Etiket arşivi: ZENGİNLEŞME

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME / İSTİRDAT TALEBİ

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
E: 2006/1964
K: 2006/3957
T: 10.4.2006
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
İSTİRDAT TALEBİ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 361]
Dava dilekçesinde 3.680.563.158 lira alacağını faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava dilekçesinde, davacı aleyhine yapılan icra takibinde faizin fazla hesaplanmış olması nedeniyle davacı tarafından 3.680.563.158 liranın fazladan ve yersiz tahsil edildiği ileri sürülerek, faizi ile birlikte tahsili istenilmiştir.Mahkemece; İİK’in 361. maddesi gereğince icra dairesince fazladan ya da yanlışlıkla tahsil olunan paranın ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra müdürlüğüne müracaatla geri alınmasının mümkün olduğu, ayrıca dava açılmasının yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Her ne kadar İİK’in 361. maddesinde “icra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.” hükmü düzenlemiş ise de, bu kanuni hüküm borçlunun genel hükümler ( Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümleri ) uyarınca mahkemeye müracaat ile istirdat talebi hakkını ortadan kaldırmaz.
Davacı ( borçlu ) sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdat talebinde bulunduğuna göre, dava açmakta hukuki yararının bulunduğu gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
E: 2006/6649
K: 2006/6836
T: 1.6.2006

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
Davacı,kendisine ait binanın bulunduğu ve imar şuyulandırması sonucu davalılarla birlikte müşterek malik olduğu 13 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binaların arzla birlikte izale-i şuyu davası sonucu satıldığını, bedelin arsa sahiplerine paylaştırıldığını,binaların kendisine aidiyetinin nazara alınmadığını ileri sürerek muhdesat bedeli olarak 2.495.560.000 liranın faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar davanın reddini dilemiş, Mahkemece muhdesatın tapuda kayıtlı olmaması nedeniyle bedelinin istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Müşterek veya iştirak halinde mülkiyette paydaşlardan biri tarafından taşınmaz üzerinde vücuda getirilen muhdesat tapuda kayıtlı ise satış esnasında değerinin sahibine ödenmesine karar verilir.Muhdesat tapuda kayıtlı değilse veya mahkemeden aidiyet konusunda hüküm alınmamış ise; satış sırasında muhdesat nedeniyle meydana genel değer fazlalığı nazara alınaz. Ancak,Yargıtay’ın ilgili dairelerince ve Hukuk Genel Kurulu’nca diğer paydaşlar yönünden muhdesat bedeli sebepsiz iktisap olarak nitelendirilmiş olmakla BK.nun 61.maddesi hükümlerine göre bedeli istenebilir. Nedensiz zenginleşme iddiası ise yemin dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. Diğer taraftan, içtihadı birleştirme isteğine esas tutulan kararlarda iade borcunun paylılığın giderilmesi sırasında yapılan satış sonucu elde edilen gerçek değer ile giderlere katlanılmamış olunması halinde taşınmazın satılmasına elde edilecek değer arasındaki farkı geçemeyeceği, giderlere katlanmamış paydaşlardan bu farktan paylarına düşen miktardan daha fazla bir talepte bulunulamayacağı kabul edilmiştir.Bu açıdan olaya yaklaşıldığında, davanın nedensiz zenginleşmeye dayanan bir geri alma istemi niteliğini taşıdığı yönü ortaya konulmalıdır. Gerçekten taşınmazın satımı ile muhdesat bedeli, davalıların mal varlığına girerek onları zenginleştirmekte, buna karşın, davacının (muhdesat) üzerindeki ekonomik yararları son bularak onun mal varlıkları yoksullaşmaktadır. Değişik bir anlatımla, yoksullaşanların mal varlıklarından ekonomik bir değer, zenginleşen davalıların mal varlığına kaymaktadır. Yargıtay kararlarında da şimdiye değin bir temel çizgide böyle bir nitelendirme belirgin bir biçimde egemen olmuştur. Nitekim konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda tartışılması sırasında görüşler, davanın (nedensiz zenginleşmeye dayanan bir geri alma davası) olduğu yolunda birleşmiştir. Öbür yandan, nedensiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların mal varlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, nedensiz yoksulaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde, geri isteme hakkının kapsamı kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir.. O halde, binanın davalıya aidiyetinin kabul edilmesi halinde; haksız zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktar,bu binanın satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır.Diğer bir deyimli ortak taşınmaz mal üzerinde davacı paydaş bu binayı yapmamış olsa idi kaç liraya satılabileceği bilirkişiye tespit ettirilmeli ve bilirkişinin bildireceği değerle,binalar dahil yapılan satışta elde edilen satış parası içinde bulunan binaya ait kısım ve bundan davalı paydaşların payına isabet eden bölüm, orantı kurularak hesaplanmalıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,1.6.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HARİCİ ARAÇ SATIŞI / GEÇERSİZ SÖZLEŞME / SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
E:2006/4667
K:2006/6757
T:30.05.2006

