Etiket arşivi: SAHTECİLİK

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİE. 1996/3267K. 1996/3103• SAHTECİLİK- Aldatma Kabiliyeti Tartışılmadan Mahkumiyet Kararı Verilemeyeceği

T.C.YARGITAY6. CEZA DAİRESİE. 1996/3267K. 1996/3103T. 25.3.1996

 

 

DAVA : Sahtecilikten sanık Ferudun hakkında yapılan duruşma sonunda; mahkumiyetine dair, ( Ankara Onsekizinci Asliye Ceza Mahkemesi )'nden verilen 12.7.1995 tarihli hükmün temyizen tetkiki sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan; dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan onama isteyen 7.3.1996 tarihli tebliğname ile 18.3.1996 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü: 

 

KARAR : Suça konu onaysız fotokopiden ibaret belgenin, ne suretle iğfal kabiliyetini haiz olduğu açıklanıp tartışılmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması, 

 

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık Ferudun vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak ( BOZULMASINA ), 25.3.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SAHTECİLİK / SAHTE İLMÜHABER DÜZENLEMEK / LEHE KANUN UYGULAMASI

T.C.
YARGITAY
Altıncı Ceza Dairesi
E:2004/6109
K:2006/2932
T:23.03.2006
SAHTECİLİK
SAHTE İLMÜHABER DÜZENLEMEK
LEHE KANUN UYGULAMASI
Özet: Nüfus müdürü sanığın; tanıdığı kişi ile yabancı uyruklu bayanı huzurda nikah akdi yapmadan ve evlenme kütü­ğüne işlemeden mernis evlenme bildirimi düzenleyip ilgilinin bağlı olduğu nüfus müdürlüğüne gönderip tescilini sağladığı ve daha sonra evlenme cüzdanı düzenleyip taraflara verdiği biçi­mindeki eylemi, 765 sayılı TCK’nın 339/1-1 cümle ve 80. mad­deleri kapsamındaki suçu oluşturur. Hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesi ise sanık lehine olduğundan, yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmalıdır.
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 204]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) (MÜLGA) [Madde 339]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) (MÜLGA) [Madde 340]
Sahtecilik suçundan sanık Nuri Bülent hakkında yapılan duruşma so­nunda; mahkumiyetine ilişkin (Konya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)’nden
verilen 28.03.2004 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan onama isteyen 27.03.2004 tarihli tebliğname ile 21.04.2004 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu’nun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulun­madığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Olay tarihlerinde önce D… daha sonra E… İlçesi Nüfus Müdürü olan sanığın, daha önceden tanıdığı Abdullatif isimli kişi ile Romen uyruklu Letuna Mariana isimli bayanı; yasanın öngördüğü şekilde huzurda nikah akdi yap­madan ve bu evlenmeyi evlenme kütüğüne işlemeden, evlenme akdi yapılmış gibi suça konu “Mernis Evlenme Bildirimi” düzenleyip, bu belgeyi ilgilinin kayıtlı olduğu Nüfus Müdürlüğüne gönderdiği ve nüfusa tescilini sağladığı, bu işlemden 2 ay kadar sonra da evlenme cüzdanı düzenleyip taraflara verdiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında 765 sayılı TCY’nin 340. maddesi aracılığıyla 339/1-1. cümle ve 80. maddeleri ile cezalandırılması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nin 340. maddesi aracılığıyla 339/1-1. cümle, 80, 59, 81/1. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nin aynı suça uyan 204/2, 43, 62/1, 58. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasa’nın 7/2, 5252 sayılı Yasa’nın 9/3. maddeleri ışığında sanık yararına olması ve 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Nuri Bülent’in temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMA­SINA), 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi göndermesiyle 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 23.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SAHTECİLİK

T.C.

