Etiket arşivi: USULSÜZ

Vekil yerine asile yapılan tebligat usulsüz tebligattır

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/27562esas sayılı ve 2013/37619 karar sayılı, 27.11.2013 tarihli kararı

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklının genel haciz yolu ile başlattığı ilamsız icra takibine karşı, borçlu vekilinin ödeme emrinin vekil yerine asile tebliğ edildiğini ileri sürerek usulsüz tebligat şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11, Avukatlık Kanunu’nun 41 ve HMK.nun 73, 81,82,83. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.

Somut olayda, icra takibinin dayanağının İzmir 6. Aile Mahkemesi’nce boşanma davasının yargılaması sırasında  davalı eş ve müşterek çocuklar yararına  ara kararı ile  tedbir niteliğinde hüküm altına alınan nafaka alacağı olduğu, 18.06.2013 tarihli söz konusu ara kararının borçlu (davalı) vekili Av.B.A.ve alacaklı (davacı) vekili Av. T. B.B.huzuru ile verildiği ve bu hususun duruşma tutanağında belirtildiği görülmektedir.

HMK’nun 73. maddesinde, davaya vekaletin, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri  yapmasına ve hükmün yerine getirilmesine ilişkin yetkiyi kapsayacağının düzenlendiği, aynı Kanunun 74. maddesine göre vekile tebligat yapılabilmesi için vetakelette özel yetki verilmesinin gerekmediği, borçlu vekilinin azil ve istifası da sözkonusu olmadığına göre yukarıda belirtilen emredici  nitelikteki tebligat ve usul   hükümleri uyarınca tebligatın borçlu vekili Av.B. Aa yapılması gerekmektedir. Bu durumda, derdest boşanma davası nedeni ile alacaklı, borçlunun bir vekil ile kendini temsil ettirdiğini öğrenmiş olup tebligatın vekile yapılması için icra dosyasında borçlu vekiline ait vekaletnamenin bulunmaması sonuca etkili değildir. Kaldı ki vekaletnamenin icra dosyasına ibraz edilmemesi, tebligatın vekile yapılması hususundaki yasal zorunluluğun artık ortadan kalktığı şeklinde yorumlanamaz.

O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken icra dosyasına borçlu vekilinin vekaletnamesinin verilmediğinden bahisle sonuca gidilmesi ve şikayetin reddine yönelik yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/11/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Borçlar Hukuku • Ortaklığın giderilmesi, satıştan sonra usulsüz tebligat nedeniyle bozma…

2000 yılında açmış olduğumuz ortaklığın giderilmesi davasında ortaklardan birisi kendisine tebligat yapılmadığı gerekçesiyle 2012 yılında mahkeme kararını temyiz etti.bu arada ortaklığın giderilmesi sonucu ihaleler yapılıp satışlar sona ermiştir.yargıtay tebligatın usulsü olduğu gerekçesiyle kararı bozdu.ortak aynı zamanda ihalenin feshi davasıda açtı.yeel mahkeme ihalenin feshi davası hakkında hakdüşürücü zaman geçtiği için talebi reddetti.ortaklığın giderilmesi davasında ise karar verilmesine yer olmadığına 2014 yılında karar verdi.İlgili ortak kararı yine temyiz etti.yargıtay yine bozma kararı verdi.tebligatın usulsüz yapıldığı gerekçesiyle..

Şimdi ortaklığın giderilmesi kararı ile bütün taşınmazlar satılıp üçüncü kişilere geçtiğine göre bu davanın sonucu ne olur. dava zamanaşımının dolmasına 8 ay kala bu dava açılmıştır.davayı acan ortağın bir taşınmazda hissesi vardır.fakat davaya konu olan 10 parsel daha vardır.
Teşekkürler.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: FILIZ — Pzt Şub 23, 2015 8:43 am


