Etiket arşivi: sebep

İşçinin Yurt Dışı Kaynaklı İnternet Sitelerinde Bahis Oynadığı, Eylemin Geçerli Sebep Olduğu

T.C YARGITAY
22.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 12560
Karar: 2014 / 21257
Karar Tarihi: 02.07.2014

ÖZET: Davacı işçinin yurt dışı kaynaklı internet sitelerinde bahis oynadığı, ortalama net maaşının üzerinde olan tutarlarda ödemeler yaptığı sabittir. İşçinin eylemlerinin işverende meydana getirdiği etki gözönüne alındığında işverenden iş ilişkisini sürdürmesi beklenemeyeceğinden iş sözleşmesinin feshinin haklı sebep ağırlığında kabul edilmese dahi geçerli sebebe dayandığının gözetilmesi gerekir.(4857 S. K. m. 20, 25)

Dava: Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi D. A. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı vekili, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, yapılan feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.

Davalı vekili, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı işveren tarafından yapılan teftiş ve teftiş sonucu düzenlenen raporlara ve davacı işçinin kredi kartı ekstre bilgilerine göre davacı işçinin yurt dışı kaynaklı internet sitelerinde bahis oynadığı, iş akdinin feshi tarihi itibariyle kredi kartı borçlarından dolayı işçi aleyhine takip yapılmadığı, işçinin iş sözleşmesinin feshi sonrasında işsiz kalması sebebiyle kredi kartı borçlarını ödemede güçsüzlüğe düştüğü ve banka tarafından hakkında takip yapılmasına sebebiyet verdiği, işçinin toplum içerisinde onaylanmayacak nitelikteki bahis oynama şeklinde gerçekleşen olumsuz nitelikteki davranışın iş yerindeki üretim sürecine ve çalışmalara olumsuz etki yaptığı işveren tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmiştir.

Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedilip edilmediği noktasındadır.

Somut olayda, 06.11.2012 tarihinden beri davalı işyerinde kobi bankacılık satış yönetmeni olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin, yurt dışı bağlantılı sitelerden davalı bankaya ait kredi kartı ile bahis oynaması ve gelirinin üzerinde tutarlarda borçlanmak suretiyle ödemeler yapması sebebiyle 4857 sayılı İş Kanunu 25/II maddesi ile disiplin yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca feshedildiği anlaşılmaktadır.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı işçinin yurt dışı kaynaklı internet sitelerinde bahis oynadığı, ortalama net maaşının üzerinde olan tutarlarda ödemeler yaptığı sabittir. İşçinin eylemlerinin işverende meydana getirdiği etki gözönüne alındığında işverenden iş ilişkisini sürdürmesi beklenemeyeceğinden iş sözleşmesinin feshinin haklı sebep ağırlığında kabul edilmese dahi geçerli sebebe dayandığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.

Hüküm: Yukarıda belirtilen sebeplerle;

1- Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- Davanın REDDİNE,

3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yapmış olduğu 60,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,

5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.500,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 02.07.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

www.sinerjimevzuat.com.tr

Yargıtay kararı: İşçinin Yurt Dışı Kaynaklı İnternet Sitelerinde Bahis Oynadığı, Eylemin Geçerli Sebep Olduğu .

sözleşmedeki cezai şart, ihlal edenin ekonomik yönden mahvına sebep olursa indirim yapılabilir

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2013-679 esas sayılı ve 2013-12298 karar sayılı 12.09.2013 tarihli kararı

-Cezai Şart Miktarının Fahiş olması

-Cezai Şartın Tenkisi

Özet:  Cezai şart, geçerli borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde, belli bir zamanda yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken edimdir. Ticari olmayan işlemlerde hakim, cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını kendiliğinden saptar.

Tarafların; kiralananın belli süre satılmamasına ilişkin cezai şartı sözleşme ile belirlemelerinden sonra, davalı kiralananı sözleşmeye aykırı olarak 3.kişiye satmıştır. mahkemece, kira sözleşmesine aykırı davranıldığından cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesi isabetli olsa da, cezanın ekonomik yönden davalının mahvına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceği gözetilmelidir. Cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun kusur derecesi gibi durumlar dikkate alınarak, gerekirse bu konuda özel bilgisi olan bilirkişiden de yararlanılmalı, sonuçta hak adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai şart miktarına hükmedilmelidir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/11-1096 K. 2013/382 * TRAFİK KAZASI *RÜCU DAVASI *SÜRÜCÜNÜN ÖLÜMÜ MÜCBİR SEBEP DEĞİLDİR

