Etiket arşivi: Sicil

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İŞVERENİN İŞÇİ HAKKINDA TANZİM ETTİĞİ SİCİL RAPORUNUN İPTALİ

YARGITAY 22. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/37919
KARAR: 2014/5166

Davacı, kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı, 2004 ve 2006 personel sicil ve başarı değerlendirme raporları ile performans değerlendirme çizelgesi ile performans puanının düşüklüğü şeklinde tesis edilen işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, gerek 2004 yılının Sicil ve Başarı Değerlendirme Raporu ve Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı Değerlendirmelerinin gerekse, 2006 yılı Sicil ve Başarı Değerlendirme Raporu ve 2006 yılı Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı Değerlendirmelerinin somut ve ciddi nedenlere dayanmadığından davanın kabulü ile 2004 yılı sicil ve başarı değerlendirme raporu ve performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirmesine ilişkin rapor ile 2006 yılı sicil ve başarı değerlendirme raporu ve 2006 yılı performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirme raporuna ilişkin davalı kurum işlemlerinin iptaline karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosya içeriğine göre; 2004 yılının Sicil ve Başarı Değerlendirme Raporu ve Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı değerlendirmeleri ile 2006 yılı Sicil ve Başarı Değerlendirme raporu ve 2006 yılı Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı değerlendirmelerinin disiplin hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu, somut ve ciddi nedenlere dayanmadığı, objektif değerlendirmelerden uzak olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sözkonusu sicil ve başarı değerlendirme raporları ile performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirmelerinin gerçeği yansıtmadığının kabulü gerekir. Ancak iş hukukunda işveren işlemlerinin iptaline olanak veren bir uygulama bulunmamaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki işvereni belirli bir işlemi uygulamaya zorlayıcı karar verilmesi de mümkün değildir. Tüm bu yönler dikkate alınarak hukuka aykırı olarak düzenlendiği anlaşılan dava konusu 2004 ve 2006 yıllarına ait personel sicil ve başarı değerlendirme raporları ile performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirmelerinin gerçeği yansıtmadığının dolayısıyla hukuka aykırı olduğunun tespiti ile yetinilmesi gerekirken söz konusu raporların iptaline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 07.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 01 Oca 2015, 22:41


Dilekçe ve Sözleşme Örnekleri • ADLİ SİCİL VE İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NE DİLEKÇE ÖRNEĞİ

ADLİ SİCİL VE İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NE
ANKARA

TALEP SAHİBİ : İsim Soy isim………………… TC……………….

ADRES :…………………………………………………..

TALEP KONUSU : Adli sicil kaydımın silinmesi konusu hakkında

AÇIKLAMALAR

………………………… Ceza Mahkemesinin, tarihli …. Esas ve …… Karar sayılı kararı ile hakkımda mahkumiyet kararı vermiş ve bu karar kesinleşmiştir. Kesinleşen bu mahkumiyete ilişkin bilgiler adli sicil kayıtlarımda görünmektedir. Söz konusu adli sicil kaydına esas olan mahkumiyet kararı infaz edilmiş olup, infaz kaleminden alınmış olan yerine getirme fişi dilekçeme eklidir.

Adli Sicil kaydına neden olan mahkumiyet kararı infaz edilmiş olduğundan ve bundan sonra da hakkımda verilmiş başka bir mahkumiyet kararı bulunmamaktadır. Bu nedenlerle hakkımdaki adli sicil kaydının silinmesi şartları oluşmuştur.

Bu nedenle Adli Sicil Kaydımın silinmesi için başvuruda bulunma zorunluluğu hasıl olmuştur.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, yukarıda belirtilen mahkumiyetime ilişkin adli sicil kaydımın silinmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. ../../20..

Talep Eden
İsim soy isim
TC imza

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 28 Ara 2014, 10:12


Adli Sicil Kaydı E-Devlet Üzerinden Ücretsiz Alınabiliyor

 

Devlet bürokrasisinin en büyük kalelerinden adli sicil belgelerinin adliyeye giderek 5 TL bedelle alınması uygulaması tarihe karışıyor. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında imzalanan 05.06.2013 tarihli protokol uyarınca sabıka kaydı belgesi artık e-devlet üzerinden ücretsiz olarak alınabiliyor. 12.06.2013 günü başlayan uygulamayı kullanabilmek için e-imza, mobil imza, T.C. kimlik kartı veya e-devlet şifresiyle turkiye.gov.tr adresine giriş yapmak gerekiyor. Sorgu sonrası bir PDF dosyası oluşturuluyor ve bu da direkt olarak yazıcıya yollanabiliyor. Bu yazıcı dökümünde barkod bulunuyor. Sicil kaydının verileceği kurum bu barkodu sorgulayarak belgenin geçerliliğini doğruluyabilecek. Uygulama ile önemli ölçüde zaman ve kağıt tasarrufu sağlanırken; devlet ise önemli bir gelir kaleminden yoksun kalacak. Zira, günlük 45.000 civarında adli sicil kaydı alındığı söylenmekte.