HARİCİ ARAÇ SATIŞI

GEÇERSİZ SÖZLEŞME
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
Özet: Kural olarak taraflar, geçersiz sözleşmeye da­yanarak birbirlerine verdikleri şeyleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebilirler. Ancak, geçersiz sözleşmedeki edimlerin yerine getirilmesini dava ve icra yoluyla isteyemezler.
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 61]
2918 s. KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (1)(2) [Madde 20]
Dava dilekçesinde, itirazın iptali, icra inkar tazminatının faiz ve mas­raflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, trafikte kayıtlı aracın davalıya haricen satılıp teslim edildiği, bakiye borcun ödenmediği, bu alacağa ilişkin olarak yapılan ilamsız icra takibine itiraz edildiği ileri sürülerek itirazın iptali istenilmiştir.
Kural olarak, geçersiz sözleşmeye dayanılarak tarafların birbirlerine verdikleri şeyleri isteyebilmeleri, sebepsiz zenginleşme (BK’nın 61 vd. mad­deleri) hükümlerine göre mümkündür. Ancak, geçersiz sözleşmedeki edimlerin yerine getirilmesi dava ya da icra yoluyla istenilemez. Aksinin kabulü, yasa gereği geçersiz kabul edilen sözleşmelerin bu yolla geçerli hale getirilmesi sonucunu doğurur ki, bu uygulama yasa koyucunun amacına açıkça aykırılık olup, hukuken kabul edilemez bir sonuçtur.
Somut olayda da uyuşmazlığa (ve harici satıma) konu aracın trafikte kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Motorlu taşıtların ne şekilde el değiştirebileceği 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterlerce yapılacağı, noterlerce yapılmayan satış ve devirlerin geçersiz olduğu ifade edilmiştir.
Böylece dava dışı 3. şahıs adına tescil edilmiş taşıta ilişkin taraftar arasındaki harici “satış mukavelesi” geçersiz olup, bu sözleşmeye göre (alıcı) davalının satış parasını ödemesini dava ve icra marifetiyle isteyemeyeceğinden talebin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde oldu­ğundan, kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince (BOZUL­MASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iade­sine, 30.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SENET BEDELİNİN TAHSİLİ / SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME / İSPAT YÜKÜ

T.C.

