Etiket arşivi: TAHLİYE

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • HAZİNEYE VE KAMU KURULARINA AİT KİRALANANLARDA TAHLİYE USULÜ

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/10608
KARAR: 2014/1003

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak ve tahliye davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davalı vekili Av… ve davacı vekili Av…geldiler. Hazır bulunanların sözlü beyanları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, süre bitimi nedeniyle fuzuli işgal nedeniyle vaki müdahalenin meni ve tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, Üniversitenin …kampusü … Yanında bulunan kantin ve kafeterya tesislerinin 2886 Sayılı Kanunun 51 maddesine göre kiraya verildiğini, kira sözleşme süresinin 22.09.2007 tarihinde sona erdiği halde kiracının tahliye etmediğini, 28.09.2007 tarihinde 2886 Sayılı kanunun 75/4 maddesine göre …Kaymakamlığından kiralananın tahliyesinin istendiğini, Kaymakamlıkça önce tahliye için karar verip kararın kiracıya tebliğ edildiğini, kiracının itirazı üzerine verilen tahliye kararının adlı makamlarca çözümlenmesini gerektiğini bildirince işlemin iptali için …İdare mahkemesinin 2008/30 sayılı dosyasında açılan davada tahliyenin kabul edildiği ve tahliyeye karar verilmesine rağmen bu kararın Danıştay 10. Dairesinin 2009/129 sayılı yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi üzerine davalının yeniden kiralanana yerleştiğini, davalının …1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/491 E.sayılı dosyasında açtığı muarazaanın meni davasının reddedilerek kesinleştiğini belirterek işgal ve müdahalenin önlenmesi ve yıllık kira bedeli 22.440. TL’nin %2’si olan günlük 448.80 TL’den hesaplanacak cezanın yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise dava konusu yerin 6570 Sayılı kanuna tabi olduğunu, 2886 sayılı kanunu 75. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığını, kira sözleşmesinin 6570 sayılı kanun 11. maddesi gereğince kendiliğinden yenilendiğini, tahliye davalarının 6570 sayılı kanunun 7 maddelerinden birine dayanması gerektiğini davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Hükme esas alınan 15.06.1999 başlangıç tarihli ve 7 yıl 9 ay süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Sözleşmede “kiralanan …Üniversitesi …Kampusu …kafeterya (…) projesine uygun kantin ve kafeterya tesisleri, (kiracı) tarafından inşa edilerek oluşacak tesisler “ olarak belirtilmiştir.Sözleşmenin 12 maddesinde de inşaat süresinin 4 ay olduğunu ve inşaat süresinin 01.12.1999 tarihini geçmeyeceği kabul edilmiştir. Kira sözleşmesinde kiralanan arsa olarak kiraya verilmiş ise de kiralayan tarafından üzerine tesis yapılmasına izin verildiği ve yapılan tesislerle birlikte kiralanacağı belirtildiğine göre kiralananın genel hükümlere tabi olmayıp konut ve çatılı işyeri kiraları (6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanun Hükümleri) hükümlerine tabi bulunduğu anlaşılmaktadır.

Kiralanan genel hükümlere tabi olmadığından süre bitimi ile kira sözleşmesi sona ermez.Konut ve çatılı iş yerleri kira sözleşmesi TBK 347/1 (6570 sayılı kanunun 11 maddesi gereğince) aynı şartlarda birer yıl uzamış sayılır.Bu nedenle konut ve çatılı iş yeri kiralarının tahliyesi için TBK belirtilen (6570 sayılı kanunun 7 maddesindeki) nedenlere dayanılarak davanın açılması gerekir.

