Etiket arşivi: süren

İş kazası nedeniyle tazminat, uzun süren yargılama, tazminat

ANAYASA

MAHKEMESİ

Baş. No. 2013/4701

Karar Tarihi: 23/01/2014

>İŞ KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT

>YARGILAMANIN MAKUL SÜREDE SONUÇ-LANDIRILMAMASI

>UZUN SÜREN YARGILAMA NEDENİYLE ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLAL EDİLMESİ

>TAZMİNAT

ÖZETİ: Başvurunun konusu olan tazminat davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince uzun aralıklarla duruşmalar yapıldığı, temyiz süreciyle beraber makul olmayan uzun bir süre olan 7 yıl 6 ay 19 günde yargılamanın tamamlandığı görülmektedir. İş kazasına dayalı tazminat davalarının niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, bu sürenin makul olmadığı açıktır.

Bireysel Başvuru Kararları • KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ, UZUN SÜREN DAVA 23.700TL TAZMİNAT

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

Başvuru Numarası: 2014/3876

Karar Tarihi: 17/11/2014

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 24/4/1970 tarihinde murisi aleyhine Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinde devam eden kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 14/3/2014 tarihinde Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 25/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 18/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucunun murisi ve arkadaşları aleyhine, K.Ö., A.U. ve H.Ö. tarafından 24/4/1970 tarihinde, kendi hisselerinin başvurucunun murisi ve arkadaşları adına tapuya tescil ettirildiği ileri sürülerek, Ereğli ilçesi Süleymanlar mahallesi 9 ada 11 parselde kayıtlı taşınmazın hisseleri oranında kendi adlarına tescil edilmesi istemiyle Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde (Kadastro Mahkemesi sıfatıyla) kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır. Bu dava Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1970/13 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.

8. Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/12/1980 tarih ve E.1970/13,K.1980/17 sayılı kararıyla, Mahkemenin E.1969/2 sayılı dosyası ile E.1970/13 sayılı dosyasının aralarında taraf ve konu yönünden bağlantı olduğu gerekçesiyle birleştirilmesine ve yargılamaya E.1969/2 sayılı dosya üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

9. Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesi, 16/10/1987 tarih ve E.1969/2, K.1987/17 sayılı kararıyla; kanun değişikliğine binaen kadastro mahkemesi sıfatıyla bakılan davaların yeni kurulan kadastro mahkemelerinde görüleceği gerekçesiyle dosyanın Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

10. Bu karar üzerine dosya, Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinin E.1987/65 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.

11. Yargılama devam ederken Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesi, 9/12/1987 tarih ve E.1987/65 ve K.1987/125 sayılı kararıyla, 3402 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 22/10/1987 gün ve 969 sayılı kararı gereğince 2613 sayılı Kanun’a göre açılmış ve halen derdest olan davalara aynı mahkemelerde bakılmaya devam olunacağı gerekçesiyle dosyanın Şehir Kadastro Mahkemesi sıfatıyla Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

12. Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesi, 31/5/1988 tarih ve E.1988/16 K.1988/183 sayılı kararıyla; söz konusu gönderme kararının atıf yapılan yasal düzenlemelerin yanlış yorumlanmasına dayanılarak verildiği gerekçesiyle dosyanın tekrar Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

13. Yargılama devam ederken görev uyuşmazlığının giderilmesi amacıyla Yargıtaya başvurulması üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 14/12/1988 tarih ve E.1989/8020 K.1989/10548 sayılı kararıyla Kadastro Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir.

14. Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesi, 22/6/2002 tarih ve E.1988/66, K.2002/90 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir.

15. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, dosyada birtakım eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle ilk olarak 8/11/2004 tarih ve E.2004/9203, K.2004/11885 sayılı ilamıyla, ikinci olarak 20/3/2006 tarih ve E.2006/195, K.2006/1859 sayılı ilamıyla dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri çevrilmesine karar vermiştir.

16. Eksikliklerin tamamlanmasından sonra yapılan temyiz incelemesinde Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, 31/12/2007 tarih ve E.2007/3391, K.2007/5517 sayılı ilamıyla; ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.