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

 

ESAS NO. 2012/11-1096

KARAR NO. 2013/382

KARAR TARİHİ. 20.3.2013

 

 

DAVA :

 

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 5.Sulh Hukuk Mahkeme’since davanın kabulüne dair verilen 18.02.2010 gün ve 2008/1402 E.-2010/113 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 22.12.2011 gün ve 2010/7428 E.-2011/17547 K. sayılı ilamı ile; 

 

( … Davacı vekili, müvekkiline sağlık sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan Sibel’in davalıya ait araçta yolcu iken meydana gelen kaza sonucu yaralandığını, tedavi giderlerinin müvekkili tarafından karşılandığını ileri sürerek, 2.931,00 TL’nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. 

 

Davalı, davaya cevap vermemiştir. 

 

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, aracın sevki sırasında sürücünün aniden ölümünün mücbir sebep olmadığı, bu nedenle davacıya sigortalı Sibel’in yaralanması nedeniyle oluşan tedavi giderlerinden davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. 

 

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 

 

Dava, sağlık sigorta sözleşmesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. 

 

2918 sayılı KTK'nun 86/1.madde hükmüne göre işleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. 

 

Somut olayda, davacıya sağlık sigorta sözleşmesi ile sigortalı kişinin davalı şirkete ait araçta taşınması sırasında sürücünün aniden ölümü nedeniyle meydana gelen kaza sonucu yaralandığı ve tedavi giderlerinin davacı tarafından karşılandığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, meydana gelen kaza sonucu yaralanmadan dolayı davalı araç malikinin sorumlu olup olmadığı, daha doğru bir ifade ile sürücünün aracı sevki sırasında ani ölümünün işleteni sorumluluktan kurtaran bir neden olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

 

Bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için o olayın önceden sezilemez, karşı konulamaz olması ve harici bir etkenden ileri gelmiş olması gerekir. Bu unsurları içermeyen bir olay umulmayan bir hal niteliğini taşısa dahi mücbir sebep olarak kabul edilemez. Somut olayda, sürücünün ani ölümü açıklanan unsurları içermekte olması nedeniyle mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. 

 

Bu itibarla, mahkemece, davalı işletene, kazanın aracın teknik bir arızasından kaynaklandığı gibi başka bir nedenle kusur izafe edilemediğine göre sürücünün ani ölümü sonucu aracın kaza yapması neticesinde oluşan zarardan davalı sorumlu olmayıp, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır… ), 

 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

 

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

 

KARAR : Dava, sağlık sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. 

 

Mahkemece; aracın sevki sırasında sürücünün aniden ölümünün mücbir sebep olmadığı, bu nedenle davacının sağlık sigortalısı Sibel’in yaralanması nedeniyle oluşan tedavi giderlerinden davalı araç işleteninin sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. 

 

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur. 

 

Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir. 

 

Hukuk Genel Kurulu'nda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce; yerel mahkeme direnme kararının davalı vekiline 09.08.2012 günü tebliğ edildiği ve temyiz dilekçesinin ( 8 ) günlük sürenin dolduğu 17.08.2012 Cuma günü mesai bitimine kadar verilmediği dosya kapsamı ile sabit olup, bu halde; 1086 sayılı HUMK’nın 176/10.maddesi uyarınca Sulh Mahkemelerindeki davaların adli tatilde de görüleceğinin belirtilmesine rağmen somut olaydaki tebliğ tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan 6100 sayılı HMK’nın 103.maddesinde Sulh Mahkemelerindeki davaların adli tatilde görülecek davalar arasında sayılmamış olması nedeniyle davalının temyiz dilekçesinin süresinde kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp tartışılmıştır. 

 

Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesinin ( 1 ).fıkra hükmü; “Bölge Adliye Mahkemeleri'nin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2'nci Maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” şeklindedir. 

 

1086 Sayılı HUMK’nın 437.maddesinin yeniden düzenlenmesi ( 5236 sayılı kanunun 16.md. ) önceki hali; “… Sulh mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi sekiz gündür. Bu süre ilamın usulen taraflardan herbirine tebliği ile işlemeye başlar…” şeklindedir. 

 

Görüldüğü üzere, eldeki dosyada kararı veren Sulh Hukuk Mahkemesi, somut olayda kararın tebliğ tarihi itibariyle ( 8 ) günlük temyiz süresine tabidir. Bu hususun ortaya konmasından sonra önsorunun çözümü için tespiti gereken husus, bu sürenin son gününün adli tatil süresi içinde dolması halinde temyiz süresinin hangi tarihte sona ereceğinin belirlenmesi konusudur. 

