Etiket arşivi: Y3HD

Y3HD 25.1.2011 E.2010/18118 – K.2011/829

– Ecrimisil (Tapu İptalinı Takiben) – Muvazaalı İktisabın İptali (Ecrimisil) – Tapu İptali (Muvazaalı İktisap – Ecrimisil) TMK.995/1 – BK.18 Muvazaaya dayalı tapu iptal – tescil kararı ile kötüniyetli zilyet olan davalı hakkında, talep gibi 17.3.2005 – 1.8.2009 tarihleri için mahallinde yapılacak keşif ile alınacak uzman bilirkişi raporu sonucuna göre hesaplanacak ecrimisil bedeline hükmedilmesi gerekirken, […]

Y3HD 24.2.2009 E.2009/425 – K.2009/2656


 Y3HD 24.2.2009 E.2009/425 – K.2009/2656

– DÖVİZ BAZINDA KİRA (Kira Tesbit Davası)

– KİRA TESBİT DAVASI (Döviz Bazında Kira – Süreli Kanun)

– SÜRELİ KANUN (Döviz Bazında Kirada Kira Tesbit Davası) –

6570 Sa.Ka.Geç.7

“Kira parasının yabancı para veya kıymetli madene endeksli olarak belirlendiği sözleşmelerde ayrıca yıllık artış uygulanmaz” hükmü, 2000 ve 2001 yıllarına ilişkin kira paralarının artışı ile ilgili olup, süreli kanun niteliğindedir.

Bu itibarla,2008 yılı dönemine ait kira tesbit davasında (anılan yasa hükmü gözetilmeksizin) yapılacak yargılama sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.

DAVA ve KARAR:

Dava dilekçesinde kira parasının 1.7.2008 gününden başlayarak, aylık 25.000.- YTL. olarak tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı vekili dava dilekçesinde, 1.7.2008 dönemine ait kira parasının aylık 25.000.- YTL. olarak tespit edilmesini talep etmiş, mahkemece; kira akdinin döviz cinsinden yapıldığı, 6570 sayılı Kanun`un geçici 7. maddesi gereğince ayrıca artış yapılamayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 1.7.1998 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesinde aylık kira 3.795 Mark karşılığı TL. olarak kararlaştırılmıştır.

18.2.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4531 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun ile 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun`a eklenen geçici 7. maddesinin birinci fıkrasında “Sözleşmelerde kararlaştırılan kira paraları 2000.- yılında yıllık %25, 2001 yılında ise %10 oranında artırılabilir … “, 2. fıkrasında ise “Kira parasının yabancı para veya kıymetli madene endeksli olarak belirlendiği sözleşmelerde ayrıca yıllık artış uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.

Anılan yasa 2000 ve 2001 yıllarına ilişkin kira paralarının artışı ile ilgili olup, süreli kanun niteliğindedir. Bu itibarla, yasa hükmü gözetilmeksizin yapılacak yargılama sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.

SONUÇ: Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.3.H.D. 24.2.2009 E.2009/425 – K.2009/2656

PicLensButton Y3HD 24.2.2009 E.2009/425 – K.2009/2656

Y3HD 29.3.2010 E.2010/3718 – K.2010/5224


 Y3HD 29.3.2010 E.2010/3718 – K.2010/5224

– GÖREV (Kiracının Yeni Dönem Kira Bedelini Tesbit Talebi – Uyarlama)

– KİRACININ YENİ DÖNEM KİRA BEDELİNİ TESBİT TALEBİ (Görev)

– UYARLAMA

– KİRA TESBİTİ (Görev – Kiracının) –

6570 Sa.Ka. – HUMK.1

Yanlar arasındaki kira sözleşmesi 1.4.2006 başlangıç tarihli olup, 1 yıl sürelidir.
Hükmün gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacı kiracı kira bedelini ekonomik koşullar ve emsallere göre artırmayı kabul ve taahhüt etmiştir. Ancak, yerleşik Yargıtay Kararları uyarınca kira sözleşmesinde kararlaştırılan kira artış şartı yenilenen ilk dönem taraflar için bağlayıcıdır.