 

 

E-Devlet Üzerinden Sabıka Kaydı Alınabilmesinin KoşullarıE-Devlet portalı üzerinden adli sicil sorgulama ekranına girildiğinde bir uyarı bulunuyor. Buna göre, adli sicil kaydı için bazı kısıtlamalar bulunuyor:

 

 

Bir kişi, günde en fazla 4 adet adli sicil sorgusu yapılabiliyor. Ancak yapılan sorgu sonunda dilediği kadar çıktı alınabiliyor.Sabıka kaydı belgesinin nerede kullanılacağı bilgisinin tanımlanması önemli olarak belirtilmiş. Aksi durumda belgeyi ilgili kurumda kullanamayabilirsiniz.Oluşturulacak belge üzerindeki barkod ve T.C. kimlik numarası üzerinden ilgili kurumun Adli Sicil Doğrulama Hizmeti ile geçerlilik sorgulaması yapılabileceği belirtilmiş.Yukarıda belirtilen koşulların kabul edildiğine ilişkin kutu tıklanmazsa sorgu menüsü açılmıyor.

DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2007/2368 K: 2011/1214 – Yüz Kızartıcı Suç, Memnu Hakların iadesi, Adli Sicil Kaydı

T.C. DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulu Esas No : 2007/2368 Karar No : 2011/1214Karar Tarihi17.11.2011 

 Özeti : 657 sayılı Kanun'un 48/A-5. maddesinde devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak koşulu arandığından, memnu hakların iadesi kararının yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişiler yönünden devlet memuru olabilme koşullarını sağlama bakımından bir hak doğurmadığı hakkında.

 

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : Tapu ve Kadastro Genel MüdürlüğüKarşı Taraf (Davalı) : …Vekili : Av. …İstemin Özeti : Kocaeli idare Mahkemesinin 19.4.2007 günlü,E:2007/l 63, K:2007/658 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması, davalı idare tarafından istenilmektedir.Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

 

Danıştay Tetkik Hakimi Bülent Küfüdür'ün Düşüncesi : Davacının 657 sayılı Kanunun 48. maddesinde sayılan yüz kızartıcı suç olan dolandırıcılık suçundan dolayı yargılanmış ve mahkum olmuş olması nedeniyle devlet memurluğuna alınmasında aranacak niteliği taşımadığının sonradan anlaşılması karşısında, 657 sayılı Kanunun 48/A-5 ve 98/b maddeleri uyarınca görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin kabul edilerek idare Mahkemesince verilen ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.Danıştay Savcısı Esma Nur Necefin Düşüncesi : Kocaeli idare Mahkemesinin 19.4.2007 gün ve E:2007/163, K:2007/658 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden 21.4.1978 tarihinde görevden çekilmiş sayılan davacının 28.12.2001 tarihli olur ile hizmetli ünvanı ile atamasının yapıldığı, bu atamanın ardından hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda, davacının Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesinin 6.11.1986 gün ve K: 1986/190 sayılı kararıyla TCK'nun 503/ilk madde gereğince 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği saptanarak 657 sayılı Yasanın anılan hükümleriyle 27.8.2002 günlü olurla görevine son verildiği davacının 18.2.2003 günlü dilekçeyle adli sicil kaydındaki sabıkasının silinmesini istemesi nedeniyle Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.2.2003 günlü kararla Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesinin anılan ilanıyla verilen mahkumiyetin 3682 sayılı Yasanın 8/b maddesi gereği adli sicil kayıtlarından çıkartılmasının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda davacının dava konusu işlemin tesis edildiği tarihlerde dolandırıcılık suçu nedeniyle 3 ay hapis cezası ile hükümlü olduğundan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48/A.5. ve 98/b maddeleri uyarınca görevine son verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle aksi yöndeki mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINAHüküm veren Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:

 

Dava; Kocaeli Valiliği 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünde hizmetli olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Kanunun 48/A-5 ve 98/b maddeleri uyarınca görevine son verilmesine ilişkin 27.8.2002 günlü, 28 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