Öte yandan 2886 sayılı kanunu 75 maddesine göre” Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İl Özel İdareleri ve Belediyeler 2886 Sayılı Yasa uyarınca kiraya verdikleri taşınmazlarını, kira süresi sonunda, işgal ne kadar süre devam ederse etsin kiralananın 6570 Sayılı Yasaya ya da Borçlar Kanununa tabi olup olmadığına bakılmaksızın her zaman gerek mahkemeden gerekse mülkiye amirinden tahliyesini isteyebilirler. Ancak; Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İl Özel İdareleri ve Belediyeler dışında diğer kuruluşlar (somut olayda davalı Üniversite) taşınmazı 2886 sayılı Yasa uyarınca kiraya vermiş olsa bile anılan yasanın 75.maddesine dayanarak taşınmazın tahliyesini sağlayamazlar. Açıklanan nedenlerle kiralanan musakkaf nitelikte olup konut ve çatılı iş yerleri hükümlerine tabi olduğuna , kira sözleşmesinin yıldan yıla yenilendiğine ve TBK’nun da belirtilen tahliye sebeplerinden birine de dayanılmadığına, kiralananın 2886 Sayılı Yasanın 75.maddesi uyarınca tahliyesi istenemeyeceğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için kendisini veiklle temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 23 Ara 2014, 23:48


Yargıtay’ın yerel mahkeme sözleşmeyi feshedebilir ancak tahliye kararı veremez kararı değişti

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin, İstinye Park’ta bir iş yerinin usulsüzlük nedeniyle kira sözleşmesinin feshi ve tahliye edilmesi kararını bozma hükmü, 17 yıl sonra bir uyuşmazlık mahkemesi olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından iptal edildi.

 

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin, İstinye Park’ta bir iş yerinin usulsüzlük nedeniyle kira sözleşmesinin feshi ve tahliye edilmesi kararını “yerel mahkemenin sadece sözleşmenin feshi kararını verebileceği” gerekçesiyle bozma hükmü, yerel mahkemenin kararında direnmesi üzerine dosyanın gittiği uyuşmazlık mahkemesi olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından iptal edildi.

Yaklaşık 300 mağazanın bulunduğu İstinye Park’taki bir işletmenin, kira sözleşmesine uymadığı gerekçesiyle sözleşmesinin feshedilmesi ve kiralanan yerden tahliye edilmesi talebine ilişkin,alışveriş merkezinin avukatı tarafından İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dava açıldı.

Dava, davaya yönelik karar veren mahkeme ve bu kararın temyiz edildiği Yargıtay arasında meydana gelen uyuşmazlığın çözümü için Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na sevk edildi.

Yerel mahkeme ile Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’ni karşı karşıya getiren ”kiracının tahliyesi” uyuşmazlığında son sözü söyleyen genel kurul, yerel mahkemenin “sözleşmenin feshi” ve “kiracının tahliyesi” kararında direnmesinin hakkı olduğuna hükmederek, temyiz makamı Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin “yerel mahkeme sözleşmeyi feshedebilir ancak tahliye kararı veremez” bozma hükmünü iptal etti.

“Genel kurul kararı Türk hukuku açısından önemli bir gelişme”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararını değerlendiren, davacılar İstinye Park’ın sahibi Orta Gayrimenkul Yatırım ve Turizm AŞ. ile Doğuş Turizm Sağlık Yatırım AŞ’nin avukatı Erdal Kılbaşoğlu, genel kurul kararının Türk hukuku açısından çok önemli bir gelişme olduğunu söyledi.

Gerekçeli onama kararını, tebliğ edilmediği için henüz görmediklerini aktaran Kılbaşoğlu, “Ancak Yargıtay’ın internet sitesinde onama bilgisi her iki dosya için de işlenmiştir” dedi.

İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin direnme kararını onayan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, Yargıtay 6. Dairesi’nin içtihadını doğru bulmadığını belirten Kılbaşoğlu, “Bu şekilde yaklaşık 17 yıldan beri devam eden Yargıtay 6.Dairesi’nin kökleşmiş ve bugüne değin yüzlerce davaya konu olan içtihadı da bu davamız sayesinde değişmiş oldu. Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı, Türkiye’de hem hukuk tekniği hem de uygulama açısından ciddi bir emsal teşkil edecektir” diye konuştu.

Kılbaşoğlu, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin akdin feshini kabul edip tahliyeyi kabul etmeyen ve bu şekilde akdin feshi ile tahliyeyi birbirinden ayıran kararının, pratikte içinden çıkılmaz sorunlara neden olacağını ve genel kurul kararıyla bu içtihadının değişmiş olduğunu kaydetti.