YARGITAY

Onbirinci Hukuk Dairesi

E. 2005/11743

K. 2006/5169

T. 4.5.2006

SENET BEDELİNİN TAHSİLİ
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
İSPAT YÜKÜ
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 644]
Taraflar arasında görülen davada Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 28.07.2005 tarih ve 2005/112-2005/224 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.05.2006 gününde davacı avukatı Kadir Arıkan ile davalı avukatı Hakan Dölek gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak davalının keşide ettiği bono ve çeklerin itimada binaen süresinde tahsile konulmadığını davalının bu durumu suistimal ederek ödeme yapmadığını ileri sürerek TTK.nun 644. maddesi gereğince 211.600 DM., 13.500 USD ve 6.050.000.000 TL’nın senet bedeli vade tarihinden itibaren faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, taraflar arasındaki otobüs satımına ilişkin adi sözleşme gereğince davacıya ait otobüsün müvekkiline satıldığını, satış bedelinin kısmen ödenmesine rağmen satışın gerçekleşmediğini ödenen, kısımla ilgili senetlerin geri alındığını, davacı uhdesinde kalan teminat senetlerinin zaman aşımına uğradığını bir kısım bonolarda tahrifat yapıldığını bir kısmının ise üzerine ertelendi ibaresi yazılarak çizildiğini, davacı yetkilisinin tahrifatlı ve bedelsiz bonoları tahsile yeltenmekten hakkında derdest ceza davası olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davacının gerçekleşmeyen alım-satıma dayalı olarak elinde tuttuğu teminat bonolarının tahsilini istediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Dairemizce davacı vekilinin dava konusu çeklere yönelik temyiz itirazları reddedilerek, dava konusu bonoların hangi hukuki ilişkiye dayalı olduğunun açıklattırılması, ticaret mahkemesi ile ağır ceza mahkemelerindeki davaların sonuçlarının beklenmesi ve gerektiğinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğine işaretle karar bozulmuş ve bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davacı yanın taraflar arasındaki 1998 yılında tanzim edilen adi alım satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu yolundaki açıklaması çerçevesinde dava konusu bonoların davalının borçlarına karşılık teminat olarak alındığının 03.10.2003 tarihli dilekçesi ile kabul edildiği, söz konusu alım satım ilişkisine dayalı olarak yanlar arasında görülen dava sonucunda Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin kararı gereğince tekemmül etmemiş satış sözleşmesine dayalı olarak tarafların aldıklarını iade etmekle yükümlü bulunduklarının belirtildiği, bu durumda dava konusu çeklere ilişkin red kararının Yargıtay bozması kapsamı dışında tutulduğundan kesinleştiği, bonoların ise sözleşmenin tekammül etmemiş olması nedeniyle davalı aleyhine borç doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraflar vekili temyiz etmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve otobüs satışına dayalı olarak alındığı iddia edilen ve satımın tekemmül etmemesi nedeniyle karşılıksız kalan zaman aşımına uğramış bonolarda malen kaydı bulunduğundan davacı vekilinin bozma kararımızdan önceki 03.10.2003, bozmadan sonraki tarihsiz dilekçesinde de dava konusu edilen bonoların bir kısmının malen, bir kısmının da nakden kaydını içerdiğini bildirmiş olması karşısında malen kaydını içeren bonoların gerçekleşmeyen satışa ilişkin olmaları nedeniyle bu bonoların iadesi gerektiğinden iadesi gereken bonolar açısından davanın reddinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Ancak davacı vekili bozmadan sonra verdiği tarihsiz dilekçe ile bonoların dayandığı hukuki ilişkiyi açıklamış 7 adet bononun noterden kaydını istediğini bu bonoların nakit borç karşılığı aldığını ileri sürmüştür.

Gerçektende, dosyaya sunulan dava konusu bonolardan 7 adedinde bedelin nakten alındığı kaydı mevcuttur. Bu durumda bono borçlusu davalının bonodaki bu kaydın aksine nakden borç almadığını ispat yükü kendisine düşmektedir. O halde mahkemece borç para karşılığı verildiği iddia edilen ve nakden kaydını içeren bonolar açısından, bonoların geçersiz bir ilişki nedeniyle verildiğini ve bu nedenle de sebepsiz zenginleşmediğinin ispat yükünün davalıya yüklenmesi gerekirken, aksi düşünceyle davanın tümüyle reddedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.

3- Davalı vekili HUMK.nun 433. maddesine dayalı olarak temyize cevap ile birlikte katılma yoluyla temyiz isteminde bulunmuş olmasına rağmen 22.09.2005 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden vazgeçtiğini bildirmiş olmakla temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddine, davalıdan temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.