 

Kocaeli idare Mahkemesinin 17.3.2004 günlü, E:2003/1118, K:2004/410 sayılı kararıyla; davacının 28.12.1984 tarihinde işlediği dolandırıcılık suçundan dolayı Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesinin 6.1 1.1985 günlü, K: 1986/1 90 sayılı kararıyla 3 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda davacının mahkumiyetine yönelik kararın 1 7 yıl önce verilmiş olması ve Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.2.2003 günlü, K:2003/8 sayılı kararıyla cezanın 3682 sayılı Yasanın 8/b maddesi gereğince adli sicil kaydından çıkarılması karşısında 657 sayılı Yasanın 48/A-5 ve 98/b maddeleri uyarınca tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

 

Anılan karar, Danıştay Onikinci Dairesinin 30.11.2004 günlü, E:2004/3073, K:2004/3852 sayılı kararıyla; davacı atamasının yapıldığı ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihlerde dolandırıcılık suçu nedeniyle 3 ay hapis cezası ile hükümlü olduğundan dava konusu işlemde 657 sayılı Yasanın 48/A-5 ve 98/b maddelerine aykırılık bulunmadığı, öte yandan, dava konusu işlemin tesisinden sonra davacının dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine ilişkin hükmün adli sicil kaydından çıkarılmasına Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesince karar verilmiş olmasının dava konusu işlemi sakatlar nitelikte görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; idare Mahkemesi, söz konusu cezanın 17 yıl önce verildiği ve davacının hizmetli olarak atandığı 28.12.2001 tarihinden önce Malatya Ağır Ceza Mahkemesinin 3.12.2001 tarihli kararı ile memnu haklarının iade edildiği, memnu hakların iadesine ilişkin mahkeme kararlarının, mahkumiyeti ortadan kaldırmamakla beraber ceza mahkumiyetinden doğan bazı hakların kullanılmasına yönelik ehliyetsizlikleri geleceğe dönük olarak ortadan kaldırdığı, devlet memuriyetinde iken veya memuriyete girmeden önce 657 sayılı Kanunun 48. maddesinde sayılan suçları işlemek suretiyle mahkum olan ve bu nedenle anılan maddenin A-5 bendinde gösterilen şartı taşımayanların, ilgili mahkemelerden memnu hakların iadesi kararı almaları durumunda devlet memurluğuna atanmalarının mümkün olduğu, ayrıca söz konusu cezanın Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.2.2003 günlü kararı ile 3682 sayılı Kanunun 8/b maddesi uyarınca adli sicil kaydından çıkarılmasına karar verilmiş olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, davacının görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde bu nedenle de hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesini de eklemek suretiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.

 

Davalı idare, Kocaeli idare Mahkemesinin 19.4.2007 günlü, E:2007/163, K:2007/658 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

 

Başkanvekili …, … Daire Başkanı …, … Daire Başkanı …, … Daire Başkanı …, Beşinci Daire Üyesi …, Altıncı Daire Üyesi …, Onbirinci Daire Üyesi …, Onikinci Daire Üyesi …, İkinci Daire Üyesi …, Ondördüncü Daire Üyeleri … ve …, Altıncı Daire Üyesi …, Onikinci Daire Üyesi …, Onbeşinci Daire Üyesi … ve Onuncu Daire Üyesi …'un; İdare Mahkemesince verilen ilk kararda, davacının 1984 yılında işlemiş olduğu suçtan dolayı memnu haklarının iadesine ilişkin mahkeme kararından bahsedilmemesine karşın temyize konu edilen ısrar kararında ilk kez anılan memnu haklarının iadesine ilişkin karardan bahsedilerek memnu hakların iadesi kararının dava konusu işleme hukuki etkisine gerekçede yer verilmesi, dolayısıyla memnu hakların iadesi kararının temyiz incelemesi sırasında Danıştay Onikinci Dairesince değerlendirilmemiş olması nedeniyle bakılan davada usule uygun bir ısrar kararı oluşmadığından esas kaydının kapatılarak dosyanın anılan Daireye gönderilmesi gerektiği yolundaki oylarına karşılık; gerek idare Mahkemesince ilk kararın verildiği gerekse Danıştay Onikinci Dairesince temyiz incelemesi yapıldığı sırada anılan memnu hakların iadesi kararının dosyada mevcut olmadığı, ısrar kararından önce dosyaya sunulan bu kararın ısrar kararında yer almasının kararın ısrar olma niteliğini değiştirmeyeceği, nitekim İdare Mahkemesinin esas itibarıyla ilk kararındaki gerekçesine dayanmak suretiyle kararında ısrar ettiği, dolayısıyla usulüne uygun oluşmuş bir ısrar kararının bulunduğuna oyçokluğu ile karar verilerek, uyuşmazlığın esastan incelenmesine geçildi.

