Etiket arşivi: TAKİP

Damga Vergisi Tamamlanmadan Takip İşlemleri Durdurulamaz

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/5216
Karar: 2008/7809
Karar Tarihi: 15.04.2008

ŞİKAYET DAVASI – YARGI İŞLEMLERİNDEN ALINACAK HARÇLAR ÖDENMEDİKÇE MÜTEAKİP İŞLEMLERİN YAPILAMAYACAĞI HÜKMÜNÜN DAMGA VERGİSİ HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI – DAMGA VERGİSİ TAMAMLANINCAYA KADAR TAKİP İŞLEMLERİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLEMEYECEĞİ

ÖZET: İcra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, durumu bir tutanakla tespit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

(488 S. K. m. 26) (492 S. K. m. 32)

Dava: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca, <Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tesbit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.>

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde öngörülen yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağına ilişkin düzenleme bu kanundan kaynaklanan harçlarla ilgili olup, anılan hükmün damga vergisi hakkında da uygulanacağına dair 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda icra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca durumu bir tutanakla tesbit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

O halde Mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 15.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

DAMGA VERGİSİ TAMAMLANINCAYA KADAR TAKİP İŞLEMLERİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLEMEYECEĞİ

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/5216
Karar: 2008/7809
Karar Tarihi: 15.04.2008

ŞİKAYET DAVASI – YARGI İŞLEMLERİNDEN ALINACAK HARÇLAR ÖDENMEDİKÇE MÜTEAKİP İŞLEMLERİN YAPILAMAYACAĞI HÜKMÜNÜN DAMGA VERGİSİ HAKKINDA UYGULANAMAYACAĞI – DAMGA VERGİSİ TAMAMLANINCAYA KADAR TAKİP İŞLEMLERİNİN DURDURULMASINA KARAR VERİLEMEYECEĞİ

ÖZET: İcra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, durumu bir tutanakla tespit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

(488 S. K. m. 26) (492 S. K. m. 32)

Dava: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca, <Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tesbit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.>

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde öngörülen yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağına ilişkin düzenleme bu kanundan kaynaklanan harçlarla ilgili olup, anılan hükmün damga vergisi hakkında da uygulanacağına dair 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda icra memurluğunca takip dayanağı belgenin damga vergisine tabi olduğu ve verginin yatırılmadığının veya eksik yatırıldığının düşünülmesi halinde yapılacak iş, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca durumu bir tutanakla tesbit etmek ve vergi dairesine göndermekten ibaret olup, damga vergisi tamamlanıncaya kadar takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi doğru değildir.

O halde Mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 15.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 8.HUKUK DAİRESİ 2013/23719E. 2014/17086K.* AVUKAT PORTAL ÜZERİNDEN ALINAN GEREKÇELİ KARARLA İLAMLI TAKİP YAPILABİLECEĞİ

Yargıtay 8. HD

2013/23719E.

2014/17086K.

 

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

KARAR : Borçlu vekili, alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığını, takibin dayanağı olarak icra dosyasına onaysız, imzasız ilam fotokopisinin sunulduğunu, fotokopinin ilam niteliğinde olmadığını, bu nedenle icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece icra emrinin iptaline karar verilmiş, hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

 

İİK'nun 8/a maddesi "… Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı ispat gücüne sahiptir. Güvenli elektronik imza, kanunlarda güvenli elektronik imza ile yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olan işlemler dışında, elle atılan imza ile yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olan işlemler dışında, elle atılan imza yerine kullanılabilir. Güvenli elektronik imzayla oluşturulan belge ve kararlarda, kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesi ve mühürleme işlemini öngören hükümler uygulanmaz…" hükmünü içermektedir.

 

UYAP sistemine göre, bir mahkeme kararı hakim ve katip tarafından elektronik ortamda imzalanıp onaylanmadıkça avukat portalında görülemez. İlamın içeriğine de itiraz edilmemiştir. Bu nedenle hakim tarafından elektronik ortamda imzalanıp, onaylanan ve UYAP avukat portalından editör programı ile yazdırılmış ilamın takibe konulmasında Yasa'ya uymayan bir yön bulunmadığından, icra emrinin iptali talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

 

KARAR : Açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. Maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. Maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İCRA TAKİP DOSYASININ İŞLEMDEN KALDIRILMASI, İTİRAZIN İPTAL İNCELEMESİ GÖRÜLÜR

T.C
YARGITAY
3.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2007/18006
KARAR NO:2007/19088
KARAR TARİHİ:13.12.2007

>İTİRAZIN İPTALİ—DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASI—TEMERRÜT

ÖZET:TAKİP DOSYASININ İİK’NIN 78. MADDESİ GEREĞİNCE İŞLEMDEN KALDIRILMIŞ OLMASI, İTİRAZIN İPTALİ TALEBİNİN İNCELENMESİNE ENGEL TEŞKİL ETMEZ.

