Etiket arşivi: SAYILAN

ORMAN SAYILAN YERLER

T.C.

YARGITAY

Yedinci Hukuk Dairesi

E: 2006/1535

K: 2006/1543

T:15.05.2006

  • ORMAN SAYILAN YERLER

Özet: Öğreti ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre kural olarak, orman kadastrosuna bağlı tutulan bölgelerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı, kadastro tespit gününden önce kesinleşmiş olmak koşuluyla orman sınırlan­dırma harita ve tutanağının yerel bilirkişi aracılığıyla uzman ormancı bilirkişi eliyle yöntemine uygun biçimde yerine uygu­lanması yoluyla belli edilir. Bölgede orman sınırlandırması hiç yapılmamış ya da yapılıp kadastro tespit gününden önce ke­sinleşmemiş ise, aynı doğrultudaki araştırmanın, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmü uyarınca yapılması gerekir.

  • 3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 12]
  • 3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 13]
  • 3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 14]
  • 3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 20]
  • 6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 2]

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hâkiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü.

İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında dava ve temyize konu 111 ada 4 parsel sayılı taşınmazın batı ve doğu sınırını oluşturan eylemli biçimde komşu 2 ve 6 parsel sayılı komşu taşınmazların eylemli biçimde orman niteliğiyle tespit edildiği dikkate alındığında uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için taşınmazın öncelikle orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre kural olarak orman kadastrosuna bağlı tutulan bölgelerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı kadastro tespit gününden önce kesinleşmiş olmak koşuluyla orman sınırlandırma harita ve tutanağının yerel bilirkişi aracılığıyla uzman ormancı bilirkişi eliyle yöntemine uygun biçimde yerine uygulanması yoluyla belli edilir. Bölgede orman sınırlandırması hiç yapılmamış ya da yapılıp kadastro tespit gününden önce kesinleşmemiş ise aynı doğrultudaki araştırmanın 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmü uyarınca yapılacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu doğrultuda herhangi bir araştırma ve soruşturma yapılmadığı gibi kadastro tespitine dayanak yapılan davacı tarafın dayandığı Mayıs 1325 tarih 14 sayılı tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözterden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada tutunulan tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkân vermeyen harita ve eki raporda yetersizdir. Hal böyle olunca mahkemece yapılan araştırma ve soruşturmanın yetersiz olduğu kuşkusuzdur.

O halde davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesi hükmüne dayalı kesinleşen kadastroya karşı açıldığı saptanan dava niteliği de dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra tapu kaydına dayanan davacı tarafın kayıt maliki ya da malikleri ile akdî, irsî ilişkisi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli, ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsî ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdî ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, kayda dayanan tarafın tapu kayıt maliki ya da malikleri ile akdî ya da irsî ilişkisi saptandığı takdirde dayanılan tapu kaydının dava dışı 112 adet taşınmaza miktarından fazlasıyla revizyon gördüğü de gözönüne alınarak bunlar dışında başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazla birlikte revizyon gördüğü tüm dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmazlara miktarından fazlasıyla revizyon gördüğü ve davalı olduk.arı saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vur­gulanan bu olgunun dava ekonomisi ve kaydın kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, ayrıca dava ve temyize konu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idarî merciler tarafından orman sınırlandırması ve 6831 sayılı Yasanın değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca orman sınırları dışına çıkarma işlemleri yapılmış ise bununla tutanak ve eki belgeler ile dayanağı haritalar kesinleşip kesinleşmediklerini kesinleşmiş ise kesinleşme günlerini gösterecek biçimde orman idaresinden getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman ormancı ve ziraatçı bilirkişi ile uzman bilirkişi tapu fen memuru tutanak bilirkişilerinden sağ olanların tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle az yukarıda açıklanan biçimde dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı yöntemine uygun biçimde belirlenmeli, bundan sonra 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca davacı tarafın dayandığı tespite dayanak yapılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kaydın revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, dayanılan tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmen, bu yolla dava konusu taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dava konusu taşınmazın tümü ya da bir bölümü dayanılan tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde çekişmeli taşınmazın tespitte türünün ham toprak niteliğinde olduğunun tutanakta belirtildiği gözönüne alınarak kayıt kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz bölümleri yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkân verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, özellikle tespitte saptanan olgu dikkate alınarak orman sayılmayan ve tapu kaydının kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz bölümlerinin kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı yolunda uzman ziraatçı bilirkişiden de ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13 ve 14. maddesi hükümleri ile sözü edilen Yasanın 45. maddesi hükmünün 1, 2 ve 3. fıkralarının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği de gözönünde tutularak sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazine’nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 15.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

ORMAN SAYILAN YER / 2/B ŞERHİ / ORMAN TAHDİDİ / ZAMANAŞIMI ÎLE İKTİSAP

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

E: 2006/20-148

K: 2006/284

T: 10.05.2006

ORMAN SAYILAN YER
2/B ŞERHİ
ORMAN TAHDİDİ
ZAMANAŞIMI ÎLE İKTİSAP
Özet: Çekişmeli yerin evveliyatı itibari ile orman sayılan yerlerden olduğu; yörede maki tefrik çalışması yapılmış ise de, geçerli bir makiye ayırma işleminin olup olmadığı ancak orman tahdidine itiraz davasında tartışılabilecek bir konu olduğu ve süresinde orman kadastrosuna itiraz davası açılmadığı;aslında orman olan taşınmaz, tapu sicilinde özel mülkiyet gibi gözükse de bu durumun taşınmazın özde kamu malı olma niteliğini değiştiremeyeceği; kaldı ki tapu kaydında orman şerhi bulun­ması nedeniyle iyiniyet kazanımından söz edilemeyeceği; orman kadastrosu kesinleşmiş ve hak düşünücü süre içerisinde dava açılmayan yer için ise hiçbir araştırmaya gerek olmadığı; hu­susları dikkate alınarak davacının davalı Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı orman kadastrosuna itiraz ve 2/B şerhinin iptaline ilişkin davanın reddi gerekir.

