T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/13856
K. 2013/7208
T. 14.5.2013
DAVA : …. ile…. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair …… Aile Mahkemesi’nden verilen …..2012 gün ve …/… sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 1985 yılında evlendiklerini, vekil edeninin Hollanda’da 1981 yılından 1996 yılına kadar çalışıp, 1996 yılında malulen emekli olduğunu, 03.07.1998 tarihinde ….. bölgede …. ada … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki daireyi satın aldıklarını, dairenin alımı için vekil edeninin 95.000 Mark ödediğini, ancak davalı o dönem çalışmadığından davalının dairenin alımına hiçbir katkısının olmadığı halde tapuda onun adına tescil edildiğini açıklayarak, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile 52/1146 sayılı hissenin tamamının, bu mümkün olmasa 72’sinin davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 21.09.2010 havale tarihli dilekçesinde ve 23.09.2010 tarihli yargılama oturumundaki beyanında; taşınmazın üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle dava dilekçesindeki değer üzerinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davaya tazminat davası olarak devam etmek istediklerini bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, uyuşmazlık konusu dairenin davalının geliri ile satın alındığını, ekonomik nedenlerle dava dışı üçüncü kişiye satıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 4721 sayılı TMK’nun 178. maddesi uyarınca 1 yıllık zamanaşımı süresi kaçırıldıktan sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 743 sayılı Kanunun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mala yapılan katkı payı alacağına ilişkindir.
Taraflar …..1983 tarihinde evlenmişler, Rotterdam Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan ve 04.12.2001 tarihinde kesinleşen boşanma davasının kabulü yönündeki hükmün tenfizine ilişkin Kartal 3.Aile Mahkemesi’nin 2003/28 Esas, 2003/260 Karar sayılı hükmünün 22.01.2004 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur.
TMK’nun 225/2. maddesi hükmü yabancı mahkeme boşanma kararlarının tanıma ve tenfizinde de uygulanır. Yani eşler arasındaki mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Bir yabancı mahkeme kararının tanınması ile o yabancı mahkeme kararının hukuki sonuçları, özellikle kesin hüküm etkisi Türk Hukuku açısından da geçerli hale gelmiş olur. 12.12.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 59. maddesinde “…Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği…” hükme bağlanmıştır. Buna göre, zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak yabancı mahkeme tarafından verilen kararın kesinleşme tarihinin esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; taraflar başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine ( 4722 S.K. m. 10 ) göre, evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, ( 743 sayılı TMK m. 170 ) bu tarihten mal rejiminin sona erdiği, boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise TMK’nun 202. maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler.
Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/2. maddesine göre boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Dava konusu taşınmazın edinildiği tarihe göre, eşler arasında 743 sayılı MK’nun 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan uyuşmazlık Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulmalıdır. Bu durumda 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK’nun 178. maddesinde düzenlenen dava zamanaşımına ilişkin düzenleme eldeki davaya uygulanamaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde TMK’nun 5. maddesi yoluyla her dava için öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresini öngören 60985 sayılı TBK’nun 146. maddesindeki düzenlemenin uygulanması gerektiği açıktır. Kaldı ki; Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.04.2013 tarih ve 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı kararıyla edinilmiş mallara katılma rejimi ( katılma alacağı ) bakımından da TMK’nun 5. maddesi yoluyla 6098 sayılı TBK’nun 146. ( Mülga BK. m. 125. ) maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Daire de bu görüşü benimsemiştir. Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde tüm taraf delillerinin toplanması ve uyuşmazlığın esası bakımından karar verilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın edinildiği tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gözden kaçırılarak yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, esasa ilişkin hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. ( HMK m. 297/ç ) ve HUMK’nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15.-TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 14.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Etiket arşivi: Yargıtay
Yargıtay 8.HD.20.05.2013 T.,2012-11057 E.,2013-7419 K.
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11057
KARAR NO : 2013/7419 Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …. Aile Mahkemesi
TARİHİ : .2012…
NUMARASI : 2009/….-2012/…
DAVACI : …..
DAVALI : . vs….
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı, Aile konutu şerhi konulması, tapu iptali ve tescil
… ile …. ve müşterekleri aralarındaki katkı payı, aile konutu şerhi konulması, tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne, kısmen karar verilmesine yer olmadığına ve mahkemenin görevsizliğine dair …. Aile Mahkemesi’nden verilen …..2012 gün ve …/…. sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı …. vekili ile davalı ….. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı … vekili dava dilekçesinde; vekil edeni ile davalının 1986 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde edindikleri … ada … sayılı parselin davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, davacı …’in hırdavatçılık yaptığını, davalı .’ın ise.. ev hanımı olup herhangi bir gelirinin olmadığını, … sayılı parselin 2002 tarihinden sonra arsa niteliği ile davalı adına tapuya kaydedildiğini ve alındığını, ancak arsa üzerine 5 katlı binanın yapıldığını, inşaatın 2007 yılında bittiğini, 05.06.2009 tarihinde kat irtifakına geçildiğini, taşınmazın 14.08.2008 tarihinde davalı tarafından diğer davalı …’ya onun tarafından da 07.04.2009 tarihinde diğer davalı …’ya satılıp devredildiğini, gerçek değerinden düşük bir fiyata satışlarının yapıldığını, birinci satışta tapuda 22.200,00 TL ikinci satışta ise resmi senette, 142.500,00 TL satış değeri gösterildiğini, ard arda ve kısa aralıklarla satışların yapılması, ortada bir tertibin olduğunu gözler önüne serdiğini, 4 nolu dairenin aile konutu olduğunu, taşınmazı alan …. ve ….’ın buNun aile konutu olduğunu bildiklerini açıklayarak aile konutu ile ilgili olarak yapılan satışın iptaline eski hale getirilerek, davalı …. adına tapuya kayıt ve tesciline, tapuya aile konutu şerhi verilmesine, 2002 yılından sonra edinilen ve davalı eş üzerinde tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı …. adına tapuya kayıt ve tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 150000,00 TL katkı payı alacağının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. 06.11.2009 tarihli cevap dilekçesinde, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde, “vekil edeni tarafından dava konusu taşınmazın 03.09.2000 tarihinde vefat eden vekil edeninin babasından kalan miras mallarının paylaşımı sonucu ve birikimleri ile kardeşlerinden gelen yardım parasıyla evi aldığını, davacı ile bir ilgisinin bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.”