Davada ise sözleşmesinin süresi sona erdiği gibi, yenilenen ilk dönemin kira bedelinin tespiti de istenilmemektedir. Yine, Yargıtay Kararlarında kabul edildiği üzere kira bedelinin tespiti davası kiracı tarafından da açılabilir. Davada ki istem de uyarlama olmayıp, yeni dönem kira bedelinin indirilerek tespiti isteminden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenler uyarınca, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde, görevsizlik kararı verilmesi uygun değildir.

DAVA ve KARAR:

Dava dilekçesinde kira parasının 1.4.2009 gününden başlayarak aylık 1.250.- TL. olarak tesbiti istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Dava dilekçesinde; davacının davalıya ait taşınmazda 1.4.2006 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli sözleşmeyle kiracı olarak bulunduğu, sözleşmedeki artış koşulu nedeniyle yenilenen üçüncü dönem aylık kira bedelinin 1.750.- TL.’ye ulaştığı, bu bedelin rayiç kira bedellerinin üzerinde olduğu ileri sürülerek, 1.4.2009 tarihinde başlayan dönemin aylık kira parasının 1.250.- TL. olarak tespitine karar verilmesi istenilmiştir.

Mahkemece; sözleşmenin 7. maddesinin “Kiracı, kira bedelini ekonomik koşullar ve emsal kira bedellerini esas alarak artıracağını beyan ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlendiği, açılan dava ile de kira parasının artırılmasına ilişkin bu şartın değiştirilmesinin amaçlandığı, davanın bu niteliğine göre bir kira tespit davası olmayıp, artırım şartının iptaliyle yeni ekonomik koşullara uyarlanması davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yanlar arasındaki kira sözleşmesi 1.4.2006 başlangıç tarihli olup, 1 yıl sürelidir. Hükmün gerekçesinde de belirtildiği üzere davacı kiracı kira bedelini ekonomik koşullar ve emsallere göre artırmaya kabul ve taahhüt etmiştir. Ancak, yerleşik Yargıtay Kararları uyarınca kira sözleşmesinde kararlaştırılan kira artış şartı yenilenen ilk dönem taraflar için bağlayıcıdır.

Davada ise sözleşmesinin süresi sona erdiği gibi yenilenen ilk dönemin kira bedelinin tespiti de istenilmemektedir. Yine, Yargıtay Kararlarında kabul edildiği üzere kira bedelinin tespiti davası kiracı tarafından da açılabilir. Davada ki istem de uyarlama olmayıp, yeni dönem kira bedelinin indirilerek tespiti isteminden ibarettir.

Yukarıda açıklanan nedenler uyarınca, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenler yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.3.H.D. 29.3.2010 E.2010/3718 – K.2010/5224

PicLensButton Y3HD 29.3.2010 E.2010/3718 – K.2010/5224

Y3HD 18.6.2009 E.2009/9105 – K.2009/10585


 Y3HD 18.6.2009 E.2009/9105 – K.2009/10585

– VASİYETNAMENİN İPTALİ KARARININ HÜKMÜ  (Taraf Olmayan Mirasçılar Yönünden)
– VASİYETNAMENİN TENFİZİ (Bir Kısım Mirasçı Tarafından İptal Ettirilen)
– MİRASÇILARDAN BİR KISMININ VASİYETNAMEYİ İPTAL ETTİRMESİ –

TMK.558

Her bir mirasçı kendi yönünden tek başına vasiyetnamenin iptalini isteyebilir. Bu durumda iptal davasını açmayan mirasçılar yönünden, vasiyetname, geçerliliğini korur. Bir kısım mirasçının açtığı vasiyetnamenin iptali davasında, diğer mirasçıları da kapsayacak içerikte iptal hükmünün kurulması doğru olmadığı gibi bu şekildeki bir karar davanın tarafı olmayan kişiler yönünden bağlayıcı bir sonuç ta doğurmaz.
Vasiyetnamenin iptali davasında taraf olmayan davalılar yönünden ölüme bağlı tasarrufun (davalılar hissesi gözetilerek) tenfizi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin reddi bozmayı gerektirmiştir.