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • ÖDEME EMRİNİN USULSÜZ TEBLİĞİ, GECİKMİŞ İTİRAZ, MAZERET…

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/13457
KARAR: 2013/20043

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1-) Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Alacaklının katılma yolu ile yapmış olduğu temyize ilişkin dilekçesinin kaydının olmadığı gibi harcının da yatırılmadığı anlaşıldığından temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2-) Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Alacaklı tarafından başlatılan iki adet bonoya dayalı kambiyo takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurarak ödeme emrine ilişkin usulsüz tebligat şikayetinde bulunduğu, borçlunun aynı zamanda ayrı bir itiraz dosyası ile söz konusu takipte yetkiye itirazlarını bildirdiği, mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilerek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltildiği görülmüştür.

Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK’un 45. maddesinde, (HMK 166) aynı mahkemede görülmekte olan davaların, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebileceği düzenlenmiştir. Yine kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK’nın 297. maddesi 2. fıkrasında ise hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği hususu düzenlenmiştir.

Somut olayda her ne kadar borçlu vekilince …İcra Hukuk Mahkemesi’nin incelemeye konu şikayet dosyası ile birlikte ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu ve takibi öğrenme tarihinin 15.04.2011 olduğu ileri sürülmüş ise de; yine aynı vekil tarafından Çeşme İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/45 esas sayılı itiraz dosyasında 19.04.2011 tarihinde yetki itirazında bulunulduğu, mahkemenin 26.04.2011 tarihli tensip kararı ile birlikte aynı borçlu tarafından usulsüz tebligat şikayetinde bulunulduğundan bahisle dosyaların birleştirilmesine ve şikayet dosyası üzerinde yürütülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, birleştirme işleminin devamında sadece şikayete ilişkin karar verilmiş olup, borçlunun usulsüz tebligat şikayeti kabul edildiği halde birleşen yetki itirazı dosyası hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemiştir.

O halde, mahkemece 26.04.2011 tarihli 2011/45 esas- 2011/49 karar sayılı birleştirme kararına rağmen incelemeye konu aynı mahkemenin 2012/88 E.-90 K sayılı kararında borçlunun usulsüz tebligat şikayeti kabul edildiği halde yetki itirazı hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Öte yandan, İİK’nun 65.maddesine dayanan gecikmiş itirazda, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak, muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması halinde gecikmiş itirazda bulunacak kişinin mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerekir. Açıklanan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere gecikmiş itirazın ön koşulu, usulüne uygun bir tebligatın yapılmış olmasıdır. Usulüne uygun tebligat bulunmaması halinde HMK’nun 33. maddesi gereği, hukuki tavsif hakime ait olacağından borçlunun dilekçesinde gecikmiş itiraz isteminde bulunması ile bağlı kalınmaksızın tebligatın usulsüzlüğü ve Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereği, tebliğ tarihinin belirlenmesi yoluna gidilmelidir (HGK 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258E.-1991/344 K). Mahkemece, borçluya gönderilen ödeme emrinin usulsüz olduğu tespit edildiği halde, borçlunun takibin kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olması sebebi ile mahkemeye yapmış olduğu ve birleştirilen itirazı ile ilgili hüküm kurmak yerine gecikmiş itiraz ile ilgili yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Mahkemece yapılacak iş, itirazın, tespit edilen öğrenme tarihine göre süresinde olup olmadığını denetledikten sonra işin esasını incelemek ve oluşacak sonuca göre birleşen dava hakkında karar vermektir.

Ayrıca, HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 03 Şub 2015, 01:53


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • SATIŞ İLANININ VEKİL YERİNE ASİLE TEBLİĞİNİN USULSÜZ OLDUĞU

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/11476
KARAR: 2013/17765

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11, Avukatlık Kanunu’nun 41. ve HMK.nun 73. (HUMK.nun 62, 68.) maddeleri gereğince, vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.