6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 1]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 2]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 7]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 11]

Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz ve buna bağlı olarak tapu kaydına konulan 2/B madde şerhinin iptali davasından dolayı yapılan yar­gılama sonunda; (Gebze Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi)’nce davanın kabulüne dair verilen 30.12.2002 gün ve 2002/386 E. – 940 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesinin 24.09.2004 gün ve 2004/7308-9006 sayılı ilamı ile; (…Hükmüne uyulan Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesinin 2001/10243-9287 sayılı bozma kararında özetle: “Mahkemece yapılan araş­tırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı, bu nedenle öncelikle davaya konu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesindeki 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır” şerhi Hazine lehine ko­nulmuş olduğundan Hazine’nin davaya katılması sağlanmalı, çekişmeli taşın­maz başında yeniden keşif yapılarak, dava konusu parselin ifraz edilmeden önceki anataşınmazın hangi bölümünde yer aldığının belirlenmesi, 3116 sayılı Yasa’ya göre 3302 sayılı Yasa’ya göre ve 3373 sayılı Yasa’ya göre yapılan orman tahdit ve 2/B madde uygulaması çalışmaları sonucunda düzenlenen haritalar ve maki tefrik haritası zemine uygulanarak çekişmeli taşınmazın bu haritalara göre konumunun belirlenmesi, 3116 tahdidi 1945 yılından önce yapıldığından, çekişmeli taşınmazın 1945 yılından sonra yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasa’ya göre devletleştirilen orman olup olmadığı ve 5658 sayılı Yasa’ya göre iadeye tabi yerlerden olup olmadığının belirlenmesi amacıyla eski tarihli memleket haritası uygulanarak evveliyatının orman olup olmadığının ve eği­minin sağlıklı biçimde hesaplanarak koruma makiliği niteliğinde olup olma­dığının belirlenmesi gerektiği ve dayanak tapu kaydının özel yasalara göre oluşan tapu olup olmadığının gözönüne alınarak ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyul­duktan sonra davanın kabulüne, 306 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki orman sınırlandırmasının iptaline, orman sınırı dışına çıkartılmasına ve davacı S.S. P… Sanayicileri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 sayılı Yasa’ya göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1994 yılında yapılarak ilan edilen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.

Mahkemece uyulan bozma doğrultusunda yapılan keşifte uzmanlığına başvurulan bilirkişi heyetinin 28.11.2002 tarihli raporunda; 3116 sayılı Yasa’ya göre 1944 yılında düzenlenen tahdit tutanaklarında (X) nolu Karagöllü Ormanı’nın tahdit komisyonunca kabul edilen 5 Nisan 1926 tarih 7 nolu, 5 Haziran 1926 tarih 10 nolu tapu kayıtlarının 13.02.1969 tarih 11 numaraya gittiği ve 2, 4, 13 ve 19 numaralı tapu kayıtları ile tevhit edilerek 06.04.1971 tarihinde 2.542.640 m2 yüzölçümü ile 306 ada 1 parsel numarası ile gerçek kişiler adına tescil edildiği, 22.06.1984 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü’nce 101.414,35 m2 bölümünün 12 parsel olarak istimlak edildiği ve geri kalan bölümün ifraz edilerek 2.443.955 m2 yüzölçümü ile 306 ada 13 parsel numarası ile tescil edildiği, 06.09.1995 tarihinde yapılan ifraz ile (tescil bildirimi-beyannamesi) ekli krokideki gibi A, B, C, D, E ve F ile gösterilen bölümlere ayrıldığı, A bölümünün 26.676 m2 yüzölçümü ile 14 parsel numarası ile orman olarak, B bölümünün 25.902 m2 yüzölçümü ve 17 parsel numarası ile çiftlik niteliğinde Hasan (2/B ile orman dışına çıkarılan yer olduğu şerh düşülerek), F bölümünün 781.049,33 m2 yüzölçümü ve çiftlik niteliği ile 15 parsel olarak Hasan, E bölümünün 395.207 m2 yüzölçümü 16 parsel olarak (2/B madde uygulaması ile orman dışına çıkarılan yer olduğu şerh düşülerek) Hasan, C bölümünün 570.910,32 m2 ve D bölümünün 644.211 m2 olmak üzere toplam 1.215.121,32 m2 yüzölçümü ile 13 parsel olarak (D bölümünün 2/B madde uygulaması ile orman dışına çıkarılan yer olduğu şerh düşülerek) S.S. L… P… Sanayiciler Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi adına parsellere ayrıldığı, ifraz olunan bu bölümlerden E (16 parsel numarası verilen) ve D (13 parselin güney bölümünde kalan) bölümlerinin Karagöllü Ormanı’nın bulunduğu yere ait olduğu, E ile gösterilen (16 parsel) bölüm hakkında Gebze İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1997/318-1998/363 sayılı orman tahdidine itiraz davası sonucunda orman sınırları dışına çıkarılmasına karar verildiği ve Yirminci Hukuk Dairesi’nin 1998/10570-12465 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, dava konusu yerin 13 parselin D ile gösterilen bölümü olduğu, bu bölüm ile birlikte E bölümünün 1945 yılında ilan edilerek kesinleşen 3116 sayılı Yasa’ya göre yapılan orman tahdidinde 782-783-784-785-786-787 ve 788 nolu orman sınır noktalarını birleştiren hat ile Karagöllü Devlet Ormanı olarak sınır­landırıldığı, ancak gerçek kişilerin 25 Nisan 1926 tarih 7 ve 10 nolu tapuya dayanarak itiraz etmeleri sonucu (3116 sayılı Yasa’ya göre sadece devlet ormanları sınırlandırılabileceğinden) komisyonca tapu nedeniyle tapu malikleri adına devlet ormanları sınırı dışında bırakıldığı, 17.09.1951-20.09.1951 tarih­leri arasında yapılan maki tefrik çalışması sonucu XVIII nolu poligon içinde makiye tefrik edildiği, davaya konu yerde 3302 ve 3373 sayılı Yasalara göre yapılan çalışmada orman sınırı içine alınıp, taşınmazın bulunduğu yer 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiği gerekçesiyle XV nolu 2/B madde uygulama poligonu içinde orman sınırı dışına çıkarıldığı, arazide yapılan incelemede eğimin % 6-9 ara­sında değiştiği, çevresi ile birlikte dava konusu taşınmazın bulunduğu yerler sanayi bölgesi olarak sınırlandırıldığından sahaların büyük bölümünde par­selasyon ve parsel yollarının yapımı nedeniyle arazi yapısının tabii görünü­münün değiştirildiği, ancak kullanım dışı kalan bölümlerde sahanın evveli­yatına ait bitki türlerine rastlandığı, bu bitki türlerinin 1-2 metre boylanabilmiş maki florasının asli türleri olan pırnal meşesi, kocayemiş, ardıç ve laden bitki toplulukları olduğu, 1940 ve 1968 yıllarına ait hava fotoğraflarında maki türü bitki örtüsü ile kaplı 1957 tarihli memleket haritasında büyük bir kısmının yeşil renkli alanlar içinde kaldığı belirtilmiştir.

