Etiket arşivi: TAKİP

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2012/18690 K. 2012/25539 • HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI * TEK BİR İLAM İÇİN BİRDEN FAZLA TAKİP

T.C.YARGITAY

 12. HUKUK DAİRESİ

 E. 2012/18690

 K. 2012/25539

 T. 10.9.2012

 

 

 

 

DAVA : 

 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu F. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

 

KARAR : 

 

Borçlu vekili; ilama dayanarak alacaklı vekili tarafından yargılama gideri, avukatlık ücreti, tazminat ve ecri misil için üç ayrı takip başlatıldığını ve fazladan 21.181,07 TL vekalet ücreti istendiğini, bu işlemin hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağını iddia ederek üç takip dosyasının tek bir dosyada birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.

 

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı, birden fazla icra takibi yapılmasında yasaya uymayan usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.6100 Sayılı HMK.'nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin ( ğ ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücretini yargılama giderleri içinde saymıştır.

 

Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Dürüst Davranma Ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara dair açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.” denilmiştir.

 

4721 Sayılı TMK.'nun Hukukun Uygulanması Ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.”, Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”, Hakimin Takdir Yetkisi başlıklı 4.maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.”, Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu resen uygular,” denilmiştir.2709 Sayılı 1982 Anayasası'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.

 

818 Sayılı B.K.'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 Sayılı Türk B.K.'nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.Somut olayda alacaklılar vekili tarafından borçlu İstanbul İl Özel idaresi aleyhine Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/180 E., 2010/492 K. sayılı ilamına dayanılarak Üsküdar 5. İcra Müdürlüğü'nün 2011/23300 takip numaralı dosyasında vekalet ücreti, 2011/22945 takip numaralı dosyasında yargılama gideri, 2011/22944 takip numaralı dosyasında tazminat ve ecrimisil olmak üzere üç ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip vekalet ücreti talep edilmiş olduğu görülmüştür.

 

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine dair hiç bir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 1., 2., 4. ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36.maddesinin, B.K.n 61 ve yeni Türk B.K.n 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 29. maddesinin göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.Genel olarak icra hukukuna dair itiraz ve şikayetlerde Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarda belirtilen diğer yasa maddeleri göz önüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikle, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz.

 

Türk Medeni Kanunun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk B.K. hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.

 

Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının üç ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağı için mahkeme tarafından borçlunun şikayetinin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.

 

SONUÇ : 

 

Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

YARGITAY 12.H.D E: 2012/28045 K: 2013/3913 * 6352 S.YASA İİK. UYGULANMASI TAKİP İŞLEM TARİHİNİN DİKKATE ALINMASI

T.C

YARGITAY 

12.HUKUK DAİRESİ 

ESAS NO: 2012/28045 

KARAR NO: 2013/3913

 KARAR TARİHİ:28.02.2013

 

 

 

"Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mehmet Turan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : 

 

Alacaklı vekili, 25.07.2012 tarihinde borçluların ev adreslerinde yapılan hacizlerde 6352 Sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile değişik İİK'nun 82/3. maddesi uyarınca ev eşyasının haczi talebinin reddedildiğini, takip tarihinin yasanın yürürlük tarihinden öncesine ait olduğunu ileri sürerek ret kararının kaldırılması şikayetiyle icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece 6352 Sayılı Yasa'nın 29.06.2012 tarihli takipten sonra 02.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği görülmüştür. 

 

6352 Sayılı Yasa'nın 16. maddesinde icra memurunun, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendireceği, buna göre talebin kabulüne veya reddine karar vereceği düzenlenmiştir. 

 

Aynı Yasa'nın 38. maddesi ile İcra ve İflas Kanunu'na eklenen gecici 10. maddede ise; bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edileceği hükmü getirilmiştir. 

 

İİK'nun yukarıda anılan geçici 10. maddesinden, 6352 Sayılı Yasa değişikliğinin, takip tarihinden itibaren değil, haciz, satış gibi her bir takip işlemi tarihi esas alınarak uygulanacağı anlaşılmaktadır. Buna göre takip tarihi yasanın yürürlük tarihinden öncesine ait olsa bile, bir takip işlemi olan haciz işleminin Yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılmış olması nedeniyle hacizde 6352 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 

 

Somut olayda, takip tarihi 29.06.2012 olmasına karşın şikayete konu haciz işleminin, 6352 Sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 02.07.2012 tarihinden sonra 25.07.2012 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından, haciz tarihine göre yürürlükte olan 6352 Sayılı Yasa hükümlerinin olayda uygulanması gerekir. 