17. Bozma üzerine Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinin E.2008/119 sayılı dava dosyasında yargılama halen devam etmektedir.

B. İlgili Hukuk

18. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü, dördüncü fıkraları, 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 14/3/2014 tarih ve 2014/3876 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, 24/4/1970 tarihinde murisi aleyhine Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinde devam eden kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

22. Başvurucu, 24/4/1970 tarihinde murisi aleyhine Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinde devam eden kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38-39).

24. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41-45).

25. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz mülkiyeti hakkında Kadastro Mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

26. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 24/4/1970 tarihidir.

27. Başvuruya konu dava, başvurucunun miras bırakanından intikalle takip etmekte olduğu bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçının yargılamaya katıldığı an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).

28. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

29. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 24/4/1970 tarihinde Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan E.1970/13 sayılı dava dosyasının, Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinin E.1969/2 sayılı dava dosyası ile birleştirildiği ve yargılamanın bu dosya üzerinden devam ettiği, Kadastro Mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesince davaların yeni kurulan kadastro mahkemelerinde görüleceği gerekçesiyle dosyanın Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesine gönderildiği, yargılama devam ederken Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesince 3402 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 22/10/1987 tarihli kararı gereğince Şehir Kadastro Mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesine geri gönderildiği, Karadeniz Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin de Kadastro Mahkemesinin ilgili Kanun’u yanlış yorumladığı gerekçesiyle dosyayı tekrar Kadastro Mahkemesine gönderdiği, bu görev uyuşmazlığını çözmek amacıyla dosyanın Yargıtaya gönderildiği, Yargıtayın, Kadastro Mahkemesinin görevli olduğuna karar verdiği, Kadastro Mahkemesindeki yargılama sürecinde 6/6/2002 tarihinde keşif yapılarak bilirkişi raporu tanzim ettirildiği, yargılamanın 12/6/2011 tarihli celsesinde davanın reddine dair hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesinin kararı temyiz edilmekle, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 8/11/2004 ve 20/3/2006 tarihli ilâmları ile eksik olduğu belirtilen bir kısım belgelerin dosyaya eklenmesi gerektiği belirtilerek dosyanın iki kez geri gönderildiği, belirtilen hususların ikmalini müteakip yapılan temyiz incelemesi sonucu kararın bozulduğu, bozma üzerine davanın Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinin E.2008/119 sayılı dosyasına kaydedildiği belirlenmiştir. Yargılamanın halen Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesinde devam ettiği anlaşılmaktadır.

30. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 18).

31. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).

32. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık kırk beş yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

34. Başvurucu, manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

35. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

36. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık kırk beş yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 23.700,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

37. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

38. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık kırk beş yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya net 23.700,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

E. Kararın bir örneğinin Karadeniz Ereğli Kadastro Mahkemesine gönderilmesine,

17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 11 Oca 2015, 19:56


Vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden davalıya değil, vakıayı ileri süren davacıya aittir

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi

2013-846 esas  2013-6391 karar 16.04.2013 tarihli

-Sebepsiz zenginleşme

-Vasıflı ikrar

-İspat yükü

Özet:  Davacı, davalının şirketinden değişik zamanlarda ilaç aldığını, davalının talimatıyla ödemeleri davalının hesabına gönderdiğini, gönderilen paraların davalının gösterdiği şirket cari hesap borcundan mahsup edilmediği için davalının sebepsiz  zenginleştiğini belirtmiş, bu iddia davalı tarafça kabul edilmemiş, daha önce davacıya borç olarak verilen paraların geri ödenmesi için gönderildiği savunulmuştur. Davalı, davaya konu paraların kendilerine gönderildiğini ikrar  etmiş, ancak bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenlerle değil, başka bir nedenle gönderildiklerini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirerek vasıflı ikrarda bulunmuştur. Vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil, vakıayı ileri süren davacıya ait olup, bu ikrar bölünemez. Davacı taraf, davaya konu paraların ilaç bedeli olarak gönderildiği yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı, yolunda yasal karine olduğundan havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ileri süren havaleci, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.

6100 s.y. HMK 188.madde

1086 sy. HUMK 236.madde

818 s.y. BK 457 madde

6098 s.y. TBK 555.madde