Davaya konu krokide D ile işaretli taşınmazın 1971 yılında yapılan genel arazi kadastrosundaki tespit dayanağı tapu kayıtlarının ilk tesis tapusunun Eylül 1288 tarih 202 yoklama olduğu, hududunun (Mehmet Ağa oğlu Ağa ve Zehra ve Fatma) olup, miktarının 750 dönüm mevkiinin Karagöllü Mandırada cinsinin ise çalılık yeri olduğu, 306 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 11.09.1995 tarihli ifraz beyanname ve krokisi incelendiğinde parselin F ile işaretli ve ifraz ile 13 parsel numarası verilen 781.049,33 m2 ve yine C ile gösterilen 570.910,32 m2 bölümünün orman tahdit haritasında tahdit dışında olduğu, tahdit içinde olan bölümün ise E ile gösterilip ifraz sırasında 16 parsel nu­marası verilen 395.207 m2 bölüm ile eldeki davanın konusu D ile gösterilen 644.211 m2 bölüm olduğu, 3116 sayılı Yasa’ya göre yapılan tahdit ile bir taşınmazın tapulu olduğu nedeniyle tapu kaydının miktarıyla kapsadığı alan ile sınırlı olarak iadesi söz konusu olup, gerçek kişilerin dayandıkları tapu kaydı çekişmeli taşınmazlara genel arazi kadastrosu sırasında uygulanıp önce 306 ada 1 parsel numarası ve 2.542.640 m2 yüzölçümünde çalılık vasfı ile tapu malikleri adına 20.05.1970 tarihinde tespitinin yapıldığı, tutanağı kesinleş­mekle 06.04.1971 tarihinde tapuya tescil edildiği, bu parselin 1984 yılında karayolları istimlakinden geri kalan 2.443.955 m2 bölümün ise 306 ada 13 parsel numarası aldığı, yörede 1994 yılında 115 nolu orman kadastro komis­yonunca “Gebze ilçesi Merkez sınırları içinde bulunan ormanların 6831 sayılı Orman Yasası’na göre orman kadastrosu ve aynı kanunun 2/B madde uy­gulama çalışması ile daha önce 1944 yılında 3116 sayılı Yasa’ya göre yapılan orman kadastro çalışmasında 782-783-784-785-786-787-788 nolu orman sınır noktalarından geçen hat ile X nolu poligon numarası verilerek Karagöllü Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan; ancak, 25 Nisan 1926 tarih 7 ve 10 nolu tapu kayıt maliklerinin itirazı üzerine 3116 sayılı Yasa’ya göre sadece devlet ormanlarının sınırlandırılması yapılabileceği nedeniyle sahipleri adına orman sınır noktalarını birleştiren orman sınır hatları ile orman sınırı dışında bırakılan, davaya konu 306 ada 13 parselin D bölümü ile dava dışı E bölümünün bulunduğu alanlar 3116 sayılı Yasa’ya göre 1944 yılında yapılan orman tahdidi çalışmasında belirlenen aynı orman sınır noktalarını birleştiren orman sınır hatları ile orman sınırı içine alınıp, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B madde uygu­lamasına tabi tutularak Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı anla­şılmaktadır.