Davalı …. taşınmazı 100.000,00 TL karşılığında davalı …..’dan satın aldığını, 50.000,00 TL’sini peşin verdiğini, kalan, 50.000,00 TL’yi de inşaatı bitirmek için masraf yaptıklarını, daha sonra 145.000,00 TL’ye diğer davalı …..’a sattığını, ….’ın kalan borcunu ödediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, “aile konutunun satışının iptali ve eski hale getirilerek davalı …. üzerine tescili talebiyle ilgili olarak …. Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan bu yönden dava dilekçesinin reddine, karar kesinleştiğinde yasal süre içerisinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili …. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, Aile konutu şerhi konulmasıyla ilgili istek konusuz kaldığından buna ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafın değer artış payı isteğinin kabulüne, karar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 231.500,00 TL değer artış payı alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacıya ödenmesine..”, karar verilmesi üzerine hüküm, yalnızca davalı ….. ve diğer davalı …. tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalı ….’in herhangi bir temyizi söz konusu değildir.
Dava, 4721 sayılı TMK.nunca yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi süresi içerisinde edinilen taşınmazdan kaynaklanan ve TMK.nun 202, 218, 229, 231, 232, 235 ve 236. maddeleri gereğince açılan katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Taraflar 28.11.1986 tarihinde evlenmiş, 01.12.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 09.06.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Taraflar arasında, evlendikleri 28.11.1986 tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, taraflar sözleşmeyle başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 01.12.2008 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TKM. m. 202, 4722 sk..m.10) Taraflar arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/2. fıkrası uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir.
Davalı …. vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede; davalı vekili temyiz dilekçesinde, katkı payı alacağı olduğu halde Mahkemece değer artış payı olarak değerlendirilip karar verilmesinin doğru olmadığını, bilirkişi raporunda katılma alacağı olarak değerlendirildiğini, terditli istek konusunda görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığını, aile konutu bakımından görevsizlik kararı verildiğine göre vekalet ücreti ve yargılama giderleri konusunda hüküm kurulmamasının yerinde bulunmadığını, dava dilekçesinde öncelikle tapu iptali isteğinde bulunduğundan dava harcının 231,500 TL değil taşınmazın değeri olan 463,00 TL üzerinden eksik harcın tamamlanması gerektiğini, vekil edeninin taşınmazı babasından gelen miras malı ve kardeşlerinin yardımı ile aldığını açıklayarak hükmün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre … ada … sayılı parselin 08.06.2004 tarihinde arsa niteliğiyle alındığı ve davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğu, 2005-2007 yılları arasında üzerine 5 katlı binanın yapıldığı daha sonra kat irtifakına geçildiği, 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerle ilgili olarak irtifak hakkının kurulduğu, taşınmazın 14.08.2008 tarihinde davalı eş …. tarafından ….’ya, daha sonra bunun tarafından da 07.04.2009 tarihinde diğer davalı ….’ya tapuda satış yapılarak devir edildiği, taşınmazın halen …..adına tapuda kayıtlı bulunduğu belirlenmiştir.
Taşınmaz, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden sonra 8.6.2004 tarihinde satın alındığına ve aksi de kanıtlanmadığına göre TMK.nun 219 ve 222/3. fıkrası gereğince edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Davalı …. her ne kadar babasından gelen miras malından kaynaklanan para ve kardeşlerinin yardımı ile söz konusu evi aldığını ileri sürmüş ise de, bu savunmasını kanıtlayamadığı dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile sabittir.
Taşınmazın, tasfiye tarihine yani karar tarihine yakın bir tarihte tespit edilen sürüm değeri ( TMK. m. 232, 235/1) esas alınarak TMK.nun 236/1. fıkrası uyarınca, artık değerin yarısı olan 231.500 TL katılma alacağının hüküm altına alınmasında usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamıştır. Bundan ayrı, aile konutu satışının iptali ve eski hale getirilmesi isteği konusunda verilen görevsizlik kararı yerinde bulunmaktadır. HMK.nun 331/2.maddesi gereğince, “görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder” denildiğine göre bundan sonra bakacak görevli ve yetkili Mahkemece vekalet ücreti ve yargılama giderleri konusunda bir karar verileceğinden davalı …. vekilinin katılma alacağına görevsizlik kararı ile ilgili olarak vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı …. vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davalı …… vekili temyiz dilekçesinde; davacı yararına 231.500,00 TL değer artış payı alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verildiğini, taşınmazı ilk alan ……’ın kiracısı olduğunu, …..’ı bu şekilde tanıdığını, çeşitli konularda mülk sahibi olması nedeniyle yardımına başvurduğunu, bu nedenle vekil edeninin taşınmazı muvazaalı olarak değil gerçek bir satış işlemiyle devraldığını, bilirkişilerce katılma alacağı olarak nitelendirilen miktarın değer artış payı (katkı payı) olarak nitelendirilip mahkemece hükmedilmesinin doğru olmadığını, ortada muvazaanın unsurlarının bulunmadığını, ….. tarafından taşınmazın önce davalı ….’e, ondan da vekil edeni tarafından tapuda yapılan satış ve devirle aldığını, tapu iptali ve tescil davası bakımından görevsizlik kararı verildiğine göre vekil edeni yararına vekalet ücreti takdiri gerektiğini, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığını ve bu nedenle vekil edeninin katılma alacağından sorumlu olamayacağını açıklayarak hükmün bozulmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı ….. taşınmazı alan üçüncü el durumundadır. Az yukarıda da açıklandığı üzere HMK.nun 231. /1. maddesi gereğince vekalet ücreti ve yargılama giderleri konusunda dosyanın gideceği görevli ve yetkili Mahkemece karar verileceğinden davalı ….. vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yukarıda açıklandığı biçimde yerinde görülmemiştir. Katılma alacağı bakımından yapılan temyiz incelemesinde ise, davalı …., 07.04.2009 tarihinde … ada … sayılı parselde bulunan taşınmazı davalı …..’dan satın almıştır. Mahkemece, katılma alacağının müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı … bu nedenle davaya göre üçüncü kişi durumundadır. TMK.nun eklenecek değerler başlığını taşıyan 229. maddesine göre; “Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir,
1-Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2-Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler,
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.”
Dava konusu 47 ada 14 sayılı parselde bulunan taşınmaz, 08.06.2004 tarihinde edinildiğine, 2005-2007 tarihleri arasında üzerinde 5 katlı bina yapılıp bitirildiğine göre edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden TMK.nun 219 ve 222/3. fıkrası gereğince edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. TMK.nun 219/.-5. bendi uyarınca edinilmiş malların yerine geçen değerler de edinilmiş mal sayılır. Bu durum karşısında taşınmazdan kaynaklanan alacak, katılma alacağı niteliğinde bulunduğu halde, Mahkemece, değer artış payı alacağı olarak nitelendirilmesi maddi hata niteliğinde kabul edilmiştir. Çünkü alacağın katılma alacağı olduğu konusunda bir duraksama söz konusu değildir. Temyiz edenlerin bu yöne ilişkin temyiz itirazları bu bakımdan, yerinde olup, ancak sonuca etkili bulunmamaktadır.
