Etiket arşivi: SONRA

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2009/2-418 E.N , 2009/470 K.N. * KARAR DÜZELTME SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA TENSİP YAPILMASI GEREKİR

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

2009/2-418 E.N ,

2009/470 K.N.

 

 

Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama so-nunda; (Gaziosmanpaşa Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 25.10.2005 gün ve 2003/1518 E., 2005/459 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 22.01.2007 gün ve 2006/6691 E., 2007/112 K. sayılı ilamı ile; (…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı Münevver'in temyiz itirazları yersizdir.

 

2- Toplanan delillerden muristen kalan evin 1. katının davacı İsmail'in geliri ile yapıldığı, ticari taksi plakasının bedelinin de davacı Zeynep tarafından ödendiği anlaşılmıştır. Davacılar İsmail ve Zeynep yönünden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir." gerekçesiyle 2. bentte gösterilen nedenlerle İsmail ve Zeynep yönünden bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

 

Davacılar vekili, muristen kalan ticari taksi ve plakasının bedelinin davacı Zeynep tarafından ödendiğinin ve yine muristen kalan evin 1. katının kaba ve ince inşaatının davacılar tarafından yapıldığının tespitini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemenin davanın reddine dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece "iddiaların ispatlanamadığı" gerek-çesiyle önceki kararda direnilmiştir.

 

Ne var ki yargılama sırasında, 25.10.2005 tarihinde verilen ilk karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından 22.01.2007 tarihinde kısmen bozulması üzerine, Yargıtay ilamı mahkemece davacı vekiline 06.02.2007, davalı vekiline ise 12.02.2007 tarihinde tebliğ edilmiş, karar düzeltme süresi geçtikten sonra 28.02.2007 tarihinde tensip yapılmış ve taraflara 02.05.2007 günü olarak belirlenen duruşma günü tebliğ edilmiştir. Ancak tensip tarihinden sonra 05.03.2007 tarihinde davalı vekili tarafından verilen karar düzeltme dilekçesi üzerine yerel mahkemece red kararı verilmiş ve bu kararın temyizi üzerine dosya Yargıtay'a gelmiştir. Bu sırada yapılan ilk duruşmaya sadece davalı vekili gelmiş ve dosyanın Yargıtay'dan dönüşünün beklenmesini talep etmiş, ikinci duruşma ise 04.07.2007 tarihinde yapılmış ve yine sadece davalı vekili gelerek davayı takip etmediğini bildirmiş, mahkemece HUMK'nın 409. maddesi gereğince dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına, akabinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce "karar düzeltme incelemesinin sonuçlanması beklenmeden yeniden duruşma açılması ve davacı vekilinin usulsüz olarak açılan duruşmaya davet edilmesi, gelmemesi üzerine dosyanın işlemden kaldırılması ve bilahare açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle karar bozulmuş ve mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş ve ilk kararda direnilmiştir.

 

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, karar düzeltme süresi beklendikten sonra usulüne uygun tensip yapılıp duruşma günü verildiğine, karar düzeltme istemi süresinde yapılmadığından reddedildiğine ve taraflar davayı takip etmediğine göre mahkemece verilen açılmamış sayılma kararı doğrudur. Özel Daire'ce bu kararın bozulmuş olması ve mahkemenin bu bozma kararına uymuş olması sonucu değiştirmez. Bu durum kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınabilir.

 

Hal böyle olunca;

 

HUMK'nın 409/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. mad-desi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 04.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 13.H.D E: 2007/7267 K: 2007/11091 İCRA TAKİBİNDEN SONRA DAVADAN ÖNCE BORÇLUNUN ÖDEMİŞ OLDUĞU MİKTARIN MAHSUBU GEREĞİ –

 T.C. YARGITAY

13.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/7267

Karar: 2007/11091

Karar Tarihi: 26.09.2007

 

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI – İCRA İNKAR TAZMİNATI – İCRA TAKİBİNDEN SONRA DAVADAN ÖNCE BORÇLUNUN ÖDEMİŞ OLDUĞU MİKTARIN MAHSUBU GEREĞİ – İCRA İNKAR TAZMİNATININ ASIL ALACAK ÜZERİNDEN BELİRLENMESİ GEREĞİ

 

(2004 S. K. m. 67)

 

 

 

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak tem­yiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

 

Davacı, davalı ile 25.05.2005 tarihli sözleşme yaptıklarını, davalının sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediğini, alacağının tahsili için giri­şilen icra takibine davalının itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, takipten sonra davalı tarafından ödenen 20.000 USD'lik ödeme de düşülmek suretiyle davalının itirazının iptal edilerek takibin devamına ve davalının ayrıca %40 icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini istemiştir.