Yörede 1971 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 306 ada 1 nolu parsele (davaya konu 306 ada 13 parselin ifrazdan önceki parsel numarasıdır) komşu 306 ada 3 parsel Lazdeğirmeni Devlet Ormanı olarak Hazine, 306 ada 4 parsel Yumrukaya Değirmendere Devlet Ormanı olarak Hazine, 306 ada 5 parsel Hocalar Devlet Ormanı olarak Hazine adına tespit edilerek kesinleştiği, kuzeydoğu hududunun ise, Balçık Köyü arazileri olduğu, bu duruma göre 306 ada 1 parselin 3 yönüyle devlet ormanına bitişik olduğu, gerçek kişilerin dayandığı 25 Nisan 1926 tarih 7 ve 10 nolu tapuların ilk tesisi olan Eylül 1288 tarih 202 yoklama nolu kaydın miktarı ile geçerli kayıtlardan olduğu, 750 dönüm olan yüzölçümünden çok fazla olarak 306 ada 13 parselin 11.09.1995 tarihindeki ifrazı ile C=570.939.32 m2 (13 parselin kuzey bölümü) F=781.049.33 m2 (15 parsel) bölümlerinin zaten hiçbir zaman orman tahdidi içine alınmadığı, dayanılan tapu kaydının miktarından çok fazla 570.939.32+781.049.33=1.351.988.65 m2 olarak tahdit dışındaki C ve F işa­retli toplam 1.351.988.65 m2 yüzölçümlü bölümlerin çalılık cinsli değişir sınırlı 689.476 m2 yüzölçümlü revizyon tapu kaydı kapsamında gerçek kişilerin özel mülkü olabileceği, revizyon tapu kayıt fazlası olduğu anlaşılan ve hiçbir zaman zilyet edilmeyen 1968 tarihli memleket haritalarında dahi orman niteliğinde olduğu belirlenen Güzeller Mahallesi 306 ada 13 sayılı parselin (D) işaretli 642.211 m2’lik bölümün 3402 sayılı Yasa’nın 20/B ve C maddesi gereğince tapu kaydı kapsamı dışında 6831 sayılı Orman Yasası’nın 1/1. maddesi uya­rınca devlet ormanı olduğu ve bu nedenle nitelik kaybı nedeniyle 1994 yılında Hazine adına orman rejimi dışına çıkartıldığı, artık bu tapu kaydının tahdit içinde kalan taşınmazlar yönünden de uygulanıp Devlet ormanına bitişik ve bu ormanın devamı niteliğinde olduğu belirlenen taşınmazların özel mülke dönüş­türülmesine olanak bulunmamaktadır.

3116 sayılı Yasa’ya göre 1944 yılında yapılan ilk tahditte davaya konu yerlerin tapu miktar fazlası olmalarına rağmen, tapulu olduklarından bahisle sahipleri adına devlet ormanı dışında bırakılmış olması da henüz davaya konu taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosunun yapılmaması ve dayanak tapu kayıtlarının gerçek kapsamının sağlıklı biçimde saptanmamış olmasından kaynaklanmaktadır ve bu işlem hatalıdır.

O halde, dayanak tapu kayıtlarının miktarının kapsadığı F (15 parsel) ve C (13 parselin kuzey bölümü) taşınmazları orman tahdidine konu olmadığı, dava konusu 306 ada 13 parselin D ve dava dışı E bölümleri ise tapu kayıt miktarı ile geçerli kapsamı dışında olup, tapu miktarı kapsamında kabul edile­meyecek devletin hüküm ve tasarrufu altındaki devlet ormanı olduğu, 3116 sayılı Yasa’ya göre yapılan çalışmadaki orman kadastro tutanaklarında yapılan açıklamada dava konusu taşınmazlar üzerindeki orman ağacı ve ağaççık türlerinin çevredeki ormanlar ile aynı nitelikte olduğunun belirtildiği ve taşın­mazların 1944 yılında dahi çevre ormanlarla aynı vasıfta, orman bütünlüğünde ve ormanın devamı mahiyetinde bulunduğu, mahkemece yapılan keşifte uy­gulanan 1940-1968 tarihli hava fotoğrafı ve 1957 tarihli memleket haritasında dahi orman niteliğinde olduğu, bir an için aksi düşünülse bile 4785 sayılı Yasa gereğince devletleştirildiği, kadastro tespitinin 1971 yılında yapılması nede­niyle zilyetliğe de konu olamayacağı, evveliyatı itibariyle orman vasfında ol­duğu anlaşılan taşınmazların 1994 yılında yapılan çalışma ile devlet ormanı sınırı içine alınmasının yasal olduğu anlaşılmaktadır.

Her ne kadar 306 ada 13 parselin dava dışı E (16 parsel) bölümü Gebze İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1997/318-363 sayılı kesinleşen kararı ile tahdit dışında bırakılmışsa da bu husus davaya konu 306 ada 13 parselin D (642.211 m2) bölümünün evveliyatı itibariyle devlet ormanı olduğu gerçeğinin kabulüne engel değildir. Eldeki dava açısından bağlayıcılığı da bulunmamak­tadır.