DAVA ve KARAR:

Dava dilekçesinde vasiyetnamenin tenfizi  istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada, vasiyetnamenin tenfizi istenilmiş, mahkemece, tenfize konu vasiyetnamenin Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/208 Esas ve  677 sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün kesinleştiği böylece    (ortada tenfizi yapılabilecek vasiyetname bulunmadığı) iptal edilen vasiyetnameye dayanılarak tenfiz istenemeyeceği gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.

Kural olarak, ölüme bağlı tasarrufun iptali davasını mirasçıların birlikte açma zorunluluğu bulunmamaktadır (TMK.md.558). Diğer bir ifade ile her bir mirasçı kendi yönünden tek başına vasiyetnamenin iptalini isteyebilir. Bu durumda iptal davasını açmayan mirasçılar yönünden, vasiyetname, geçerliliğini korur. Bir kısım mirasçının açtığı vasiyetnamenin iptali davasında, diğer mirasçıları da kapsayacak içerikte iptal hükmünün kurulması doğru olmadığı gibi bu şekildeki bir karar davanın tarafı olmayan kişiler yönünden bağlayıcı bir sonuç ta doğurmaz (bkz. Yargıtay 2.H.D.20.3.2001 gün ve 551 E. 4158 K. sayılı ilamı). Sonuç itibari ile; ölüme bağlı tasarrufun iptaline yönelik karar, ancak, davanın tarafları yönünden hukuki etki gösterir.
Somut olayda, tenfize konu vasiyetnamenin Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/208 esasında Mustafa ve Mahir Yeşilkaya aleyhine davacılar Hanife Kurtoğulları ve Ahmet Yeşilkaya mirasçılarından Bergüzar Yeşilkaya, Ercan Yeşilkaya ile Nermin Meram tarafından iptale konu edilmiş, mahkeme vasiyetnamenin sadece “davacılar yönünden iptaline” denmesi gerekirken genel bir ifade ile iptaline şeklinde hüküm kurulmuştur. Uyuşmazlık konusu davada ise, vasiyetnamenin iptali davasında taraf olmayan mirasçılar Fatma, Emine ve Hüsniye aleyhine Mahir ve Mustafa Yeşilkaya  (lehine vasiyette bulunulanlar) tarafından aynı vasiyetnamenin tenfizi istenilmiştir.

Böylece yukarıdaki ilkeler ışığında vasiyetnamenin iptali davasında taraf olmayan davalılar yönünden ölüme bağlı tasarrufun (davalılar hissesi gözetilerek) tenfizi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin reddi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.3.H.D. 18.6.2009 E.2009/9105 – K.2009/10585

PicLensButton Y3HD 18.6.2009 E.2009/9105 – K.2009/10585

Y3HD 2.4.2009 E.2009/2678 – K.2009/5747


 Y3HD 2.4.2009 E.2009/2678 – K.2009/5747

– TELLALİYE ÜCRETİ (Alım Satımdan Cayma)

– KOMİSYON ÜCRETİ (Alım Satımdan Cayma)

– ALIM SATIMDAN CAYMA (Komisyon Ücreti)

–  CEZAİ ŞART (Komisyon Ücreti)

– TELLALİYE ÜCRETİNE HAK KAZANMA –

BK.158,161,404,405

Tarafların arasında, alım-satım ve komisyon anlaşması yapıldığı, davacı komisyonunun taşınmazı alıcı davalıya gezdirip gösterdiği, alıcı ile satıcıyı bir araya getirip alım-satım bedeli ve komisyon ücreti de belirlemek suretiyle anlaşma sağladığı hususlarında çekişme bulunmadığından sözleşmeden cayma halinde komisyon ücretinin ödenmesi gerekir.

DAVA ve KARAR:

Dava dilekçesinde itirazın iptali icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı tarafından tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada, davacı emlakçının, davalı alıcıya satılık taşınmazı gezdirdiği,   alıcı ile satıcıyı bir araya getirip, alım-satım hususunda bedel de belirlenmek suretiyle –harici- anlaşma sağlandığı, komisyon ücretinin tespit edildiği ancak, sonradan davalı alıcının alım-satımdan caydığı ve buna dayalı olarak komisyon ücretini ödemediği, yapılan icra takibine itiraz ettiği ileri sürülerek itirazın iptali istenilmiş; mahkemece, komisyon ücretinin alım-satımın gerçekleşmesi halinde ödenmesi gerektiği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.