…1. İcra Müdürlüğü’nün 2008/265 Esas sayılı takip dosyasından borçluya ait taşınmaza ilişkin satış ilanının borçlu asile tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

Somut olayda; asıl takip dosyasına ibraz edilen ve Zürih Başkonsolosluğu’nca düzenlenen 22.06.2009 tarihli vekaletname ile Av. M… vekil tayin edilmiş, aynı vekil tarafından 14.09.2009 tarihli adres beyanı dilekçesi asıl takip dosyasına sunulmuş, böylece adı geçen avukat, borçluyu vekil olarak temsil etmiştir. Bu durumda borçlunun takipte vekil ile temsil edildiği anlaşılmış olmakla, satış ilanının da vekile tebliği, yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca zorunludur.
İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

Somut olayda satış ilanının vekil yerine asile tebliği usulsüz olup, bu husus başlı başına ihalenin feshini gerektirmektedir. O halde mahkemece şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 04 Oca 2015, 01:05


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ E. 2007/12754 K. 2009/11628• KAMU GÖREVİNİN USULSÜZ OLARAK ÜSTLENİLMESİ

T.C.

YARGITAY

4. CEZA DAİRESİ

E. 2007/12754

K. 2009/11628

T. 10.6.2009

DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

 

KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Sanığın sağlık ocağına gelerek, kendisinin yeni atanan hekim olduğunu söylemesine karşın görevinin verdiği yetkiyi kullanmaya kalkışmadan kendisinden şüphe edilmesi üzerine hekim olmadığını söyleyerek gerçeği açıklamasından ibaret eyleminde, kamu görevini üstlenmeye teşebbüs suçunun öğelerinin oluşmadığı gözetilmeden, TCY.nın 262/1. maddesiyle hüküm kurulması,

2- Kabule göre;

A ) Sanık hakkında TCY.nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümleri uygulanırken hangi ilamın tekerrüre esas alındığının denetime olanak verecek şekilde karar yerinde gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

B ) Sanığa tayin edilen TCY.nın 53. maddesinin birinci fıkrasının ( c ) bendinde gösterilen hak yoksunluğunun kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilinceye kadar yerine yazılı şekilde hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devamına karar verilmesi,

 

SONUÇ : Yasaya aykırı ve O yer C. Savcısı ile sanık A B müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Usulsüz tebligatla verilmiş olan karar, kesinleşme şerhi olsa bile hukuki sonuç doğurmaz.

Yargıtay  3. Hukuk Dairesi

2009/00529 esas sayılı
2009/03139 karar sayılı
02.03.2009 tarihli

DAVA
TEBLİGAT HUKUKU USULSÜZ TEBLİGAT YARGILAMANIN YENİLENMESİ USULSÜZ TEBLİGAT SONUCU VERİLEN HÜKMÜN GEÇERSİZLİĞİ

ÖZET: Taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağrılmadıkça mahkemece karar verilemez.

Usulsüz tebligatla verilmiş olan karar, kesinleşme şerhi olsa bile hukuki sonuç doğurmaz.

Dava öğrenildikten sonra, verilen kararın hukuki sonucu olmadığından yargılamanın yenilenmesi değil, kararın temyizi istenebilir.

Dava dilekçesinde yargılamanın yenilenmesine karar verilmesine masraflarla birlikte davalı taraftan istenilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulü ile esasın bu şekilde kapatılarak dosyanın Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY KARARI

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı dava dilekçesinde, taraflar arasında ecrimisil davasının görülüp karara bağlandığını, kararın kesinleştiğini, ancak o davada olan bu dosya davacısına askerde olduğu bir sırada tebligat kanununa aykırı bir şekilde usulsüz tebligat yaptırıldığını, savunma hakkının kısıtlandığını ve davanın yokluğunda bitirildiğini, kendisinin icra aşamasında davadan haberdar olduğunu ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile ecrimisil davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu, ecrimisil davasında tebligatların usulüne uygun olarak yapılmadığı, usulsüz tebligatlar sonucunda kararın kesinleşmesinin de mümkün olamayacağı, dolayısıyla ortada kesinleşen bir karar bulunmadığından yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluşmadığı, ancak davacının icra aşamasında ecrimisil davası ve kararından 24.09.2008 gününde haberdar olduğu, 06.10.2008 gününde de yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, tebligatın (öğrenmenin) henüz yeni olduğu, bu itibarla da dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne karar verilmek gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne, esasın bu şekilde kapatılmasına, dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı (Vakıflar İdaresi) tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı dava dilekçesinde ecrimisil davasının görüldüğü sırada askerde olduğunu, usulsüz ve geçersiz tebligatlar sonucunda davanın yokluğunda bitirildiğini, usulsüz kesinleştirme yapıldığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesini istemiştir.

Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat “davalının gösterilen adresten ayrıldığı, yeni adresinin bilinmediği” gerekçesiyle muhtar tasdikiyle iade edilmiş, sonraki safhadaki zabıta araştırması yazı cevabına göre “söz konusu adrese ait binanın yıkıldığı davalının bu adresi yaklaşık beş yıl kadar önce terk ettiği, çevreden sorulduğunda da yeni adresini bilenin bulunmadığı” bildirilmiş, bunun üzerine de mahkemece başka adres araştırılması yapılmamış, dava dilekçesi ve karar ilanen tebliğ edilmiştir.

Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresine yapılır. Adreste bulunmama halinde, tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır, bulamazsa durumu köy muhtarlığına doğruluğunu onaylatarak tespit etmeli (Tebligat Tüzüğü 28. md.) ve bu durumu da tebliği çıkaran kuruluşa bildirmelidir. Gösterilen adreste tebligat yapılmayan durumda, tebligat çıkaran merci tarafından memurların ve diğer meslek ve sanat erbabının adresleri, mensup oldukları teşkilattan, avukatlarınki Barodan veya Adliye Vekaleti’nden, askeri şahısların adresleri Askerlik Şubesi, Mülki Müdafaa Vekaleti gibi salahiyetli mercilerden sorulur. (Tebligat Tüzüğü 13. md.) Belirtilen özel ve resmi kuruluşların içinde adres tespitinin yapılabileceği Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlar da yer almaktadır. Adres araştırmasının sadece zabıtaya yapılan bir inceleme ile sınırlı tutulması Tebligat Tüzüğü’nün 13. maddesine aykırıdır.

Tebligat Tüzüğü’nün 13. maddesine uygun bir inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıyla yetinilip, adresin meçhul olduğu kabul edilerek tebligatın ilanen yapılması davada davalının savunması hakkını kısıtlar. O nedenle adres araştırmasının titizlikle yapılması zorunludur. HUMK’un 73. maddesi gereğince taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağrılmadıkça mahkemece karar verilemez. Davacının adres araştırmasının Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümlerine uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından mahkeme kararının hukuken kesinleşmiş olduğu kabul edilemez ve mahkemece verilen kesinleşme şerhi de bu nedenle hukuki sonuç yaratmaz. Mahkemenin bu yöndeki saptaması doğrudur.

Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça HUMK’un 445. ve devamı maddeleri gereği, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğundan bu talep doğrultusunda inceleme yapılıp, karar vermek gerekir.

HUMK’un 445/1. maddesi gereğince ancak kesinleşmiş kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulabilir. Olayımızda ortada kesinleşmiş bir karar yoktur. Ayrıca davacı, karşı tarafın tebligata yarar açık adresini bildiği halde hileye başvurarak dava dilekçesinde yanlış adres göstermek suretiyle ilanen tebligatla yokluğunda yargılamanın bitirilip kesinleşmesini sağladığını da ileri sürmemiştir. Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi talebinin dinlenemeyeceği açıktır.

