T.C.
YARGITAY
Birinci Ceza Dairesi
E:2006/4012
K:2006/2837
T:28.6.2006
ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS
HÜKÜMDE KANUN YOLUNUN BELİRTİLMEMESİ
TEMYİZ SÜRESİNİN BAŞLAMAMASI
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 1]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 7]
5252 s. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HA… [Madde 9]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 51]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 59]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 156]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 457]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 456]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 464]
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 231]
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 309]
2709 s. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1) [Madde 40]
Adam öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler hakkında Kanun’a aykırılık suçlarından sanık 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nın 56/2, 457/1, 51/1 ( 3’kez ), 59/2 ( 3 kez ), 456/4, 457/1, 71, 6136 sayılı Kanun’un 13/1. maddeleri gereğince 3 yıl 15 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, diğer sanık 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 464/2, 51/1, 59/2, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca 814.255.232 Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine dair, S. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/01/2003 tarihli ve 2002/122 esas, 2003/6 sayılı kararının infazı sırasında, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, anılan Kanun’un uygulanmasına yer olmadığına, eski hükmün aynen infazına dair. aynı Mahkemenin 10/06/2005 tarihli ve 2002/122 esas, 2003/6 sayılı ek kararını kapsayan dosya incelendi.
Tüm dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. 5252 sayılı Türk Ceza kanununun Yürürlük ve Uygulama S ekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddeleri uyarınca, yeni kanunun sanık lehine hükümler getirip getirmediği ve kesinleşmiş hükümler açısından infaz aşamasında uygulanıp uygulanmayacağının tespit edilmesi bakımından, temel ceza maddesi yanında kanuni ve takdiri arlının ve indirim maddelerinin uygulanmasında hakimin takdir hakkım kullanarak karar irmesini gerektiren durumlar ile hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik gerektirecek bir hususta öncelikle incelemenin duruşmalı olarak yapılması gerektiği gözetilmeden evrak üzerinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden sözedilerek, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 25.04.2006 tarih ve 17428 sayılı istemlerine dayanılarak anılan kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.05.2006 tarih ve 90069 sayılı tebliğnamesine bağlı dosyası Dairemize gönderilmekle okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
I ) Olay: Hükümlü … ve … haklarındaki dosyanın incelenmesi sonucunda : S.Ağır Ceza Mahkemesinin, 05.05.2004 tarihinde kesinleşen, 28.01.2003 tarihli, 2002/122esas ve 2003/06 sayılı kararıyla:
Hükümlü, 765 sayılı TCK nun 456/2 ve 456/4,457/1,51/1,59 ve 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCK’nun 59. maddeleri uyarınca toplam 3 yıl 15 ay 20 gün hapis ve 181.753.415.-lira ağır para; Hükümlü 765 sayılı TCK’nun 464/2, 51/1, 59, 647 sayılı Yasanın4, 6. maddeleri gereğince sonuç olarak 814.255.232.-lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelenmesine karar verildiği;
Bu karadan sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun lehe hükümlerinin uygulanması isteminin, ayın Mahkemenin 16.06.2005 tarihli ve 122-06 sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmaktadır.
II ) Kanun yararına bozma isteminin konusu ve kapsamı :
Kanun yararına bozma istemi, hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik gerektirecek bir hususta öncelikle incelemenin duruşmalı olarak yapılması gerektiği gözetilmeden evrak üzerinde karar verilmesinin yerinde olmadığına ilişkindir.
III ) Hukuksal değerlendirme:
Dairemizce de benimsenen, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 27.12.2005 tarih ve 162-173 sayılı kararında, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 7/2. ve 5252 sayılı Yasanın5349 sayılı Yasa ile değişik 9/1. maddeleri uyarınca, Türk Ceza Yasasının lehteki hükümlerinin uygulanması bağlamında takdir hakkı kullanılmak suretiyle kesin hükümlerin “zat ve mahiyetini” değiştiren kararların duruşma yapılarak verilmesi gerektiğine, duruşma açılarak veya lehe hükümlerinin derhal uygulanabileceği durumlarda duruşma yapılmaksızın verilen kararlara karşı temyiz yasa yolunun açık bulunduğuna işaret edilmiştir. Yürürlük Yasasının 9. maddesinde yargılama yöntemine ilişkin ayrıca bir düzenleme bulunmadığından hükümlüler bakımından örnekseme yoluyla sanıklara ilişkin usul hükümlerinin dikkate alınması gerektiğine ilişkin uygulama yerleşmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşen karar veya hükümlere karşı “kanun yararına bozma” isteminde bulunulabileceği öngörülmüştür.
Anayasanın 40. maddesinin 2. fıkrası: “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmünü içermektedir. Maddenin gerekçesinde de açıklandığı gibi, bireylerin yargı ya da yönetsel kurumlar önünde etkin bir biçimde haklarını arayabilmelerine olanak tanınması ve kolaylık sağlanması amaçlanmıştır. Son derece karmaşık ve dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerinin belirtilmesi hak arama, hak ve özgürlüklerin korunması amaçlanmıştır Anayasadaki düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CMK’nın 231/2. maddesinde : “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yollan, mercii ve süresi bildirilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu bağlamda yargı kararlarına karşı başvurulacak yasa yolu ile süresinin açıkça doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan etkileyebileceğinden belirtilen eksiklik giderilmeden yasalarda öngörülen başvuru süresinin işlemeye başlamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu açıklamalar bağlamında somut olay değerlendirildiğinde, hakkındaki kanun yararına bozma istemine konu, hükümlüye tebliğ edilen kararın hüküm fıkrasında temyize tabi karara ilişkin yasa yolunun “itiraz olarak” gösterilmesi ve de süresinin belirtilmemesi temyiz süresini başlatmayacağından hükümlü 20.02.2006 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dilekçesinin temyiz başvurusu olarak sayılması, hükümlü yasa yolunu ve süresini gösterir açıklamalı bildirimde bulunulması zorunluluğu bulunmaktadır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, temyiz edildiğinden kesinleşmediği anlaşılan Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 16.06.2005 tarihli, 2002/122 esas ve 2003/06 sayılı ek kararının, CMK ‘nun 309. maddesi gereğince “kanun yararına bozulması” istemi yerinde görülmediğinden ( REDDİNE );
2- ) Hükümlü ( bildirim tarihinden başlayarak, 1412 sayılı CMUK’ nun 310. maddesinde yazılı bir haftalık süre içinde kararı temyiz etme hakkının bulunduğu ) yolunda açıklamalı tebligat yapılarak, verdiği takdirde temyiz dilekçesi eklenerek, temyiz başvurusuyla birlikte temyiz incelemesi yapılmak üzere, eksiklik giderildikten sonra görüş bildirilerek iadesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), 28,06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.