Etiket arşivi: SURETİYLE

basınyayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık

 

Yargıtay 15. Ceza Dairesi,  2012/1752 esas sayılı ve 2013/20985 karar sayılı
Tebliğname No : 11 – 2009/269288

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEMYİZ EDEN : Sanık
TEBLİĞNAMEDEKİ DÜŞÜNCE : Bozma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-g maddesinde suçun; “Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için, basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin, yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır. Bu manada gazeteler ve televizyonlar gibi görsel ve yazılı basın ve yayın araçlarının sağladığı ilân, program, haber içerikleri vb. suça konu edilebilmekte, kişiler kolaylıkla aldatabilmektedirler.

Gazeteye verilen ilanın sadece sanığa ulaşılmasına yardımcı olduğu, şikâyetçinin aldanmasında ve hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlamadığı takdirde TCK’nın 158/1–g maddesinin varlığından söz edilemez. Yine şikâyetçinin basit bir araştırmayla gerçeği öğrenebileceği durumda, dolandırıcılığın nitelikli halinden bahsedilemez. Gazetede münhasıran ilan verilmesi yeterli olmayıp, ilanında hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde tarafların aldatılmasında etkisinin bulunması gerekir. Gazetede sahibinden satılık eşya ilanında, eşya tanıtılmadan soyut bir bilgilendirme üzerine verilen telefondan yapılan arama ile gelişen aldatmada, gazeteye verilen ilanın failin sadece şikâyetçiye ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve şikâyetçinin aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığı hallerde, “basit dolandırıcılık”, ilanda eşya gerçeğine aykırı olarak tanımlanıp, orijinalinden daha ucuza gösteriliyorsa, teşhir ve gösterim üzerine mağdur yanıltılmışsa nitelikli dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.

Yeni Asır Gazetesi’nin küçük ilanlar bölümünde sanık tarafından verilen “laptoplarda kampanya” ilanını gören katılanın, ilanda yazılı telefon numarasını aradığı, kendisini Alper Türk olarak tanıtan sanığın, katılana bilgisayar şirketi olduklarını, faturalı şekilde yasal satış yaptıklarını, para havalesinden bir gün sonra bilgisayarı kargoyla göndereceklerini söylediği, katılanın Garanti Bankası Osmanağa Şubesi’ndeki sanığa ait hesaba 500 TL para gönderdiği, sanığın tekrar katılanı arayarak kendisine gönderecekleri bilgisayarın arızalı olduğunu, 250 TL fark ödemesi durumunda bir üst modelini göndereceklerini söylediği, bunun üzerine katılanın, bu sefer sanığa ait Garanti Bankası İzmir Hatay Şubesi’ndeki hesaba 250 TL havale yaptığı, ancak bilgisayarın gönderilmediği gibi, katılanın telefonla aramasına rağmen cevap verilmediği ve bu şekilde sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda;
Diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak,
1-)Sanığın gazeteye verdiği ilanın sadece katılana ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve katılanın aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığı anlaşılmakla; eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen “basit dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğunun kabulü ile TCK’nın 158/1-g maddesi uyarınca hüküm kurulması,
2-Katılanın, farklı zamanlarda sanığa ait iki farklı banka şubesine para göndermesi karşısında, bir suç işleme kararının icrası kapsamında katılana yönelik dolandırıcılık suçunu değişik zamanlarda işleyen sanık hakkında TCK’nın 43/1 maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, 25.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

BANKA KAYITLARI ÜZERİNDE İNCELEME / HESAPLARIN İMZA TAKLİDİ SURETİYLE KAPATILMASI

T.C.

YARGITAY

Onbirinci Hukuk Dairesi

E. 2005/6682

K. 2006/4722

T. 27.4.2006

BANKA KAYITLARI ÜZERİNDE İNCELEME
HESAPLARIN İMZA TAKLİDİ SURETİYLE KAPATILMASI
Taraflar arasında görülen davada Uzundere Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09.10.2003 tarih ve 2002/9 – 2003/26 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve katılma yolu ile davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.04.2006 gününde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılamasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, müvekkillerinden Bedirşan ve Ahmet’in davalı bankadaki hesaplarının şube müdürü olan diğer davalı tarafından imza taklidi suretiyle kapatıldığını, diğer müvekkiline ait hesabın ise imza taklidi yolu ile kredi teminatı olarak gösterildiğini ileri sürerek, toplam ( 84.045.222.680.- ) TL.nin dava tarihine kadar akdi, daha sonra temerrüt faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, davacıların alacağının sabit olduğunu, ancak alacak iddiası ve faiz talebinin fahiş olduğunu savunmuştur.

Diğer davalı da davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, banka kayıtlarına, davalı şube müdürünün mahkumiyeti ile sonuçlanan ceza davası dosyasına ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacıların davalı banka nezdindeki hesaplarının iptal edilmesine karşın hesaplardaki bakiyelerin davacılara ödendiğinin belgelendirilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili ve katılma yolu ile davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

1- Katılma yolu ile düzeltilerek onama istemiyle kararı temyiz eden davacılar vekilinin bu yoldaki 22.12.2003 tarihli dilekçesinin temyiz defterine kaydedilmemesi ve temyiz harcının yatırılmaması karşısında geçerli bir temyiz istemi niteliği taşımadığından reddi gerekmiştir.

2- Davalı banka vekilinin temyizine gelince;kararın dayandırıldığı bilirkişi raporları temyiz denetimine elverişli kapsam ve ayrıntıya sahip değildir.

Davalı vekilinin 03.07.2003 tarihli dilekçesinde dile getirilen davacıların hesaplarından usulünce çekilen meblağın dikkate alınmadığı, hesaplara vade sonunda dayanaksız eklemeler yapılarak alacak hesabının yanlış verilere dayandırıldığı, cari faiz oranları dikkate alınmadan dava tarihine kadar olan alacağın hesaplandığı gibi ciddi itirazlar doğrultusunda uzman bilirkişi veya bilirkişilere banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davacıların usulsüzce kapatılan hesaplarından dolayı davalı bankanın sorumluluk miktarının en doğru biçimde saptanması gerekirken, değinilen itirazlar aşılmadan yetersiz bilirkişi raporları ile yetinilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentteki nedenlerle davacılar vekilinin geçerli biçimde varlık kazanmayan temyiz isteminin reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı banka yararına BOZULMASINA, davacı vekili duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, alınmadığı anlaşılan 12.20 YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 27.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.