T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2005/8074
KARAR NO:2005/11279
KARAR T:08.11.2005
4721 s. Yasa m. 2
818 s. Yasa m. 19,20
Dava dilekçesinde nafakanın tenkisi olmadığı takdirde Sinop İcra Müdürlüğünün 2002/756 ve 2003/752 sayılı takip dosyaları ile nafaka borcu bulunmadığının tespiti ile 31.7.2002 tarihli sözleşmeye uygun hale getirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekilinin 16.10.2003 tarihli dilekçesinde; davacı ile davalının boşandıkları ve müşterek çocuğun velayetinin davalıya verildiği, yine, taraflar arasında yapılan ve mahkemece tasdik edilen protokol gereğince küçük için aylık 150.000.000 lira nafakanın ödenmesine ve bu nafakanın her maaş artışında %50 oranında artırılacağına ilişkin hükmün aynen yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiği ileri sürülerek nafakanın davalı ile yapılan 31.7.2002 tarihli 2.protokole uygun hale getirilmesi, olmadığı takdirde nafakanın tenkisi ve karar tarihine kadar yapılacak fazla ödemelerinde tahsili talep ve dava edilmiştir.
Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın hukuki dayanağı; TMK’nun 184/5.maddesi; "boşanma veya ayrılığın fer’i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz" hükmünü koymuştur.
Bu hükme göre hakimin iradesinin varlığı sözleşmenin geçerlilik şartıdır. Şu yönü belirtmek gerekir ki, eşler arasında TMK’nun 150/5.maddesine göre yapılacak sözleşme aynı yasanın 174 ve devamı maddelerinde düzenlenen hususlarla sınırlıdır. Hükmün amacı boşanma davasının getirdiği baskılar nedeniyle bunalmış tarafı korumak, ezilmeyi önlemek, haksız çıkar sağlamalarını engellemek içindir. Bunun içindir ki hakimin sözleşmelerin tamamını veya bir kısmını ret etme yetkisi vardır. Burada gözden kaçırılmaması gereken cihet, hakimin onayını gerektiren sozleşmeler boşanma davasının yapıldığı sırada akdedilenlerdir.
Somut olayda, taraflar TMK’nun166/3 maddesi çercevesinde "anlaşmalı olarak" boşanmıslardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteligi itibariyle TMK hükumlerinden kaynaklanmakta ıse de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Taraflarca yapılan anlaşma boşanma mahkemesince uygun görülmüş olup onaylanmıştır. Bu şekli ile oluşan kesin hüküm tarafları ve mahkemeyi bağlayıcıdır ( HUMK.mad.237 ).
TMK.mad.176 /4 hükmüne göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.Aynı şekilde 331.madde uyarınca; durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.
Yukarıda sözü edilen yasal duzenlemelere göre tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi halinde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir. Borclar Kanununun 19-20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler nedeniyle sonradan bozulacak olursa ( TMK:mad.2 ) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eger gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sozlesmeyı bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde sözleşmeye Hakimin müdahalesi gündeme gelir.
Sonuç olarak, boşanma protokolünden sonra tarafların yaptıkları 31.7.2002 tarihli ikinci protokolün yukarıda açıklanan yasal ilkeler uyarınca irdelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Bundan ayrı olarak ta; ikinci protokol bu şekli ile dava açılmak suretiyle hakimin tasdikine takdim edilmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; hakkaniyet gerektiriyorsa nafakanın tenkisine karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 30 Oca 2015, 12:26