Açıklanan yönler gözetilerek davacıların dayanağı olan tapunun dava konusu yeri kapsamayacağı, çekişmeli taşınmazın evveliyatı itibariyle devlet ormanının devamı mahiyetinde orman sayılan yerlerden olduğu, yörede yapılıp 20.09.1951 yılında tamamlanan maki tefrik çalışmasında XVIII nolu maki poligonu içinde makilik olarak ayrılmış ise de, İ.B.H.G.K.’nın 22.03.1996 gün 1993/3-1996/1 sayılı kararının kabul ettiği anlamında davacının özel yasalara göre oluşmuş tapu kaydının bulunmadığı, bu gibi yerlerin zilyetlikle kazanma olanağının da bulunmadığı, kaldı ki; 20.05.1970 olan tespit tarihinde de 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığı nedeniyle dinlenme olanağı bulunmayan davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Edenler: Davalılar Hazine ve Orman Yönetimi

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görü­şüldü:

Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 4785 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden önce 1944 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman tahdidinde, Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı halde, kişiler tarafından ibraz edilen tapu kaydı nedeniyle sahipleri adına tahdit edildiği, tahdit tutanaklarına yazılıp tahdit dışında bırakılan taşınmazın 4785 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden sonra 1994 yılında yapılan orman kadastrosunda 4785 sayılı Yasa’nın 1. maddesi gereğince devletleştirilmiş orman olması ne­deniyle orman sınırları içine alınıp, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesinin uy­gulanması sonucu, Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılıp çıkartılamayacağı ve 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre iade edilebilecek özel orman olup olmadığı, 1951 yılında yapılan makiye ayırma çalışmalarının 6831 sayılı Ya­sa’nın 11/1. maddesi hükümlerine göre tapuya dayanarak 10 yıllık hak dü­şürücü süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz davasında gerçek kişiler yararına bir hak sağlayıp sağlamayacağı noktalarında toplanmaktadır.

Maki Komisyonlarınca haritaya bağlanan ve haritaya bağlandıkları tarih­ten itibaren orman sayılmayan ve böylece Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz niteliğini kazanan tapusuz makilik alanlar olarak belirlenen taşınmazların, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya yoluyla kazanılma­sının olanaklı olup olmadığı konusunda içtihadı birleştirme talebinde bulu­nulduğu bilinmekte olduğundan; Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasına girilmeden önce, içtihadı birleştirme kararının beklenmesinin gere­kip gerekmediği ön sorun olarak tartışılmış, oybirliği ile beklenmesine gerek olmadığına karar verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenip değerlendirilmesinde;

1- Çekişmeli 644.211 m2 yüzölçümlü yerin de içinde bulunduğu taşın­
maz, 3116 sayılı Orman Yasası hükümlerine göre 1944 yılında yapılan orman
tahdidinde bitişiğinde ve doğusundaki (XIII) numaralı Değirmen Devlet Or­
manı (306 ada 4 sayılı parsel), kuzeyindeki (XI) numaralı Laz ve Değirmen
Devlet Ormanı (306 ada 3 sayılı parsel), güneyindeki (XIII) numaralı Yumru
Kaya ve Değirmen Devlet Ormanı (49 ada 11 sayılı parsel), Batısındaki (XII)
numaralı Hocalar Devlet Ormanı (306 ada 5 sayılı parsel) ile aynı nitelikte
orman örtüsü bulunduğu 29.06.1944 tarihli tahdit tutanaklarına yazılarak ve
(X) numaralı Karagöllü Ormanı ismi verilerek Devlet Ormanı olarak sınırlanmış
ise de, tahdit tutanağına “haritada 10 numara ile gösterilen sahaya 5 Nisan
1926 tarih 7 sıra numaralı tapu senediyle İbrahim oğlu İsmail ve 5 Haziran
1926 tarih 10 sıra numaralı tapu senediyle Hacı Ali oğlu Ali namına tasarruf
iddia edilmiş olduğundan, sahipleri adına … 11, 12, 13 numaralı sahalarda
Devlet namına tahdit edildiği” yazılarak taşınmazların bulunduğu yerde

03.07.1944tarihinde, Resmi Gazete’de 12 Şubat 1945 tarihinde ilan edilerek

12.05.1944tarihinde kesinleştiği ve Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan yer­
lerin Hazine adına tapuya tescil edildiği ve bu orman tapularının kadastro
sırasında 306 ada 3, 4 ve 49 ada 11 sayılı parsellerin tespitlerine esas alındığı
yine 306 ada 13 parsele kuzey batıda komşu olan Pelitli Köyü, Çayır Altı,
Çeşme Deresi, Çardak Bayırı isimli Devlet Ormanının da 1944 yılında tahdidi
yapılarak kesinleştiği ve Mayıs 1946 tarih 19 numarada Hazine adına tescil
edildiği ve bu tapu kaydının 1956 yılında Pelitli Köyünde yapılan kadastro
sırasında 3.644.800 m2 yüzölçümlü 1100 sayılı orman parseline revizyon
görerek Pelitli Köyü 1100 sayılı orman parselinin hükmen 28.10.1957 tarihinde
Hazine adına tescil edildiği, bu haliyle çekişmeli 13 sayılı parselin ifrazen
geldisi olan 306 ada 1 sayılı parselin bir kısım kuzeybatı sınırı hariç diğer tüm
yönlerinin Devlet ormanlarıyla çevrili olduğu,