 

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartları düzenleyen ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 48/A-5 maddesinde; taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya altı aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı, şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak gerektiği hükme bağlanmış; aynı Yasanın 98/b maddesinde de, Devlet memurlarının, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi halinde memurluğunun sona ereceği hükmü yer almıştır.Davacının, Söke Tapu Sicil Müdürlüğünde memur olarak görev yapmakta iken izinsiz ve mazeretsiz 10 gün süreyle işe gelmediği için 21.4.1978 tarihinde görevinden çekilmiş sayılmış, 28.12.2001 tarihinde (yaklaşık 23 yıl sonra) Elazığ 2. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü emrine açıktan hizmetli olarak atandığı, daha sonra 2002 yılında Kocaeli 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü emrine naklen ataması yapılmış, burada hizmetli olarak çalışmakta iken gizlilik dereceli görevde çalıştırılacağı için hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda, davacının 1984 yılında işlemiş olduğu dolandırıcılık suçundan dolayı Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesinin 6.11.1986 günlü, E: 1985/66, K: 1986/190 sayılı kararıyla Türk Ceza Kanunu'nun 503/ilk maddesi uyarınca 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği saptanarak 657 sayılı Kanunun 48/A-5 ve 98/b maddeleri uyarınca 27.8.2002 günlü işlemle görevine son verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır. Davacının görevine son verilmesinden sonra 18.2.2003 günlü başvurusu üzerine Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin aynı günlü kararı ile söz konusu mahkumiyetin 3682 sayılı Kanunun 8/b maddesi uyarınca adli sicil kaydından silinmesine karar verildiği, anılan mahkumiyet kararı ile ilgili olarak Malatya Ağır Ceza Mahkemesinin 3.12.2001 tarihli kararı ile davacının memnu haklarının iadesine yönelik kararın ise Danıştay Onikinci Dairesinin bozma kararından sonra dava dosyasına sunulduğu, davacının memnu haklarının iadesine ilişkin olarak dava dosyasına sunduğu söz konusu kararda görevine son verilmesine dayanak oluşturan mahkumiyet kararının dışında, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.11.1984 günlü, E: 1982/1292, K: 1984/829 sayılı kararı ile TCK 503/ilk, 522/1 maddeleri gereğince dolandırıcılık suçundan dolayı 1 ay 15 gün hapis 750 lira ağır para cezasına çarptırıldığı, ayrı bir mahkumiyet kararının daha bulunduğu ve bu mahkumiyet nedeniyle de memnu haklarının iadesine karar verildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.

 

Memnu hakların iadesi kararı, 657 sayılı Kanunun anılan 48/A-5. maddesinde sayılan yüz kızartıcı suçlar dışında kalan suçlar bakımından devlet memuru olabilme koşulları yönünden ehliyetsizliği geleceğe dönük olarak ortadan kaldırmakta, ancak anılan Yasa maddesinde devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak koşulu arandığından, memnu hakların iadesi kararı, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişiler yönünden devlet memuru olabilme koşullarını sağlama bakımından bir hak doğurmamaktadır.

 

Öte yandan, 3682 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun, 4778 sayılı Kanunla değişik 8. maddesinin (b) bendi, basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma ve dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile beş yıldan fazla ağır hapis ve hapis cezasına mahkumiyetlerde cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya oluştuğu tarihten itibaren ilgilinin on yıl içinde evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bir cezaya mahkum olunmadığı takdirde adli sicildeki kaydının silinmesini öngörmekte olup, Türk Ceza Kanunu karşısında özel bir kanun olan 657 sayılı Kanunun 48/A-5. maddesi ile Türk Ceza Kanunu'nun aksine belli suçlar açısından, bu suçlar affa uğramış olsalar bile, süresiz hak yoksunluğu getirecek bir düzenleme yapıldığından, adli sicil kaydının silinmesi, yüz kızartıcı suçtan dolayı ortaya çıkan hak yoksunluğunu ortadan kaldıracak nitelikte bulunmamaktadır.