YARGITAY
Altıncı Ceza Dairesi
E:2004/6243
K:2006/3205
T:30.03.2006
SAHTECİLİK
Özet: 2918 sayılı Yasa’nın 20. maddesi gereğince araç­ların satış ve devrinin yapılabilmesi için ilişik kesme belgesinin ilgili tarafından sunulması gerekir. Suça konu belgenin aslı bulunamamış, satış sözleşmesi ekindeki belge ise fotokopi olup onaylı değildir. İlgili noterlikçe belge görüldükten sonra foto­kopisi çekilerek satışın yapılıp yapılmadığı araştırılıp sonucuna göre karar verilmelidir.
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 204]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 356]
2918 s. KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (1)(2) [Madde 20]
Sahtecilik suçundan sanık Faruk ve Fatih haklarında yapılan duruşma sonunda; sanık Faruk’un beraatine, sanık Fatih’in mahkumiyetine ilişkin (Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi)’nden verilen 13.05.2003 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık Fatih savunmanı ile katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan onama isteyen 13.04.2004 tarihli tebliğname ile 13.05.2004 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
I- Asıl olan vergi dairesindeki kayıtlar olup, idarenin vergi alacağını ilgilisinden her zaman tahsil etme olanağı bulunduğundan, katılan Hazine suçtan doğrudan zarar görmemiş olup, bu nedenle usulsüz olarak verilen
katılma kararı hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceğinden, Hazine vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi göndermesiyle 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
II- Sanık Fatih savunmanının temyiz itirazlarına gelince;
1- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 4262 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesi uyarınca, tescilli bulunan her türlü aracın noterlerce satış ve devir işlemlerinin yapılabilmesi için “Motorlu Araçların Satış veya Devrine İlişkin İlişik
Kesme Belgesi”nin ilgili tarafından sunulmasının zorunlu olduğu, ancak suça konu belgenin aslı bulunamadığı gibi aracın devrine ilişkin Nevşehir Birinci Noterliği’ne ait 24.12.1999 günlü anılan Noterlikçe gönderilen satış sözleş­
mesinin ekindeki suça konu belge fotokopi olup, “aslının aynıdır” onayının bulunmadığının anlaşılması karşısında; ilgili Noterlikçe belge aslı görüldükten sonra fotokopisi çekilerek satış sözleşmesine eklenip eklenmediği araştırılarak,
sonucuna göre hukuki durumun belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
2- Kabule göre de;
Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nin 356, 59/2, 647 sayılı Yasa’nın 4 ve 6. maddeleriyle, hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nin aynı suça uyan 204/1, 62/1. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda, verilen özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilip ertelenmesi ve ertelemenin hukuki sonuçları da gözetildiğinde; 765 sayılı TCY hükümlerinin sanık yararına bulunduğunun gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Fatih savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 30.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar ve­rildi.

RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK SUÇU / DOLANDIRICILIK SUÇU

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Ceza Dairesi
E. 2006/1838
K. 2006/5834
T. 22.6.2006
RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK SUÇU
DOLANDIRICILIK SUÇU
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 158]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 342]
Resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanıklar Mevlüt Suna ve Anıl Sütlü’nün yapılan yargılamaları sonunda:
Sanık Mevlüt Suna’nın 5237 Sayılı TCK.nun 157/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 5320 YTL adli para cezası, 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla, sanık Anıl Sütlü’nün üç kez 5237 Sayılı TCK.nun 204 ve 62. maddeleri gereğince 1’er yıl 8’er ay hapis cezasıyla, TCK.nun 157/1 ve 62. maddeleri gereğince üç kez 10’ar ay hapis ve 5320, 6240, 4400 YTL adli para cezalarıyla mahkumiyetlerine dair EDİRNE 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 20.12.2005 gün ve 2005/336 Esas, 2005/463 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık Anıl Sütlü ve sanıklar müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 06.03.2006 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu’nun 28.12.2004 gün ve 2004/173-228 sayılı kararında açıklandığı üzere; sanıkların bankanın maddi varlığı olan çeki kullanarak dolandırıcılık suçunu işlediklerinin oluşa uygun olarak kabul edilmesi karşısında, fiilin 5237 Sayılı TCK.nun 158/1-f maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu düşünülmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini sanık Anıl Sütlü’nün Baş-Sel Atlı Tarım Ürünleri Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketinden birer gün arayla pirinç satın alıp karşılığında iki adet çek vermesi eyleminin müteselsilen sahtecilik suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi ve sanığın nüfus kaydına uygun olmayan adli sicil kaydının hükme esas alınması isabetsizlikleri, aleyhe temiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış; oluşa ve dosya içeriğine göre 25.12.2003 tarihli teşhis tutanakları, yine aynı tarihli ihbar tutanağı karşısında dosyadaki, mevcut kanıtları irdeleyerek, sanık Mevlüt Suna’nın yüklenen suçları işlediğine dair vicdani kanıya ulaşan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki ( 2 ) nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
I- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 01.12.2004 tarihli raporunda suça konu dört adet çekin bilgisayar ortamında orijinallerinden çoğaltılmış olduğunun belirtilmesine göre, çeklerin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan ve suça konu çekler denetime olanak verecek şekilde dosya içinde konulmadan eksik soruşturmaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
II- Kabul ve uygulamaya göre; resmi evrakta sahtecilik suçundan kurulan hükümlerde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK. ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Yasanın ilgili tüm hükümleri ayrı ayrı her olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe olan yasanın 5252 Sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği ve 5237 Sayılı TCK.nun 53. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmedilmesi nedeniyle anılan yasanın aleyhe sonuç doğurduğunun gözetilmemesi,
Yasaya aykırı,
III- Sanık Anıl Sütlü’nün hükümden sonra dosyaya ibraz ettiği Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesince başka bir suçtan dolayı yapılan yargılaması sırasında Bakırköy Prof. Dr. Mahzar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen cezai ehliyetinin bulunmadığına ilişkin 09.03.2005 tarihli rapor karşısında, 5237 Sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca, yüklenen suçlardan dolayı işlediği fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı, veya bu fiillerle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalıp azalmadığı konusunda rapor aldırılıp, sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesinin gerekmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık ve sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK / TEMYİZ DİLEKÇESİ / MÜDAFİLİK GÖREVİ

