YARGITAY
5.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2015/2672
KARAR NO.2015/5635
KARAR TARİHİ. : 23,03,2015
13.03.2015 gün ve 29294 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 gün ve 2013/95-2014/176 sayılı kararı nedeniyle
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2012/14600 esas ve 2013/1145 karar sayılı 23.01.2013 tarihli kararı
“Konusuz kalan davada dava tarihindeki haklılık durumunun tespit edilerek yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.”
Taraflar arasındaki ipoteğin fekki davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili; asıl borçlu … A.Ş. ‘nin … A.Ş.’ye olan kredi borcunu bankanın TMSF’ye devrinden sonra ödediğini, ancak davalının müvekkilinin taşınmazlarındaki ipoteği kaldırılmadığını belirterek ipoteklerin fekkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yargılama sırasında temlik alacaklısı … varlık yönetim A.Ş.’nin verdiği vekalete istinaden ipoteğin fekkedildiği, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği gerekçesiyle konusu kalmayan davanın esası hakkında ayrıca karar verilmesine yer olmadığına, davacı yararına vekalet ücreti takdirinede yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın konusuz kalması halinde dava tarihindeki haklılık durumunun tespit edilerek yargılama masraflarına hükmedilmesi gerekir. Davacı yan, dava tarihinden önce davalıya gönderdiği 25.05.2010 ve 12.07.2010 tarihli ihtarnameler ile borcun ödenerek tasfiye edildiğini bildirip taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkini istemiştir. Buna rağmen davalı yan ipoteği kaldırmayarak davanın açılmasına sebebiyet vermiş ve yargılama sırasında da ilk celseye gelerek davanın kabulüne ilişkin bir beyanda bulunmamıştır. Bu durumda davalının yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekirken aksi yöndeki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, 2014/14831 esas ve 2014/22290 karar sayılı kararı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Dava, davacının korkutularak evlenmeye razı edildiği (TMK.md.151) iddiasıyla açılan evlenmenin iptaline ilişkindir. Davaya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “davacı yanında” müdahale talebinde bulunmuş, bu talep mahkemece kabul edilmiş, nihai hükümle müdahil bakanlık lehine de vekalet ücreti tayin edilmiştir. Bakanlığın, 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun” 20. maddesine dayanan müdahale talebi, asli müdahale değil, fer’i müdahale niteliğindedir. Fer’i müdahil; yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebilir (HMK.md.68). Müdahilin yer aldığı asıl davada hüküm taraflar hakkında verilir. Başka bir ifade ile davada, müdahil yararına veya müdahil aleyhine hüküm verilemez. Bunun sonucu olarak, müdahil kendisini vekille temsil ettirmiş olsa bile, müdahil lehine vekalet ücretine hükmolunamaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 328. maddesinde yer alan düzenleme müdahale giderlerine ilişkin olup, kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretini kapsamaz. Bu husus nazara alınmadan, fer’i müdahil Bakanlık yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10.11.2014
YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2014/14831
KARAR: 2014/22290
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Dava, davacının korkutularak evlenmeye razı edildiği (TMK.md.151) iddiasıyla açılan evlenmenin iptaline ilişkindir. Davaya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “davacı yanında” müdahale talebinde bulunmuş, bu talep mahkemece kabul edilmiş, nihai hükümle müdahil bakanlık lehine de vekalet ücreti tayin edilmiştir. Bakanlığın, 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun" 20. maddesine dayanan müdahale talebi, asli müdahale değil, fer’i müdahale niteliğindedir. Fer’i müdahil; yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebilir (HMK.md.68). Müdahilin yer aldığı asıl davada hüküm taraflar hakkında verilir. Başka bir ifade ile davada, müdahil yararına veya müdahil aleyhine hüküm verilemez. Bunun sonucu olarak, müdahil kendisini vekille temsil ettirmiş olsa bile, müdahil lehine vekalet ücretine hükmolunamaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 328. maddesinde yer alan düzenleme müdahale giderlerine ilişkin olup, kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretini kapsamaz. Bu husus nazara alınmadan, fer’i müdahil Bakanlık yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10.11.2014