TMK.nun üçüncü kişilere karşı dava başlıklı 241. maddesine göre de; “ tasfiye sırasında, borçlu eşin mal varlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir. Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.”
Somut olayda, TMK.nun 229. maddesi gözönünde bulundurularak, davacının istediği katılma alacağından hükmü temyiz eden ….’ın müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulup tutulamayacağı, sözü edilen maddenin tek başına uygulama olanağının bulunup bulunmadığı, TMK.nun 229 ve 241. maddelerinin birlikte değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve üçüncü kişilerin ne zaman katılma alacağından sorumlu olacakları uyuşmazlık noktası oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu hususun değerlendirilip sonuca ulaşılması gerekmektedir.
TMK.nun 229/1. fıkranın 1 ve 2. bentlerini uygulanabilmesi için eşler dışında başka kimselere kazandırma veya devrin yapılması gerekmektedir.
Eşler arasında yapılan bu tür devirlerde sözü edilen bentlerin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Madde kapsamından da anlaşıldığı üzere, amaç bir eşin diğer eşin rızası olmaksızın edinilmiş mallardan üçüncü kişilere yaptıkları belirli niteliklerdeki sağlar arası tasarruf veya borçlandırıcı karşılıksız kazandırmaların mal rejiminin tasfiyesi sırasında değeri itibariyle artık değer hesabında edinilmiş mallar arasında aktiflere katılmasını sağlamaktır. Yani ekleme, sadece hesabi bir işlem olarak ortaya çıkar ve TMK.nun 241. maddesi hükmü saklı kalmak koşuluyla yapılan karşılıksız kazandırmaların geçerliliğine dokunulamaz. (Doç. Dr. Mustafa Alper Gümüş, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, 2008 bası, s.366 vd.)
TMK.nun 229/1. fıkranın 1 ve 2. bentlerine göre, bu tür kazandırma ve devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı davanın, kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
TMK.nun 229/1. fıkranın 1 ve 2. bentlerinde belirtilen mal varlığı değerleri mal rejiminin sona ermesi anında mevcut bulunmamaktadır. Çünkü mallar elden çıkarılmış mallardır. Fakat artık değerin bulunmasında teorik olarak ya da kağıt üzerinde hesaba katılırlar. Ekleme sonrası oluşan artık değerden hesap yoluyla elde edilen katılma alacağını bir eş diğer eşten elde edebilirse eklenecek değer olarak ifade edilen bu tür işlemler geçerliliğini korurlar. (Doç. Dr. Faruk Acar, Aile Konutu Mal Rejimleri, 2012 bası, s. 244 vd.)
Şu halde, TMK.nun 229. maddesinin uygulanabilmesi için bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda katılma alacağının elde edilemediği ve tasarrufta bulunan eşin mal varlığının bunu karşılamadığını belirtir mahkeme kararı, tasarruf ve devirden yararlanan üçüncü şahıslara ancak davanın ihbar edilmesi olması koşuluyla ileri sürülebilecektir. Bu halde alacaklı durumda olacak kişinin istekte bulunması imkanı olacaktır.
Bu somut olgu karşısında, TMK.nun 229. maddesinin TMK.nun 241. maddesinden ayrı ve bağımsız olarak uygulanması mümkün görülmemektedir. Alacaklı eşin bu isteğinin hangi hallerde ve ne şekilde ileri sürülebileceği TMK.nun 241. maddesinde açıklanmıştır. Bu maddeye göre, “tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde alacaklı eş, edinilmiş mallara dahil olması gereken fakat karşılıksız kazandırma ile üçüncü şahıslar yararına yapılmış kazandırmaları isteyebilir.” Ancak, alacaklı eş, yerine getirilmeyen katılma alacağı oranında bunu isteme hakkına sahiptir. Bu nedenle, maddenin açık kapsamından da anlaşılacağı üzere, TMK.nun 241. maddesiyle katılma alacağı ihlal edilen eşe, üçüncü şahsa karşı dava açma hakkı tanınmıştır. Doktrinde bu davaya Miras Hukukundan kaynaklanan tenkis davasına benzetilmekte ve tenkis davasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmektedir. Ancak, aralarında farkların bulunduğu ve ileri sürme davasının mal rejimine özgü bir tenkis davası olarak bazı yazarlarca isimlendirildiği görülmektedir.
Saptanan bu durum karşısında, TMK.nun 229. maddesiyle getirilen istek sadece, eş tarafından tahsil edilemeyen katılma alacağı miktarı ile sınırlı kazandırma veya devir oranında değerini para olarak üçüncü şahıstan isteme olanağına sahiptir. TMK.nun 241/1. fıkrası açıkça bunu göstermektedir. Yani üçüncü şahıstan kazandırma veya devirle elde ettiği malın geri istenmesi mümkün değildir. İstenecek olan tek şey maddenin birinci fıkrasında da belirtildiği gibi, “tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı veya terekesi katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir”. Şu halde istenen şey, alacak niteliğinde bir şahsi haktır. Aynı hakkın istenmesi olanaksız görülmektedir.
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere TMK.nun 229. maddesinin tek başına ve aynı kanunun 241. maddesinden bağımsız olarak ve ayrı yorumlanarak suretiyle uygulanması düşünülemez. Bu nedenle, Mahkemece hüküm altına alınan 231.500,00 TL artık değerin sadece davalı eş ….’dan tahsiline karar verilmesi gerekirken hükmü temyiz eden ve üçüncü kişi durumunda bulunan davalı .’da katılmak …suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Çünkü TMK.nun 219. maddesinde öngörülen ekleme, sadece hesabi bir işlem olarak görülmektedir. Doktrinde ağırlıklı görüşte bu yöndedir. Dosya kapsamından, TMK.nun 241. maddesinde öngörülen katılma alacağından eksik kalan kısmın olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Eksikliğin bulunması halinde TMK.nun 241. maddesi devreye girmektedir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ile dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, katılma alacağı olarak hesaplanan 231.500,00 TL bakımından hükmü temyiz edenlerin temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır. Ancak davalı . …vekili.nin temyiz itirazları sorumluluk (ödeme-tahsil) yönünden yerinde bulunmaktadır.