T.C.

YARGITAY
 
Onbirinci Ceza Dairesi
 
E. 2006/1623
 
K. 2006/3128
 
T. 17.4.2006
 
RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK
TEMYİZ DİLEKÇESİ
MÜDAFİLİK GÖREVİ
 
 
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 261]
 
 
Resmi evrakta sahtecilik suçundan hükümlüler N. K. D. ve K. E.’in yapılan yargılamaları sonunda:
 
765 Sayılı TCK.nun 342/1 ve 80. maddeleri uyarınca Mahkumiyetlerine dair DİYARBAKIR 3. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 06.11.2002 gün ve 1995/7 Esas, 2002/326 Karar sayılı hükmün, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26.05.2005 gün ve 7163-5252 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesinden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Yasa nedeniyle yeniden değerlendirilmek üzere dosyanın ele alınıp duruşma açılarak yapılan yargılama sonunda; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda hükümlüler lehine herhangi bir hüküm getirilmediğinden 1995/7 Esas ve 2002/326 Karar sayılı ilamın aynen infazına dair kararın süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi hükümlü N.K.D. müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının onama isteyen 01.03.2006 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
 
Dosyada bulunan vekaletnameye göre Av. M. Sezgin Tanrıkulu’nun her iki sanığın vekili olduğu, 07.10.2005 tarihinde 5237 Sayılı Yasa yönünden değerlendirme yapılmak üzere duruşma açılırken çıkarılan davetiyede sadece “sanık N. K. D. müdafii” olarak yazıldığı ve duruşmada da adı geçen sanık müdafii olarak savunma yaptığının anlaşılmasına ve 13.10.2006 havale tarihli dilekçesi ile hükmü sadece bu sanık yönünden temyiz ettiği halde, C. Başsavcılığının 19.07.2005 gün 2005/1-306 ilamat sayılı yazısına 19.10.2005 tarihinde verilen cevapta hükmün, K. E. yönünden de temyiz edildiğinin bildirildiği gibi 22.11.2005 tarihli dosya gönderme formunda da, hükmü temyiz eden bölümünde “hükümlüler vekili Av. Sezgin Tanrıkulu” olarak yazıldığının anlaşılmasına rağmen, dosyada sanık K. E. adına verilmiş temyiz dilekçesine rastlanamadığından; sanıklar vekili olduğu anlaşılan Av. M. Sezgin Tanrıkulu’nun sanık K. E. yönünden müdafiilik görevinin devam edip etmediği, devam ediyorsa, adı geçen sanık yönünden süresinde temyiz dilekçesi verilip verilmediğinin araştırılması, müdafiliğinin devam etmediğinin anlaşılması halinde ise yokluğunda verilen hükmün sanık K.’e tebliği ile verilmesi halinde temyiz dilekçesinin de eklenerek ivedilikle iadesinin temini için mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 