Davanın geçmişi

Avukat Erdal Kılbaşoğlu tarafından davalı kafe işletmesi aleyhine İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, davalı şirketin alışveriş merkezinde ”Pazaryeri” olarak adlandırılan bölümdeki bir işletmenin sahibi olduğu, 11 Temmuz 2007′de sözleşme imzalandığı ve sözleşmeye aykırı davranışların sözleşmenin feshi nedeni sayılacağının kendisine bildirildiği ifade edildi.

Dilekçede, yapılan araştırma sonucu davalı şirketin çoğu zaman fiş kesmediği ve bu suretle kira sözleşmesine aykırı davrandığının anlaşıldığı belirtilerek, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin feshine ve davalı kiracının İstinye Park Alışveriş Merkezi’nden tahliyesine karar verilmesi talep edildi.

Davayı 1 Mart 2011′de karara bağlayan mahkeme, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesine göre, aylık sabit 3 bin 450 avro artı KDV olan kira bedelinin yanında, hasılatın yüzde 8′inin de kiralayana ödenmesi gerektiğini kaydederek, davalının satışlarını kira sözleşmesine aykırı şekilde yazar kasa, fiş makinesiyle belgelendirmediği ve sözleşmeye aykırı fiş kesme durumunun mevcut olduğu gerekçeleriyle İstinye Park Alışveriş Merkezi’ndeki taşınmazla ilgili kira sözleşmesinin feshine ve davalının taşınmazdan tahliyesine karar verdi.

Yargıtay’ın kararı

Davanın temyiz edildiği Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 15 Aralık 2011′de verdiği kararla, ”Sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, sözleşmeye aykırılığın kiralananın doğrudan kullanımıyla ilgili olması gerekir. Kira sözleşmesinde, kiracının kabul ettiği olgulardan birinin yerine getirilmemesi, sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliye sebebi olarak kabul edilmez” ifadesini kullanarak, dava konusu sözleşmeye aykırılık hususunun ancak sözleşmenin feshi sebebi olabileceğini aktardı.

Yargıtay, mahkemenin sözleşmenin feshi kararıyla yetinmesi gerekirken, tahliye isteminin kabulüne de karar vermesinin doğru olmadığını belirterek, hükmün bozulmasını kararlaştırdı.

Mahkeme kararında direndi

İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi, bozma ilamına karşı 11 Ekim 2012′de verdiği kararla, Yargıtay’ın 15 Aralık 2011 tarihli bozma ilamına direnilmesine hükmetmiş, mahkemeler arasında beliren uyuşmazlık nedeniyle dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na sevk edilmişti.

YARGITAYHukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2012/6-494 KARAR NO : 2012/712 TAHLİYE DAVALARINDA VEKALET ÜCRETİ MAKTU DEĞİL NİSPİDİR

T.C.YARGITAYHukuk Genel Kurulu

 

ESAS NO : 2012/6-494 KARAR NO : 2012/712 Y A R G I T A Y İ L A M I

 