 

Bu itibarla; dava konusu işlemin iptali yolundaki idare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

 

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne, Kocaeli idare Mahkemesinin 19.4.2007 günlü, E:2007/163, K:2007/568 sayılı ısrar kararının bozulmasına, 17.11.2011 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

 

GEREKÇEDE KARŞI OYX- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin Devlet memurluğuna atanacaklarda aranacak genel şartlara ilişkin (A) fıkrasının 4. bendinde, "kamu haklarından mahrum bulunmamak"; 5. bendinin dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan şeklinde ise, taksirli suçlar ve bendin devamında sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya altı aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı, şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak gerektiği belirtildiğinden, kamu haklarından mahrum bulunanların ve Yasa metninde sayılan suçların herhangi birinden hükümlü bulunanların Devlet memuru olamayacakları açıktır.

 

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 11. maddesinde kamu haklarından yoksunluğun (hidematı ammeden memnuiyetin) hapis ve ağır para cezası ile birlikte cürümlere mahsus cezalar arasında sayılmış olması, 20. maddesinde kamu haklarından yoksunluk cezasının seçme, seçilme vesair bütün siyasi haklar ile bütün memuriyet ve hizmetlerden mahrumiyeti kapsadığının ve 121. maddesinde müebbeden kamu haklarından yoksunluk ve ceza mahkumiyetinden doğan diğer nev'i ehliyetsizlik cezalarının memnu hakların iadesi yoluyla giderilebileceğinin belirtilmiş bulunması karşısında, memnu hakların iadesinin, mahkumiyet hükmünün kalkması sonucunu doğurmadığı, sadece kamu haklarından yoksunluğun ve ceza mahkumiyetinden doğan diğer çeşit ehliyetsizlik cezalarının geçmişe değil geleceğe yönelik olarak giderilmesini sağladığı anlaşılmaktadır.Bu itibarla, davacının görevine son verilmesine neden olan dolandırıcılık suçundan dolayı almış olduğu ve temyiz edilmeyerek kesinleşmiş bulunan mahkumiyet hükmüne ilişkin olarak memnu haklarının iadesine karar verilmiş ise de, bu kararın 657 sayılı Yasanın 48. maddesinin A-4 bendinde belirtilen "kamu haklarından mahrum bulunmamak" koşulu yönünden ehliyetsizliğini ortadan kaldıracağı, ancak mahkumiyeti ortadan kaldırmayacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, davacının dolandırıcılık suçundan dolayı hükümlü bulunma durumunun devam etmesi, buna karşın 657 sayılı Kanunun 48. maddesinin A-5 bendinde Devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı bir suçtan dolayı hükümlü bulunmamak koşuluna yer verilmiş olması karşısında, davacının memnu haklarının iadesine ilişkin karara dayalı olarak 657 sayılı Kanunun 48. maddesinin A-4 bendindeki "kamu haklarından mahrum bulunmamak" koşulunu sağlasa bile yüz kızartıcı bir suç olan dolandırıcılıktan mahkumiyetinin bulunması nedeniyle 657 sayılı Yasanın 48. maddesinin A-5 bendinde yer alan koşulu taşımadığından, davacının anılan Yasanın 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

 

Bu duruma göre, idare Mahkemesince verilen ısrar kararının belirtmiş olduğumuz gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle, kararın gerekçesine katılmıyoruz.

 

GEREKÇEDE KARŞI OYXX- İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının, Danıştay Onikinci Dairesinin 30.11.2004 günlü, E:2004/3073, K:2004/3852 sayılı kararında yer alan gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla, karar gerekçe yönünden karşıyız.

 

KARŞI OYXXX- 657 sayılı Kanunun Devlet Memurluğuna alınacaklarda aranacak genel ve özel şartları belirleyen 48. maddesinin (A) bendinin 5. fıkrasında (dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan hali), taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından hükümlü bulunmanın Devlet memurluğuna engel halleri oluşturduğu hükme bağlanmıştır.

 

Davacı 28.12.1984 tarihinde işlediği dolandırıcılık suçundan dolayı Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesinin 6.11.1986 günlü, K: 1986/190 sayılı kararıyla 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmış olup, karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Davacının memnu hakları Malatya Ağır Ceza Mahkemesinin 3.12.2001 tarihli kararı ile iade edilmiştir. Dolayısıyla uyuşmazlığın çözümü için memnu haklarının iadesi kurumunun hukuksal nitelendirmesinin yapılması gerekli bulunmaktadır

 

Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanunu'nun "memnu hakların iadesi" başlığı altında yer alan 122. maddesinde, "Kişinin asıl cezasını çektiği veya af ile ortadan kalktığı tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra memnu haklarının iadesini talep edebileceği, bu talep üzerine yapılan inceleme sonucunda memnu hakların iadesine karar verilebileceği" hükmü yer almıştır.

