Etiket arşivi: YURTDIŞI

YURTDIŞI HİZMET BORÇLANMASI / KURUM İŞLEMİNİN İPTALİ

T.C.

YARGITAY
Onuncu Hukuk Dairesi
E: 2005/10208
K: 2006/3051
T: 21.03.2006
YURTDIŞI HİZMET BORÇLANMASI
KURUM İŞLEMİNİN İPTALİ
2527 s. BASMA YAZI VE RESİMLERİ DERLEME KANUNU [Madde 2]
3201 s. YURT DIŞINDA BULUNAN TÜRK VATANDAŞLARININ YURT DIŞ… [Madde 1]
2709 s. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1) [Madde 62]
Davacı, 3201 sayılı Kanunu uyarınca borçlandırılmasına ilişkin isteminin reddine dair kurum işleminin iptali ile iki yıllık süre şartı iptal edildiğinden borçlandırılmasının mümkün bulunduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Ö. H. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, Bulgaristan göçmeni olarak Türkiye’ye gelen ve bilahare Türk vatandaşlığına kabul edilen davacının, Bulgaristan’da gerçekleşen çalışmalarının 3201 sayılı kanun uyarınca borçlandırılmasına dair isteminin reddine ilişkin Kurum işleminin iptali ile borçlandırılmasının mümkün bulunduğunun tespitine ilişkin olup, mahkemece; Dairemiz bozma ilamı uyarınca yapılan araştırma sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunu oluşturan “çalışmanın geçtiği dönemde Bulgaristan vatandaşı olma” olgusunun, bozma kapsamı dışında bırakılmış olması; yurtdışı hizmet borçlanmasının sosyal güvenliğe ilişkin olması, dolayısıyla kamu düzeni ile ilgili bulunması karşısında, bozma kapsamı dışında bırakılmış olmasının davacı yararına usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı açıktır.
Öte yandan, Anayasamızın 62. maddesi ile Devlete verilen, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerini sağlamak görevinin ifası amacıyla getirilen, 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun, bir borçlanma yasasıdır. 1. maddede yapılan açık tanıma göre, ancak Türk vatandaşlarının, Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilmeleri öngörülmüştür. Anılan kanun, yurtdışı hizmet borçlanması hakkının kullanılabilmesi için çalışmanın geçtiği dönemde sigortalı ile uyrukluk ilişkisini aranmakta olup, “Türk soylu ya da sonradan Türk vatandaşlığını kazanmış olmak” yeterli bulunmamaktadır.
2527 sayılı Türk Soylu Yabancıların Türkiye’de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya İşyerlerinde Çalıştırılabileceklerine İlişkin Kanunun kapsam başlıklı 2. maddesinde; bu kanunun Türk soylu yabancıların Türkiye’de çalışmalarına, kamu, özel kuruluş veya işyerlerinde çalıştırılabilmelerine izin verilmesini, meslek kuruluş ve sosyal güvenlik Kurumları ile ilişkilerini, hak ve yükümlülüklerini düzenleyen hükümleri kapsamaktadır. Anılan düzenleme ile Türk soylu yabancılar ile kurulan sosyal güvenlik ve çalışma ilişkisinin sınırları belirlenmiştir. Yasaya bakıldığında bu sınırın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına tanınan ve yurtdışı hizmetlerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilmesini amaçlayan borçlanma hakkını içermediği, borçlanma kanunlarına da atıfta bulunmadığı açıktır.
Kaldı ki; bir başka ülke vatandaşı iken, o ülkede geçen çalışmaların, davacı yönünden yabancı ülkede geçmiş hizmet olarak adlandırılmasına ve kabulüne de imkan bulunmamaktadır.
Anayasa ve 3201 sayılı Kanunun amaç ve ruhuna bakılmaksızın sadece borçlanma talebi sırasında Türk vatandaşı olmanın yeterli kabul edilmesi isabetsiz olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca tanınan borçlanma hakkından, yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çalışan ve borçlanma sırasında Türk vatandaşı olanlar yararlanabilirler. Göçmen olarak Türkiye’ye gelenler, yurtdışında çalıştıkları sürede Türk vatandaşı olmadıkları için borçlanamazlar. Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığına alınmanın ise geçmişe etkili bulunmaması nedeniyle, yurtdışında sadece Türk vatandaşlığını kazandıkları günden sonraki süreleri borçlanarak değerlendirebilirler. (HGK 23.11.2005 tarih 2005/10-492 E 2005/646 K)
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 21.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YURTDIŞI ÇALIŞMA / YURTDIŞINDA DÜZENLENEN RESMİ BELGELER