 

O halde mahkemece, şikayetin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 

 

KARAR : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

TAKİP DAYANAĞI İLAMIN BOZULMASI / HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 2006/11079
K. 2006/14052
T. 27.6.2006
TAKİP DAYANAĞI İLAMIN BOZULMASI
HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 40]
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
İİK.nun 40. maddesi gereğince takip dayanağı ilamın bozulması, icra işlemlerini olduğu yerde durdurur ise de, mahkemenin kararında direnebileceği gibi bozmadan sonra verilecek karar doğrultusunda mevcut takibe devam edilebileceğinden, takip dayanağı ilamın bozulması borçluların takibe ve haczedilmezliğe ilişkin şikayetlerinin incelenmesine engel teşkil etmez. Kaldı ki Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 05.07.2004 tarih ve 2004/5661-8801 sayılı bozma ilamının incelenmesinde; takip dayanağı ilamın yalnızca Güler İlk yönünden bozulduğu ve bozmanın kısmi olduğu da anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece borçluların şikayetlerinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken olumlu olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS TAKİP / İTİRAZDAN FERAGAT / İMZAYA İTİRAZ

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 2006/10518
K. 2006/13295
T. 20.6.2006
KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS TAKİP
İTİRAZDAN FERAGAT
İMZAYA İTİRAZ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 89]
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile icra takibine başlandığı, borçluya örnek 163 ( 10 ) numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlu vekilinin yasal sürede İcra Mahkemesine başvurarak imzaya itiraz ettiği, ihtiyati haciz kararı ile başlatılan takipte, takibin diğer borçlusunun 3.kişideki alacağı için İİK.nun 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmesi sonucunda muhatabı tarafından borcun ödenmiş olduğu anlaşılmıştır. Borcun icra dosyasına ödenmesi, borçlu tarafından açıkça itirazdan feragat edilmediği sürece itiraz nedenlerinin incelenmesini engellemez. Kaldı ki muteriz borçlu tarafından yapılmış bir ödeme de yoktur. O halde Mahkemece borçlunun imzaya itirazının esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 20.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

TAPU İPTALİ VE TESCİL / VESAYET ALTINA ALINAN EHLİYETSİZ / DAVAYA EHLİYET / VASİNİN DAVAYI TAKİP ETTİĞİNİ BİLDİRMESİ

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/1-161
K. 2006/155
T. 12.4.2006
TAPU İPTALİ VE TESCİL
VESAYET ALTINA ALINAN EHLİYETSİZ
DAVAYA EHLİYET
VASİNİN DAVAYI TAKİP ETTİĞİNİ BİLDİRMESİ
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 38]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 462]
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 29.12.2003 gün ve 902-1041 sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 3.5.2004 gün ve 4658-5112 sayılı ilamıyla; ( … Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davaya konu 40 parselde kayıtlı 26/1400 arsa paylı 18 nolu bağımsız bölümü, dava dışı Aynur Ekim’e ait iken adı geçenin taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini 14.1.2003 tarihli akitle davalıya satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.
Davacılar, kardeşleri olan Aynur’un akit tarihinde tasarruf ehliyetinin bulunmadığını ileri sürüp, aktin iptali ile, çekişmeli taşınmaz mülkiyetinin kendisine iadesini istemişlerdir.
Gerçekten de, dosyada mevcut Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/224-256 sayılı kararıyla adı geçenin davadan sonra 7.11.2003 tarihi itibariyle ehliyetsizliğinden bahisle hacir altına alındığı, kendisine Sami Tezcan’ın vasi tayin edildiği anlaşılmıştır.
Vasi, Türk Medeni Kanununun 462. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından aldığı husumete izin kararı ile birlikte 29.12.2003 tarihli oturumda davaya katılma talebinde bulunmuş, ancak bu talebi yerinde görülmemiş, aynı oturumda davacıların davada sıfatları bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi; davada sıfat, dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. O halde, davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine aittir. Sıfat yokluğunun saptanması halinde mahkemede işin esası hakkında değil, sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur. Bununla birlikte davada sıfat, taraf ehliyeti ( dava ehliyeti ) gibi dava şatlarından değildir.
Somut olayda, davacıların sübjektif hakla ( dava konusu ile ) ilişkilerinin bulunmadığı açıktır. Ne var ki, yargılama aşamasında hak sahibini temsile yetkili vasi davaya katılma talebinde bulunmuştur. Bu durumda, taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilmelidir. Esasen, davanın en kısa zamanda ve en az masrafla sonuçlandırılması düşüncesinin ifadesi olan dava ekonomisi de bunu gerekli kılar.
Hal böyle olunca, vasinin katılma talebinin kabulü ile işin esasına girilmesi, çekişmeli taşınmazın temlik tarihi itibariyle mahcurun tasarruf ehliyetinin araştırılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
Davacılar, kardeşleri, Aynur Ekim’in akıl hastası olduğunu; davaya konu dairesini yiğeni davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürerek ehliyetsizlik nedeniyle tapunun iptaline, Aynur adına yeniden tesciline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece, davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm; Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Dava açıldıktan sonra, ehliyetsiz Aynur Ekim’e, Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinde 7.11.2003 tarihinde vasi tayin edildiği, vasinin husumete izin kararı alarak, harçlandırılmamış dilekçesiyle davaya katılma talebinde bulunduğu, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davanın devamı sırasında vesayet altına alınan ehliyetsizi, kanunen temsil yetkisi olmayan davacıların, aktif dava ehliyetleri bulunmamaktadır.
Harç yatırmayan vasi, müdahil sıfatıyla davayı takip edemeyeceği gibi, vasi tarafından açılan tapu iptal davası, bir başka dosya üzerinden devam etmektedir.
Ayrıca, 22.3.1972 gün, 1967/2-806 E, 195 K. sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında belirtildiği üzere, vasinin davayı takip ettiğini bildirmesi, usulsüz açılan davaya sonradan sıhhat kazandıramayacağından, usul ve kanuna uygun görülen direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 12.4.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