Davalı ….. vekilinin temyiz itirazları katılma alacağının tahsiline ilişkin hüküm fıkrası bakımından yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca “sadece hüküm fıkrasında yer alan müştereken ve müteselsilen” ibaresi bakımından BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 3.437,75 TL peşin harcın davalı ….ve davalı ….’ya ayrı ayrı iadesine 20.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 4. HD. 27.01.2003 T., 2002-10498 E., 2003-770 K.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/10498
K. 2003/770
T. 27.1.2003
DAVA : Davacı …. ve ….. tarafından, davalı ….. aleyhine 8.6.2001 gününde verilen dilekçe ile altın eşyaların aynen iadesi olmazsa değerinin tahsilinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.4.2002 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı …. davalı ….. ile resmen evlendiklerini, evlenirken davalıya düğün hediyesi olarak ziynet eşyası taktıklarını, bir süre sonra davalının iktidarsızlık nedenine dayalı olarak boşanma davası açtığını, dava sonunda boşandıklarını ve davalının kızlığının bozulmadığını belirterek takılan ziynetlerin iadesini istemiştir. Mahkemece dava kabul edilmiştir.
Evlenme sırasında kadına armağan edilen ziynet eşyaları kadına aittir. Boşanma halinde geri verme yükümlülüğü yoktur. Mahkemenin davayı kabul gerekçesi olaya ve içtihatlara uygun değildir. Şu durumda, eşyaların geri alınması için bir neden olmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8 HD. 16.06.2011 T., 2010-6262 E, 2011-3497 K.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/6262
KARAR NO : 2011/3497
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …… Aile Mahkemesi
TARİHİ : …..2009
NUMARASI : 2008/….-2009/……
DAVACI : …..
DAVALI : …..
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
…. ile ….. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ….. Aile Mahkemesinden verilen …..2009 gün ve …./…. sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ….. vekili; evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kayıtlanan …. ada …. parselde bulunan ….nolu bağımsız bölümün, taraflar arasında ….. Noterliğinde düzenlenen …..2002 tarih … Yevmiye nolu düzenleme şeklindeki mal ortaklığı sözleşmesi uyarınca ve vekil edeninin evlilik birliğine sağladığı katkı nedeniyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile ½ payının vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ….. vekili ise; dava konusu evin vekil edeninin babasının sağladığı kaynakla edinildiğini, davacının edinmede hiçbir katkısının bulunmaması nedeniyle dava konusu taşınmazın ortaklık malı olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın taraflar arasında düzenlenen 30.12.2002 tarihli sözleşme gereğince ortaklık mallarından olduğu görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz etmiştir
Taraflar ….1990 tarihinde evlenmiş ve 24.4.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 27.5.2009 tarihinde kesinleşmesi sonucunda boşanmışlardır.
Dosya arasında bulunan ….. Noterliğinde düzenlenen …. tarih …. yevmiye nolu sözleşme uyarınca, tarafların, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10/1 maddesi hükmü uyarınca kendilerine tanınan süre içerisinde evlendikleri tarihten itibaren geçerli olmak üzere mal ortaklığı rejimini kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşme ile seçilen mal ortaklığı rejiminin 4721 sayılı TMK. nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden ileriye doğru geçerli olduğu ve tarafları bağladığı konusunda hiçbir duraksama bulunmamaktadır. Somut olayda uyuşmazlık konusu olan husus; söz konusu bu sözleşmenin geçmişe etkili olarak yapılıp yapılamayacağı ve eğer yapılmış ise hüküm ifade edip
../..
2010/6262- 2011/3497
-2-
edemeyeceğine ilişkindir. 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10/1 maddesinde aynen “Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten (1.1.2002) önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabii oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri taktirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini (edinilmiş mallara katılma rejimi) seçmiş sayılırlar” denilmekte ve aynı kanunun 10/3 maddesinde de “ Şu kadar ki eşler yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimini (edinilmiş mallara katılma rejimini) evlenme tarihinden (Yani geçmişe etkili olarak) geçerli olacağını kabul edebilirler.” Hükmüne yer verilmektedir. Bu iki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde eşlerin geçmişe etkili olmak üzere sadece yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçebilecekleri açıktır. Diğer bir ifade ile eşler kanunun tanıdığı bir yıl içinde geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında gene kanunun tanıdığı başka bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı veya paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısı ile varsa bile; böyle bir belirleme de yok hükmündedir ve kamu düzenine ilişkin bu sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamaz.
Somut olguyla yakından ilgisi bulunan TMK.nun 202 ve 203 maddelerine de değinmekte yarar bulunmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 202 maddesinin 2. fıkrasında; “Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler” denilmiştir. Madde hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere, eşler ancak seçimlik mal rejimlerinden olan “mal ayrılığını veya paylaşmalı mal ayrılığını ya da mal ortaklığını seçebilirler. Bunlardan birini seçmedikleri takdirde, kanun gereği edinilmiş mallara katılma rejimi eşler arasında yasal mal rejimi olarak geçerli olacaktır. Yani TMK.nun 202/2 fıkrası ile eşlerin yasal mal rejiminden seçimlik mal rejimine ya da seçimlik mal rejimden yasal mal rejimine dönmeyi sağlayan mal rejimi sözleşmesini yapabilme olanağına sahiptirler.
TMK.nun 203. maddesinde ise; “mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar istedikleri mal rejimini, ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırılabilir veya değiştirilebilir.” hüküne yer verilmiştir.
Doktrinde; 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde, eşlerin sonradan yapacakları bir mal rejimi sözleşmesi ile geçmiş etkili düzenleme getirmelerine yasal bir engel olmadığı ileri sürülmüş ve TMK.nun 203 meddesinde “…. kanunda yazılı sınırlar içinde …” kavramınında buna engel oluşturmadığı görüşü belirtilmiş ise de, sözü edilen 203. maddedeki kavramın buna yasal bir engel oluşturduğu konusunda duraksamamak gerekir. Çünkü aile hukukunda; tam ve sınırsız bir sözleşme serbestisi kabul edilmemiş, tam aksine özgür iradeye dayalı sözleşme serbestisinin sınırlı olarak kabul edildiği ve kullanıldığı görülmektedir. Bu konuda en büyük yasal engel de, 4722 sayılı Kanunun 10/3. fıkrası olmaktadır. Bu nedenle, taraflar arasında yapılan mal ortaklığı sözleşmesinin geçmişe etkili olarak uygulanması olanağı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; dava konusu taşınmaz evlilik birliği içinde 26.11.1999 tarihinde edinilerek davalı eş adına kayıtlandığına ve bu dönem 743 sayılı TKM.nin 170. maddesine göre eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin bulunduğuna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme
../..