Taraflar arasındaki “tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.01.2011 gün ve 2010/2364-59 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.07.2011 gün ve 2011/3367-7887 sayılı ilamı ile,(…Dava, yeni iktisap ve ihtiyaç nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından vekalet ücretine hasren temyiz edilmiştir.Tahliye davalarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9. maddesine göre bir yıllık kira bedeli üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak nisbi vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde eksik vekalet ücreti hükmedilmesi hatalı olmuştur.Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Davacı Semra vekili özetle; “…müvekkilinin taşınmazı önceki malik ile kontratsız olarak kira ilişkisi olan davalı yana kiralandığını, 2010 yılı Mart, Nisan, Mayıs ayına ait ödenmeyen kira bedellerinin olduğunu, kira bedellerinin ödenmesi ve tahliye için Ankara 28. noterliğinin 27.05.2010 tarih ve 07361 sayılı ihtarname gönderdiklerini, ihtarnamenin tebliğinden sonra ödenmeyen kira bedellerinin ödendiğini ancak tahliye etmediklerini belirterek davalının anılan yerden tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı Ali vekili cevap dilekçesinde; “…6570 sayılı GKHK'nun 7. maddesinde belirtilen 6 aylık sürenin dolmadan açıldığını, müvekkilinin 1994 yılından bu yana kiracı olarak bulunduğunu, davacının ihtiyaç durumunun söz konusu olmadığını, tahliye nedeninin taşınmazın bulunduğu yerde bulunmak isteyen banka şubelerinin yüksek bedelle kira sözleşmesi yapmak istemelerinden kaynaklandığını ihtiyaç nedeninin samimi olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece “ihtarnamenin 27.05.2010 tarihinde tebliğ edilmiş olması halinde dahi 6570 Sayılı Kanunun 7/d maddesi uyarınca 6 ay sonra dava açılabileceği dava tarihi itibariyle henüz sürenin dolmadığı ve kira sözleşmesinin bitiminden 1 ay içinde de dava açılmamış olduğu, bu nedenle dava şartları oluşmadığından davanın reddine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesap edilen 550,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine ” karar verilmiştir.Davalı vekilinin temyiz istemi üzerine mahkeme kararı yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçe ile bozulmuştur. Tahliye davası niteliğinde olan davada Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 9. Maddesi dikkate alınarak vekalet ücreti tayin edilmesinde hukuka ve usule aykırılık bulunmamaktadır. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’na ait 27.01.1993 gün ve 1992/6-684,18 sayılı kararda da kabul edilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/III-2. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere , 17.10.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

 

 

KARŞI OY

 

Uyuşmazlık; dava ön şart yokluğu nedeni ile reddedildiğine göre davalı lehine hükmedilecek vekalet ücretinin miktarı konusunda toplanmaktadır.Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 9. maddesi gereğince tahliye davalarında 1 yıllık kira bedeli üzerinden tarifenin üçüncü kısım gereğince hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmedilmelidir. Somut olayda, dava, 6570 sayılı Yasa'nın 7/d maddesi uyarınca satın almaya yönelik ön koşullar gerçekleşmeden açılmış olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş ve hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2. maddesi uyarınca ön koşullar gerçekleşmediğinden dolayı reddedildiği, buna göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmedilmesinin gerekli olduğu gerekçesiyle de vekalet ücreti buna göre hükmedilmiştir. Aynı tarifenin bozma ilamında dayanak gösterilen 9'ncu maddesi, davanın esasına ilişkin hüküm kurulması halinde uygulama alanı bulur. Davanın esasına girilmesini engelleyen bazı olguların gerçekleşmemesi halinde dava önkoşulu yokluğu gerekçesiyle davanın reddi kararı verilmeli ve tarifenin 7/2'nci maddesi gündeme gelmelidir. 6570 sayılı Kanun'un 7/a maddesinde öngörülen sürelerin de bu kapsamda dava ön koşulu olduğunun kabulü gerekir. Bu süreler, 6100 sayılı HMK'nun 114/2'nci maddesi kapsamında da dava şartı olup, bu sürelerin dava açma süresi olarak kabulü halinde de ön inceleme sırasında ancak tahkikata başlamadan önce hak düşürücü süreler HMK'nun 142'nci maddesi uyarınca incelenip karara bağlanması gerekeceğinden, esasa girilemeyecek, dava açma şartının gerçekleşmemesi ya da hak düşürücü sürenin geçirilmesi halinde davanın reddi kararının 01.10.2011 tarihinden sonra verilmesi durumunda Tarife'nin 7/2'nci maddesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekecektir. Görüldüğü üzere HMK öncesi ve sonrası dönem bu yönden paralel sonuçlar içermektedir. Açıklanan bu nedenlerle, yerel mahkemenin direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma yönünde oluşan görüşüne katılamıyorum.

HASILAT KİRASI / TAHLİYE / ÖDEME EMRİNİN KOŞULLARI

T.C.

YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/723
K: 2006/3067
T: 27.3.2006
HASILAT KİRASI
TAHLİYE
ÖDEME EMRİNİN KOŞULLARI
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 270]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 288]
İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı alacaklı davalı borçlu hakkında tahliye talepli başlattığı icra takibine vaki itiraz üzerine İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delililere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davalı vekilinin işlemiş faiz alacağına ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı vekilinin tahliyeye ilişkin temyizine gelince;
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 1.5.1999 başlangıç tarihli ve on yıl süreli sözleşme konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin kira bedeli başlıklı 11/I.maddesinde “ciro esası kiracının aylık satış toplamından KDV çıktıktan sonra kalan toplamının %4 ( dört ) aylık kira bedeli olarak kabul edilir. Buna KDV ilave edilir.” Hükmüne yer verilmiştir. Sözleşmenin yorumundan taraflar arasındaki kira ilişkisinin Borçlar Kanununun 270. maddesinde açıklanan hasılat kirasına konu olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davada Borçlar Kanununun hasılat kirasına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. O nedenle takip talebi ile davalıya çıkarılan ödeme emrinin Borçlar Kanununun 288. maddesine uygun olması gerekir. Ödeme emrinde altmış gün süre verilmesi gerekirken, otuz günlük ödeme süresi verilmesi doğru değildir. Borçlar Kanununun 288. maddesine uygun olmayan ödeme emri hukuki sonuç doğurmayacağından bu ödeme emrine dayanılarak tahliye kararı verilemez. Bu nedenle kiralananın tahliyesine ilişkin talebin reddine karar vermek gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğundan kararın tahliyeye ilişkin olarak bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan bir nolu bendde yazılı nedenle alacağa ilişkin kısmın ONANMASINA, kararın 2 nolu bentte yazılı nedenle tahliyeye yönelik kısmının BOZULMASINA. onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına, 27.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İTİRAZIN İPTALİ / TAHLİYE İSTEMİ

T.C.
YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/5791
K: 2006/7271
T: 22.6.2006
İTİRAZIN İPTALİ
TAHLİYE İSTEMİ

2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 269]
İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı kiralayan tarafından davalı borçlu kiracı hakkında başlatılan haciz ve tahliye istekli icra takibi üzerine gönderilen ödeme emrine borçlunun vaki itirazı üzerine mahkemece itirazın kaldırılmasına karar verilmesinden sonra davacı icra mahkemesine başvurarak kiralananın, tahliyesini istemiştir. Mahkemece kiralananın tahliyesine karar verilmiş karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı alacaklı 1.9.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesine dayanarak davalı borçlu hakkında haciz ve tahliye istekli olarak başlattığı icra takibi ile ödenmeyen 10.450.00.ITL asıl kira alacağının işlemiş faiziyle birlikte tahsilini istemiş, borçlu örnek 51 ödeme emrine yasal sürede yaptığı itirazında borca itiraz etmiştir. İİK’nın 269/2. maddesi uyarınca borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi kabul etmiş sayılır. Borçlu, takibe dayanak yapılan adi yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açıkça inkar etmediğinden kiracılık ilişkisinin varlığı kesinleşmiştir.
Davacı alacaklının itirazın kaldırılmasına ilişkin istemi Bakırköy 2. İcra Hakimliğince incelenmiş, ve 21.12.2005 gün ve 2005/1529-1579 Esas ve Karar sayılı dosyada itirazın kaldırılmasına karar verilmiştir. Yargıtay’ca onanan kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Alacaklı kiralayan, borçlunun itirazı üzerine icra mahkemesinden “tahliye”istemeden, yalnız “itirazın kaldırılmasını'” isteyebilir, icra mahkemesinin itirazın kaldırılmasına ilişkin kararından sonra alacaklı kiralayan buna dayanarak kararın kesinleşmesinden itibaren icra mahkemesinden borçlu kiracı hakkında tahliye davası açabilir. Bunu engelleyen bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Ancak itirazın kaldırılması kararı kesinleşmediğinden temerrüt olgusunun gerçekleştiği kabul edilemez. Mahkemece yapılacak iş Bakırköy İcra Mahkemesinin 21.12.2005 gün ve 2005/1529 -1579 sayılı kararının kesinleştirilmesi sağlanarak sonucuna göre bir, karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 22.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İHTİYAÇ NEDENİYLE TAHLİYE

T.C.

YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/1602
K: 2006/3434
T: 04.04.2006
İHTİYAÇ NEDENİYLE TAHLİYE
ÖZET: Davacının kira parasının tespitini istemesi, açılan tahliye davasında ihtiyaç iddiasının samimi olmadığına delil teşkil etmez. Ayrıca davacının dava konusu kiralananın dışında kirada başka yerlerinin de olup, bu yerlerin tahli­yelerinin istenmemesi mülkiyet hakkının bir sonucu olup davacı kötü niyetli olarak kabul edilemez.
6570 s. GAYRİMENKUL KİRALARI HAKKINDA KANUN [Madde 7]
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar da­vacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün ka­ğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık, iş yeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin davalının kiracısı olduğu taşınmazı market ve tekel büfesi olarak işlettiğini, davacılardan Cemil’in oğ­lu Özgür’ün de yirmialtı yaşında olup eğitimini tamamladığını, askerliğini yaptığını, halen bir işi olmadığını, kiralananda aynı işi yapmak istediğini, bu konuda davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen sonuç alınamadığını be­lirterek, davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, davacıların daha önce aynı nedene dayana­rak açtıkları davanın reddine karar verildiğini, şartlarda bir değişikliğin olma­masına rağmen yeniden tahliye davası açılmasının ihtiyacın gerçek ve sami­mi olmadığını gösterdiğini, davacıların aynı parselde bulunan ve daha büyük olan üç dükkanlarının daha olduğunu, davalıyı tahliyeye zorlamak için kira tespit davası da açtıklarını asıl amacın kira parasını artırmak olduğunu belir­terek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiya­cın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğma­mış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı ye­terli olmayıp bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.
Olayımıza gelince; uyuşmazlık ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye istemine ilişkindir. Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 15.07.1992 başlan­gıç tarihli ve süresiz kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. 21.07.2004 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile dava süresinde açılmıştır. Davacılar, Cemil’in oğlu Özgür’ün işsiz olduğunu, kira­lananda market-tekel bayii işi ile iştigal edeceğini iddia ederek tahliye iste­minde bulunmuştur. Dinlenen davacı tanıkları davacının iddiasını doğrular nitelikte anlatımda bulunarak 1979 doğumlu ihtiyaçlının uzun süredir işsiz ol­duğunu, artık bir iş yapmak istediğini, kiralananda market-tekel bayii işi ya­pacağını söylemişlerdir. Yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi rapo­runda da davalının kiralananda halen aynı işi yaptığı davalının savunmasın­da belirtilen diğer dükkanların boş olmayıp kirada oldukları ve kiralananın da yapılacak işe uygun bulunduğu belirtilmiştir. Davacının yasal hakkını kulla­narak kira tespiti isteminde bulunması tahliye isteminin kabulüne engel oluş­turmaz ve ihtiyacın samimi olmadığını göstermez. Yine kirada bulunan dük­kanlardan yapılacak işe uygun olanının seçilerek tahliyesinin istenmesi mül­kiyet hakkının kullanımının gereğidir ve davacının bu konuda seçimlik hakkı bulunmaktadır. Kaldı ki kiralananda halen aynı iş yapılmaktadır. Davalı hak­kında daha önce açılan tahliye davasının reddine karar verilmesi işbu dava için kesin hüküm oluşturmaz. Uzun süredir işsiz olan ve kendisine ait baş­kaca iş yeri bulunmayan davacının oğlunun toplanan delillere göre ihtiyaç iddası kanıtlanmıştır. Bu durumda mahkemece ihtiyacın samimi olmadığı, asıl amacın kira parasını artırmak olduğu düşüncesi ile davanın reddine ka­rar verilmesi doğru değildir. Mahkemece tahliye isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından ka­rarın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 04.04.2006 tarihinde oy­birliğiyle karar verildi

TAHLİYE İSTEMLERİ / YARGITAY’A YAPILAN TAHLİYE İSTEMLERİ

T.C.