 

Danıştay kararlarında "Memnu hakların iadesi kararı", ister Türk Ceza Kanunundan, ister özel bir yasadan kaynaklansın kamu hizmetlerinden yasaklanma, memuriyetten mahrumiyet, seçme ve seçilme hakkından yoksun kılınma gibi temel hak ve özgürlükler alanındaki ehliyetsizlikleri gelecek için ortadan kaldıran bir karar olarak tanımlanmış ve memnu hakların iadesinin ilgiliye kullanılması men edilen hakları kullanma yetkisi verdiği kabul edilmiştir.

 

Ayrıca, Danıştay'ın istikrar bulan kararlarının incelenmesinden, memnu hakların iadesine konu olan suçlar yönünden bir ayrımın da yapılmadığı anlaşılmaktadır.Öte yandan, 657 sayılı Yasanın 48/A-5. maddesine benzer bir hüküm T.C. Anayasasının 76. maddesinin 2. fıkrası ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 1 1. maddesinde de öngörülmüştür. Anayasanın 76. maddesinin 2. fıkrasında " En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler." hükmüne yer verilmiş, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almıştır.

 

Yüksek Seçim Kurulu'nun 17.4.2001 günlü, K:400 sayılı, 21.4.2011 günlü, K:451 sayılı, 21.4.201 1 günlü, K:452 sayılı kararlarında suç yönünden bir ayrım yapılmadan (dosyaların bazısında "enerji hırsızlığından" bazısında "dolandırıcılık ve sahtecilikten" mahkumiyet bulunmasına karşın) Anayasanın 76/2 maddesinde ve buna dayalı olarak 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde belirtilen nitelikte bir ceza mahkumiyeti nedeniyle milletvekili seçilme hakkını yitirmiş bulunan kişilerin, bu haklarına ancak ve sadece, "yasaklanmış hakların geri verilmesi" kararı ile kavuşabilecekleri vurgulanmıştır.

 

Ayrıca, TCK'da kaldırılmış olmasına rağmen "yasaklanmış hakların geri verilmesi" kurumuna 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun 13/A maddesinde yer verilmiştir. Bu kurumun yeniden düzenlenmesine duyulan ihtiyaç ise madde gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir: "5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun Geçici 2'nci maddesinde, diğer kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin, belli hakları kullanmaktan süresiz olarak yoksun bırakılmasına ilişkin hükümleri saklı tutulmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki süresiz hak yoksunluğu doğuran bu hükümlere rağmen, yasaklanmış hakların geri verilmesi yolunun kapalı tutulması, uygulamada ciddi sorunlara yol açacaktır. Bu sorunların çözümüne yönelik olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin süresiz olarak kullanmaktan yasaklandıkları hakları tekrar kullanabilmelerine imkan tanıyan bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur."

 

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında konu değerlendirildiğinde; Danıştay'ın 48/A-5 maddesi ile ilgili olarak istikrar bulan yorumundan vazgeçilmesini gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı açıktır. Aksi bir yorumun kabulü halinde yasaklanmış hakkı geri verilen kişi mahkumiyet nedeniyle kaybettiği seçilme hakkını kazanmasına rağmen devlet memurluğu yönünden bu hakkı kazanamayacaktır ki, böyle bir ayrımın hukuki güvenlik ilkesine, sonuçta hukuk devleti anlayışına aykırılık oluşturacağı kuşkusuzdur.Bu nedenle, Kocaeli idare Mahkemesince verilen ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