Bu durumda yargılamanın yenilenmesi istenilen ecrimisil dosyasının davalısı olan bu dosya davacısına ecrimisil hükmünün Tebligat Yasası’na uygun bir şekilde tebliğ edilerek sonucuna göre o dosya üzerinden işlem yapılması gerekir. O nedenle karar kesinleşmeden açılan yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne karar verilip esasen kapatılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Bozma nedenine göre diğer temyiz nedenlerinin incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.03.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kararevi.com

EME EMRİNİN TEBLİĞİ / USULSÜZ TEBLİGAT / TEBLİĞİN ÖĞRENİLMESİ

T.C.
YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/1373
K: 2006/3510
T: 06.04.2006
ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİ
USULSÜZ TEBLİGAT
TEBLİĞİN ÖĞRENİLMESİ
ÖZET: Ödeme emrinin tebliği usulsüz olsa bile, dava di­lekçesi yöntemine uygun’ olarak tebliğ edilmiş ise, davalı borçlu ödeme emrinin tebliğini dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihte öğrenmiş sayılır. Bu takdirde borçlunun öde­me emrinin tebliği tarihini düzelttirmesi ve takibe karşı iti­razda bulunması gerekir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz.
6570 s. GAYRİMENKUL KİRALARI HAKKINDA KANUN [Madde 7]
İcra mahkemesince verilmiş bulunan karar davacı tarafından süresi için­de temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşü­lüp düşünüldü.
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun itira­zının bulunmaması üzerine davacı icra mahkemesinden tahliye isteminde bulunmuş mahkemece davalıya ödeme emri tebligatının usulüne uygun teb­liğ edilmediğinden bahisle istemin reddine karar verilmiş karar davacı ala­caklı tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 29.08.2005 başlangıç ta­rihli süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunma­maktadır. Bu sözleşmeye dayanarak kira alacağı nedeniyle tahliye istekli olarak takip yapılmasında ve dava açılmasında bir usulsüzlük bulunmamak­tadır.
Davacı alacaklı tarafından davalıyı borçlu hakkında tahliye istekli olarak başlatılan icra takibi üzerine düzenlenen ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de dava dilekçesi ve duruşma gün ve saatini bildirir davetiye borçluya 30.11.2005 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmiştir. Davalı borçlunun öde­me emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şi­kayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de iti­razda bulunmadığından 07.09.2005 tarihinde yapılan ödeme emri tebligatı kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü ken­diliğinden nazara alamaz. YHGK. 30.03.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Kesin­leşen takip üzerine yasal sürede ödemede bulunmadığından borçlunun te­merrüdü de gerçekleşmiştir. Mahkemece tahliyeye karar verilmesi gerekir­ken istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.
. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA) ve istek halinde peşin alınan temyiz har­cının temyiz edene iadesine 06.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

USULSÜZ TEBLİGAT / ŞİKAYET VE İTİRAZ SÜRELERİNİN BAŞLANGICI

T.C.

YARGITAY

Onikinci Hukuk Dairesi

E: 2006/6073

K: 2006/9352

T: 27.4.2006

USULSÜZ TEBLİGAT
ŞİKAYET VE İTİRAZ SÜRELERİNİN BAŞLANGICI

7201 s. TEBLİGAT KANUNU(1) [Madde 21]
7201 s. TEBLİGAT KANUNU(1) [Madde 32]
7201 s. TEBLİGAT TÜZÜĞÜ (1) [Madde 28]

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçlu MT’ye 163 örnek ödeme emri 15.05.2004 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği ancak, Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinin uygulanmadığı, görülmekle tebligat usulsüzdür. Bu durumda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğ tarihinin belirlenmesi zorunludur. Anılan maddede “tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliği tarihi addolunur.” hükmüne yer verilmiştir .

Somut olayda, 11.03.2005 tarihli haciz borçlu MT huzurunda yapıldığından ve borçlu haciz tutanağını imzaladığından artık bu tarihte takipten haberdardır. Tebligata muttali olduğu 11.03.2005 tarihine göre, yasal 7 günlük şikayet süresi geçirilerek yapılan tebligatın usulsüzlüğü şikayetinin süreden reddi gerekirken isin esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.