Etiket arşivi: sözleşmeyi

İşveren baskısıyla istifa halinde, işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshi vardır

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2013/16406 esas ve 2013/12573 karar sayılı 03.07.2013 tarihli kararı

“İşverenin baskısı sonucu düzenlendiği anlaşılan istifa dilekçesine değer verilemez. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.”

Dava Türü: İşe iade

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Davacı iş sözleşmesinin haksız olarak sendikal nedenle feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının iş sözleşmesini kendi talebine binaen feshedildiğini, ayrıca davacı aleyhine şirket tarafından 2012/527 E. Sayılı dosya ile ihbar tazminatı için dava açıldığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davacının iş akdini feshettiği tarih ile TEKSİF Sendikası üyelik başvuru tarihlerinin 27.08.2012 olduğu, davacının 27.08.2012 tarihli dilekçesine yönelik irade fesadı iddiasının olmadığı, Mahkememize ait davacı Cuma KÖSE hakkındaki 2012/437-2012/834 ve davacı Fatih OKUMUŞ hakkındaki 2012/439-2012/835 ve davacı Gülperi DOMURCUKGÜL hakkındaki 2012/440-2012/836 ve davacı Tolga ÇINAR hakkındaki 2012/441- 2012/837 ve davacı Ökkeş CANPOLAT hakkındaki 2012/442-2012/838 ve davacı Yasin KARATURNA hakkındaki 2012/443-2012/839 ve davacı Veysel YILMAZ hakkındaki 2012/444-2012/840 ve davacı Elife DOĞAN hakkındaki 2012/445-2012/841 ve davacı Ayşe GEZER hakkındaki 2012/446-2012/842 Ayşe GEZER ve davacı Osman ÇIRAK hakkındaki 2012/447-2012/843 sayılı işe iade ve bağlı hakların hüküm altına alınmasına yönelik talepleri içerir davaların; davacıların ve vekillerinin vaki feragat talepleri nedeni ile 28.12.2012 günü davanın reddine karar verilmek sureti ile sonuçlandırıldığı ve tüm iş akitlerin fesih tarihinin 03.09.2012 olduğu ve tüm davacıların TEKSİF Sendikasına üyelik yönetim kurulu kabul tarihlerinin 10.08.2012 olduğu, davacı tanıklarının anlatımlarının; mevcut dava dosyası kapsamı ile somut olaya uygun olmadığı ve tüm dava dosyası kapsamı dikkate alınarak; davacı vekilinin iddialarının yerinde ve kabul edilebilir olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı Yasanın 17’nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.

İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir. Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir. İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.

İstifa belgesine dayanılmakla birlikte, işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir. İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.

İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.

Somut olayda; davacı 26/11/2005 tarihinde işyerinde çalışmaya başlamış ve 27/08/2012 (İAB) kayıtlara göre yaklaşık 7 yıl davalı işyerinde çalışmıştır. Çalışanın dosyada mevcut 27.08.2012 tarihli kendi el yazısı ile yazdığı istifa dilekçesinin kuşku uyandıracak ibareler içermesi nedeniyle, hiçbir baskı altında kalmadan kendi hür iradesiyle bu dilekçeyi yazıp yazmadığı veya hangi nedenle istifa ettiği hususuna açıklık getirecek şekilde beyanının alınarak, (davalının cevap dilekçesinde hiç sebep yokken ayrılmak istediğini ve arkadaşlarından öğrendiğine göre ailevi nedenlerle istifa ettiğini beyan ettiği hususu ve istifa dilekçesinde işverene ait isnatlar nedeniyle çelişki bulunması) sair delillerin bu çerçevede değerlendirilerek taraflar arasında tartışmalı olan fesih pozisyonuna duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklık getirilip sonucuna göre değerlendirme yapmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 03/07/2013 tarihinde oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları – İKALE SÖZLEŞMESİNDE, HAKLARIN SAKLI TUTULMASI KAYDI, SÖZLEŞMEYİ ETKİLEMEZ

T.C
YARGITAY
22.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2011/1351
KARAR NO.2011/3574
KARAR TARİHİ.28.10.2011

İKALE SÖZLEŞMESİNİN ŞARTLARI – İHTİRAZİ KAYIT – SÖZLEŞMENİN GEÇERLİLİĞİNİ ETKİLEMEZ.