2004 s. Yasa m. 67,78

Dava dilekçesinde, 2.250 YTL alacak ve fer’ileri için takibe itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü.

Davada, Foça İcra Müdürlüğü’nün 2004/1 sayılı dosyasında 2.250 YTL alacak ve fer’ileri için girişilen icra takibine itirazın iptali, inkar tazminatının davalıdan tahsili istenilmiştir.

Mahkemece, İcra Müdürlüğü’nün 2004/1 sayılı dosyasında düşürülme kararı verildiği, icra müdürünün bu konudaki işlemi şikayet yoluyla halledilmeden, davacı tarafça bu davanın açıldığı gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Takibe konu, İcra Müdürlüğü’nün 2004/1 sayılı dosyasında; icra müdürü tarafından, 20.08.2006 tarihli kararla "İİK’nın 78. maddesinde belirtilen süre içinde dosya işlem görmediğinden dosyanın takipsizlik nedeniyle düşürülmesine" karar verilmiştir.

İİK’nın 78. maddesine göre; alacaklının haciz isteme hakkı, bir yıllık süreye tabidir. Haciz isteme hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer (m. 78, II c. 1) ve takip dosyası işlemden kaldırılır (m. 78, IV). Ancak yenileme talebi ile takip devam etmekte, kaldı ki davacı, dava yolu ile (İİK m. 67) itirazın iptalini ve takibin devamını talep etmektedir.

İİK’nın 66. maddesi uyarınca takibe itiraz üzerine takip durmakta, itirazın iptaline ilişkin ilamın İcra Dairesine verilmesi ile takibe devam olunmaktadır. Bu halde, iptal kararı esas alınarak takibin yürütülmesi gerekir. Yeniden icra emri tebliğ edilmez ve yenileme emrinin gönderilmiş olması takip kesinleştiği için borçluya yeniden itiraz imkanı vermez. O nedenle, İİK madde 78 uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmış olması, itiraz üzerine duran takibe itirazın iptali talebinin incelenmesine engel teşkil etmemelidir. Bu itibarla davaya bakılarak yapılacak yargılama sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.12.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Cmt Mar 21, 2015 5:55 am


İcra ve İflas Hukuku • Banka dekontu ile birlikte asıl borçlu ve kefile takip

Merhabalar değerli meslektaşlarım ;

X bankası bir asıl borçluya kredi kullandırarak 2 kişiyi de kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil alıyor. Banka Kredi sözleşmesinde asıl borçlu iki tane müşterek ve müteselsil kefillere imza atıyor. Banka dosyasında kefillerle birlikte 3 tane borçlu var ( 1 asıl borçlu 2 tane kefil )

Kredi sözleşmesi yükümlülüklerini yerine getirmeyen dosya borçlularına X bankasından ihtarname keşide ediliyor. İhtarnameyi keşide alan kefil ( K1 ) dosya borcunun tamamını kapatıyor.

Dekontlarla birlikte asıl borçlu ve diğer kredi sözleşmesi kefiline icra takibi yapacağız.

Burada kafama takılan soru banka dekontları ile birlikte asıl borçluya takip yapabiliyoruz fakat ikinci kefil ( K2 ) ‘ ye icra takibi yapabilirmiyiz.

Bu konu ile ilgili görüşlerinizi ve Yargıtay kararı paylaşırsanız sevinirim.

Teşekkürler…

Bilgiler: Tarih-Gönderici: ufukbey55 — Çrş Mar 18, 2015 5:25 pm


İcra ve İflas Hukuku • MAHKEME İLAMIYLA(KARARIYLA) İLAMSIZ TAKİP BAŞLATILABİLİR Mİ

Mahkeme ilamıyla ilamsız takip başlatılabilir mi?

Alacaklının takip talebine eklediği belgenin para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam olması halinde icra memurunun borçluya örnek 4-5 nolu icra emri tebliğ etmesi yasal zorunluluktur.
Alacaklının talebi üzerine ya da kendiliğinden ilamsız icra takiplerine ilişkin ödeme emri göndermesi açıkça yasanın emredici hükmüne aykırıdır.

Pek tabidir ki elinde ilam olan bir alacaklının ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacaktır.
Nitekim ilamlı icra takibinde borçlunun itirazı takibi durdurmayacağı gibi itfa ve imhal itirazlarının ispatı ancak “yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya tetkik merciinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle” (İİK. m. 33) mümkün olacaktır.