2- Yörede 17.09.1951 tarihinde başlanıp üç gün sonra 20.09.1951
tarihlerinde tamamlandığı bildirilen Komisyon Başkanı Lütfü ve üye Cahit’ten
oluşan iki kişilik komisyonca Makilik Sahalar Sınırlama Tutanağı başlığıyla
XVIII numaralı maki poligonu tutanağının düzenlendiği ve tutanakta herhangi
bir ölçü ve açı değeri gösterilmeden Gebze İlçesinin birçok köyünün yerleşim
yerini, bu köylerin tarım arazilerini, mer’alarını Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan dereleri, dağları, tepeleri, kayalıkları, tahdidi yapılmış ve yapılmamış ormanları bu poligon içinde gösterir şekilde sınırları 1/25000 ölçekli memleket haritası üzerinde kabataslak çizilerek gösterildiği, aynı komisyon tarafından 15.02.1952 tarihinde bir tutanak daha düzenlenerek İzmit İli Merkez, Gebze, Karamürsel ve Kandıra İlçelerinde 23, Tuzla-Mollafeneri Bucağında 1 adet ki, toplam 24 adet poligon içinde binlerce hektar arazi hakkında düzenlenen sınırlama tutanağında, her poligonun yüzölçümü ile niteliğinin gösterildiği, dava ve temyize konu araziyi ilgilendiren ve birçok köyün yerleşim yerini ve arazilerini içine alan XVIII numaralı poligonun 22.262 Hektar yüzölçümünde olduğu belirtildikten sonra sonuçta “… bu XVIII sayılı poligon sahası içinde köylüiere ait tapulu ve tapusuz ziraat arazisi bulunmakla beraber makilik ile örtülü sahalar üzerinde tarla açma mümkündür.” şeklinde belirtme yapıldığı, aynı belirtmenin diğer poligonlar yönünden de tekrarlandığı, 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı Y.İ.B.B.G.K. kararında “3116 sayılı Yasa’nın 5653 sayılı Yasa ile değiştirilen 1. maddesinin (e) fıkrası uyarınca çıkartılan makiliklerle orman sınırlarının birleştiği yerlerde Orman Sınırlarının Tespitine Ait Yönetmelik ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonları yasal olup, yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu, orman sınırlaması kapsamında iken sözü edilen komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşın­mazlar hakkında özel yasalar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilmişse de yasa (3116 sayılı Yasa’nın 5653 sayılı Yasa ile değişik 5. maddesi) ve yönetmelik hükümlerine göre kurulmayan, yasa ve bu yönetmelikte (o tarihte yürürlükte olan Orman Tahdit Yönetmeliği ile 17.08.1950 tarihli Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tespitine Ait Yönetmelik) belirtilen usul ve esaslara uygun olarak makiye ayırma çalışması yapmadığından (Yönetmeliğin 1. maddesinde açıkça yazılı olduğu gibi Makilik ve Orman Sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki ormanlar ile makilik sahaların sınırları tespit edilmediğinden) komisyonların işlemlerine değer verilemeyeceği, bir an için makiye ayırma işleminin ge­çerliliği kabul edilse bile, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça “orman sınırlandırma kapsamında iken komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında özel yasalar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” Y.İ.B. Kararının konusu olduğundan ve somut olayda maki çalışmasının yapıldığı 1951 tarihinde çekişmeli taşınmazın, orman sınırlama kapsamında bulunmaması ve dayanılan tapu kaydı özel yasalar gereğince oluşturulmaması nedeniyle YKD’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan HGK’nın 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararında kabul edildiği gibi, makiye ayırma işleminin davacı yararına bir hak doğurmayacağı, 02.09.1986 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve orman kadastrosunun ya­pıldığı 1994 yılında yürürlükte olan Orman Kadastro Yönetmeliği’nin 28. mad­desindeki;

“Makilik Sahalarda Orman Kadastrosu Madde 28

a) Evvelce makiye tefrik edilen fakat tevzii yapılmayan sahalarda 6831 sayılı Kanun’un 1. maddesine giren ancak istisna bentlerine girmeyen ormanlık alanlar,

b) Evvelce makiye tefrik edilip, çiftçiyi topraklandırma ve iskan mev­zuatına göre tevzii yapılan, temlik kararı verilmiş ve tapuya bağlanmış sahalar içinde kalan ve yüzölçümü bir bütün olarak 3 hektardan büyük ormanlık alanlar,

Devlet ormanı olarak sınırlandırılır” hükmü gereğince orman sınırları içine alınmasının yasal olduğu,

Yine HGK’nın oybirliğiyle verdiği 28.05.2003 gün ve 2003/20-371-358 sayılı kararında kabul edildiği gibi “… geçerli bir makiye ayırma işleminin olup olmadığı, ancak süresinde açılacak orman tahdidine itiraz davasında tartı­şılabilecek bir konu olduğu” davacı tarafından 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesinde gösterilen 6 aylık süre içinde orman kadastrosuna itiraz davası açılmadığından, maki çalışmasının bu davada bir öneminin bulunmadığı,