ÇEKTE KEŞİDE YERİ / RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK / ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK

T.C
YARGITAY
Altıncı Ceza Dairesi
E:2004/9925
K:2006/4202
T:26.04.2006
ÇEKTE KEŞİDE YERİ
RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK
Özet: Suça konu çekte, düzenleme yeri olarak belirtilen yerin kent, ilçe, köy şeklinde yönetim birimi adı olmadığı, bu nedenle TTK’nın 692. maddesinde öngörülen zorunlu unsurun gerçekleşmediği gözetilerek 765 sayılı TCK’nın 345. maddesi gereği hüküm kurulmalıdır.
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 342]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 345]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 207]
Sahtecilik suçundan sanık Sabri hakkında yapılan duruşma sonunda; TCK’nın 342/1, 59, 81/1. maddeleri gereğince 1 yıl 10 ay ağır hapis cezası ile Mahkumiyetine ilişkin (Bakırköy Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)’nden
verilen 31.01.2003 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık savunmanı tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan onama iste­yen 08.11.2004 tarihli tebliğname ile 18.11.2004 tarihinde Daireye gönderil­mekle okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu’nun takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- 12.06.2001 düzenleme tarihli suça konu çekte, düzenleme yeri olarak belirtilen “Karum’un, kent, ilçe, köy şeklinde yönetim birimi adı olma­dığı, Türk Ticaret Yasası’nın 692. maddesinde öngörülen zorunlu unsurun ger­
çekleşmediği gözetilmeden, 765 sayılı TCK’nın 345. maddesi yerine, 342/1. maddesi ile hüküm kurulması,
2- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nin 345, 59/2, 81/1. mad­delerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TGY’nin aynı suça uyan 207/1, 62/1, 58. maddelerinde öngörülen
özgürlüğü bağlayıcı cezanın alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasa’nın 7/2, 5252 sayılı Yasa’nın 9/3. maddeleri ışığında sanık yararına olması ve 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yeniden değerlendirme ve uygulama yapıl­masında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Sabri savunmanının temyiz itirazı bu bakım­dan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 26.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK / ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK / SAHTECİLİK

T.C.

YARGITAY
Altıncı Ceza Dairesi
E:2004/5787
K:2006/3989
T:20.04.2006
RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK
SAHTECİLİK
Özet: Kredi alımı sırasında teminat olarak gösterilen araçların trafik kaydına rehin şerhi işlendiğine ilişkin krediyi veren banka şubesine yönelik Trafik Tescil Şube Müdürlüğü ‘nce yazılan yanıt yazılarının sahte olduğunun anlaşılması karşı­sında;belgenin niteliği gereği, 765 sayılı Yasa’nın 342/1. mad­desi anlamında belgelerden olduğu gözetilmelidir.
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 204]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 158]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 342]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 504]
Sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık Ecevit, Mahir, Kazım ve İsmet haklarında yapılan duruşma sonunda; sanık İsmet’in beraatine, diğer sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin (Ankara Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi)’nden verilen 13.03.2003 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili, sanıklar Ecevit ve Mahir savunmanları ile duruşmalı olarak sanık Kazım savunmanı tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan onama isteyen 06.04.2004 tarihli tebliğname ile 21.04.2004 tarihinde Daireye gönderilmekle, yapılan inceleme sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
I- Sanık İsmet hakkında kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, katılan banka vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun ve takdire dayalı bulunan hükmün tebligname gibi ONANMASINA,
II- Sanıklar Ecevit, Mahir ve Kazım hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçları nedeniyle kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu’nun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulun­madığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Kredi alımı sırasında teminat olarak gösterilen araçların trafik kaydına “rehin şerhi” işlendiğine ilişkin krediyi veren banka şubesine yönelik, Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nce yazılan yanıt yazılarının sahte olduğunun anla­şılması karşısında; anılan belgenin niteliği gereği 765 sayılı TCY’nin 342/1. maddesi anlamında belgelerden olduğu gözetilmeden sanıklar hakkında sah­tecilik suçu nedeniyle adı geçen Yasa’nın 342/1, 80. maddeleri yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanıkların eylemine uyan 765 sayılı TCY’nin 342/1, 80; 504/1, 80, 522. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nin aynı suça uyan 61. maddesi de gözetilerek 204/1, 43; 158/1-j, 43. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasa’nın 7/2, 5252 sayılı Yasa’nın 9/3. mad­deleri ışığında sanıklar yararına olması ve 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan Banka vekili ile sanıklar Kazım, Ecevit ve Mahir savunmanlarının temyiz itirazları ile tebliğname içeriği bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMA­SINA), 20.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SAHTECİLİK / NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK / DAVAYA KATILMA İSTEMİ