T.C.
YARGITAY
Yirmibirinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1489
K: 2006/6309
T: 12.6.2006
YURTDIŞI ÇALIŞMA
YURTDIŞINDA DÜZENLENEN RESMİ BELGELER

3201 s. YURT DIŞINDA BULUNAN TÜRK VATANDAŞLARININ YURT DIŞ… [Madde 2]
3201 s. YURT DIŞINDA BULUNAN TÜRK VATANDAŞLARININ YURT DIŞ… [Madde 3]

Davacı, yurtdışında geçen hizmetlerinin 3201 sayılı Yasa ile belirlenen esaslar çerçevesinde borçlanma hakkı bulunduğunun tespitiyle, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Osman Bülbül tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davanın açıldığı tarihte 3201 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde değişiklik yapan 4958 sayılı Yasa’nın 56. maddesinin yürürlükte bulunmasına göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2- Dava, 05.11.1981-18.04.1990 tarihleri arasında Suudi Arabistan’da geçen çalışma süresinin 3201 sayılı Yasa uyarınca iki yıllık başvuru süresi aranmaksızın borçlanılabileceğinin tespiti aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının yurtdışında geçmiş olan çalışma sürelerinin 3201 sayılı Kanuna göre ( 4958 sayılı Yasa ile değişik şekline göre başvuru süresi kaldırılmış bulunduğundan ) Türkiye’ye kesin dönüş tarihine bakılmaksızın borçlanabileceğinin tespitine, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
Davacının borçlanma işlemini yapabilmesi için ön koşul; 3201 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına borçlanılmak istenen süre ile ilgili prim, kesenek ve karşılık ödenmemiş olan borçlanılabilecek yurtdışında geçen fiili çalışmanın varlığıdır. Ancak böyle bir çalışmanın bulunması halinde davacının yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıl içinde davalı Kurum’a müracaat şartı aranmaksızın borçlanma yapabileceğinin tespitine ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilebilinir. Davacı tarafça borçlanma işlemine esas alınabilecek nitelikte yurtdışında geçen bir çalışmanın varlığı kanıtlanamaz ise artık davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan söz edilemeyeceğinden ve açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığından, dava şartı yokluğundan reddine karar verilecektir. Diğer yandan davacı yurtdışı hizmet borçlanması talebini süre yönünden reddeden kurum işleminin iptaliyle birlikte dava konusu yurtdışında geçen süreleri borçlanabileceğinin tespitini de istemiştir. İstek hem işlemin iptalini hem de borçlanma yapabileceğinin tespitini içerdiğine göre dava konusu sürelerde davacının yurt dışında çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması, çalışmış ise bu hususun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması gerekir.
Yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının bu çalışmalarının değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmaları amacıyla kendilerine borçlanma hakkı tanınmıştır. 3201 sayılı Yasa, yabancı ülkede ve yabancı sigorta kurumuna tabi olan işverenler nezdinde geçen ve Türk Sigorta Kurumları kapsamı dışında kalan hizmetlerin değerlendirilmesini düzenlemektedir. Daha açık bir anlatımla T.C. Emekli sandığına, Sosyal Sigortalar Kurumuna, Bağ-Kur’a 506 sayılı Yasa’nın geçici 20. maddesine göre kurulan sandıklara, prim keserek ve karşılık ödenmiş sürelerin 3201 sayılı Yasa gereğince borçlanılması olanaksızdır.
Bu nedenle öncelikle borçlanılmak istenilen yurt dışında geçmiş olan hizmetin Türk işveren yanında geçip geçmediği, Türk işveren yanında geçmiş ise Türk Sigorta Kanunları kapsamında olup olmadığı araştırılmalıdır.