3- Güzeller Mahallesi 306 ada 1 sayılı parselden ifrazı sonucu oluşan çekişmeli 306 ada 13 sayılı parselin tapu kaydı üzerine 1994 yılında orman kadastrosu yapılmadan önce 4785 sayılı Yasa gereğince 20.04.1992 gün ve 1732 yevmiye numarası ile “ormanla ilgili olduğu” şerhi, 1994 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması işlemlerinden sonra da 09.02.1995 tarihinde 6214 yevmiye numarasıyla “parselin 1.065.320 m2’lik bölümünün Hazine adına orman rejimi dışına çıkartıldığı” konusunda şerh konulduğu, davacı kooperatifin parselin bir kısım payını şerh konulmadan önce 12.03.1991 bir kısım payını da ormanla ilgili olduğu şerhi konulduktan sonra 01.07.1992 tarihinde satın aldığı, daha sonra paydaşlar arasında yapılan ifraz sonucu oluşturulan parsellere bu şerhlerin aynen yansıtıldığı, milli servet niteliğinde kamu malı olan ormanların ve nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerler Anayasa’nın 169 ve 170. maddelerinin koruyuculuğu altında olup, ancak özel yasa olan 6831 sayılı ve 2924 sayılı Yasaların hükümlerine göre tasarruf edilebileceği, Medeni Yasa’nın 715 (641) ve 999. (912) maddeleri gereğince özde kamuya ait olan ya da devletleştirme ve kamulaştırma sonucu kamu malı olan yerlerde özel mülkiyet kurulamayacağı ve bunun sonucu olarak, bu tür yerlerde Medeni Yasa’nın 1023. (931) mad­desi gereğince iyiniyetle kazanma ilkesine dayanılamayacağı, somut olayda olduğu gibi, aslında kamu malı orman olan taşınmaz, tapu sicilinde özel mülkiyet gibi gözükse de bu durum taşınmazın özde kamu malı olma niteliğini değiştirmeyeceğinden, mülkiyetinin kazanılmayacağı ve kayden iktisap ede­nin Medeni Yasa’nın 1023. (931) maddesinden yararlanamayacağı, (HGK 30.09.1981 gün ve 1-167/656 YKD 1981/2 ve 27.02.1980 gün ve 1978/1-957/1365 sayılı kararları) kaldı ki tapu kaydı üzerinde 20.04.1992 tarihinden beri orman şerhi bulunması nedeniyle iyiniyetle kazanımdan da söz edile­meyeceği,

4- Dava konusu 306 ada 13 parsel gibi 306 ada 1 sayılı parselden ifraz edilen 395.207 m2 yüzölçümlü aynı ada 16 sayılı parsel hakkında Hasan tarafından Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi’nde açılan orman sınırlamasının iptali davası, bu mahkemenin 12.05.1998 gün ve 1997/318-363 sayılı kararı ile kabul edilerek 16 sayılı parselin orman sınırı dışına çıkartılmasına karar veril­miş ve bu karar Yirminci Hukuk Dairesi’nin 24.12.1998 gün ve 1998/10570-12465 sayılı kararı ile onanıp kesinleşmişse de, o davada Maliye Hazinesi’nin
taraf olmadığı ve Hazine yönünden mülkiyet sorununun gündeme gelip incelenmediği, her dava kendi dosyası içindeki delillere göre incelenip karara bağlanacağından, o davanın temyize konu bu dava yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı,

5- 1944 tarihli tahdit tutanaklarında çekişmeli taşınmaz üzerindeki
orman örtüsü ile, bitişik Devlet Ormanları üzerindeki orman örtüsünün aynı
olduğu açıklandığı gibi, bilirkişilerin uyguladığı, 1940 ve 1968 tarihli hava
fotoğrafları ile 1957 tarihli memleket haritasında da çekişmeli taşınmaz üze­
rindeki orman bitki örtüsünün, bitişik Devlet Ormanlarındaki orman örtüsü ile aynı özellikte olduğunun bildirildiği, davacının 04.04.1997 tarihli dava dilek­çesinde de davaya konu taşınmazın niteliğinin orman olduğu kabul edilmekle birlikte Devlet Ormanı olmayıp, tapulu özel orman olduğu ve 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre iadeye tabi bulunduğunun iddia edildiği, bir an için bu iddianın doğruluğu k”abul edilse bile 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel özel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişilerine ilişkin bütün ormanlar bu kanun gereğince devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer.” hükmü gereğince, yasanın yürürlüğe girdiği tarihte çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin hiçbir bildirime gerek olmadan Devlete geçtiği, 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre 1944 yılında Devlet ormanlarının tahdidi yapılırken çekişmeli taşınmaz da bitişikteki ormanlar gibi Devlet Ormanı olarak tahdit edildiği halde sonradan “… tapu senediyle tasarruf iddia edilmiş olduğundan sahipleri adına tahdit edildiği”nin 1944 tarihli tutanağa yazıldığı, tahdit sırasında tapu kaydının sınırları irdelenip uygulama yapılmadığı ve soyut olarak tapulu olduğu ge­rekçesiyle Devlet Ormanı sayılmayarak, özel orman olarak “sahipleri adına tahdit edildiği” aslında dava konusu taşınmaz tapu kaydı kapsamı dışında bulunduğundan özel orman koşullarını taşımadığı ve Devlet Ormanı olduğu, iddia edildiği gibi, özel orman olduğu kabul edilse bile 4785 sayılı Yasa ge­reğince Devletleştirildiği ve bu yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinde yasa gereği mülkiyetinin Hazine’ye geçtiği 31.03.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile “09.07.1945 tarihli ve 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlardan, Devlet ormanları içinde olmayan ve etrafı tarla, bağ, bahçe gibi kültür arazisi, özel orman, şehir, kasaba, köy mer’ası ve Orman Kanunu’nun birinci maddesine göre orman sayılmayan yerlerle çevrili olmak şartıyla Devlet Ormanlarından tamamen ayrılmış bulunan köy, belediye tüzel kişiliklerine ve gerçek kişilere ait ormanlar; sahipleri veya mirasçıları istedikleri takdirde geri verilir.” hükmü getirilmiş ise de, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerler ile bitişik ve çevrili olup, Devlet ormanlarından tamamen ayrılmadığından, iadeye tabi özel orman kabul edilemeyeceği (H.G.K.’nın 27.12.1989 gün ve 1989/16-659/695 sayılı kararı),