Halbuki ilamsız icra takibinde itiraz üzerine takip duracak ve alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurarak olumlu karar alması gerekecektir. Yine ilamlı icra takibini alacaklı istediği icra dairesinde yapabilecekken(İİK. m.34), ilamsız icra takibinde genel yetki kurallarına göre (İİK. m.50) takip yapması gerekecektir.

O zaman elinde ilam olan bir alacaklı bu kadar avantajlar var iken neden ilamsız icrayı tercih eder? Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan İİK. nun 36.maddesini bir diğer anlatımla borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir. (İİK. m 40)
İcra ve İflas Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 29/1.maddesine göre ise taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır.
Kaldı ki mahkemeye başvurup alacağını ilama bağlayan bir kişinin ilamlı takip yapmak yerine ilamsız takibi tercih etmek suretiyle borçlunun yapabileceği itiraz üzerine yeniden itirazın kaldırılması ya da iptali amacıyla mahkemeye başvurması ve bu şekilde Devletin yargı organlarının gereksiz şekilde meşgul edilmesi anlamına da geleceğinden kabulü mümkün değildir.
Alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması en başta İİK.nun 32.maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda,Yargıtay’ın yeni oluşan içtihatları ile ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamaz. Av. Ahmet Erkan

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/11615
KARAR: 2013/20162

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından A… 3.İş Mahkemesinin 2011/985 esas, 2012/777 karar sayılı 03.07.2012 tarihli ilamına dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun icra dairesine itirazı ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklının itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır.

İcra İflas Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, alacaklı tarafından para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, icra memurunun aksi yöndeki işlemleri kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, süresiz şikayete tabi olacağı gibi hakim tarafından da re’sen gözetilmelidir.

Alacaklının takip talebine eklediği belgenin para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam olması halinde icra memurunun borçluya örnek 4-5 nolu icra emri tebliğ etmesi yasal zorunluluktur. Alacaklının talebi üzerine ya da kendiliğinden ilamsız icra takiplerine ilişkin ödeme emri göndermesi açıkça yasanın emredici hükmüne aykırı olacaktır.

Pek tabidir ki elinde ilam olan bir alacaklının ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacaktır. Nitekim ilamlı icra takibinde borçlunun itirazı takibi durdurmayacağı gibi itfa ve imhal itirazlarının ispatı ancak “yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya tetkik merciinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle” (İİK. m. 33) mümkün olacaktır. Halbuki ilamsız icra takibinde itiraz üzerine takip duracak ve alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurarak olumlu karar alması gerekecektir. Yine ilamlı icra takibini alacaklı istediği icra dairesinde yapabilecekken(İİK. m.34), ilamsız icra takibinde genel yetki kurallarına göre (İİK. m.50) takip yapması gerekecektir.

O zaman elinde ilam olan bir alacaklı bu kadar avantajlar var iken neden ilamsız icrayı tercih eder? Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan İİK.nun 36.maddesini bir diğer anlatımla borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir (İİK. m 40). İcra ve İflas Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 29/1.maddesine göre ise taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır.

Kaldı ki mahkemeye başvurup alacağını ilama bağlayan bir kişinin ilamlı takip yapmak yerine ilamsız takibi tercih etmek suretiyle borçlunun yapabileceği itiraz üzerine yeniden itirazın kaldırılması ya da iptali amacıyla mahkemeye başvurması ve bu şekilde Devletin yargı organlarının gereksiz şekilde meşgul edilmesi anlamına da geleceğinden kabulü mümkün değildir.

Şu hale göre alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması en başta İİK.nun 32.maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda, Dairemizin yeni oluşan içtihatları ile ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı sonucuna varılmıştır.

O halde ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından, mahkemece bu hususun re’sen nazara alınarak alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • NAFAKA TAKİP TARİHİNDE GERİYE DÖNÜK 10 YILIK İSTENE BİLECEĞİ

T.C
YARGITAY
8.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2014 / 14259
KARAR NO: 2014 / 14518
KARAR TARİHİ: 08.07.2014

TAKİP TARİHİNDEN GERİYE DOĞRU ON YILLIK NAFAKANIN İSTENEBİLECEĞİ— BORÇLUNUN ZAMANAŞIMI DIŞINDAKİ DİĞER İTİRAZ VE ŞİKAYET NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMEK SURETİYLE İNCELEME YAPILMASI GEREKTİĞİ.