2010/6262 – 2011/3497
-3-
kavuşturulması gerekirken; mahkemece dava konusu taşınmazın edinildiği döneme ilişkin olarak yok hükmünde bulunan sözleşmeye dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve 398,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 16.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8 HD. 24.06.2010 T, 2010-1096 E, 2010-3434 K
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1096
KARAR NO : 2010/3434
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ……. Aile Mahkemesi
TARİHİ : ……2008
NUMARASI : 2005/…..-2008/……
DAVACI : …..
DAVALI : …..
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
…… ile ….. aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ……Aile Mahkemesinden verilen …..2008 gün ve …./…. sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ….. vekili, evlilik birliği içinde edinilen ….. ada …. parsel sayılı taşınmazda … no.lu ve ….. ada …. parselde ise …. no.lu bağımsız bölümün davalı adına, ….’deki arsa kooperatifi ile aracın ise vekil edeni adına tescil edilmiş olduğunu açıklayarak davalı üzerindeki malvarlığının ve ev eşyalarının alımına vekil edeninin katkısının daha fazla olduğunu belirtmek suretiyle malvarlığının maaş gelirleri oranında tarafları mağdur etmeyecek şekilde paylaştırılmasına karar verilmesini istemiş; yargılama aşamasında eşyalara ilişkin talepden vazgeçilmiştir.
Davalı …..vekilleri, uyuşmazlık konusu ….’de bulunan taşınmazın vekil edeninin ailesinin desteği ve vekil edeni tarafından çekilen banka kredisi ile edinildiğini; yine Maltepe’de bulunan evin müştereken 1997 yılında satın alınmış ve paylı mülkiyet şeklinde tapuya tescil edilmiş ise de, bilahare davacının payının da satın alındığını, davacının katkısı bulunmadığını, davalı üzerindeki kooperatif hissesinin de paylaştırılmasını, kaldı ki boşanma davasında davacının tam kusurlu bulunması nedeniyle de TMK.nun 236/2 .maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile …. eve katkısı nedeniyle 30.800 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Maltepe’deki ev ve ev eşyalarına ilişkin davanın reddine, kooperatife ilişkin talep olmadığı gerekçesiyle hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi üzerine, hükmün kabule ilişkin bölümü davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar ….1980 tarihinde evlenmiş, 15.10.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve 24.7.2006 tarihinde kesinleşmesi ile evlilik birliği son bulmuştur. Başka mal rejimi seçilmediğinden eşler arasında 1.1.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK.nun 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı 15.10.2004 tarihine kadar ise, 4721 sayılı TMK.nun 202. maddesi hükmü uyarınca yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/2 .maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Olayları anlatmak taraflara hukuki niteleme hakime aittir. Davacı koca davalı kadın adına kayıtlı taşınmazlar üzerinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur
Temyize konu …. ada …. parseldeki …. no.lu bağımsız bölüm 19.4.1993 tarihinde davalı ….. adına satın alma suretiyle edinilmiştir.Dava konusu taşınmazın edinim ve satın alma tarihinde eşler arasında 743 sayılı MK.nun 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekir. Buna göre, eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesine maddi katkılarının kanıtlanması durumunda, katkı oranında alacak hakkı doğar. Somut olayda davacı ….., …. personel olarak çalışmakta iken en son Albay rütbesi ile 2001 yılında emekli olmuş, davalı…. ise … olarak çalışmaktadır. Davacının çalışma ve gelir belgeleri dosya arasında bulunmakta ise de, davalının çalışma süresi ve gelir belgelerinde eksiklik bulunduğuna ilişkin itirazı üzerinde durulmadan, dosya bu haliyle bilirkişiye tevdi edilerek davacının katkısı olup olmadığının tesbiti istenilmiştir. Tarafların gelirlerine ilişkin tüm belge ve bilgiler getirtilmeden bilirkişi mütalaasına başvurulması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, tarafların evlenme tarihinden taşınmazın edinim tarihine kadar tüm gelirlerinin belirlenmesine yarayan evrakların dosya arasına getirtilerek konulması, bundan sonra gerektiği takdirde dosyanın bilirkişiye tevdii ile davacı kocanın 743 sayılı MK.nun 152. maddesi hükmü uyarınca aileyi geçindirme yükümlülüğünün ve tarafların bulundukları konum ve sosyal statüleri gereği kişisel giderlerinin göz önünde bulundurularak eşlerin her birinin yapabilecekleri tasarruf miktarının belirlenerek katkı oranlarının tesbit edilmesi ve temyiz edenin sıfatına göre tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınmak suretiyle katkı payı alacağı miktarının saptanmasıdır. Eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
Bundan ayrı, davacının faiz isteği bulunmadığı halde belirlenen katkı payı alacağına dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi de hatalı bulunmaktadır.
Ayrıca, TMK.nun 236/2.maddesi hükmü hakkaniyet gereği kusurlu eşin artık değere katılma oranının azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılmasına ilişkin olup, katılma alacağına ilişkin bu düzenlemenin somut olayda katkı payı alacağı davasında uygulanmamış olmasında her hangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan; davalı taraf davacı adına kayıtlı …..’de bulunan kooperatif hissesine ilişkin hüküm kurulmadığı gerekçesiyle de hükmü temyiz ettiğini bildirmiş ise de, davacı koca adına kayıtlı bu taşınmaza ilişkin usule uygun açılmış bir dava bulunmadığına göre davalı vekilinin buna ilişkin temyiz itirazları da yerinde değildir.
Davalı …… vekillerinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile usul ve yasa hükümlerine aykırı bulunan hükmün kabule ilişkin bölümünün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve 574,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 24.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Y.Uluç A.Demir A.Y.Görbil F.Akçin F.Ernalbant
Yargıtay 8 HD. 25.01.2011 T, 2010-5612 E., 2011-343 K.
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/5612
KARAR NO: 2011/343
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …… Aile Mahkemesi
TARİHİ : …..2010
NUMARASI : 2009/….-2010/…..
DAVACI : …..
DAVALI : ….