İşte bu nedenlerle; 02.09.1986 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve orman kadastrosunun yapıldığı 1994 yılında yürürlükte bulunan Orman Ka­dastro Yönetmeliği’nin 23. maddesindeki

“Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerler: Madde 23: Orman Kadastro Komisyonlarınca;

C) 4785 sayılı Kanun’la devletleştirilmiş veya devletleştirilmeye tabi ormanlar,

Devlet ormanı olarak sınırlandırılırlar.

4785 sayılı Kanun’la devletleştirilmiş ormanlar ile yukarıda belirtilen (B), (D), (E), (F) ve (G) bentlerine göre orman rejimine girmiş olan sahaların herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayıl­mamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz.” hükmü ile 4785 ve 6831 sayılı Yasa’nın 1/1 ve 7. maddeleri gereğince orman sınırı içine alınmasından ve hemen sonra 31.12.1981 tarihinden önce nitelik yitirmiş olduğu gerekçesiyle 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman rejimi dışına çıkartılıp sonuçlarının ilan edildiği ve 6831 sayılı Yasa’da öngörülen 6 aylık süre içinde dava açılmadığından orman kadastrosu ve 2/B madde uy­gulamasının 14.06.1995 tarihinde kesinleştiği,

6- 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesinde orman kadastrosu kesinleşen yerlerde, tapulu taşınmazlarda, tapu sahiplerine 10 yıllık hak düşürücü süre içinde tapuya dayalı olarak orman kadastrosuna itiraz dava açma hakkı ver-mişse de, bu davada dayanılacak tapu kaydının 4785 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden daha eski tarihli olması ve 4785 sayılı Yasa karşısında geçerliliğini korumasının yanında, dayanılan tapu kaydının yüzölçümüyle dava konusu taşınmazı kapsaması ve ayrıca bu ormanın 5658 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde öngörülen iade koşullarını taşıması gerektiği, somut olayda dayanılan tapu kaydı eski tarihli ise de, çekişmeli taşınmazı yüzölçümüyle kapsamadığı ve tapu kaydının uygulandığı 306 ada 12 ve 15 sayılı parseller ile 13 sayılı parselin (C) bölümü ki; toplam 1.453.374 m2 yüzölçümlü alan tapu kaydı miktarından çok fazla olup, baştan beri orman sınırları dışında kaldığı, 1944 yılında düzenlenen orman tahdit haritasının 3402 sayılı Yasa’nın 20/A maddesi anlamında tapunun dayanağı bir harita olarak kabul edilemeyeceği, tapu kaydının ormana bitişik olduğu ve gerek memleket haritalarında, gerekse fotogometri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ve 1/10.000 ölçekli orman ka­dastro paftalarında görüldüğü gibi ormandan kesin sınırlarla ayrılmaması ne­deniyle tapu kaydı kapsamının 3402 sayılı Yasa’nın 20/c maddesi gereğince yüzölçümüne değer verilerek belirlenmesi gerektiği, 1940 ve 1968 tarihli hava fotoğrafları ve 1957 tarihli memleket haritasından oluşan resmi belgelerde ve 1944 orman tahdit tutanaklarında bitişikteki Devlet Ormanları ile aynı nitelikte orman olduğu belirlenen dava konusu taşınmazın tapu kaydının yüzölçümüyle kapsamında kaldığının kabul edilemeyeceği, bu maddi ve hukuki olgular ile bilirkişi raporlarındaki gerekçeler karşısında, raporun sonuç bölümündeki nitelemeye değer verilemeyeceği, tapu kaydı kapsamı dışında kalan taşınmaz hakkında orman kadastrosu kesinleşmiş ve 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. mad­desinde öngörülen hak düşürücü süre geçmiş olduğundan başka hiçbir araş­tırmaya gerek kalmadan davanın reddi gerekeceği, bir an için aksi düşünülse bile 4785 sayılı Yasa kapsamında devletleştirilen ormanın 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre iadeye tabi ormanlardan olmaması nedeniyle, tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsamasının da sonuca etkili olmadığı ve davacı yararına bir hak sağlamayacağı, çekişmeli taşınmazın, 1944 yılında 4785 ve 6831 sayılı Yasa’nın 1 ve 7 ve 1989 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliği’nin 23 ve 28. maddeleri gereğince orman sınırı içine alınması ve daha sonra 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılıp tapu kaydı üzerine bu konuda şerh konulmasının tamamen yasal işlem olduğu anla­şılmakla, Özel Daire Kararında işaret edildiği gibi davanın reddine karar ve­rilmesi gerekirken, yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalılar Orman Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakan­lığı ve Maliye Hazinesi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kara­rının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 10.05.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.