sayılı Yasanın 6. maddesi ve adıgeçen Yönetmeliğin 16/i maddesinde, ruhsatların veriliş nedenleri ortadan kalktığı halde durumu ruhsat veren makama altı ay içinde bildirmeyen ilgililerin ruhsatlarının iptal edileceği ve bir daha kendilerine silah ruhsatı verilmeyeceği kurala bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, Kırıkkale Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak çalışmakta iken silah taşıma ruhsatı alan, ancak Orman Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğinde 657 sayılı Yasaya tabi kadrolu avukat olarak çalışmaya başlayan ve baro levhasından kaydını sildiren davacının hukuki statüsünde meydana gelen bu değişiklik sonucunda kamu görevlisi olduğu hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Bu itibarla davacıya silah taşıma ruhsatı verilmesini gerektiren neden (baroya kayıtlı serbest avukat) ortadan kalkmıştır. Bu hususu altı ay içinde ruhsatı veren makama bildirmeyen davacının silah taşıma ruhsatının iptali ve silahın başka bir şahsa devri yapılıncaya kadar emanete alınması yolundaki işlemde, 6136 sayılı Yasanın 6’ıncı ve adıgeçen Yönetmeliğin 16/i maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, adıgeçen Yönetmeliğin, silah taşımalarına izin verilen kamu görevlilerini tek tek saymak suretiyle belirleyen 8. maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarında hukuk müşaviri veya avukat olarak çalışan kamu görevlilerine yer verilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davalı idare temyiz isteminin kabulüne, hukuka uygun bulunan dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Kırıkkale İdare Mahkemesinin 7.11.2002 tarih ve E:2001/762, K:2002/681 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen mahkemeye gönderilmesine, 28.11.2006 oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 07 Oca 2015, 20:30


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İSKAN RUHSATI ALMAMIŞ BİNADA GEÇİCİ ELEKTRİK ABONELİĞİ…

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2013/19978
KARAR: 2014/459

Taraflar arasında görülen geçici abonelik tesisi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin mülk sahibi olduğu binanın elektrik aboneliği için davalı kuruma başvurduğunu, dava konusu binada İmar Kanunu’nun geçici 11.maddedeki şartların mevcut olmasına rağmen abonelik işlemini yapmadığını belirterek, geçici abonelik tesisine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; abonelik talep edilen konutun bulunduğu binanın iskan ruhsatının olmadığını, geçici aboneliği düzenleyen İmar Kanunu geçici 11.maddenin yürürlülük tarihinden sonra yapı ruhsatının alınmış olması nedeniyle yasa kapsamında olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; abonelik hizmetine konu konutun yapı (inşaat) ruhsatının bulunduğu, 3194 sayılı İmar Kanununun 5784 sayılı Yasanın 25.maddesiyle eklenen geçici 11.madde hükmü uyarınca davacı adına geçici abonelik tesisi koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanununun Yapı Kullanma İzni başlıklı 30.maddesinde; "Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye ve valilikten izin alınması mecburidir. Mal sahibinin müracaatı üzerine, yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülmediğinin tespiti gerekir" denilmektedir. Yine aynı kanunun Kullanma İzni Alınmamış Yapılar başlıklı 31.maddesinde de; "İnşaatın bitme günü, kullanma izninin verildiği tarihtir. Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar. Ancak, kullanma izni alan bağımsız bölümler bu hizmetlerden istifade ettirilir." hükmü bulunmaktadır. Açıklanan madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde yapı kullanma (iskan) izni verilmeyen veya alınmayan yapıların izin alınıncaya kadar belediye hizmetlerinden ve tesislerinden faydalanamayacakları açıktır.

Hal böyle iken, yasa koyucu; ülkemizde, yapı (inşaat) ruhsatı alınmış olup, buna rağmen yapı kullanma (iskan) izni alınmamış birçok yapının bulunması nedeniyle yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere, 3194 sayılı İmar Kanununa 5784 sayılı yasanın 25. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesi ile bir istisna getirmiştir. 26.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren bu madde; "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapı (inşaat) ruhsatı alınmış ve buna göre yapılmış olup, kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara; yol, elektrik, su, telefon, kanalizasyon ve doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinden birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu maddenin yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine, kullanma izni alınıncaya kadar ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak, geçici olarak su ve/veya elektrik bağlanabilir. Bu kapsamda, ilgili belediyeden dağıtım şirketlerine elektriğin kesilmesi talebinin söz konusu olması halinde, aboneliği iptal edileceğinden, su ve/veya elektrik bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez. Ancak, yapı (inşaat) ruhsatı alınmış ve buna göre yapılmış olma şartı 12/10/2004 tarihinden önce yapılmış olan yapılarla ilgili olarak uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan abonelikler de ait olduğu gruba dönüştürülür." hükmünü ihtiva etmektedir.

Somut olaya gelince; davacıya ait bağımsız bölümün yer aldığı binanın yapı (inşaat) ruhsatının 31.12.2008 tarihinde alındığı, dolayısıyla İmar Kanununun geçici 11.maddesinde ifade edilen istisnai halin, eldeki dava bakımından uygulanamayacağı anlaşılmaktadır.

Şu durumda, mahkemece; istemin reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 23 Ara 2014, 17:55


SİLAH TAŞIMA RUHSATI / ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNUNA AYKIRILIK / YARALAMA SUÇU

T.C.

YARGITAY
Sekizinci Ceza Dairesi
E: 2004/4154
K: 2006/2311
T: 22.3.2006
SİLAH TAŞIMA RUHSATI
ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNUNA AYKIRILIK
YARALAMA SUÇU
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmelik/m. 3
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [ 7]
5252 s. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HA… [Madde 9]
6136 sayılı Kanuna aykırılık, yaralama ve tehdit suçlarından sanık A.’ın yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne ve zoralıma dair ( Ş. ) 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 22.9.2003 gün ve 237 esas, 461 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile 24.3.2004 günü daireye gönderilmekle incelendi:
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1- 21.3.1991 tarih 1991/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmeliğin 3. maddesinde 29.12.1999 gün ve 23921 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yapılan değişiklikte taşıma ruhsatının beş yıl geçerli olduğu, sürenin sona ermesinden bir ay önce tebligat için gerekli işlemlerin başlatılacağı, zabıtaca yapılacak tebliğden itibaren altı ay içinde ruhsatlarını yeniletmeyenlerin ruhsatlarının iptal edileceği hükmü getirilmiş olmakla, sanığın 24.8.1998 tarihine kadar geçerli taşıma ruhsatlı tabancasının ruhsatını yeniletmek için 4.2.1998 tarihinde başvuruda bulunduğunun anlaşılması karşısında, bu başvurunun akıbeti araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kasten yaralama ve tehdit suçlarına ilişkin olarak da; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde “zaman bakımından uygulama”, 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde “lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” kurallarının düzenlenmesi, aynı Kanunun 12. maddesi ile 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlükten kaldırılması, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve bu Kanunların hükümden sonra 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
5237 Sayılı Kanunun 7, 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanığın hukuki durumunun 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş sanık A.’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 22.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.