 

Tebliğ tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan ve adli tatilin sürelere etkisini düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın 104.maddesi; “Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır” hükmünü içermektedir. 

 

Somut olayda da; davalı vekiline tebligat Ağustos ayında ( adli tatil içinde ) yapılmış olduğundan temyiz süresi adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılacaktır, zira; 1086 sayılı HUMK’nın 176.maddesinin 10.fıkrası uyarınca Sulh Mahkemelerindeki davaların adli tatilde de görüleceğinin belirtilmesi nedeniyle önceki yasa döneminde adli tatil içerisinde dolan temyiz süreleri artık yeni yürürlüğe girmiş bulunan 6100 sayılı HMK’nın 103.maddesinde sulh mahkemelerindeki davaların adli tatilde görülecek davalar arasında sayılmamış olması nedeniyle aynı yasanın 104.maddesi uyarınca adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzayacağından davalı vekilinin temyiz dilekçesinin süresinde olduğu oyçokluğu ile kabul edilerek uyuşmazlığın esasının görüşülmesine geçilmiştir. 

 

Bozma ve direnme kararının nitelikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; karayolunda seyir halindeki araç sürücünün ani ölümünün KTK’nun 86.maddesi anlamında “mücbir sebep” olarak kabulünün mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre, aracın kaza yapması neticesinde davacı sigorta şirketinin sigortalısı yolcu için yapmak zorunda kaldığı tedavi giderlerinden davalı işletenin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

 

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ( KTK )’nun 85.maddesinde işletenin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olur. İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. 

 

İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması hallerini düzenleyen aynı Kanunun 86.maddesinin birinci fıkrası; “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” hükmünü içermektedir. 

 

Bu aşamada, yasa metninde geçen “mücbir sebep” kavramı üzerinde durulmadır: 

 

Öğretide mücbir sebep; araç işleteninin işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış kuralının mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde ihlaline yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Mücbir sebep olarak kabul edilen olayın mutlaka işletenin işletmesi ( aracı ) dışında oluşan bir olay olması gerekir. Mücbir sebep sayılan olayın, araç dışında bir olay olması özelliğine “mücbir sebebin hariciliği” unsuru denilmekte olup, aracın direksiyonunun kopması, fren patlaması, sürücünün bayılması, uyuması gibi olaylar mücbir sebep değildir. ( Tekinay/Akman/ Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku, 4.Bası, s.539 ). 

 

Sürücünün ani ölümü, kendini kaybetmesi, uyuklaması gibi olaylar da aracın işletilmesine yabancı olan olaylardan değildir ( Haluk Tandoğan, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, 1981, s.247; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, a.g.e., s.540 ) 

 

Bu itibarla, araç sürücüsünün seyir halinde iken ölümü sonrası meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluşan zararlardan işleten sorumlu olup, kazanın mücbir sebepten kaynaklandığı savunmasında bulunamayacaktır. 

 

Bu durumda, davacı sigorta şirketinin trafik kazasında yaralanan sigortalısı için sağlık sigorta poliçesi kapsamında ödemek zorunda kaldığı tedavi giderlerini tazmin etmesi için işletene rücu etme hakkı bulunduğundan, benzer gerekçe içeren direnme kararı usul ve yasaya uygundur. 

 

Ne var ki, bozma nedenine göre tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazları Özel Daire’ce incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir. 

 

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davalının işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK'un 440/III-2.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.03.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

YARGITAY 4. Ceza Dairesi E: 2010/30601 K: 2012/22153 AVUKATIN DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASINA SEBEP OLMASI