FARKLI SİGORTA SİCİL NUMARASI / ÇALIŞMANIN TESPİTİ TALEBİ / İŞVEREN YANINDA BULUNAN PRİM BORDROLARI / İMZA VE FOTOĞRAF

T.C.
YARGITAY
Yirmibirinci Hukuk Dairesi
E: 2005/12263
K: 2006/3391
T: 3.4.2006
FARKLI SİGORTA SİCİL NUMARASI
ÇALIŞMANIN TESPİTİ TALEBİ
İŞVEREN YANINDA BULUNAN PRİM BORDROLARI
İMZA VE FOTOĞRAF
506 s. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (1) (2) (4)(5) [Madde 2]
Davacı, 01.04.2003 tarihinden itibaren aylık bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M.Altan Çeliker tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
Davacı farklı sicil numaraları ile geçen çalışmaların kendisine ait olduğunun ve 01.04.2003 tarihinden itibaren yaşlılık aylığını hak kazandığının tespitini istemiş, mahkeme istemin kabulüne karar vermiştir.
Bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için Sosyal Sigortalar Kurumunda ve işveren yanında bulunan prim bordroları ile davacının imza ve fotoğraflarını içeren işe giriş bildirgeleri, ücret tediye bordroları getirtilerek imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı konusunda benzerlik incelemesi yaptırılmalı. davacıya yakından tanıması gereken işveren, müdür, şef, ustabaşı çalışma arkadaşları gibi işyerleri kayıtlarında yer alan tanıklar dinlenmeli, nüfus kaydı celbedilip giriş bildirgelerindeki nüfus bilgileri ile karşılaştırılmalı. farklılıkların sebepleri araştırılmalı. deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki bulgulara göre davacının dört ayrı sigorta sicil numarasının bulunduğu. 11.04.1966 tarihli giriş bildirgesi ile FB ve Ortakları işyerinde. 15.11. 1973 tarihli giriş bildirgesi ile M.B. ve ortakları işyerinde. 01.10.1982 tarihli işe giriş bildirgesi ile G Ekmek Fabrikası işyerinde. 01. 10. 1988 tarihli işe giriş bildirgesi ile U. Ekmek Fabrikası işyerinde 20.11.1990 tarihli işe giriş bildirgesi ile de U. Un Mamulleri işyerinde çalışmalarının mevcut olduğu, giriş bildirgelerinde 15.02.1944, 01.07.1944, 16.08.1957 ve 22.06.1942 olmak üzere farklı doğum tarihlerinin bulunduğu, 11.04.1966 tarihli giriş bildirgesindeki doğum yerinin de Erzurum olarak gösterildiği, Mahkemenin tüm bu farklılıkları dikkate alarak yukarıda açıklandığı şekilde ayrıntılı araştırma yaparak davacının çalışmaları ile ilgili her türlü şüphe giderildikten sonra yaşlılık aylığı yönünden de sonuca gidilmesi gerekirken haklarında herhangi bir belge bulunmayan ve davacının yalnızca B. Ekmek Fabrikasındaki çalışmaları ile ilgili olarak dinlenen iki tanık ve yetersiz bilirkişi raporu ile karar verildiği ortadadır.
Mahkemece açıklanan bu yönler üzerinde durulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA. 03.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

VERGİ KAYDININ SİLİNMİŞ OLMASI / SİCİL KAYDI / TESPİT DAVASI

T.C.

YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/21-197
K: 2006/215
T: 19.4.2006
VERGİ KAYDININ SİLİNMİŞ OLMASI
SİCİL KAYDI
TESPİT DAVASI
1479 s. ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR … [Madde 24]
Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Mersin İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 3.10.2003 gün ve 2003/989-646 E.K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15.6.2004 gün ve 5211-5840 sayılı ilamı ile. ( …Dava 16.10.1997 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacının 16.10.1997 tarihinden itibaren gelir vergisi mükellefi olmadığı, anılan tarihte vergi kaydının silindiği dosyada bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan; vergi kaydının silinmesi, bir kimsenin Bağ-Kur sigortalısı olmadığının karinesi ise de; vergi kaydının silindiği tarihten sonra Oda ve sicil kaydının devam etmiş olması da; o kimsenin zorunlu Bağ-Kur üyesi bulunduğunun karinesidir. Bu durumda; özellikle karinelerin aksinin kanıtlanması yönünde, davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 Sayılı Yasanın 24. maddesinin öngördüğü koşullardan birisi olan kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasında yasal zorunluluk olduğu açıktır.
Yapılacak iş; davacının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması bulunup bulunmadığı konusunda yapılan işin niteliğine göre Emniyet, Belediye ve Zabıtadan işyeriyle ilgili ruhsat, işyeri izin belgesi, tutanak gibi belgelerin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, gerekirse tanık dinlemek suretiyle tarafların göstereceği delilleri de toplayarak, dosyada mevcut delillerle birlikte değerlendirmek ve varılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ile araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’ un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.04.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU / NÜFUS KAYDI / ADLİ SİCİL KAYDI