Kural olarak, bir akdin yapılması imkanını hazırlama veya akdin icrasına aracılık görevini ücret karşılığında üstlenen kişi tellal olarak kabul edilir. (BK.md.404). Tellal ancak, yaptığı hazırlık veya icra eylediği tavassut, akdin icrasını (tarafların anlaşmasını) sağladığı takdirde ücret isteyebilir. Aksi takdirde alıcı ve satıcıyı karşılaştırıp anlaşma sağlayamazsa ücrete hak kazanamaz (BK.md.405).

Tarafların arasında, alım-satım ve komisyon anlaşması yapıldığı,   davacı komisyonunun taşınmazı alıcı davalıya gezdirip gösterdiği, alıcı ile satıcıyı bir araya getirip alım-satım bedeli ve komisyon ücreti de belirlemek suretiyle anlaşma sağladığı hususlarında çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; tüm bunlara rağmen sözleşmeden cayma halinde komisyon ücretinin ödenip ödenmeyeceği, ödenecekse miktarının ne olacağı  hususlarına ilişkindir.

Yukarıda da açıklandığı gibi davacı emlakçı olarak üzerine düşen  (yer gösterme, tarafların alım-satım yönünde anlaşmasını sağlama, resmi satışın gerçekleştirilmesine yönelik ön anlaşmayı yapma) edimlerini tümüyle yerine getirdiği, buna rağmen davalı alıcının geçerli bir yasal neden   (örneğin hata, hile, gabin, mücbir sebep vs.) olmaksızın alım-satımdan caydığı anlaşıldığından, sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa gereği alıcının sorumlu olduğu komisyon ücretinden sorumlu bulunduğu hususu tartışmasızdır. Somut olayda olduğu gibi sözleşmede, cayma halinde cayan tarafın alım-satım sözleşmesinde yer alan karşı tarafın komisyon ücretini de ödeyeceği yönündeki kararlaştırma bir cezai şart (BK.md.158) olarak kabul edilip, sözleşmeden cayan davalı (alıcının) kendisine ait olan komisyon ücretinin dışında normalde satıcıya ait olan komisyon ücretinden de kural olarak sorumludur. Ancak, BK.’nun 161/son maddesi gereğince hakim cezai şart miktarını fahiş bulursa tenkisle mükelleftir.

Mahkemece delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin tümüyle reddi doğru görülmemiştir.

Yapılacak iş; davalının, alım-satımdan vazgeçmesi ve sözleşmenin  5. maddesinde de cayma halinde ödenecek komisyon ücretinin açıkça belirlenmiş olması karşısında, hem kendine ait olan ve hemde satıcıya isabet eden komisyon ücretinden sorumlu olduğu kabul edilip, satıcıya ait ücretin cezai şart olduğu da değerlendirilerek (fahişlik olgusu gözetilip) hakkaniyet ölçüsünde indirim yapılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurmaktan ibarettir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.3.H.D. 2.4.2009 E.2009/2678 – K.2009/5747

PicLensButton Y3HD 2.4.2009 E.2009/2678 – K.2009/5747

Y3HD 6.10.2008 E.2008/15449 – K.2008/16067


  Y3HD 6.10.2008 E.2008/15449 – K.2008/16067

– İŞTİRAK NAFAKASININ ARTIRILMASI (Çocukların Büyümesi ve İhtiyaçlarının Artması)

– ÇOCUKLARIN BÜYÜMESİ VE İHTİYAÇLARININ ARTMASI (İştirak Nafakasının Artırılması) –

TMK.176,330,331,364

Küçüklerin yaşlarının büyümesi ve sınıflarının değişmesi nedeni ile ihtiyaçlarının arttığı mahkemece kabul edilmiş olduğuna göre, artan ihtiyaçları karşılayacak uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekir.

