Etiket arşivi: talepleri

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • HAKİM HAKKINDA ŞİKAYET, HAKİMİN TALEPLERİ DİKKATE ALMADIĞI İDDİASI, REDDİ HAKİM

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/2063
KARAR: 2014/139

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 1. Hukuk Dairesince;

“Davacı M…. 20.12.2012 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 2012/262 esas sayılı dosyasında ( …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin) …1. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından HMK’nun 208/4 maddesi kapsamında taraf olarak sahteciliğin incelenmesi için ileri sürdükleri yazılı belge, bilgi ve taleplerinin dikkate alınmadığını, aynı hâkimin 6100 sayılı HMK’nun 42/2 maddesine aykırı olarak reddi hakim talebine ilişkin işlemler tamamlanmadan duruşmayı sevk ve idare ettiğini, ön inceleme duruşmasında alınan kararları yok saydığını, 2008/ 243 esas ve 2012/262 esas sayılı dosyalarda çelişik karar verildiğini, kendisi ile S… arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve kendisi hazır olduğu halde, S… yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığını, bu hakimin HMK madde 46/1-c bendinde yer alan düzenlemeyi defalarca ihlal ettiğini öne sürerek …1. Asliye Hukuk Hakimi tarafından yapılan yargılamanın hukuk dışı olduğunun tespiti ile 20.000 TL. tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davacı, maddi ve manevi tazminat istediği halde, maddi ve manevi tazminat miktarlarını belirtmediğinden bu eksiklik ikmal ettirilmiş, davacı 20.04.2013 havale tarihli dilekçesinde 15.000 TL. maddi, 5000 TL manevi tazminat talebi olduğunu, davalı tarafın öninceleme duruşmasından önce davayı kabul etmesi halinde manevi tazminat talebiyle yetineceğini bildirmiştir.

Davalı Devlet’i temsilen H… vekili, 6110 sayılı Yasa ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A maddesine göre, Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davasının ancak; tazminata konu dava sonucunda verilecek hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde açılabileceğini, dava şartının mevcut olmadığını hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden davanın reddini talep ettiklerini, ayrıca istenilen zararın dayanağı bulunmadığı gibi, HMK’nun 46. maddesindeki koşulların oluşmadığı bildirilip davanın reddini savunmuştur.

Dava dilekçesi HMK’nun 119. maddesinde belirtilen koşulları taşıdığından kabul edilmiştir. HMK’nun 114. ve 120. maddeleri doğrultusunda eksik dava şartları tamamlatılmıştır. HMK’nun 120., 122., 128. ve 48/2. maddeleri gereğince dilekçe tebliğ işlemleri ikmâl edilmiş, dava dilekçe sureti ilgili Hakime tebliğ edilmiştir.

Dilekçe tebliğ işlemleri tamamlandıktan sonra, HMK’nun 137/1., 139. ve 140. maddeleri uyarınca ön inceleme duruşması yapılmıştır.Yapılan ön inceleme duruşması sırasında davacı dava dilekçesini yinelemiş, bu davanın …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/ 243 esas sayılı dosyasında bulunan iki belgenin sahteliği ile ilgili olduğunu, bu dosyanın halen sonuçlanmadığını, ayrıca reddi hakim talebinin de sonuçlanmadığını, delil olarak dava ve açıklama dilekçelerinde bildirdiği delillere dayandığını bildirmiş, ön inceleme duruşmasında bir kroki ve yazışma belge suretlerini ibraz etmiştir. Davalı vekili ise, cevap dilekçesini tekrarlamış, dava konusu olayda yasal yolların tüketilmediğini beyan etmiştir. Taraflar sulhe teşvik edilmişler, ancak sulh olmamışlardır.

Davacının bildirdiği dosya akıbetleri araştırılmış, delil olarak bildirilen dosyaların bir kısmının karara bağlandığı, bir bölümünün derdest olduğu, davanın açılmasına neden olan olayların başlangıcını ve esasını oluşturan …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 esas sayılı dosyasının karara bağlandığı, ancak verilen kararın kesinleşmediği, ilgili Hakim D…’ın reddedilmesine ilişkin …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/262 esas sayılı dosyasındaki sürecin henüz sonuçlanmadığı anlaşılmıştır.

Dava, hakimin hukuki sorumluluğuna ilişkin maddi ve manevi tazminat davasıdır. 14.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı “ Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddeleri eklenmiştir.

Bu maddeki düzenlemeye göre;

"Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:

a) Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.

b) Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.

Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;

a) Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,

b) Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.

Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hâkim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkûmiyeti hâlinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir…"

Söz konusu 93/A maddenin (b) bendinde yapılan düzenleme “ Dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açılabilir” hükmünü içerdiğine göre, hüküm kesinleşmeden dava açılamaz.