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Pzr Mar 08, 2015 10:31 pm
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ2010/33266 ESAS2011/14524 KARAR
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İ.İ.K.nın 138/3. maddesi gereğince (vekil vasıtasıyla yapılan takiplerde vekalet ücretinin miktarı, alacaklı ile borçlu arasında yapılmış sözleşmeye bakılmaksızın icra müdürü tarafından avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu şekilde tayin olunan vekalet ücreti de takip masraflarına dahildir)
H.U.M.K.nın 423/6. maddesinde avukatlık ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır. Aynı yasanın 424. maddesinde de yargılama gideri olarak hükmolunan avukatlık ücretinin ancak yargılamanın tarafları arasında geçerli olacağı belirtilmiştir. Ayrıca 1136 Sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinde "dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm vekil ile müvekkil arasında çıkacak ve iç ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları düzenlemek amacıyla öngörülmüştür.(HGK.nın 7.4.2004 tarih ve 2004/12-213 Esas, 2004/215 Karar sayılı kararı)
Somut olayda ilamın davacısı lehine hükmedilen ücreti vekaletin avukata ait olduğu tartışmasız ise de, yukarda açıklanan gerekçelerle ödenmeyen avukatlık ücretinin tahsili, ancak asil adına takibe konabilir, icra takibi de vekil vasıtasıyla yapıldığına göre alacaklı yararına İ.İ.K.nun 138. maddesi uyarınca avukatlık ücreti hesaplanacağından, icra takibinde icra vekalet ücreti istenmesinde yasaya aykırılık yoktur. Öte yandan, vekalet ücretinin vekil vasıtasıyla tahsili için yapılan icra takibinde icra vekalet ücreti verilmeyeceğine ilişkin yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Yapılan bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler karşısında, mahkemece icra vekalet ücreti talebine yönelik şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir. Öte yandan Mahkemece icra emrinde asıl alacağın işlemiş faizine faiz (faize faiz) talep edilmediği için bu yöne ilişkin şikayetin de reddine karar verilmeli, ancak faiz dışındaki alacaklar için takip tarihinden sonra %9 orandan az olmamak üzere istenen yasal faizin 3095 Sayılı Kanunun 1. maddesi hükmüne göre %9 ve değişen oranlarda yasal faiz oranlarının uygulanması gerektiğine işaret edilerek icra emrinin düzeltilmesi ile yetinilmelidir. O halde mahkemece, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.nın 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA) 4.7.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin kararı Resmi Gazete‘nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Karara göre, Koray Karacan adlı bir kredi kartı sahibi, 2006 yılında aldığı kredi kartı için 2007 yılında hesabından kesilen 40 liralık üyelik ücretine karşı 2010 yılında Altındağ Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurdu. Hakem heyeti, kesintinin davalıya iadesine karar verdi.
Banka, Karacan’ın talebinin yasal dayanaktan yoksun, sözleşmeye aykırı ve talep hakkının bir yıllık zaman aşımına uğradığı iddiasıyla, hakem heyeti kararının iptali istemiyle dava açtı. Davayı karara bağlayan Ankara 2. Tüketici Mahkemesi, Karacan’ın talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu ve hesabından kesinti yapıldığını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık zaman aşımı süresinde dava açması gerektiği gerekçesiyle bankanın talebini yerinde buldu ve hakem heyetinin kararını iptal etti.
10 YILA KADAR İTİRAZ HAKKI
Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yerel mahkemenin kararını, kanun yararına bozulması için temyiz etti.
Temyiz istemini görüşen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, taraflar arasındaki uyuşmazlığın zaman aşımı süresiyle ilgili olduğu tespitinde bulundu.
Yüksek mahkemenin kararında, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine göre uygulanması gereken zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğuna hükmedildi.
Yerel mahkemenin 1 yıllık zaman aşımı süresini dikkate alarak itirazı kabul ederek, Hakem Heyeti kararının iptaline karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna işaret eden Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz istemini yerinde buldu ve Tüketici Mahkemesi kararını oybirliğiyle bozdu.
Yargıtay, daha önce de bankaların kredi kartı sahiplerinden yıllık kullanım ücreti almasına karşı açılan davalarda tüketicileri haklı bulmuş ve bu ücretin alınamayacağına dair emsal kararlar vermişti.