YARGITAY

Birinci Ceza Dairesi
E:2005/3139

K:2006/79

T:1.5.2006

TAHLİYE İSTEMLERİ
YARGITAY’A YAPILAN TAHLİYE İSTEMLERİ

5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 104]
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 105]

Hükümlü Ş. U. tarafından gönderilen 25.04.2006 tarihli dilekçe ile yeni TCK’ ya göre dosya incelenerek tahliye talep edilmiştir.

2005/506 Esas numaralı emsal dosyadaki tahliye istemi yönünden CMK.’nun 104 ve 105. maddeleri uyarınca görüşü sorulan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2005 tanzim, 13.06.2005 havale tarihli ve 2004/236797-1 sayılı gerekçeli cevabi yazısında sonuç olarak Yargıtay’a yapılan tahliye istemleri hakkında CMK.’nun 104/3. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme ile karar verilmesi gerektiğinden, aynı kanunun 105. maddesinin ilk derece mahkemelerini ilgilendirip Yargıtay incelemesini kapsamadığından ve istem hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına görüş bildirme görevinin verilmediğinden bahisle görüş bildirilmediği görülmüştür.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının uygun görülen bu mütalaası veçhile, temyiz incelemesi sırası gelmeyen dosya tahliye talebi ile sınırlı olmak üzere incelendi:

SONUÇ : Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına, tutuklulukta geçen süreye göre tahliye isteminin ( REDDİNE ), 01.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

İNŞAAT NEDENİYLE TAHLİYE

T.C.
YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/2281
K: 2006/4253
T: 20.04.2006
İNŞAAT NEDENİYLE TAHLİYE
ÖZET: Yeni malik 6570 sayılı Yasa’nın 7/d maddesindeki sürelerden yararlanarak yeniden inşaat nedeniyle tahliye davası açamaz.
6570 s. GAYRİMENKUL KİRALARI HAKKINDA KANUN [Madde 7]
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar da­valı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıt­lar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava yeniden iktisap nedeniyle esaslı tamir ve tadil sebebine dayalı tah­liye istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde, davalının oturmakta olduğu kiralananı mülk edinmek için satın aldığım, eski olan binanın her geçen gün biraz daha yıp­randığını ve binanın esaslı tamirat ve bakımı yapılarak korunmaya alınması gerektiğinden bahisle satın alma ve esaslı tamir ve tadil nedeniyle tahliyesi­ni istemiştir. Davalı davanın reddini istemiş, mahkemece taşınmazın tadila­tının gerekli olduğu ve 6570 sayılı Yasanın 7/d maddesine göre davanın sü­resinde açıldığı belirtilerek kiralananın tahliyesine karar verilmiştir.
Davacı kiralananı 26.04.2004 tarihinde iktisap etmiş, bu tarihi izleyen bir ay içerisinde davalıya 26.05.2004 tarihinde tebliğ edilen ihtarda kiralananda esaslı surette tamir ve tadilat yapacağını bildirerek tahliyesini istemiştir. 6570 sayılı Yasanın 7/d maddesine göre davalıya tebliğ edilen ihtarda ken­disinin eşinin veya çocuklarının iktisap edilen yer konut ise oturma ihtiyacı­nın işyeri ise çalışma ihtiyacının bildirilmesi zorunludur. Dayanılan yasa mad­desi iktisap edilen yerin olduğu gibi ihtiyaç için kullanılması halinde tahliye hakkı vermektedir. Oysa davacı iktisap ettiği yerde tamir ve tadilat yapaca­ğından bahisle tahliye istemektedir. Yeni malik 6570 sayılı Yasanın 7/d maddesindeki sürelerinden yararlanarak yeniden inşaat ve imar maksatlı onarım nedeniyle kiracı aleyhine tahliye davası da açamaz. Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kiralananın tahliyesine ka­rar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının ka­bulü ile hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcı­nın temyiz edene iadesine, 20.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.