Etiket arşivi: Tüm

EPDK Tarifesindeki Elektrik Faturalarındaki Kayıp Kaçak Bedeli Tüm Tüketicileri Bağlar

 

Son zamanlarda güzel Yargıtay kararları paylaşımları yapan değerli üstadımız avukat Mahmut Asrağ’ın, “Elektrik Faturalarında, Kayıp Kaçak Bedellerinin İadesine” dair hakem heyeti kararına, itirazı reddeden Tüketici mahkemesi kararını bozan Yargıtay 7.Hukuk Dairesi kararını, GENÇ BARO okurları ile paylaşıyoruz.

Daire bozma gerekçesinde, EPDK elektrik tarifelerin uygulanması lisans sahibi şirketler bakımından yasal bir zorunluluk olduğunu ve ilgili EPDK kararı iptal edilmedikçe tüm tüketicileri bağladığını belirtmektedir.  Elektrik faturalarında, kayıp-kaçak bedelinin iadesini kabul eden hakem heyeti kararına yapılan itirazı red eden Tüketici Mahkemesi kararını, Yargıtay bozarak, elektrik faturalarında kayıp- kaçak bedelini iadesi yolunu kapamıştır.

Yargıtay 7.Hukuk Dairesi

2013/628 esas sayılı ve 2013/14409 karar sayılı 12.09.2013 tarihli kararı


Kayıp Kaçak Bedellerinin İadesi

* KAYIP KAÇAK BEDELİNİN TÜKETİCİDEN ALINMASI (Tarifelere Uyma Yükümlülüğünün Bir Gereği Olarak Kayıp-Kaçak Bedelinin Parekende Satış Tarifesinin Bir Unsuru Olarak Faturalarda Yer Aldığı – EPDK Kararı İptal Edilmedikçe Tüm Tüketicileri Bağlayacağı)

* KAÇAK-KAYIP BEDELİ İLE İLGİLİ TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ KARARININ KALDIRILMASI (Tarifelere Uyma Yükümlülüğünün Gereği Olarak Bu Bedelin Parekende Satış Tarifesinin Bir Unsuru Olarak Faturalarda Yer Aldığı – EPDK Kararı İptal Edilmedikçe Tüm Tüketicileri Bağlayacağı/Kabulü)

* ELEKTRİK KAYIP KAÇAK BEDELİ (Elektrik Piyasası Kanunu Gereği Parakende Satış Lisansı Sahibi Dağıtım Şirketlerinin Tarifeleri Uygulayıp Uygulamama ve Bu Bedeli Tahsil Edip Etmeme Gibi İnsiyatifleri Bulunmadığı – Tarifelere Uyma Yükümlülüğünün Gereği Olarak Bedelin Faturalarda Yer Alacağı)

* TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ KARARININ KALDIRILMASI İSTEMİ (Kaçak Kayıp Bedeli Hakkında Verilen Kararın Kaldırılmasına Karar Verileceği – Tarifelere Uyma Yükümlülüğünün Gereği Olarak Bu Bedelin Parekende Satış Tarifesinin Bir Unsuru Olarak Faturalarda Yer Aldığı/Tüketicileri Bağladığı)

4628/m.4

ÖZET: Dava elektrik abonelerinden tahsil edilen kaçak kayıp bedeli hakkında verilen tüketici sorunları hakem heyeti kararının itirazen kaldırılması istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp kaçak bedelinin tüketiciden alınıp alınamayacağı hususundadır. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesi gereği parakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil edip etmeme gibi bir insiyatifi bulunmamaktadır. Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedeli parekende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer almaktadır. EPDK kararı iptal edilmedikçe tüm tüketicileri bağlar. Tüketici sorunları hakem heyetinin itiraza konu kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün ve ek kararın,Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı.Dosya incelendi. Gereği görüşüldü:

KARAR : Dava elektrik abonelerinden tahsil edilen kaçak kayıp bedeli hakkında verilen tüketici sorunları hakem heyeti kararının itirazen kaldırılması istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın reddine ilişkin kararın davacı tarafça temyizi üzerine, kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiş, asıl ve ek karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Hemen belirtmek gerekir ki kayıp kaçak bedelinin başvuru tarihinden sonraki faturaların düzenleme biçimine de etkisi olacağı, bir başka deyişle kararın ileriye yönelik uygulaması bulunduğu ve bu yöndeki talebin de devamlılık arz eden bir isteme ilişkin olduğu, yine Dairemizce de benimsenen Hukuk Genel Kurulu’nun aynı doğrultudaki uygulaması da gözetildiğinde yerel mahkemece verilen kararın kesin olduğundan söz etmek mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece temyiz isteminin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı tarafın bu yöne ilişen temyiz itirazının kabulü ile, temyiz isteminin reddine ilişkin mahkemece verilen ek kararın KALDIRILMASINA ,

2-Davacı tarafın asıl hükme yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp kaçak bedelinin tüketiciden alınıp alınamayacağı hususundadır.

Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 2. fıkrasında kurumun “Bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten sorumlu olduğu belirtilmektedir. Buna göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu elektrik faturalarında bulunacak ve ücretlendirilecek tarife unsurlarını belirleme yetkisine sahiptir. Kayıp-kaçak bedeli, Kurumun Kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve Kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği bir bedeldir. Söz konusu bedeli belirlemek üzere alınan kurul kararı kurumun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliği haizdir. Tarifelerin uygulanması lisans sahibi şirketler bakımından yasal bir zorunluluktur. Lisans sahibi şirketler, tarifeyi değiştiremeyeceği gibi, tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil edemez veya düzenlenen tarifeler kapsamında belirlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamazlar.

Bu sebeple, parakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil edip etmeme gibi bir insiyatifi bulunmamaktadır. Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedeli parekende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer almaktadır. Bu nedenle, dağıtım şirketlerinin söz konusu karara aykırılık teşkil edecek bir işlemde bulunmaları mümkün değildir.

Açık bir anlatımla az yukarıda belirtilen EPDK kararı iptal edilmedikçe tüm tüketicileri bağlar.

SONUÇ : Hal böyle olunca, mahkemece davanın (itirazın) kabulü ile tüketici sorunları hakem heyetinin itiraza konu kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz; davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile asıl hükmün BOZULMASINA , peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 12.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Paylı Malda Amacın Değiştirilmesi, Ölçüyü Aşan İşler Yapılması Tüm Paydaşların Kabulüne Bağlıdır

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 24.09.2012  Esas: 2012/9824  Karar: 2012/9911

Paylı Malın Özgülendiği Amacın Değiştirilmesi, Korumanın veya Olağan Kullanmanın Gerektirdiği Ölçüyü Aşan İşler Yapılması Tüm Paydaşların Kabulüne Bağlıdır

Özet: Dava, el atmanın önlenmesi ve yakım talebine ilişkindir. Paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi veya özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin olup olmadığı araştırılmalıdır. Belirtilen şekillerde kullanma varsa uyuşmazlık konusu yerin kimin kullanımına terk edildiği araştırılmalıdır. Harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan kullanmanın gerektirdiği ölçüyü aşan işler yapılması veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması tüm paydaşların kabulüne bağlıdır. Dosya kapsamından, davalıların kullanım şeklinin davacıların mülkiyet hakkını kısıtladığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davanın kabulü gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.692.

Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda; yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi. Tetkik Hakimi İ.A.’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Karar

Dava; el atmanın önlenmesi ve yakım isteklerine ilişkindir.

Mahkemece; taşınmazda tüm paydaşları bağlayan bir fiili kullanma biçiminin varlığının iddia edilmediği, davacının taşınmazdan yararlanmasına engel olunduğunun kanıtlanamadığı, kaptaş kuyusu ve döşenen su borularının taşınmazdan yararlanmaya engel bir hal teşkil etmediği, köy tüzel kişiliğinin paydaş Cemil’e teb’an eylemde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacılar; paylı mülkiyet üzere olan çekişmeli taşınmazda yer alan kaynak suyunu D…. Köyüne götürebilmek için davalıların muvafakat almaksızın “kaptaş kuyusu açtıklarını ve kanal kazarak boru döşediklerini” ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 102 ada, 10 parsel sayılı taşınmazda davacılar ve davalı Cemil’in paydaş oldukları anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanılmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya suyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.

Diğer taraftan; Türk Medeni Kanunu’nun 706, Borçlar Kanunu’nun 213, Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında Medeni Kanun’un 2. Maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının yanında Medeni Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.

O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanun’un müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Başka bir deyişle fiili kullanma biçiminin oluştuğu taşınmazlarda paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur.

Somut olayda; çekişmeli taşınmazın tarla niteliği ile tapuda kayıtlı olduğu, yapılan uygulama sonucu alının teknik bilirkişi raporunda da sözü edilen “kaptaş kuyusunun ve döşenen boruların” yanlar arasında paylı mülkiyet üzere olan 10 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı sabit olduğuna göre; taşınmaz içerisinde böylesine bir işlem yapılması, TMK’nun 692. Maddesinde sözü edilen “Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan işlere girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması niteliğinde olup oybirliği ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça bütün paydaşların kabulüne bağlı olacağı” kabul edilmelidir ve davalıların keşfen belirlenen tasarruf şeklinin davacıların çekişmeli bölümlerdeki mülkiyet hakkını kısıtladığı da tartışmasızdır.

Hal böyle olunca; davalılar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetli değildir.

Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.