VEKİLLE TAKİP EDİLEN İŞ / GEÇİCİ VE SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK / MADDİ TAZMİNAT

T.C.
YARGITAY
Dördüncü Hukuk Dairesi
E: 2005/6540
K: 2006/4782
T: 24.4.2006
VEKİLLE TAKİP EDİLEN İŞ
GEÇİCİ VE SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK
MADDİ TAZMİNAT
7201 s. TEBLİGAT KANUNU(1) [Madde 11]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 45]
Davacının davalıların haksız eylemi nedeniyle geçici ve sürekli olarak işgücü yitimine uğradığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacının maddi zararlarının kapsamının belirlenmesi ve istem de gözönünde bulundurulmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekir.
Mahkemece 3.6.2004 tarihinde verilen karar, vekili bulunmasına karşın 17.6.2004 tarihinde davacı asile tebliğ olunmuş, davacı asil tarafından temyiz istemini içeren ve mahkemeye hitaben yazılmış bulunan dilekçe, hakime havale ettirilmeksizin Askeri Yargıtay Başkanlığına gönderilmiştir. Askeri Yargıtay Başkanlığı tarafından 20.8.2004 tarihinde kayda alınan dilekçe, aynı günlü yazı ile ilgisi nedeniyle mahkemeye intikal ettirilmiştir.
Mahkemece, Askeri Yargıtay Başkanlığı’na gönderilen dilekçede harç ve masrafların alınmadığı ve havale tarihi itibariyle de temyiz süresinin geçirilmiş bulunduğu gerekçesiyle temyiz isteminin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının vekili bulunduğu ve davanın da vekil marifetiyle takip edildiği anlaşılmaktadır. Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. ( 7201 sayılı Tebligat Kanunu m. 11 ). Mahkemece, bu gerekliliğe uyulmadan kararın asile tebliği nedeniyle geçersiz olan bu tebligat işlemine dayalı olarak temyiz isteminin reddi doğru değildir. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine ilişkin 7.3.2005 günlü kararın kaldırılmasına karar verildi ve temyiz isteminin esasının incelenmesine geçildi.
Davacı K.Ş. tarafından, davalı M.S. vd, aleyhine 12.3.2002 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda:davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen 3.6.2004 günlü kararın temyiz isteminin süre yönünden reddine dair verilen 7.3.2005 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı K.Ş. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Dosya kapsamından;davacının, davalılardan S.Ş.’nin haksız eylemi nedeniyle geçici ve sürekli olarak iş gücü kaybına uğradığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacının maddi zararlarının kapsamının belirlenmesi ve talep de göz önünde bulundurulmak suretiyle davalılardan S.Ş.’den tahsiline karar verilmesi gerekir. Mahkemece, davalılardan S.Ş.’ye yönelik maddi tazminat isteminin reddedilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle davalılardan Sedat Şeker aleyhine BOZULMASINA;öteki temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24.4.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

DAVAYI TAKİP YETKİSİ / MÜDDEABİH / TEMLİK / MÜDDEABİHİN BAŞKASINA TEMLİKİ

T.C.

YARGITAY

Ondördüncü Hukuk Dairesi

E. 2006/3752

K. 2006/4990

T. 27.4.2006

DAVAYI TAKİP YETKİSİ
MÜDDEABİH
TEMLİK
MÜDDEABİHİN BAŞKASINA TEMLİKİ

1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 186]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 409]
Taraflar, arasındaki tapu iptali tescil ve sözleşmenin iptali davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 14.2.2006 gün ve 2005/10530-2006/1269 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı ( davalı ) Hüseyin Yıldırım tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise satış vaadi sözleşmesinin iptali istemiyle açılmıştır.