YARGITAY 4. Ceza Dairesi
Esas No : 2010/30601
Karar No : 2012/22153

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
 
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
1- Sanıklar Ü. G. ve M.K. hakkında görevi savsama suçundan kurulan hükümlerde,
Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan H.D Gıda ve Tur. Ltd. Şti. vekili ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
2- Sanık A. N. A. hakkında kurulan hükme yönelik temyize gelince;başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Avukat olan sanığın, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2../… esas sayılı dosyasında 12.000 TL. tutarında alacak davası açtığı, ilk bilirkişi raporunda davacıların 94.443 TL. alacak talep edebileceği bildirilmesi üzerine … 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2../… esas sayılı dosyasında saklı tuttuğu kısım için ek dava açtığı; bu dosyasının 16/03/2005 tarihli oturumuna mazeret bildirmeksizin katılmadığından HUMK'nın 409/1. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırıldığı, 15/04/2005 tarihinde davayı yenilediği ve davanın 15/06/2005 tarihli celsesine de katılmadığından HUMK'nın 409/1 maddesi uyarınca dosyanın yeniden işlemden kaldırıldığı, üç ay içinde yenileme talebinde bulunmadığından HUMK'nın 409/5 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına sebep olduğu olayda, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/… esas sayılı dosyasının akıbeti araştırılıp; ayrıca … 31. İcra Müdürlüğünün 2005/… esas sayılı dosyasında teminat mektuplarının iadesine imkan veren 03/07/2006 tarihli protokole esas icra dosyaları getirtilip, denetime olanak verecek biçimde onaylı örnekleri dosyaya konularak, teminat mektubunun paraya çevrilmemesi nedeniyle; kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına yol açıp açmadığı ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayıp sağlamadığı araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması, Yasaya aykırı, katılan H.D Gıda ve Tur. Ltd. Şti. vekili ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

celse talikine sebep olmadığından kesin süre geçse de tanık dinlenir

yargitay-dan-emsal-olacak-karar_219239
Sayın Avukat Suat Şahin’in sosyal paylaşımını, Genç Baro okurları ile paylaşıyoruz.

KESİN SÜRE; Celse talikine sebep olmamak şartıyla kesin sürenin değerlendirilmesi

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/3724
K. 2012/20653
T. 10.9.2012

• KESİN SÜRE VERİLMESİNE RAĞMEN BİR SONRAKİ CELSEDE DELİL VE TANIK LİSTESİ BİLDİRMEK ( Celse Talikine Neden Olmayacak Şekilde Bildirildiği – Celsede Hazır Edilen Tanıkların Dinlenmesi Gereği )

• DELİL VE TANIK LİSTESİ BİLDİRİLMESİ İÇİN KESİN SÜRE VERİLMESİ ( Kesin Süre Geçtikten Sonra Yapılan Celsede Davalı Vekilinin Delil Listesini Sunduğu/Tanıklarını Hazır Ettiği – Celse Talikine Neden Olmadığından Huzurdaki Tanıkların Dinleneceği )

• KESİN SÜRE GEÇTİKTEN SONRA OTURUM SIRASINDA TANIKLARI HAZIR ETMEK ( Celse Talikine Neden Olmayacak Şekilde Tanıklarını Hazır Eden Davalı Vekilinin Bildirdiği Tanıkların Dinlenmesi Gereği )

• CELSE TALİKİNE NEDEN OLMAYACAK ŞEKİLDE KESİN SÜRE DIŞINDA DELİL VE TANIK LİSTESİ BİLDİRMEK ( Kesin Süre Geçtikten Sonra Yapılan Celsede Davalı Vekilinin Delil Listesini Sunduğu/Tanıklarını Hazır Ettiği – Celse Talikine Neden Olmadığından Huzurdaki Tanıkların Dinleneceği )

6100/m. 243
1086/m. 258

ÖZET : Mahkemece, davalı vekiline oturumda delillerini bildirmek, tanık göstermesi halinde hangi hususta dinlenecekleri hususunda açıklamada bulunmak üzere otuz gün kesin mehil verilmiş, duruşma daha sonraki bir tarihe bırakılmıştır. Davalı vekili, tanınan kesin süre dışında oturum sırasında delil listesini sunmuş ve aynı gün, gösterdikleri tanıkların hazır bulunduğunu da ifade etmiştir. Bu durumda celse talikine sebep olunmamıştır. O halde, davalı vekili tanıklarını hazır ettiğini bildirdiğine göre bildirilen bu tanıklar dinlenilerek, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Mahkemece, davalı vekiline 27.04.2011 tarihli oturumda delillerini bildirmek, tanık göstermesi halinde hangi hususta dinlenecekleri hususunda açıklamada bulunmak üzere otuz gün kesin mehil verilmiş, duruşma 27.06.2011 gününe bırakılmıştır. Davalı vekili, tanınan kesin süre dışında 27.06.2011 günü oturum sırasında delil listesini sunmuş ve aynı gün, gösterdikleri tanıkların hazır bulunduğunu da ifade etmiştir. Bu durumda celse talikine sebep olunmamıştır. O halde, davalı vekili tanıklarını hazır ettiğini bildirdiğine göre bildirilen bu tanıklar dinlenilerek, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.