Yapılan incelemede davacının yurtdışı çalışması ile ilgili olarak mahkemeye ibraz ettiği T.C. Riyad Büyükelçiliği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşavirliğince 8.10.2003 tarihinde tanzim edilen belgede “davacının müşavirliğe ibraz ettiği belgelerin incelenmesinden adı geçenin Suudi Arabistan’da 05.11.1981-18.04.1990 tarihlerinde Suudlu işveren nezdinde çalıştığının tespit edildiğinin” yazıldığı ancak davacı tarafından ibraz edilen belgelerin ekte bulunmadığı gibi ne tür belgeler olduğunun da yazı içeriğinde belirtilmediği görülmektedir.
HUMK’nın 296. maddesinde dış ülkede usulüne uygun yetkili memurları tarafından düzenlenen ve onaylanan resmi senetlerin o ülkede yürürlükte bulanan yasalara uygun ve o ülkedeki T.C. Başkonsolosluğu veya konsolosluk görevini yürüten T.C. Siyasi Memuru tarafından onaylanması halinde resmi senet hüküm ve kuvvetinde sayılacağı bu şekilde onaylanmamış senetlerin delil teşkil edip etmeyeceğinin mahkemece takdir olunacağı bildirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 5.10.1961 tarihli Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki Lahey Sözleşmesi’ni 3028 sayılı Kanun ile onaylamış ve bu sözleşme Türkiye’de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti; “Bazı İşlem ve Belgelerin Tasdikten Muaf Tutulması” hakkındaki çok taraflı uluslararası sözleşmeyi de onaylamış ve 16.1.1987 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Ancak bahse konu bu son sözleşme şartları oluşmadıkça belge davanın kabulüne yeterli delil olarak kabul edilemez. Sözkonusu hizmet belgesini doğrulayan başkaca bir delil ve emare de dosya ekinde bulunmamaktadır. Sosyal Güvenlik Kanunlarının uygulanması ile ilgili uyuşmazlıklar kamu düzeni ile ilgili olduğundan Mahkemenin ibraz edilen belgenin yasal ve gerçeğe uygun olup olmadığının re’sen incelenip gözönünde bulundurması gerekir. Ancak; resmi nitelik kazandırılmış belgelere itibar edilerek sonuca gidilebilir.
Mahkemece yapılacak iş; öncelikle davacının 3201 sayılı Yasanın 2. maddesinde belirtilen sosyal güvenlik kurumlarından varsa sigorta dosyalarını getirtmek borçlanılmak istenen süre yönünden bu kurumlara prim ve kesenek ödenip ödenmediğini tespit etmek, ayrıca davacının davalı kuruma borçlanma için müracaatta bulunup bulunmadığını ve davalı Kurumca niza çıkarılıp çıkarılmadığının tespit etmek, borçlanılmak istenen hizmetin Türk işveren nezdinde Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamında geçip geçmediğini tespit etmek, Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamı dışında bir hizmetin varlığının mevcudiyeti halinde ise davacıya ibraz ettiği hizmet belgesini HUMK’nın 296. madde uygulaması gereğince T.C. yetkili Sosyal Güvenlik Kurumlarının karşılığı olan Suudi Arabistan yetkili sosyal güvenlik kurumlarından davacının çalıştığı günleri gösteren işyerine ait hizmet belgesi, işe giriş çıkış tarihleri, Suudi Arabistan iş karnesi, iş güvence karnesi, hizmet cetveli gibi bilgi ve belgeler elde edilip, bu bilgi ve belgelerin o yöredeki Türk Suudi Arabistan Elçiliğince veya Başkonsolosluğunca tercümesi yapılarak doğruluğu tasdik ettirilip, resmi senet özelliğine kavuşturulduktan sonra eldeki yargılama dosyası içerisine getirtilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde davacının çalışma sürelerinin kuşku duyulmayacak biçimde saptanması halinde bu sürelerle sınırlı olmak üzere 3201 sayılı Kanunun 3. ve devamı maddeleri gereği borçlandırma hakkından yararlandırılması gerektiği düşünülmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.