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı ve katılma alacağı
….. ile … aralarındaki katkı payı alacağı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair …… Aile Mahkemesinden verilen ….2010 gün ve …./…. sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.01.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden ….. bizzat ve vekili Avukat Safiye Aytekin ve karşı taraftan ….bizzat ve vekili Avukat Hatice Günay Sarp geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı …..vekili, dava dilekçesinde evlilik birliği içerisinde edinilerek davalı ….. adına tapuda kayıtlı bulunan …. ada …. sayılı parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün edinilmesinde vekil edeninin katkısının bulunduğunu açıklayarak 25000 TL katkı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. vekili, davacının taşınmaza yaptığı bir katkısının bulunmadığını, vekil edeninin gelirinin davacının gelirinden çok çok fazla olduğunu, kooperatife ilişkin ödemelerin 2002 yılında bittiğini, emekli ikramiyesinin de buna harcandığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “… ada … sayılı parsel, ….. blok zemin kat ….. nolu mesken nitelikli bağımsız bölümden kaynaklanan 17.227,52 TL katkı payı alacağı ile 2.425,5 TL katılma payı alacağının kabulüne toplam 19.653,02 TL’nin davalı …..) alınarak davacı …. … verilmesine, bakiye isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı …. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1.1.2002 tarihinden önce edinilen taşınmaza yapılan katkı payı alacağı ile 1.1.2002 tarihinden sonra yapılan ödemelerden doğan edinilmiş mallara katılma alacağı isteğine ilişkindir.(743 s. TKM.m.170, 4721 s. TMK.m 231)
Taraflar ….1990 tarihinde evlenmiş, 21.2.2005 tarihinde açılan boşanma davasının 31.1.2007 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Taraflar başka bir mal rejimini seçmediklerinden (TMK m.202) 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi gereğince 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten boşanma davasının açıldığı ve mal rejiminin sona erdiği 21.2.2005 tarihine kadar TMK. nun 225. maddesi uyarınca edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. TMK. nun 6 ve 222. maddeleri gereğince herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalı …..’nın üyesi olduğu Defne Konut Yapı Kooperatifine değişik miktarlarda ödemelerin yapıldığı bu ödemelerin 6.1.1997 tarihinde başlayıp (bazı bilgi ve belgelere göre başlangıç tarihi 2.2.1996 tarihi olarak açıklanmıştır) 9.12.2002 tarihine kadar devam ettiği ve bu süre içinde toplam 4298.5 TL nin kooperatife ödendiği, ödemelerin 1992 yılında başlandığına ilişkin herhangi bir belgenin dosya arasında bulunmadığı, sadece beyandan ibaret olduğu, 6.1.1997 – 28.12.2001 tarihleri arasında yapılan toplam ödemenin ise, 3897.5 TL olduğunun saptandığı, böylece 1.1.2002 tarihi itibariyle davacının yaptığı katkı payına konu ve ödenen miktarın 3.897.5 TL olduğu, 1.1.2002 tarihinden sonra yapılan ödemenin ise 401 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu katkı payı alacağı ile edinilmiş mallara katılma alacağının mahkeme hakimince hesaplandığı, sonuç olarak 1 nolu bağımsız bölüm nedeniyle hesaplanan katkı payı alacağının 17.227,52 TL ve edinilmiş mallara katılma alacağının ise 2.425,5 TL olarak belirlendiği ve bu miktarların hüküm altına alındığı görülmüştür. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile dosya arasında bulunan 16.6.1989 tarih 377498 sayılı, …. sigorta sicil numaralı işe giriş bildirgesine göre davacının 1.11.1989 tarihinde işe başladığı ve çalışmasını 2002 yılına kadar sürdürdüğü görülmektedir. Davacının çalıştığı çalışma süresi göz önünde tutulduğunda ve bu çalışmasıyla gelirde elde ettiği gözetildiğinde davacının uyuşmazlık konusu taşınmaza bir katkısının bulunmadığı düşünülemez. Aksi durum hayatın olağan akışına aykırı düşer. Davalı …. ise ….. doktor olarak çalıştığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının 2.6.2005 gün ve 251598 sayılı karşılık yazılarına göre, 18.1.2000 tarihinde …..’den ayrıldığı anlaşılmaktadır. Silahlı Kuvvetlerden ayrıldıktan sonraki çalışmalarına ilişkin belgeler ise dosya arasında yer almamaktadır.
Aile hukukundan kaynaklanan mal rejimleri ağırlıklı olarak kamu düzenini ilgilendiren davalar olarak kabul edilmektedirler. Bu tür davalarda fedakarlığın denkleştirilmesi ve hakkaniyet ilkeleri sıkça uygulanabilmektedir. BK.nun 42. maddesinde; “zararın katkı miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hâkim, halen mutad cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazarı itibare alarak onu adalete tevfikan tayin eder” denilmektedir. Hâkim hakkaniyete uygun takdir yetkisini işte bu hükümden almaktadır. Öte yandan kararı veren hakim, hal ve duruma göre BK. nun 42. maddesinden yararlanabilmektedir. Her ne kadar mahkemece dosya bilirkişiye verilerek gerekli hesaplama işlemini yapmamış ve bizzat mahkeme hakimince yapılmış ise de yapılan araştırma, inceleme ve değerlendirme az önce açıklanan ilkelere ve belirtilen kanun maddesine uygun olarak yapıldığı görülmektedir.
Bundan ayrı diğer bir konu ise, temyiz incelemesinin temyize konu yapılan istek ve sebeplerle sınırlı olarak yapılması olgusudur. Davalı ….. vekili, 13.9.2010 günlü temyiz dilekçesinde; “…hüküm altına alınan 3.897,5 TL’nin yalnızca vekil edeni tarafından kooperatife yapılan ödeme olduğunu, davacının buna yönelik isteğinin reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece hatalı hüküm kurulduğunu, dosyanın bilirkişiye verilmediğini, kooperatif ödemelerinin yapıldığı 6.1.1997 – 28.12.2001 tarihleri arasında elde ettikleri kazançlar toplamının hesaplanması suretiyle oran tespiti yapılması gerektiğini, bunun yapılmadığını, ödemelerin davalı tarafından yapıldığını…” belirterek temyiz isteğinde bulunmuştur. Görüldüğü gibi hüküm altına alınan 2.425,5 TL ile ilgili herhangi bir temyizi bulunmamaktadır. Bu miktar 1.1.2002 tarihinden sonra edinilmiş mallara katılma rejimi süresi içinde belirlenen katılma alacağı olduğu açıktır. 1.1.2002 öncesi ise az yukarıda açıklandığı gibi davacının çalışmalarına ait belgeler, dosya arasında bulunan bilgi ve belgeler ile banka dekontları gözönünde tutulduğunda davacının katkısının bulunduğunun kabulü gerekir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular ile az yukarıda açıklanan fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ilkeleri ve BK. nun 42. maddesinin kapsamları gözönünde bulundurulduğunda davalı ….. vekilinin temyiz itirazlarının yerinde bulunmadığından reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 825 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 291,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 875,53 TL’nin temyiz eden davalıdan alınmasına 25.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
Yargıtay 8. HD. 3.04.2012, 2012-1111 E., 2012-2445 K
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1111
KARAR NO: 2012/2445
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ….. Aile Mahkemesi
TARİHİ : ….2011
NUMARASI : 2005/…-2011/…
DAVACI : …..