ÖZET: İkale sözleşmesinin şartları gerçekleşmiş ise, sözleşme altına yasal hakların saklı tutulduğu şeklinde yazılan ihtirazi kayıt ikale sözleşmesinin geçerliliğini etkilemez.*

Davacı, elektrik elektronik mühendisi olup davalı işverene verdiği 22.12.2009 tarihli dilekçesinde özel nedenlerinden dolayı sözleşmesinin anlaşma yolu ile sona erdirilmesini talep etmiş, talebi işverence kabul ederek iş sözleşmesi tarafların anlaşmasına dayalı olarak ihbar ve kıdem tazminatına ilaveten ek ödemede yapılmak sureti ile sona erdirilmiş ve 23.12.2009 tarihli ibraname ile de işvereni ibra etmiştir. Davacının işe iade isteği mahkemece davacının talep dilekçesi ve ibraname altına düştüğü yasal haklarının saklı tutulduğuna yönelik ihtirazi kayıt beyanı sözleşmenin sonlandırılmasına yönelik anlaşmadan kaynaklanan akçalı hakların korunmasına yönelik olup anlaşmayı hükümden düşürecek nitelikte değildir. İhtirazi kayıt beyanı dışında ikale sözleşmesinin geçerli olmadığı hakkında başlıca delil sunulmadığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekir iken ilamda yazılı gerekçelerle kabulü yerinde bulunmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.

4857 sayılı İş Yasası’nın 20/3. maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda anılan nedenlerle;
1- Yerel mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Davanın REDDİNE,
3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30.00 TL. yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.100.00 TL. ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine,
Kesin olarak 28.10.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.


Yargıtay’ın yerel mahkeme sözleşmeyi feshedebilir ancak tahliye kararı veremez kararı değişti

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin, İstinye Park’ta bir iş yerinin usulsüzlük nedeniyle kira sözleşmesinin feshi ve tahliye edilmesi kararını bozma hükmü, 17 yıl sonra bir uyuşmazlık mahkemesi olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından iptal edildi.

 

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin, İstinye Park’ta bir iş yerinin usulsüzlük nedeniyle kira sözleşmesinin feshi ve tahliye edilmesi kararını “yerel mahkemenin sadece sözleşmenin feshi kararını verebileceği” gerekçesiyle bozma hükmü, yerel mahkemenin kararında direnmesi üzerine dosyanın gittiği uyuşmazlık mahkemesi olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından iptal edildi.

Yaklaşık 300 mağazanın bulunduğu İstinye Park’taki bir işletmenin, kira sözleşmesine uymadığı gerekçesiyle sözleşmesinin feshedilmesi ve kiralanan yerden tahliye edilmesi talebine ilişkin,alışveriş merkezinin avukatı tarafından İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dava açıldı.

Dava, davaya yönelik karar veren mahkeme ve bu kararın temyiz edildiği Yargıtay arasında meydana gelen uyuşmazlığın çözümü için Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na sevk edildi.

Yerel mahkeme ile Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’ni karşı karşıya getiren ”kiracının tahliyesi” uyuşmazlığında son sözü söyleyen genel kurul, yerel mahkemenin “sözleşmenin feshi” ve “kiracının tahliyesi” kararında direnmesinin hakkı olduğuna hükmederek, temyiz makamı Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin “yerel mahkeme sözleşmeyi feshedebilir ancak tahliye kararı veremez” bozma hükmünü iptal etti.