Yukarıda açıklandığı üzere, davaya asıl dayanak olarak gösterilen …1. Asliye Hukuk mahkemesinin 2008/243 esas sayılı dosyasında verilen karar dava tarihinde kesinleşmemiş, aynı mahkemenin 2012/ 262 esas sayılı dosyasında da hukuki süreç tamamlanmamıştır. Bu durumda davacının istemi dinlenebilir nitelikte değildir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.11.2012 tarihli 2012/4-143, 2012/752 sayılı 14.11.2012 tarihli, 2011/4-144-2012/ 782 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Davacının istemi dinlenebilir görülmediğinden, esas yönünden incelenmemiştir.

Şu hâle göre, dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile,

1-Dava dilekçesinin REDDİNE.

2- Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 24.30.-TL ret harcının davacıdan alınan 297 TL harçtan mahsubu ile geriye kalan 272,70.-TL harcın karar kesinleştiğinde istek hâlinde davacıya iadesine,

3) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, takdiren 2.640.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,

4) Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”

Dair oybirliği ile verilen 18.06.2013 gün ve 2013/1-3 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:

Davacı 20.12.2012 harç tarihli dava dilekçesiyle; …1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2012/262 Esas sayılı dosyada hakimin reddi isteminin usule ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, HMK 46/c maddesine aykırı davranarak hakimin görevini yasaya ve usule uygun yerine getirmediği için Anayasa ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkına aykırı davrandığını iddia ederek hukuka aykırılığın tespiti ve tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalı Maliye H.. H..si vekili ise davanın erken açıldığını ve HMK’nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, eksik kalan 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/02/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Mar 04, 2015 11:45 am


Kredi ve kredi kartları kütüğünde negatif kaydın silinmesi talepleri Tüketici Kanunu kapsamındadır

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2014/41079 esas sayılı ve 2014/37438 karar sayılı  26.11.2014 tarihli kararı

Yargıtay, Bankalara kart ve kredi borcu olan tüketicilerin hukuki durumu hakkında verdiği kararında;

Negatif nitelikli ferdi kredi ve kredi kartları kütüğünde negatif nitelikli kaydın silinmesine ilişkin talepler Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girmektedir. dedi
Taraflar arasındaki TSSHH kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, davalının Bingöl Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yaptığı müracaat sonucu (müvekkili banka hasım olarak gösterilmemesine ve müvekkili banka nezdindeki negatif nitelikli ferdi kredi ve kredi kartları kütüğünde kaydının bulunmadığı bildirilmiş olmasına rağmen), Bingöl Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 25 Eylül 2010 tarih ve 2010/1333 sayılı kararı ile “tüketici adına bulunan olumsuz sicil kaydının kaldırılmasına” şeklinde şikayet edilen olarak gösterilen tüm tarafları kapsayacak şekilde karar verilerek karar suretinin müvekkili bankaya gönderildiğini,karara konu hususun 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun uygulanmasından kaynaklanmadığını ve Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görev alanına girmediğini, davalının müvekkili nezdinde negatif nitelikli ferdi kredi ve kredi kartları kütüğünde kaydı bulunmadığı bildirilmesine rağmen “tüketici adına bulunan olumsuz sicil kaydının kaldırılmasına” denilerek karar suretinin müvekkili bankaya gönderilmesinin de usulsüz olduğunu belirterek Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin ilgili kararının kaldırılmasını istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın 4077 ve 5464 SK kapsamında olmadığı, asliye ticaret mahkemesinde açılması gerektiği, tüketici hakem heyetinin de bu konuda karar verme görev ve yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne, Bingöl Tüketici Hakem Heyetinin 25.10.2010 tarih ve 2010/1033 sayılı kararının iptaline karar verilmiş,karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz talebinde bulunulmuştur.

Davalı, 4,00 TL.lik kredi kartı borcunun gözükmesi nedeniyle kendisine kredi kartı verilmediğini belirterek banka nezdindeki negatif nitelikli ferdi kredi ve kredi kartları kütüğünde negatif nitelikli kaydının silinmesi istemiyle tüketici hakem heyetine müracaat ettiğini, tüketici hakem heyetinin davalının talebini kabul ettiğini ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır.Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde kanunda tanımlanan taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Mahkemece; davanın Davanın 4077 ve 5464 SK kapsamında olmadığı, asliye ticaret mahkemesinde açılması gerektiği, tüketici hakem heyetinin de bu konuda karar verme görev ve yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiş ise de;somut uyuşmazlıkta davalının kredi kartı borcu nedeniyle tüketici hakem heyetine başvuru tarihinde davacı banka nezdinde kredi riskine ilişkin değerlendirme raporu tutulmakta olup, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca mahkemece, tarafların delilleri toplanmalı sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Bingöl 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05.07.2013 tarih ve 2013/ 38 esas 2013/ 456 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 26.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.