DAVALI : …..
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
….. ile ….. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair …..Aile Mahkemesinden verilen …..2011 gün ve …./…. sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.04.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı …. bizzat ve vekili Avukat …. geldiler. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı …. vekili, evlilik birliği içinde alınan ve davalı adına tescil edilen dört adet taşınmaz, iki adet araç ve …. Limited Şirketinde % 10 payın tamamının vekil edeninin ticaret sonunda elde ettiği gelirler ve vekil edenine ait birtakım kişisel malların satılması ile elde edilen paralarla alındığını, davalının çalışması veya herhangi bir geliri, katkısı olmadığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere toplam 50.000 TL’nin davalıdan dava tarihinden geçerli yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. vekili, vekil edeninin tüm evlilik boyu eşinin yanında yardımcı olduğunu, 2003 yılında hastalanana kadar çalıştığını, Didim’deki evin çıplak mülkiyetinin dava dışı çocukları ….’ye ait olduğunu, Bahçelievler’deki evin kızının parası ile alındığını, ….’daki evin ve ….. plakalı aracın ise evlilik içinde ihtiyaç sebebiyle satıldığını, vekil edeninin davacıya ait şirkette gece gündüz çalıştığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “davacının sırf eşi davalıyı memnun etmek amacı ile dava konusu mal varlığını davalı adına tescil ettirdiği ve bunun bir gizli elden bağışlama olduğu gerekçesi ile davanın reddine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar ….1989 tarihinde evlenmiş, 05.11.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 10.06.2008 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi
.//..
-2-
2012/1111-2445
geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.).
Dava konusu …. … ada … parselde …. numaralı bağımsız mesken 13.08.1998 tarihinde davalı adına satın alınarak 25.01.2005 tarihinde dava dışı ….’a,… ada … parsel …. numaralı mesken ise 7.11.2002 tarihinde davalı adına satın alınarak 19.11.2003 tarihinde dava dışı …’e satılarak tescil edilmişlerdir. Yine …. plakalı araç 17.09.2001 tarihinde davalı adına satın alınmış 23.11.2004 tarihinde ise, dava dışı ….’ye satılmıştır. … Köyü … parselde … numaralı dubleks meskenin 3/300 payı 11.08.2000, … plakalı araç 03.01.1992 tarihinde davalı adına satın alınarak tapu ve trafikte tescili yapılmıştır. … İlçesinde … ada …parselde …numaralı bağımsız meskenin ise 29.6.1994 tarihi itibariyle intifa hakkı yarı yarıya davacı … ve davalı …., çıplak mülkiyeti ise müşterek çocukları … adına görünmektedir. …. Limited Şirketindeki dava konusu %10 pay ise 03.08.1993 tarihinde şirket ortaklarından ….. tarafından davalı ….’ya devredilmiştir. Edinme tarihleri dikkate alınarak davacının isteğinin mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönem olan 01.01.2002 tarihine kadar katkı payı, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 sonrası dönem için katılma alacağı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalı adına yapılan alımların bağış niteliğinde olduğu gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de ulaşılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki; davacı vekili dava dilekçesinde “davacı müvekkilimiz, parası ve gücünün yerinde olduğu günlerinde ileri yıllarda olabilecek hastalık, ölüm gibi olasılıklara karşı sahip olduğu malları satarak ve çalışma hayatında kazandığı gelirlerle birleştirerek evlilik birliğinin ömür boyu süreceği saiki ile ortak yaşamı ve geleceği güvence altına alma amacı ile bedelini ödediği taşınmazlar, araçlar ve şirket hissesini davalı eşi üzerine yapmıştır” demektedir. 20.9.2011 tarihli dilekçe ile temyiz dilekçesindeki açıklamalarında da safiyane düşünce, temiz kalplilikten ve ticaret hayatının riskli durumundan söz etmektedir. Açıklanan bu beyanların değerlendirilmesinde, davacının dava konusu mal varlığını davalı adına tescil ettirirken ticari endişelerle ve ortak yaşamı güvence altına alma amacı ile hareket ettiği herhangi bir bağış iradesinin ve kastının bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Dosya arasında bu beyanlar dışında davacı veya vekilinin bağış anlamına gelebilecek herhangi bir ifadeleri de yoktur. Mahkemece, tüm taraf delillerinin toplanarak, dava konusu mal varlığına ilişkin katkı payı ve katılma alacağı talebiyle ilgili işin esasına ilişkin olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu açıklamaların bağış niteliğinde olduğu kabul edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine
ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 03.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Y.Uluç B.Erensevi F.Akçin A.Eryılmaz A.Çolak
HD.
Karşılaştırıldı. Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.
Yargıtay 8. HD., 04.02.2014, 2013-20288 E., 2014-1641 K
Davacı … vekili, evlenme tarihi öncesi ve halen davacının hemşire, davalının ise veteriner hekim olarak çalıştığını, evlilik birliği içinde …. ada …. parselde. …blok … numaralı meskenin 2000 yılında satın alınarak davalı adına kaydedildiğini, bu meskenden ayrıca 2005 yılından beri davalı tarafından kira geliri elde edildiğini, yine evlilik içinde . ….ada … parselde … numaralı bağımsız bölümün 2005 yılında, ayrıca …plakalı aracın davalı adına satın alındığını, davalının banka hesaplarında da 10.000 TL.nin üzerinde para bulunduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan şimdilik 20.000 TL alacağın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 26.9.2012 tarihli harcını da yatırdığı dilekçesinde, dava dilekçesindeki 20.000 TL. talebin 10.000 TL. kısmının …..ada…parselde …. numaralı mesken ve …. plakalı araca ilişkin katkı payı talebine, 10.000 TL. kısmının ise . ada …parseldeki …numaralı meskene ilişkin olduğunu, … plakalı araç ve … ada … parselde … blok .. numaralı meskene yönelik 10.000 TL.lik taleplerini 36.400 TL artırarak 46.400 TL., … ada … parselde …numaralı meskene yönelik 10.000 TL.lik talebini ise 74.500 TL. artırarak 84.5000 TL. şeklinde ıslah etmiştir.
Davalı ….vekili, davacının dava konusu malların alımında katkısı olmadığını, evlerden birinin davalının babası tarafından sağlığında bağışladığı dava dışı evin satılması ile
.//..