“Genel kurul kararı Türk hukuku açısından önemli bir gelişme”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararını değerlendiren, davacılar İstinye Park’ın sahibi Orta Gayrimenkul Yatırım ve Turizm AŞ. ile Doğuş Turizm Sağlık Yatırım AŞ’nin avukatı Erdal Kılbaşoğlu, genel kurul kararının Türk hukuku açısından çok önemli bir gelişme olduğunu söyledi.

Gerekçeli onama kararını, tebliğ edilmediği için henüz görmediklerini aktaran Kılbaşoğlu, “Ancak Yargıtay’ın internet sitesinde onama bilgisi her iki dosya için de işlenmiştir” dedi.

İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin direnme kararını onayan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, Yargıtay 6. Dairesi’nin içtihadını doğru bulmadığını belirten Kılbaşoğlu, “Bu şekilde yaklaşık 17 yıldan beri devam eden Yargıtay 6.Dairesi’nin kökleşmiş ve bugüne değin yüzlerce davaya konu olan içtihadı da bu davamız sayesinde değişmiş oldu. Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı, Türkiye’de hem hukuk tekniği hem de uygulama açısından ciddi bir emsal teşkil edecektir” diye konuştu.

Kılbaşoğlu, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin akdin feshini kabul edip tahliyeyi kabul etmeyen ve bu şekilde akdin feshi ile tahliyeyi birbirinden ayıran kararının, pratikte içinden çıkılmaz sorunlara neden olacağını ve genel kurul kararıyla bu içtihadının değişmiş olduğunu kaydetti.

Davanın geçmişi

Avukat Erdal Kılbaşoğlu tarafından davalı kafe işletmesi aleyhine İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, davalı şirketin alışveriş merkezinde ”Pazaryeri” olarak adlandırılan bölümdeki bir işletmenin sahibi olduğu, 11 Temmuz 2007′de sözleşme imzalandığı ve sözleşmeye aykırı davranışların sözleşmenin feshi nedeni sayılacağının kendisine bildirildiği ifade edildi.

Dilekçede, yapılan araştırma sonucu davalı şirketin çoğu zaman fiş kesmediği ve bu suretle kira sözleşmesine aykırı davrandığının anlaşıldığı belirtilerek, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin feshine ve davalı kiracının İstinye Park Alışveriş Merkezi’nden tahliyesine karar verilmesi talep edildi.

Davayı 1 Mart 2011′de karara bağlayan mahkeme, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesine göre, aylık sabit 3 bin 450 avro artı KDV olan kira bedelinin yanında, hasılatın yüzde 8′inin de kiralayana ödenmesi gerektiğini kaydederek, davalının satışlarını kira sözleşmesine aykırı şekilde yazar kasa, fiş makinesiyle belgelendirmediği ve sözleşmeye aykırı fiş kesme durumunun mevcut olduğu gerekçeleriyle İstinye Park Alışveriş Merkezi’ndeki taşınmazla ilgili kira sözleşmesinin feshine ve davalının taşınmazdan tahliyesine karar verdi.

Yargıtay’ın kararı

Davanın temyiz edildiği Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 15 Aralık 2011′de verdiği kararla, ”Sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, sözleşmeye aykırılığın kiralananın doğrudan kullanımıyla ilgili olması gerekir. Kira sözleşmesinde, kiracının kabul ettiği olgulardan birinin yerine getirilmemesi, sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliye sebebi olarak kabul edilmez” ifadesini kullanarak, dava konusu sözleşmeye aykırılık hususunun ancak sözleşmenin feshi sebebi olabileceğini aktardı.

Yargıtay, mahkemenin sözleşmenin feshi kararıyla yetinmesi gerekirken, tahliye isteminin kabulüne de karar vermesinin doğru olmadığını belirterek, hükmün bozulmasını kararlaştırdı.

Mahkeme kararında direndi

İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi, bozma ilamına karşı 11 Ekim 2012′de verdiği kararla, Yargıtay’ın 15 Aralık 2011 tarihli bozma ilamına direnilmesine hükmetmiş, mahkemeler arasında beliren uyuşmazlık nedeniyle dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na sevk edilmişti.