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 2006/11-143
K. 2006/147
T. 30.5.2006
SAHTECİLİK
NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK
DAVAYA KATILMA İSTEMİ

5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 237]
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 260]
Sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık Mustafa Tümüklü’nün 765 sayılı TCY.nın 350/1-3, 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ayrıca 504/1, 80, 522/1, 59. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay 20 gün hapis ve 4.954 YTL. adli para cezasıyla cezalandırılmasına, para cezasının 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca birer ay ara ile 10 ayda ve 10 eşit taksitte tahsiline ilişkin Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesince 10.11.2005 gün ve 101-357 sayı ile verilen kararın, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 11.04.2006 gün ve 888-2873 sayı ile;
“… 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun 237/1 maddesinde “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.” ve 238/1. maddesinde ise “katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur” hükümleri karşısında şikayetçi Yasin Uslusu’nun talimat yoluyla alınan 05.07.2005 günlü beyanındaki “… şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum, devlet avukat tutsun …” şeklindeki sözlerinin davaya katılma iradesini açıkça gösterdiği anlaşılmasına rağmen bu konuda bir karar verilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi…”isabetsizliğinden hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 01.05.2006 gün ve 1429 sayı ile;
“Yapılan yargılama sırasında, sahte nüfus cüzdanı düzenlenmesinde kimlik bilgileri kullanılan müşteki Yasin Uslusu, talimat yoluyla Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince 05.07.2005 tarihli alınan beyanında, “sanıktan şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum, devlet bana avukat tutsun” şeklindeki sözleri ile davaya katılma iradesini açıkça göstermiş, ancak mahkemece müştekinin bu beyanı olumlu ya da olumsuz herhangi bir şekilde değerlendirilmeyerek müdahillik karar altına alınmamış, son hüküm de şikayetçiye tebliğ edilmemiştir.
Hükmün sadece sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi karşısında şikayetçiye tebligat eksikliği giderilip, yasal süresi içinde temyiz yoluna başvurması halinde bu yönden hükmün bozulması gerekirken, şikayetçiye bu imkan tanınmadan sanık müdafiinin temyizi üzerine yapılan bozmanın aleyhe sonuç doğurması ihtimali olduğu da gözetilmeden yazılı şekilde hükmün bozulmasına karar verilmesi” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına, hükmün katılma talebinde bulunan yakınana tebliği sağlanıp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Sanığın sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, davaya katılma isteminde bulunan yakınan Yasin Uslusu’nun bu istemi konusunda Yerel Mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması karşısında, sanık müdafiinin temyizi üzerine yapılan incelemede bu hususun doğrudan bozma nedeni yapılmasının olanaklı olup olmadığı, değilse uygulanacak yöntemin 1412 sayılı CYUY. döneminde olduğu gibi hükmü katılma isteminde bulunan yakınana tebliğ ettirip geçerli temyizi halinde bu yönden inceleme yapılarak karar verilmesi şeklinde mi olacağının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Yerel Mahkemece yakınan Yasin Uslusu’nun beyanı talimat yoluyla Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince 05.07.2005 tarihinde alınmıştır. Yakınan bu ifadesinde sanıktan şikayetçi olduğunu, davaya katılmak ve Devlet tarafından kendisine avukat tutulmasını istediğini bildirmiştir. Yakınanın talimat yoluyla alınan bu ifadesi Yerel Mahkemece 16.08.2005 günlü oturumda okunmuş ve bu husus tutanağa geçirilmiş olmasına karşılık davaya katılma istemi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Öte yandan 10.11.2005 günlü oturumda yakınan Yasin Uslusu’nun gıyabında hüküm verilmiş olup, bu hükmün adı geçene tebliğ edildiğine dair dosya içerisinde bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır.
1412 sayılı CYUY.nın yürürlükte bulunduğu dönemde, usulüne uygun bir şekilde katılma istemi bulunmamakta ve 5320 sayılı Yasanın 4/2. maddesi uyarınca, 5271 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce kovuşturma ve soruşturma aşamasında yapılmış işlem ve kararlar hukuki geçerliliklerini korumakta iseler de, kovuşturmanın 5271 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra da sürdürülerek, 10.11.2005 tarihinde hüküm verildiği saptandığından, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler ve bu kapsamda, 5271 sayılı Yasanın mağdur ve şikayetçinin hakları, davaya katılma, yasa yollarına başvurma hakkını düzenleyen hükümleri ile 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın temyize ilişkin hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