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasında görülen iştirak nafakasının artırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dilekçesinde; Mersin 2. Aile Mahkemesinin 2004/634 Esas – 2004/1264 Karar sayılı ilamı ile küçükler Enes Mustafa, Abdüssamet ve Sedat için aylık 100.-`er YTL. iştirak nafakasına hükmedildiğini belirterek nafakaların küçükler Enes Mustafa ve Abdüssamet için aylık 350.- YTL.`ye, küçük Sedat için ise 300.- YTL.`ye yükseltilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, küçükler için hükmedilen nafakaları 15.6.2007 tarihinde 25.-`er YTL. artırarak ödemeye başladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakalarının küçük Enes Mustafa için 150.- YTL. ye, küçük Abdüssamet için 130.- YTL. ye, küçük Sedat için ise 120.- YTL. ye artırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İştirak nafakası; çocuğun yaşı, öğrenim durumu, ihtiyaçları ile günün ekonomik koşulları ve ana-babanın mali durumlarına göre takdir edilir.

Durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler.
Hâkim nafaka takdirinde; tarafların mali durumlarındaki değişiklikleri ve çocukların ihtiyaçlarını araştırıp, gelirler arasında bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir.
Somut olayda; küçüklerin yaşlarının büyümesi ve sınıflarının değişmesi nedeni ile ihtiyaçlarının arttığı mahkemece kabul edilmiş olduğuna göre, artan ihtiyaçları karşılayacak uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, düşük nafaka takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.
Y.3.H.D. 6.10.2008 E.2008/15449 – K.2008/16067

PicLensButton  Y3HD 6.10.2008 E.2008/15449 – K.2008/16067

Y3HD 5.3.2009 E.2009/2761 K. 2009/3435


 Y3HD 5.3.2009 E.2009/2761 K. 2009/3435

– KISITLIYA ÖDENEN MAAŞIN İSTİRDADI
– SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE KONU ALACAĞA FAİZ YÜRÜTÜLMESİ (Temerrüde Düşürme Şartı)
– TEMERRÜDE DÜŞÜRME ŞARTI (Faizin Başlangıç Tarihi) –

2022 Sa.Ka.Geç.1 – 5754 Sa.Ka.92 – BK.101

1. 2022 sayılı Yasa kapsamındaki kişilere bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar yersiz ödenen ve geri alınması gereken aylıklar ile bunlardan doğan ceza ve faizler terkin edilmiştir.
2. Sebepsiz zenginleşmeye konu alacak yönünden davalı taraf ihtarname tarihinden önce temerrüde düşürülmediği halde,            ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle alacağın tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

DAVA ve KARAR:

Dava dilekçesinde 1.765,41 -YTL.maaş ödemesinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan geri tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada, davalı kısıtlıya 2022 sayılı yasa gereği ödenen maaşın, davalının sigortalı olarak çalıştığı hususunun tespiti üzerine iadesi istenilmiş; mahkemece iddia sabit görülerek istemin kabulüne karar verilmiştir.

2022 sayılı Yasaya 17.4.2008 gün ve 5754 sayılı yasanın 92.md. ile eklenen geçici 1.maddeye göre; bu Kanun kapsamındaki kişilere bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yersiz ödenen ve geri alınması gereken aylıklar ile bunlardan doğan ceza ve faizler terkin edilmiştir. İlgililer hakkında herhangi bir idari ve  icrai takibat yapılmaz.

Bu düzenleme geniş kapsamlı olmakla derdest dava ve takipler içinde uygulanması gerektiğinden mahkemece anılan yasa hükmüne göre yeniden yargılama yapılmak üzere hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de, sebepsiz zenginleşmeye konu alacak yönünden davalı taraf ihtarname tarihinden önce temerrüde düşürülmediği (BK.md.101) halde, ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle alacağın tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.3.H.D. 5.3.2009 E.2009/2761 K. 2009/3435

PicLensButton Y3HD 5.3.2009 E.2009/2761 K. 2009/3435

Y3HD 29.11.2007 E.2007/17643 – K.2007/18045


 Y3HD 29.11.2007 E.2007/17643 – K.2007/18045

– KİRA TESBİTİ (Emsal Araştırması-Net Brüt Ayrımı – Katma Değer Vergisi) –

YİBK.18.11.1964 gün 2/4 Sa.