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Ceza Dairesi
E. 2006/3538
K. 2006/4718
T. 25.5.2006
NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU
NÜFUS KAYDI
ADLİ SİCİL KAYDI
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 174]
5320 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEK… [Madde 4]
Nitelikli dolandırıcılık suçundan şüpheli Yusuf Ergünenç hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26.12.2005 tarihli ve 2003/68885 soruşturma, 2005/38818-2190 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesine uygun bulunmadığından bahisle aynı Kanunun 174. maddesi gereğince iadesine dair, ANKARA 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.01.2006 tarihli ve 2005/76 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.01.2006 tarihli ve 2006/5 sayılı kararın tüm dosya kapsamına göre;
1- Şüphelinin savunmasının 18.09.2003 tarihinde yürürlükte bulunan 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun hükümlerine göre müştekilerin ortak imzalı dilekçeleri okunup, yasal hakları hatırlatılmak suretiyle kolluk tarafından ifadesinin alındığı, 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 4/2. maddesindeki “Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girmesinden önce soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yapılmış işlem ve kararlar hukuki geçerliliklerini sürdürürler” hükmüne göre şüphelinin ifade alındığı tarihte yürürlükte bulunan 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun uygulanması, suretiyle alınan ifadenin kanuna uygun olduğu,
2- Sanık hakkında çıkartılan yakalama emrinin yerine getirilip getirilmemesinin ve sanığın eşi Ayşe Ergünenç’in kolluğa müracaatında eşinin kayıp olduğunu bildirmesine rağmen kayıtlara göre hayatta olduğu anlaşılan sanığın bu durumunun araştırılmasının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 174/1. maddesinde belirtilen iddianamenin iadesi sebepleri arasında yer almadığı,
3- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 27.12.2005 tarihli ve 2005/16219-12658 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, nüfus ve adli sicil kaydının iddianameye eklenmemesinin iddianamenin iadesi sebepleri arasında bulunmadığı, bu hususun yargılama aşamasında mahkemesince yerine getirilebileceği,
4- Lokman Şimşek hakkında dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.2005 tarihli ve 2003/68885 sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği, iddianamenin iadesinde değerlendirmeye alınacak bir husus olmadığı, gözetilmeden itirazın bu yönlerden kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 04.04.2006 gün ve 14548 sayılı yazılı emirlerine atfen Yargıtay C. Başsavcılığının 03.05.2006 gün ve YE.2006070249 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:
SONUÇ : Dosya içeriğine göre yasa yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.01.2006 gün ve 2006/5 Müt. Sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığına iadesine, 25.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Adli Sicil Hükümlülük Kaydının Silinmesi

T. C.
YARGITAY
5. Ceza Dairesi
  
Esas No    : 1996/1367
Karar No   : 1996/1556
Karar Trh  : 08.05.1996
  
  
  Adli Sicildeki Hükümlülük Kaydının Silinmesi
 
  ÖZET : 3682 Sayılı Adli Sicil Kanununun 8. maddesinin birinci fıkrasında adli sicil  bilgilerinin  Adli  Sicilden   çıkarılması için   öngörülen  sürelerin,  cezanın çekildiği,  ortadan   kalktığı  veya düştüğü  tarihten  itibaren  başlayacağı belirtilmiş, tecil edilmiş ceza mahkumiyetine ilişkin düzenlemeye ise  aynı maddenin ikinci   fıkrasında   yer   verilmiştir. Bu  fıkrada “…Ertelenmiş olan  hükmün esasen vaki  olmamış sayıldığı hallerde ise,  bu tarih      esas alınır…” denmek suretiyle ertelenmiş olan hükmün esasen   vaki   olmamış     sayılacağı   tarih,  sicilden çıkarılma tarihi olarak öngörülmüştür Aksi halde tecile  hak kazanmış sanığın    mahkumiyetinin   sicilden    çıkarılması  için  geçmesi gereken  süre,infaz  edilmiş  mahkumiyet  hükmüne ilişkin  süreden daha uzun olacağından,hak ve nasfet  ilkeleri ile bağdaşmayacaktır. Bu nedenle ertelenmiş cezalarda suçun  niteliğine  bakılmaksızın TCK.’nun 95 . maddesinde  öngörülen  şartlar oluştuğunda,mahkumiyetin  esasen  vaki   olmamış  sayılacağı   gerekçesine dayanılarak,  talep  konusu   ertelenmiş   ceza  ile   ilgili  adli   sicil  bilgisinin  sicilden çıkartılmasına karar verilmelidir.( 3682 sayılıYasanın 8. maddesi)