 

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

 

Mahkemece, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu benimsenerek, davalının toplam 67.634,14 YTL alacağa itirazının iptaline, davalı tarafça takip tarihinden sonra yapılan 20.000 USD'nin taraflarca icra dosyasına beyan edilip belgelendirildiği takdirde bu ödemenin icra müdürlüğünce nazara alınmasına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

 

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

 

2- Davacı, sözleşmeden doğan alacağının tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine girişmiş, davalının borca itirazı üzerine, 28.10.2005 tari­hinde eldeki dava açılmıştır. Dava dilekçesinde açıkça, davalı borçlu tarafından takip tarihinden sonra 06.06.2005 tarihinde 20.000 USD davacıya ödemede bulunulduğu kabul edilmiş ve bu ödeme düşüldükten sonra bakiye alacak için itirazın iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Uyuşmazlık, icra takibinden sonra ve davadan önce yapılan ödemelerin borçtan düşülmesinin gerekip gerek­mediği ve dolayısıyla %40 icra inkar tazminatına esas alacağın hangi miktar olması gerektiği noktasında toplanmaktadır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan, alacaklı alacağının var­lığını HUMK'ya göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada borçlu, ödeme emrine itiraz ederken tüm itiraz sebeplerini bildireceğinden, mahke­menin borcun sonradan ödendiği itirazını da araştırarak, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gere­kecektir. Alacak miktarının takip veya dava tarihindeki koşullara göre belir­lenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilen icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır. İtirazın iptali davası açılmadan önce borcun kısmen ödendiği hallerde, alacaklının ödenen kısım yönünden dava açmakta hukuki yararı olmayacağından, ödenen miktar göz önüne alınmaksızın bu kısım için de icra inkar tazminatına hükmedilemeyecektir. Alacağın varlığının dava tarihi itibariyle belirlenip icra inkar tazminatına hükmedilmesi dava ekonomisi ve yararlar dengesine de uygundur. Hal böyle olunca, icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından yapılan 20.000 USD'lik kısmi ödemenin düşülmek suretiyle dava tarihine göre belirlenecek bakiye alacak tutarı üze­rinden karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

 

3- İcra inkar tazminatına sadece asıl alacak üzerinden hükmedilmesi gerekirken, mahkemece işlemiş faizi de kapsayan tüm alacak üzerinden inkar tazminatına karar verilmiş olması da ayrıca usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

 

Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davalının diğer temyiz taleplerinin reddine, temyiz olunan kararın 2. ve 3. bentte açıklanan neden­lerle davalı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

HÜKÜMDEN SONRA SANIK İLE MAĞDURENİN EVLENMELERİ

T.C.

YARGITAY
Beşinci Ceza Dairesi
E:2006/3366
K:2006/3152
T:13.4.2006
HÜKÜMDEN SONRA SANIK İLE MAĞDURENİN EVLENMELERİ
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 7]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 434]
Irza geçme ve bu suça iştirak etmekten sanıklar … ve … haklarında Tokat Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılanmaları sonunda 25.5.2005 tarih ve 2004/241 Esas, 2005/137 Karar sayı ile mahkumiyet kararı verildiği hükümlerin sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine; gönderilen dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 15.3.2006 günlü tebliğnamesiyle daireye verilmekle gereği düşünüldü:
Sanıkların temyizi yönünden incelenmenin ırza geçme suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile sınırlı yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık … ile mağdure …’nın hükümden sonra 28.10.2005 tarihinde evlendikleri 11.11.2005 günlü dilekçeye eklenen nüfus kayıt örneğinden anlaşıldığından 5237 sayılı TCK.nun 7/2. maddesi ve 765 sayılı TCK.nun 434. maddesi uyarınca gereğinin mahkemesince yapılması lüzumu;
SONUÇ : Bozmayı gerektirdiğinden sanıkların temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 13.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.