1. Kira bedeli için Emsal ve rayicin tesbitinde; kiralananın özellikleri ve kiralanan yerle o civarıda ve aynı nitelikte kabul edilebilecek ve tesbiti istenen döneme yakın tarihte yapılmış kira sözleşmeleri esas alınarak mukayese yapılmalıdır.
Bunun için taraflara emsal sözleşmeleri ibraz etmeleri için süre verilmeli (bilirkişiler re’sen de emsal bulabilir), benzer yerler dava konusu yer ile ayrı ayrı karşılaştırmalı, kira parasına etki eden hususlar üzerinde de durularak dava konusu yerin yeniden kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira parası belirlenmeli, hakimce bu kira parası dikkate alınarak hak ve nesafete uygun bir kiraya hükmedilmelidir.
2. Yargıtay yerleşmiş uygulamalarına göre stopaj ve fon giderleri hariç “net” kira parasına hükmedilemez. Mahkemece bu husus gözönünde bulundurulmaksızın “net” kiraya hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Kira parasının içinde katma Değer Vergisininde bulunduğu  gözönünde bulundurularak karar verilmesi gerekirken, kira parasından ayrı olarak Katma Değer Vergisinin de tesbitine karar verilmesi doğru değildir.

DAVA ve KARAR:

Dava dilekçesinde kira parasının 1.9.2006 gününden başlayarak aylık,  net 10.844.- YTL. olarak tesbiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile aylık kira parasının net 7.425.- YTL. + KDV. tesbiti cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada, 1.9.2006 tarihinden başlayan döneme ilişkin aylık kira parasının tesbiti istenilmiştir.

Mahkemece, hak ve nesafet uygulanmasına göre net 7.425.- YTL. + KDV. kira parasına hükmedilmiştir.

Kira parasının tesbiti çin mahkemece bilirkişi incelemesi yapılması yerinde ise de, dayanılan bilirkişi raporu hüküm kurmayı yeterli değildir. Zira, bilirkişiler incelenen emsallerin dava konusuna nazaran çok daha küçük alanlı olduğunu, fikir edinildiğini belirterek soyut ve genel ifadelerle taşınmazın yeniden ve boş olarak getirebileceği kira parasını bildirmişlerdir.

Emsal ve rayicin tesbitinde; kiralananın özellikleri ve kiralanan yerle  o civarıda ve aynı nitelikte kabul edilebilecek ve tesbiti istenen döneme yakın tarihte yapılmış kira sözleşmeleri esas alınarak mukayese yapılmalıdır.

O halde; mahkemece, 18.11.1964 gün ve 2/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına uygun rapor alınmalıdır. Bunun için taraflara emsal sözleşmeleri ibraz etmeleri için süre verilmeli (bilirkişiler re’sen de emsal bulabilir), benzer yerler dava konusu yer ile ayrı ayrı karşılaştırmalı, kira parasına etki eden hususlar üzerinde de durularak dava konusu yerin yeniden kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira parası belirlenmeli, hakimce bu kira parası dikkate alınarak hak ve nesafete uygun bir kiraya hükmedilmelidir.

Bundan ayrı olarak, Yargıtay yerleşmiş uygulamalarına göre stopaj ve fon giderleri hariç “net” kira parasına hükmedilemez. Mahkemece bu husus   gözönünde bulundurulmaksızın “net” kiraya hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Ayrıca; Gelir Vergisi Kanununun 70. maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1-f, 8/1-h ve 10/f. maddesine göre kira geliri elde eden bir kısım kiralayanların Katma Değer Vergisi mükellefi olmaları ve elde ettikleri kira gelirini bir bölümünü Katma Değer Vergisi mükellefi olarak vergi dairelerine ödemeleri vergi yasalarınca düzenlenen bir konudur. Bu nedenle kira parasının içinde katma Değer Vergisininde bulunduğu gözönünde bulundurularak karar verilmesi gerekirken, kira parasından ayrı olarak Katma Değer Vergisinin de tesbitine karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.3.H.D. 29.11.2007 E.2007/17643 – K.2007/18045

PicLensButton Y3HD 29.11.2007 E.2007/17643 – K.2007/18045