2013/20288-014/1641 -2-
elde edilen gelirle, diğer meskenin ise davalıya ait birikimle alındığını, araca da davacının katkı sağlamadığını, davalının birikimleri ile 1990 yılında …. plakalı doğan marka aracı alıp iki yıl sonra bunu satarak ….plakalı … marka aracı edindiğini, sonra bu aracı da satarak elde ettiği bedeli 1993 yılında dava konusu aracın alımında kullandığını, aldığında aracın plakası … iken Ankara’ya geldiğimde plakasını değiştirerek . olarak …tescil ettirdiğini, bu aracı da 21.4.2010 tarihinde 4.000 TL.ye satarak devir için alıcıya vekalet verdiğini, alıcının devir için gittiğinde üzerinde şerh olduğunu söylediğini açıklayarak davanın reddini savunmuş, ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, davacı …’in davalı ….’dan dava konusu ….. ada …. parselde …. blok … numaralı mesken ve … plakalı araca ilişkin olarak 46.400 TL katkı payı alacağının dava tarihi olan 27.05.2010 tarihinden itibaren, dava konusu ….. … ada .. parselde …numaralı meskene ilişkin olarak 84.500 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı …’in davalı adına olan banka hesaplarına yönelik talep ve davasının ispat edilememesi nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından kabul edilen bölümlere yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Taraflar …. tarihinde evlenmişler, 07.08.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 28.05.2010 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM’nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TMK’nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Temyize konu …. plakalı 1993 model araç 23.12.1994, . …ada …. parselde …. numaralı mesken 21.09.2000 tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi, … ada … parselde … numaralı mesken ise 11.01.2005 tarihinde edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken satın alınarak davalı adına trafik ve tapuda tescil edilmişlerdir. Davacının isteği araç ve 26 numaralı mesken bakımından katkı payı, 10 numaralı mesken bakımından ise katılma alacağı niteliğindedir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen araç ve 26 numaralı meskenin edinme tarihi öncesi her iki tarafın da çalışarak gelir elde ettikleri,kişisel harcamaları ve TKM’nin 152.maddesi karşısında davacının katkı oranının % 50 olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmediğine, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında hesaplama usulü ve hesaplamada dikkate alınan miktarların geneli itibarıyla yerinde olduğuna, hesap hatasına rastlanmadığına, eksikten getirtilen belgeler karşısında dava konusu aracın resmi alım tarihi ve Emniyet Müdürlüğü’nün yazı cevaplarına itibar edilerek hüküm kurulduğuna, dava konusu 26 numaralı meskenle ilgili bir kısım çatı onarımı, mantolama şeklindeki iyileştirme giderlerinin hesaplamada davalı lehine dikkate alınması gerekli ise de hesaba katılacak değerlerin miktarının toplam miktar karşısındaki oranı itibarıyla hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi sınırları içinde görülerek bozma sevk edilmediğine, ıslahla artırılan miktara karşı süresinde zamanaşımı itirazında bulunulmuş ve Mahkemece bu hususta bir gerekçe
2013/20288-2014/1641 -3-
yazılmamış ise de TMK’nun 5.maddesi (743 sayılı MK.nun 5.maddesi) gereğince atıf yapılan Türk Borçlar Kanunu’nun 146 (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125.) maddesi karşısında katkı payı alacağında 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğine, boşanmanın kesinleştiği 28.05.2010 ile ıslah tarihi 26.09.2012 arasında bu süre geçmediğine göre davacı lehine hükmedilen 46.400 TL. katkı payı alacağı ile ilgili davalı vekilinin araçla ve ….ada …parseldeki ….umaralı meskenle ilgili temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Diğer dava konusu …. ada …. parselde …. numaralı meskenle ilgili Mahkemenin, taşınmazın alımında davacının kardeşinden borç aldığına yönelik, davalının ise babasının kendisine aldığı evin satışından gelen bedel, kardeşinden borç alma ve bir miktar kredi çekmeye ilişkin savunmaya soyut tanık beyanları ve başkaca bir delil ibraz edilmemesi sebebiyle itibar etmemesi yerindedir. Ancak, davalı savunmasında ileri sürülen …ta bulunan … ada …parselin tarafların evlenme tarihinden önce 14.05.1988 tarihinde davalı … adına alındığı, dolayısı ile kişisel mal niteliğinde olduğu, bu taşınmazın 06.12.2004 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satıldığı, dava konusu taşınmazın ise 11.01.2005 tarihinde edinildiği dikkate alındığında dinlenen tanık beyanları yanında satılan taşınmaz ile dava konusu taşınmazın alım tarihi arasında geçen 36 günlük kısa süre karşısında satımdan elde edilen bedelin dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığının kabulü gerekir. Ayrıca dava konusu taşınmaza ait tapu kaydında HSBC Bank lehine 29.991,92 TL. bedelli ipotekle ilgili hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususta bir kredi iddiası veya ispat olmadığı belirtilmiş ise de kadının yargılama sırasında bu kredinin kendi adına alındığını ve bu durumun tapudan tesbit edilebileceğini iddia ettiği görülmektedir. Erkeğin de taşınmazın alımı sırasında kredi kullanıldığını iddia etmesi karşısında 14.01.2005 tarihinde kullanılan 20.000 TL. banka kredisinin de hesapta dikkate alınması gerekir.
Bu açıklamalar karşısında …’ta bulunan taşınmazın satış değeri ile dava konusu taşınmazın alım değerinin (piyasa rayiç değerleri) belirlenmesi, …’taki taşınmaz satışından gelen bedelin dava konusu taşınmazın alım değeri içindeki oranının tesbit edilerek denkleştirmede davalının kişisel malından gelen değer olarak kabul edilmesi, alım sırasında 48 ay vadeli kullanılan 20.000 TL kredinin mal rejiminin sona erdiği tarihten öncesine isabet eden 42/48 oranlık kısmının edinilmiş mal, sonraya isabet eden 6/48 oranlık kısmının ise yine denkleştirmede davalının kişisel değeri olarak gözetilmesi, bu açıklamalar doğrultusunda yapılacak hesaplama sonunda tesbit edilecek artık değer üzerinde davacının yarı oranda katılma alacağı bulunduğunun kabul edilmesi, bu hesaplamada …’ta bulunan taşınmazın satış değeri ile dava konusu taşınmazın alım ve bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarih itibarıyla güncelleştirilecek piyasa sürüm değerlerinin belirlenmesi, gerekse katılma alacağı hesabının belirlenmesi bakımından konusunda uzman inşaat mühendisi (veya gayrimenkul değerleme uzmanı), bankacı ve hukukçu bilirkişilerden birlikte veya ayrı ayrı gerekçeli ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınması, toplanacak deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde ipotekle ilgili bir değerlendirme yapılmaması ve …’taki taşınmazın da dikkate alınmaması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan … ada … parselde … numaralı meskene yönelik hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,
Yarg. 08. HD.,
04.02.2014,
E.2013/20288,
K.2014/1641