5271 sayılı Yasanın mağdur ve şikayetçinin haklarını düzenleyen 234. maddesinin 1/1-b alt bendinde, mağdur ile şikayetçinin, kovuşturma evresinde,
Duruşmadan haberdar edilme,
Kamu davasına katılma,
Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,
Tanıkların davetini isteme,
Vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme,
Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı yasa yollarına başvurma,
Haklarının bulunduğu belirtilip;
( 2 ). Fıkrasında; “Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malul olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.” hükmüne yer verilmiş,
Maddenin son fıkrasında ise, bu hakların mağdur ve şikayetçiye anlatılıp, açıklanacağı ve bu hususun tutanağa yazılacağı belirtilmiş,
Katılmaya ilişkin hükümlere ise 238 ila 243. maddelerde yer verilmiştir.
Anılan Yasanın 237. maddesinde; ” ( 1 ) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
( 2 ) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.” hükmü yer almakta olup;
Katılma usulünü düzenleyen 238. maddede ise;
( 1 ) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
( 2 ) Duruşma sırasında şikayeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
( 3 ) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
( 4 ) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz.”şeklinde katılma isteminin şekli ve istem üzerine yapılacak işlemler ayrıntılı olarak düzenlenmiş;
Yasa yollarına ilişkin genel hükümlerin yer aldığı 260. maddesinde ise; “… bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.” hükmüne yer verilmiştir.
Olağan yasa yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 310. maddesine göre iki koşulun varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre koşuludur. Usul Yasası 310 uncu maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süreyi hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse, tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir. Temyiz süresi 1412 sayılı CYUY.nın 310. maddesinin 3. fıkrasındaki ayrıksı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli olan ve uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren ikinci koşul ise istek koşuludur. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “Davasız yargılama olmaz.” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. İstek koşulunun ise bu konuda hak ve yetkisi olan kişilerce yerine getirilebileceği yasa gereğidir. CYUY.nın halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin 1. fıkrasında bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkumiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden ( re’sen ) yapılması kabul edilmiş ise de, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin olanlar dışında kalan hükümlerde, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay’ca incelenmesi olanaksızdır.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yakınan Yasin Uslusu, davaya katılma isteminde bulunmuş ise de bu husus Yerel Mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karara bağlanmadığı gibi, yokluğunda verilen hüküm adı geçene tebliğ de edilmemiştir. Yakınan Yasin’in, CMY.nın 260. maddesi uyarınca hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmasına karşılık, temyiz inceleme isteğinde bulunup bulunmayacağı belli değildir.
Sanığın cezalandırılmasına ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş olup, yakınanın davaya katılma isteminin karara bağlanması gerektiğinden bahisle, bu hususta bir istem olmaksızın aleyhe sonuç doğuracak şekilde bozulamaz. Kaldı ki, bu konuda bir talep olsa dahi hükmün bu nedenle bozulması yasal olarak olanaksızdır. Zira, CMY.nın 237/2. maddesi uyarınca, davaya katılma isteğinin Yerel Mahkemece sonuçsuz bırakılması nedeniyle yasa yoluna başvurulmuş olması halinde artık bu konudaki karar, inceleme sonucunda hakkın varlığının tespiti halinde Özel Dairece öncelikle karara bağlanacak ve sonucuna göre temyiz incelemesi yapılacaktır.
O halde öncelikle, yokluğunda verilen hüküm yakınan Yasin Uslusu’ya tebliğ edilmeli, yasa yoluna başvurma isteminde bulunması halinde durumu değerlendirilerek Özel Dairece katılma istemi sonuçlandırılarak bir karar verilmelidir.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 11.04.2006 gün ve 888-2873 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın, yakınan Yasin Uslusu’ya tebligat yapılarak sonucuna göre temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 30.05.2006 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.