ÖZET: Mahkemece, takip tarihinden geriye doğru on yıllık nafakanın istenebileceği gözetilerek, icra emri arkasındaki hesap tablosunda nafakanın talep edildiği döneme ait tarihler dikkate alınarak ve borçlunun zamanaşımı dışındaki diğer itiraz ve şikayet nedenleri de değerlendirilmek suretiyle inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetsizdir. Hüküm bozulmuştur.(818 S. K. m. 135) (6098 S. K. m. 156)

DAVA: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Alacaklı tarafından nafaka alacağına dayalı olarak başlatılan ilamlı takibe karşı borçlunun, diğer şikayet ve itirazlarının yanında devam eden aylar nafaka bedelleri talep edilmemiş olup, geçmiş dönem için istenen nafaka ala-cağının da on yıllık zamanaşımına uğradığını belirterek icranın geri bırakılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, takip konusu nafaka alacaklarının dayanak ilam tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

BKnun 135/2. maddesi hükmüne göre, alacak, bir hüküm ile sabit olmuşsa zamanaşımı süresi on yıldır. Nafakaya ilişkin ilamlar, bir borcun veya bir hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip gününden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir.

Buna göre mahkemece, takip tarihinden geriye doğru on yıllık nafakanın istenebileceği gözetilerek, icra emri arkasındaki hesap tablosunda nafakanın talep edildiği döneme ait tarihler dikkate alınarak ve borçlunun zamanaşımı dışındaki diğer itiraz ve şikayet nedenleri de değerlendirilmek suretiyle inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİKnun 366 ve HUMKnun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMKnun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİKnun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 08.07.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 08 Oca 2015, 11:25


Yargıtay 12.HD E.2009/21230 – K.2010/2520 * ÇEKTE TAHSİL CİROSU * HAMİLİN TAKİP HAKKI * TAHSİL CİROSUNUN NİTELİĞİ

T.C.

Yargıtay

12.HD

 E.2009/21230

  K.2010/2520

DAVA ve KARAR:

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp, düşünüldü:

 

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Alacaklı K. Tekstil San. Tic. A.Ş. vekili tarafından 20.10.2008 ve 4.11.2008 keşide tarihli çeklere dayalı olarak A. Dış Tic. A.Ş. ve A. Tekstil İşl. San. ve Tic. A.Ş. hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçilmiş ve adı geçenlere örnek 10 numaralı ödeme emri tebliğ edilmiştir.

Takip dayanağı çeklerin incelenmesinde, kaşidecinin A. Dış Tic. A.Ş. lehtarı ise A. Tekstil İşl. San. ve Tic. A.Ş. olduğu, lehdarın cirosu ile takip alacaklısının eline geçtikleri, cirolarda “Bedeli tahsil için K. Tekstil San. Tic. A.Ş. Firması`na ciro edilmiştir” açıklamasının yapıldığı görülmektedir.

TTK.`nın 730. maddesini göndermesi ile çekler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 600/1. maddesi gereğince ciro, “Bedeli tahsil içindir”, “Kabız içindir”, “Vekaleten de” ibarelerini veya tevkifi ifade eden diğer herhangi bir kaydı ihtiva ederse, hamil poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir. Fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir.

 

Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca ise “Poliçeden mesul olanlar bu halde ancak cirantaya karşı ileri sürebilecekleri defilen hamile karşı dermeyan edebilirler.Çeki lehtarın tahsil cirosu ile devralan alacaklı vekil hamil durumunda olup, senet üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı için cirantayı takip edemez. Ancak keşideciyi takip edebilir.” Bir diğer anlatımla, çeki tahsil cirosu ile alan hamil kendi cirantasını takip edemez ise de diğer cirantalar ve keşideci hakkında kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip yapmasına yasal engel yoktur.

 

Somut olayda takip alacaklısına yapılan ciro şerhinde yukarıda yazılan maddede öngörülen koşul vardır. Bu nedenle alacaklı vekilinin borçlu A. Tekstil İşl. San. Tic. A.Ş. yönünden temyiz itirazları yerinde değil ise de;

 

Takip dayanağı çekleri lehtar A. Tekstil İşl. San. Tic. A.Ş.`den tahsil cirosu ile alan alacaklı K. Tekstil San. Tic. A.Ş. yetkili hamil olmakla, çeklerin kaşidecisi olan borçlu A. Dış Tic. A.Ş. hakkında kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip yapmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır.

 

Ancak, çekleri tahsil cirosu ile iktisap eden alacaklıya karşı, borçlu kaşideci, lehdar ile arasındaki ilişkiden kaynaklanan def’ileri ileri sürebilir. Çeklerin kaşidecisi olan borçlu A. Dış Tic. A.Ş. tarafından bu yönde bir iddia bulunmadığına göre mahkemece adı geçen borçlu yerine şikayetin reddi gerekirken kabulü isabetsizdir.

 

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazların kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.