Mahkemece, tapu iptali tescil davasının reddine, sözleşmenin feshine ilişkin birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiş, hükmü davacı ve birleştirilen davanın davalısı Hüseyin Yıldırım temyiz etmiştir. Aynı kişi onama ilamının kaldırılarak hükmün bozulmasını teminen karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Uyuşmazlık konusu, öncesi 2183 parsel iken ifraz ile 436 ada 1 parsel ve 437 ada 1 parsel numarasını almış olan taşınmazdır. Dava 5.10.1998 tarihinde açılmıştır. Çekişme konusu taşınmazların davanın açıldığı tarihten sonra 30.3.2005 ve 30.8.2005 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın dava dışı kişiye temlikine rağmen davacı HUMK.nun 186. maddesinin kendisine tanıdığı yetkiyi kullanarak ne dava konusunu temellük eden kişiye karşı ayın davası olarak sürdürmüş ve ne de temlik eden taraf hakkında davayı zarar ve ziyan davasına çevirerek devam ettirmiştir. Mahkemece yargılamaya son verilen 22.9.2005 günlü oturuma davacı katılmamış, davalı ise davayı takip edeceğini ve davanın reddini savunmuştur.

Görüldüğü üzere, dava davacı tarafından takipsiz bırakılmış davacı HUMK.nun 186. maddesinde kendisine tanınan haklardan hiçbirisini kullanmamıştır. Davayı takip eden davalı Nebahat Doğan ise karardan önce dava konusu taşınmazı üçüncü kişiye temlik etmiştir. Burada dava konusunu temlik eden davalının mevcut temlike rağmen davayı takip yetkisinin bulunup bulunmadığı hususu üzerinde durulması gerekecektir. Gerçekten davanın devam ettiği bir sırada bir tarafın müddeabihi başkasına temlik etmesi halinde mahkemenin yasanın 186. maddesine başvurması ve davacı tarafa seçimlik hakkını sorması gerekir. Buna yanıt verilmesi halinde sorun yoktur. Ancak davacının 186. maddedeki tercih hakkını kullanmaması ya da davayı takipsiz bırakması durumunda bu hak kullanılmadığından davanın davacı tarafından takip etmek istenmediği sonucuna varılmalıdır. Bu gibi durumlarda dava konusu taşınmaz malı temlik eden davalının da temlik işlemi nedeniyle davaya devam edilmesini talep yetkisi kalmayacağından mahkemece HUMK.nun 409. maddesine göre işlem yapılarak bir karar verilmesi gerekir ( Prof. Dr. Bakı Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı Cilt:IV sayfa: 4076 ve devamı ). Mahkemece bu yön gözden kaçırılarak temlik eden davalının davayı takip yetkisi varmışçasına yazılı şekilde davayı reddetmiş olması doğru olmamıştır.

Kararın açıklanan sebeple bozulması gerektiği bu defa yapılan incelemede anlaşıldığından davacının karar düzeltme istemi kabul edilmelidir.

Kabule göre de; dava reddedildiği halde peşin alınan harçtan red harcı dışındaki kısmın davacıya iade edilmemesi yanlıştır.

SONUÇ : yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının karar düzeltme istemini kabulü ile onamayı ilişkin Dairemizin 14.2.2006 tarih 2005/10530-2006/1269 sayılı ilamının KALDIRILARAK, temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 450 YTL Yargıtay duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacı ve birleşen davanın davalısı Hüseyin Yıldırım’a verilmesine, 27.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

ZAMANAŞIMI / ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ / ZAMANAŞIMINA UĞRAYAN TAKİP

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E: 2006/8501
K: 2006/11827
T: 02.06.2006
ZAMANAŞIMI
ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ
ZAMANAŞIMINA UĞRAYAN TAKİP
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 133]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 33]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 71]
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 726]
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 730]
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu isle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı vekili tarafından İcra takibine dayanak yapılan belgenin niteliğine göre zamanaşımı TTK’nın 726. maddesi gereğince 6 aylık süreye tabidir.
TTK’nın 730/18. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken aynı kanunun 662. maddesi gereğince zamanaşımı, dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi sebepleriyle kesilir.
Ayrıca, İİK.nin 71. ve 33/a-L. maddelerine göre de, (takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde) zamanaşımının gerçekleştiği tespit edildiği takdirde icranın geri bırakılmasına karar verilmesi zorunlu bulunmaktadır.
Somut olayda, icra takibi 13.8.2001- 5.4.2002 tarihleri arasında alacaklı tarafından işlemsiz bırakıldığı için, yukarıda açıklanan kurallar gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 02.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.